İnsan, hem kendini ve hem de yaratanını bilmeye gayret eden tek varlık. İyi ile kötü, küfür ile iman, yanlış ile doğru, çirkin ile güzel, batıl ile hak arasında tercih yapmakla mükellef kılınmış ve bu kabiliyete sahip tek canlı. Bu sayede tabiattan kültüre, vahşetten medeniyete, cehaletten ilme, zulümden adalete sıçrayabilmiş yegâne varlık. Büyük bir imtihana tabi tutulmuş, içinde bulunduğu hale razı olmayan, daima daha iyisine talip olan, bunun için mücadele eden tek varlık insandır.
Bu mücadele, kendisine yetmeme duygusu, insandan başka varlıklarda, ne maymunda, ne nebatta, ne robotta görülmüyor. İnsan, kâinata Allah'ın halifesi olarak gönderilmiş, yeryüzü emrine verilmiş Efendidir... Bu haliyle insan ne güzeldir.
İnsandan gayri varlıklarda haline razı olmuş, yaratanın emrine teslim olmuş, verilen emir ne ise aynen adetullah, sünetullaha uygun idame-i hayat sürmektedirler. İnsanın tabiatı işleyerek ulaşmış olduğu kültür ve teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, insanla mukayese edilemez. Hiç kimse madde ile ruh, makine ile şuur, sınırlı ile sonsuz, yokluk ile varlık, kesret ile tevhid arasındaki duvarı kaldırıp, bilgisayar ile insanı aynileştiremez. Materyalistler böyle bir çaba sarf ederler, bilgisayarın ruhu yok ki insanın ruhu olsun, bilgisayarın şuuru yok ki, insanın şuuru olsun, bilgisayarın metafizik bir yönü yok ki, insanın metafizik bir yönü olsun, gibi bir mantık sefaletine düşerek debelenmekte, bu mantık sefaletini ilim ile maskeleme gayretine girmektedirler. Müşahedeler göstermektedir ki, insan organizma olarak muhteşem bir madde ve enerji kompozisyonudur.
Duyular uyaran dışımızı, şuur uyaran içimizi temsil eder. Zeka ise yüksekidrak gücümüzdür. İnsanın asıl değeri, 'duyum' ile şuur arasında gidip gelen bir idrake sahip olması, bu yüksek idrak gücü ZEKÂ ya sahip olmasıdır. İnsan zekâsı, duyu organları ile aldığı verileri, merhale merhale yücelterek tâ şuura kadar çıkarır, orada yeni baştan yoğurur, değerlendirir ve yorumlar...
Bu fizik âlemin insanın varlığında yeniden mânâ kazanması demektir. İnsan idraki, yaratılmışlar ile Yaratan arasında kurulmuş köprü gibidir ve Allah'a giden yol, insanın içinden geçer, Bu sebepten diyoruz ki, insan kendini inkâr etmedikçe, Allah'ı inkar edemez. Materyalistler, Allah'ı inkâr etmeden önce insanı inkâr etmeye çalışmaktadırlar. Onlar "insan efsanesini yıkacağız" derken, onlar " insan da hayvandır" derken, onlar "insan, maymunun gelişmiş bir ırkıdır" derken, onlar " insan gelişmiş bir bilgisayardan ibarettir" derken hep insanı inkâr etmek istemekte ve daha sonra " tanrıtanımazlıklarını" ilan etmektedirler.
Evet, insan kendini yitirmedikçe Allah'ı inkâr edemez...
Bilgisayar mı? Görevi işlem yapmaktır. İnsana hizmet etmektir.
Allah'tan Başka İlâh Yoktur...
Manevi ve maddi değerlerle yoğrulmuş bir organizma gibi olalım.
Mutlu olmak, mutlu yaşamak duasıyla...