Türkü söylemek günah mı haram mı? diye bana soru soruyorlar gençler. Bende onlara "neden haram olsun evladım" diyorum. Türkülerin çok eski bir tarihi vardır. Kimi türküler, vatan sevgisini anlatır; kimi türküler, iki gencin birbirine olan sevgisini anlatır; kimileri anaya olan hasreti, vatana olan özlemi anlatır. Bizim ecdadımıza ait Anadolu kültüründe öyle hazineler var ki, insanlara ders verir niteliktedir. Bir çok türkü de ecdadımızın o günkü çektikleri çilelerini, hüzünlü duygularını dile getiriyor.
Osmanlı patişahlarınında musiki ile uğraştığını görüyoruz. İslam Medeniyeti tarihine de baktığımızda özelikle tasavvuf mensupları müzikle uğraşmıştır. Çok güçlü bir tasavvuf musiki kültürümüz var. Müzik ise şiirerlerin ahenkli ve bir düzen içersinde söylenmesidir. Bu da insanlar üzerinde çok derin tesirler yapar. Yine İbn Sina'ya göre, ses tonu değişiklikleri insanın ruh hallerini belirtir. Karşımızdaki kişinin sevecen mi öfkelimi olduğunu yine sesle anlarız. Müzik bestelerini bize hoş gösteren işitme gücümüz değil, o besteden çeşitli telkinler çıkaran idrak yeteneğimizdir. Bunun için seslerin düzenli olarak birbirine ahengi, besteleri, ahenkli vuruşların düzenli ve kaideye uygun oluşları, insanı derinden derine cezp eder. İbn Sina'nın meşhur eseri "El Kanun fi't-tıbbi" adlı eserini tercüme eden Tokatlı Mustafa Efendinin talebesi Hekimbaşı Gevrekzade Hasan Efendi (18.yy) yazdığı eserinde İbn Sina'nın eserinden çok faydalandığını ifade etmiştir. Hekimbaşı, Gevrekzade Hasan Efendi "Emraz-ı Ruhaniyeyi Negama-ı Musikiye" adlı eserinde, çocuk hastalıklarına hangi makamın iyi geldiğini şöyle bahsetmiştir:
Irak Makamı: Çocuktaki menenjit hastalığına faydalıdır. Isfahan Makamı: Zeka, zihin açıklığı verir ve soğuk algınlığı ve ateşli hastalıklardan korur. Zirefkend Makamı: Felç ve sırt ağrısına iyi gelir, kuvvet hissi verir. Rehavi Makamı: Tüm baş ağrılarına, burun kanamasına, ağız çarpıklığına, felç ve balgam hastalıklarına iyi gelir. Büzürk Makamı: Beyin, kulunç ağrılarına iyi gelir, kuvvetsizliği ortadan kaldırır. Zirgüle Makamı: Kalp, beyin hastalığı, menenjit, mide harareti, karaciğer ateşine iyi gelir. Hicaz Makamı: İdrar yolu hastalıklarına iyi gelir. Buselik Makamı: Kalça, baş ağrısı ve göz hastalıklarına iyi gelir. Uşşak Makamı: Ayak ağrıları ve uykusuzluğa iyi gelir. Hüseyni Makamı: Karaciğer, kalp hastalıklarına, nöbet, gizli hummalara iyi gelir.Neva Makamı: Bluğ çağına ulaşmış çocuğa, kalça ağrısına, gönül sevincine iyi gelir diye ifade etmiştir.
Günümüzde yapılan gayri ahlaki türküler de haram tabi, şimdilerde "kocanı uyuttun mu, pencereye çık, kapıyı aç seni göreyim, bir kere aldatmadan bir şey olmaz" diyorlar. Şimdi türkümü bu … Bu olsa olsa ahlaksızlık olur. Bir kere türkü insana Anadolu'nun ruhunu anlatır. Türkü insanı tedavi eder, tedavi... Hani ne demişler "demedim mi nazlı yarim ben sana, çok muhabbet tez ayrılık getirir." Bunu içerisi yanan biri söylemiş, bunu sevdaya düşen bir insan söylemiş. Bu aşkın ifadesidir, bunun neresi günah. Genç iken benim hafızamda üç yüzden fazla şiir beyt ve naat vardı.
Bu gün bir çok molla takımı insanların psikolojisini bozuyorlar. Şimdi kalkıyorlar, "o da günah, bu da günah" Bunlar nesfi bilmiyorlar, insanı bilmiyorlar. İnsan sevgisini ve aşkını sözle anlatıyor.
Ben güzel ses hayranıyım. Geçen kulağıma tv'den bir ses geldi. Sevmediğim bir insan, ama güzel türkü söylüyordu.
Siz türkü dinlemeyin derseniz, insanlar kendilerini dinliyorlar . Böylece stres hastalığına yakalanıyorlar. Arkasından ne oldu deprasyon. Hergün bir çok kişi bana bu sebepten geliyor. Bende onlara diyorum ki "size tavsiyem hergün sabah aç karna boşver hapı alın" ayrıca kendi kendinize türkü söyleyin şiir okuyun... Sesiniz güzel olmayabilir. Zaaten yarışmalarada katılacak değilsiniz. Yada türkü dinleyin şarkı dinleyin ama kendinizi (içinizden gelen menfi sesi) dinlemeyin" diyorum. Stres ve deprasyon çağımızın hastalığı. Stres insanlarda büyük bir gerginlik oluşturuyor, bundan dolayıda asla kendinizi dinlemeyin.
Ayrıca ses o kadar önemli ki biz insanları görünüşlerinin yanında sesleri ile de tanırız. Kuran-ı Kerim de kötü sesten bahseder. "...Unutma ki, seslerin en çirkini merkeplerin sesidir." (Lokman / 19) Kimse kötü sesi sevmez, herkes güzel sesi sever. Ben dağlarda çok gezdim. Rüzgarın sesini kuşların sesini bilirim. Rüzgarın çam dallarına vurarak çıkardığı ıslık sesi, kurtların ulumaları, karşıki dağ da çakan şimşeğin sesi, değişik değişik duygular verir insana. Şimdiki nesil bunları nereden bilecek. Beton yığınlarının arasında sıkışmış şehrin kirli havasında akıp giden bir hayat. Benim tavsiyem her fırsatta şehirden uzaklaşın. Dağlarda ferahlık vardır genişlik vardır. Huzur vardır. Bir an bile olsa bunu yapın. Bir çam ağacının karşısına geçin ve on beş dakika derin derin nefes alarak dinleyin dağları o çam sizi tedavi eder oksijeni ile...
Her ses kendi lisanı ile bir şeyler söyler doğada. Anadoluda yakılan her türkünün bir tarihi serüveni vardır. Bir türkü sizi hüzünlendirir, diğer türkü ise neşelendirir. Anadoluda bir kadın düğün alayının çaldığı müziği dinleyerek hangi safhada olduğunu anlar. Demek ki o müzik kulağı var o insanda. Türküler çoşkularımıza seviçlerimize tercüman olur. Burada en önemli şey türkülerin harama vesile olmaması ve küfür söz içermemesidir. Günümüzde ise maalesef bu konuda yeni yapılan şarkıların anlamsız ve boş sözler olmasının yanında haram söz içermeleri nedeniyle dinlemek söylemek kesinlikle uygun değildir. Bu ikisini birbirinden ayırmak lazım...