Mehter Ne Anlama Gelmektedir/ Zafer İşlek

Feyz: Mehter nedir bize bu konuda bilgi verirmisiniz?

Mehterbaşı: Kısaca mehter denen mehterhane veya mehter takımı Osmanlı Devleti'nin askerî bir kuruluşudur. Padişaha özgü olanına "Mehterhanei Hümayun" veya "Mehterhanei Hakan?" denirdi. Sadece savaşlarda değil diğer zamanlarda halkı bilinçlendirmek için mesela fatih sultan Mehmet Han "mehter vurula" diyerek ferman vermiştir. Burada halkı eğitme metodu olarak kullanılmıştır. Tabi asıl maksadı askeri savaşlarda cesaretlendirmek ve insanları islam dinin şehitliğe verdiği önemi anlatmak için vazife görmüştür.

Ortaçağ'da, îslâm devletlerinde bağımsızlığın üç maddî simgesinden biri de askerî mızıka takımı idi. Bunların üçüne birden "sikke vü tabl-u alem" denirdi. Sikke, madenî para, tabi, davul, alem de sancak veya bayrak anlamına gelir, îslâm devletlerinin hepsinde sultanların, hattâ bir ilde valilik yapan şehzade ve emirlerin mehter takımları vardı.

  Feyz: Peki mehterin ilk kuruşundan bahseder misiniz, acaba ne zaman kurulmuştur?

Mehterbaşı: Kuruluş çok eskilere dayanmakla birlikte Mehter olarak Osmanlılara Selçuklulardan geçmiştir. Hattâ Selçuklu sultanı Alâeddin Keykubat lll'ün uçbeyi Osman Gazi'ye saltanat ve bağımsızlık simgesi olarak "tabl-u alem" (davul ve sancak) gönderdiği söylenir. Ayrıca 11. Yüzyılda Kaşgarlı Mahmud ' un yazdığı Divan-,ı Lügat-it Türk, Hakan'ın huzurunda (nevbet vurulduğunu anlatır. Tabi ilk samanlar şimdi bildiğimiz gibi değildi zaman içinde gelişti.

Feyz: Osmanlı Devleti'nde mehterin önemi nedir?

Mehterbaşı: Osmanlı Devleti'nde mehterhane Yeniçeri Ocağı'nın bir parçasıydı. Evliya Çelebi'nin yazdığına göre XVII. yy.m ortalarında istanbul'daki Mehterhanei Hümayun'da larında, 300 sanatkâr vardı ve bunların hepsi askerdi. Bundan başka Yedikule, Eyüp, Kasımpaşa, Galata, Tophane ve Boğaziçi hisarlarında ayrı mehter takımları vardı. Buralarda sabah ve akşam vakitlerinde bu mehter takımları iki "nöbet vururlar", yani konser verirlerdi. Barış zamanı hükümdarın sesi olarak belli zamanlarda nevbet vurur halkın moralini yükseltirdi. Fatih döneminden sonra İstanbul'un ayrı noktalarında nevbethaneler kurularak 5 vakit nevbet vurulduğu tarihi kaynaklarda mevcuttur. Mehterhane-i Hümayun savaşta orduyla birlikte bulunur, çaldığı ezgilerle askere şevk ve heyecan verir, düşmana korku salardı. 1826 yılında Yeniçeri Ocağı kaldırılınca ona bağlı olan mehterhane de kaldırılarak yerine batılı biçimde bir mızıka takımı (Mızıkayı Hümayun) kuruldu. 1911'-de bu kuruluş "Mehterhanei Hakanî" adıyla yeniden düzenlendi.

Ayrıca hükümdar mehterleri beş vakit vururlardı. Bundan başka padişah cüluslarında, kılıç alaylarında, harplerde zafer haberi geldiği zaman ve arife divanlarında nevbet vurulurdu. 

Feyz: Mehterin önemi nedir? 

Mehterbaşı: Mehterhanede çalınan bazı müzik aletleri vardır önce size onların anlamını anlatmalıyım ki konu hakkıyla anlaşılabilsin. Mesela kös ve davul askeri coşku verir, nakkare atların nal sesleri, zurna ise atların kişnemesini anlatır. Düşünün bir kere bu halin askere ne kadar moral verdiğini...

Mehterin aynı makamda bir çok parçayı art arda çalıp söylemesine nevbet vurma denirdi. Önceleri günde beş kez her namazdan önce nevbet vuran Mehterhane-i Hakani, II. Mehmed döneminde yalnız ikindi namazlarından önce çalmaya başladı. Bunun dışında cüluslarda, kılıç alaylarında, zafer müjdesi geldiğinde, arife divanlarında, şehzade ve sultanların doğum ve sünnet düğünlerinde de çalardı. Barış zamanında özel yerinde çalan Mehterhane-i Hakani, seferde padişahın (o yoksaserdarın) çadırı önünde nevbet vururdu. XVII. yüzyılın sonunda ve XVIII. yüzyılda Topkapı Sarayı'nda Demirkapı denen yerde, ayrıca Eyüpsultan, Kasımpaşa, Galata, Tophane, Beşiktaş, Rumelihisarı, Yeniköy, Kavak, Beykoz, Anadoluhisarı, Üsküdar gibi semtlerde geceleri yatsı namazından sonra ve halkı sabah namazına kaldırmak için güneş doğmadan hemen önce nevbet vurulurdu. Bu kadar önem verilmesinin sebebi şüphesiz savaş meydanlarıdır.

Mehter müziğinin en önemli yeri savaş alanlarıdır. Kale kuşatmalarında, meydan muharebelerinde, deniz savaşlarında mehterlerin önemi çok büyüktür. Size bazı çarpıcı örnekler vereyim, Mohaç meydan muharebesinde mehterin 500 kös ile yer aldığı , Çaldıran seferinde 300 kösün bulunduğu bilinmektedir. istanbul'un fethinde 270 zurna 150 boru 300 davulun olduğu ve sayısız kösün dövüldüğü anlatılmaktadır. Askere moral gücü şevk ve enerji veren bu müzik düşmanı bezdirir ve moralini bozardı. 

Feyz: Mehterhane hususun da sıkıntılarınız nedir?

Mehterbaşı: Öncelikle söylemek istediğim bu mehter duygu ile söylenmelidir. Şimdi görüyorum duygudan yoksun ehil olmayan kişilerden dinlenince maalesef dinleyiciler açısından iyi bir tecrübe olmuyor. Bir de şu konunun önemli olduğu kanaatindeyim. Mehter Osmanlının kurduğu bir teşkilattır. Ne olur bu konuyu da siyasileştirmeyelim, kendi mecrasında içinde kalsın, sanatsal ve kültürel bir faaliyet olarak devam etsin.

Yapılan mehter kasetlerinde müzik sesi bastırdığı için bir de kelimeler Osmanlıca olduğu için anlaşılmıyor. Ben sözlerin daha belirgin olduğu bir çalışma yaparak mehteri sevdirmek için bir çalışma yapmayı düşünüyorum. Yeni mehter takımları kurulması için ne pahasına olursa olsun gelişmesi için iyi olacağı kanaatindeyim. Tabi birde halka açık meşk yapmak istiyoruz. Bu konuda birçok meraklıları var. Bu konuda yetkililerin bir yer göstermesi haliyle bizi sevindirecektir. Biz Fatih Sultan Mehmed'i anlatmak istiyoruz. Yani tarihi olayları mehter içinde anlatmak gençlik üzerinde büyük bir etkiye sebep olacaktır. Bu metodu Osmanlı denemiş. Neden şimdi de uygulanmasın? Görüyorsunuz bende soru soruyorum, bunun cevabı, acaba kimden ve nereden gelecek? Kimbilir? 

Feyz: Mehterin Harp Duası olan "Harp Gülbankı" bize söyler misiniz?

Mehterbaşı: Tabi mehter dini temel üzerine kurulmuş bir yapısı vardı. insanlara şehitlik duygusunu gaza duygusunu islam veriyor bundan dolayıda mehterde dua çok önemlidir. "Euzubillâh, Euzubillâh... Hûda'ya şükr-i bîhad, lâi-lâhe illallah! El-melikü'1-Hakku'l-mülân! Muhammedü'r -Resulullah, Sadıkü'l-Va'dül emin! innâ Fetahnâ leke fethan mübinâ ve yensurekallâhu nasran azîzâ!"

Ey padişah-ı halifetullah, el- islâmu aleyke avnullah! Sensin haris-ı dîn-i mübîn, harîs-i Şeriatullah! Uğrun açık olsun ey Padişahım Emr-i ikbâlin mecid! Hûda kılıcını keskin eylesin, nur-ı şan satvetine gün gibi medît! Rûh-ı pâk-ı Fahr-i âlemi hoşnut etsin, Hak gazay-ı ekberin etsin mübarek ve saîd...

  Takımın içinden evvelce seçilir diki ve güzel sesli biri tiz perdeden:! "Nasrunminallahi ve fethün karîb. Ve beşşiri'l-mü' mın'ın" âyetini okur. Üç defa "Allah" diyecek kadar dururdu. Sonra bütün âletlerle beraber davulları ve kösler hafif vurarak ve devamlı teramole yaptığı sırada hep bir ağızdan "Allah Allah" deyince susarlar, gülbank böylece devam edilir.

"Eli kan, kılıcı kan, sinesi üryan, ciğeri püryân. Meydan-ı şehadette Allah yoluna revân. Gazay-ı şühedâya Cemal-i Hak görünür ayan. Kahrımız, gazabımız düşmana ziyan! Ya Rahman! Denilerek eyyam-ı âdiye gülbankindeki "Resul-i Enbiya" kısmına geçilir ve aynı şekilde "Hu diyelim Hu!" diyerek bitirilir.

Sonra, bazen "Yektir Allah", bazen de "Ya Fettân" diye Allah'ın adı 'zikredilir.

Birde Mehter Duasını söyleyeyim Allah Allah, Celilii'l-cebbâar, Muinü's-settâr Hâliku'l-leyli ve'n-Nehâr, lâyezâl, zü'l-celâl, birdir Allah! Ânın birliğine. Resul ü Enbiyâ Peygamberimiz Cenâb-ı Ahmed-i Mahmud-u Muhammed Mustafa (bütün efrâd elleri göğsünde olmak üzere rükûa gelir gibi eğilirler, padişah geldiği zaman ise sadece baş\ eğer, daha fazla eğilmezler) Âl-i evlâd|ı Resul-ü Mücteba imdâd-ı ruhâniyetine! Pîrân, mürşidin, aşıkîn, kur'agerîn, vasilin, hamele-i Kur'ân, ıgüzeştegân, ehl-i imân ervahına, avni inayetine! Halifetü'l-İslâm es-ı sultân İbni's-Sultan bil-cümle ı İslâmın nevât ve seâdet ve selâmetine, pirler, erenler, üçler, yediler, i kırklar, göçenler, demine devrânıma "Hû" diyelim "Huuu" denildikten  sonra; bütün mehter takımı, davul ve zilleri şiddetli vurarak dokuz defa "Hû" çekerlerdi. Sonunda da üç defa kös vurulur. Gördüğünüz gibi ne kadar güzel bir dua bazen ben böyle dua ediyorum.

  Feyz: Birde şu meşhur ama aynı zamanda bilinmeyen, hatta sizi de kızdıran mehter yürüyüşünü açıklar mısınız?

Mehterbaşı: Mehter bir yerden bir yere özel mehter yürüyüşü ile giderdi. Burada iki ileri bir geri diyerek halkımız bu konuda maalesef yanlış bilgilendirilmiş. Efendim yok böyle bir şey... Tabi ben bu konuyu açıklamaktan yoruldum ama bir daha tekrarlayacağım çünkü bu söz nereden girdi hayatımıza bilmiyorum!

Mehter halkın içinden geçerken ve protokolden geçerken hızlıca yürüyerek geçmezdi. Mehterin kendine has bir yürüyüşü vardır. Üç adımda bir durur, yarım sağa ve yarım sola dönerdi.Geriye gitme yok selamlama var. Bu selamlama esnasında da yürürken halka, hep bir ağızdan, "Rahim Allah,Kerîm Allah" diye selam verilir. Olsa olsa bundan rahatsız olanlar, böyle bir iftira attılar galiba mehtere, ne diyelim... 

Feyz: Mehterin sözlerine baktığımızda, dönüşü olmayan bir yolla giden erlerin ruh halini yansıtan sözler insanı duygulandırmaktadır.

Mehterbaşı:
Gayet tabi size Ey gaziler marşını anlatayım misal olarak. Bildiğiniz gibi Yavuz Sultan Selim çok sefer yapan bir padişah. Sefer hazırlıkları başlayınca "Ey gaziler yol göründü. Yine garip serime" diyerek uzun ve dönüşü olmayan bir yola gideceklerini bununda gönlünde bıraktığı hissiyatı anlatıyor. Kolay değil onca askerin yükü  var üzerinde nice gençler şehit düşecek çocuklar yetim kalacak. Bunu neticesinde tabi savaşı kazanıp kazanmama 
durumu da var haliyle. Dizenin devamında "Dağlar taşlar dayanamaz. Benim ahu zârıma." diyecektir. Artık savaşa çıkılmıştır. Askerin önünde yol alır. 
Kararlıdır azimlidir, çünkü yol gaza seferidir. Gece olunca dinlenecekler.

Şöyle der "Dün gece yâr hanesinde. Yastıcağım taş idi" yani en sevdiği gaza yolunda, yari olan Allah'la beraberdir. Bakın Hakka rıza makamını nasıl anlatıyor; "Altım toprak; üstüm yaprak. Yine gönlüm hoş idi." Savaş alanında altı toprak üstü yaprak ama yinede itiraz etmiyor nefsi. Rahat döşeklerden daha rahat geliyor ona o hal. Peki, şimdi bizim altımızda döşek üstümüzde yorgan üstelikte evimizdeyiz karnımızda tok, ölüm korkusu da yok ama yinede gönlümüz hoş değil vesselam. 

 Röportaj; F.Osman Yiğit; Mehterbaşı Zafer İşlek