Bu sayımızda Ramazan'ın güzellikleriyle kavuştuk yüce vakitlere, birbirimize ve tüm dostlara. Tekrarlanan ama tükenmeyen bir muhabbetle kuşandık zamanı. Birlikte yaşamanın sevinciyle hemhal olduk güzel duygularla. Aşıkla Maşuk arasındaki sırdan birlikte nasiplenmek istedik. Her ne kadar bunun sır olduğu söylense de, başkasıyla bölüşülmeyen şeylerin bir nebze eksik olduğunu düşündük hep. Rahmet hazinesinden verilen mevhibenin, kendi irademizle bölüşülmesi gerektiğini düşünüyorduk çünkü.
Ramazan ayı da bu bölüşümün duygu, düşünce, estetik olarak en güzel yaşandığı zamanlardır hiç şüphesiz. Burada sözü, sözün ve aşkın üstadına, Mevlana Hz.'ne bırakalım ve sadece sükut edelim istedik: "Bir gün, bir bilge, kendi türleriyle uçmayı reddeden iki ayrı cins kuşa rastlar yol kenarında. Hayli merak eder bu iki farklı yaratığın nasıl olup da kendi aileleriyle, ait oldukları yerlerde yaşamak istemediklerini, nasıl olup da bir 'yabancı' yı kendi kardeşlerine yeğlediklerini. Biri karga, biri leylek... kadar farklıdır ki kuşlar. İhtimal veremez birbirlerini sevdiklerine, türdeşleriyle değil de birbirleriyle uçmayı yeğlediklerine.
Öyle ya, karga dediğin kargalarla uçmalıdır, leylek dediğinse leyleklerle. Yaklaşır ve merakla inceler kuşları. Ta ki her ikisinin de topal olduğunu keşfedinceye kadar. O zaman anlar ki, birlikte kaçar, birlikte uçar, birlikte yaşarlar beklenenlerin yanında tutunamayanlar. O zaman anlar ki, sahip oldukları değil, sahip olmadıklarıdır kimilerini birbirlerine yakın kılan. Topal kuşlar birbirlerinin 'arıza'larını bilir ve sömürmek ya da örtmek yerine kabullenirler öylesine.
En sahici dostluklar ortak varlıklar üzerine değil, ortak yoksunluklar üzerine kurulanlardır. Aynı şekilde zengin, ayni şekilde mesut olanların ortak paydaları sabun köpüğü gibidir uçar, söner. Ortak acı, ortak hüzün, ortak pürüzdür esas yakınlaştıran, yaklaştıran..."
Selam ve dua ile…