Ey evlad! Afiyet, afiyeti aramamaktır. Afiyeti arayan, afiyeti bulmamıştır. Zengin, zenginliği aramaz. Zenginliği fakirler arar. Şifa aramak hastalar içindir. Şifa, şifayı aramamaktadır. Bütün şifa, Hakk'a teslim olmaktadır. Sebepleri bir yana at. Kalbini temizle. Putlar varsa çıkar. Her derdin dermanı vardır. Onu bulmak icabeder. Şifaların en büyüğü, Allah'ın tevhididir. O'nu birlemek iman sahibinin vazifesidir. Tevhid, yalnız dille olmaz, kalble de olmalı… Tevhid ve zühd dille ve dış varlıkla olmaz. "
Tevhid kalptedir. Zühd kalptedir. Takva kalptedir. Marifet kalptedir. Hakk'ı bilmek, kalptedir. Allah sevgisi kalptedir. Hak yakınlığı, kalptedir.
HALKI DEĞİL, HAKK'I ARA!
Akıllı ol. Yapmacıkları bırak. Hevese kapılma. Bir iş yapmak için, cali hareketleri terk et. Bulunduğun hal, yapmacık ve hevesten ibarettir. Riyakârlık da var. Nifak hali de mevcut. Bütün gücünün hedefi halkın sana tapması oluyor; onların yararını bekliyorsun. Şunu bil ki, halka bir adım atsan; Hak'tan uzak kalırsın. Sen Hakk'ı aradığını söylüyorsun; hâlbuki halkı arıyorsun.
-Ben Mekke'ye gidiyorum, deyip Horasan yolunu tutana benziyorsun.
Tabii, Horasan'a yakın oldukça Mekke'den uzak kalırsın. İç âleminin temiz olduğunu söylüyorsun; fakat onlardan hem korkuyor, hem de bir şeyler bekliyorsun. Dıştan her kötü şeyi bırakmış gibisin, içten ise ona karışma yollarını arıyorsun. İçin halk sevgisi ile dolu; dıştan Hakk'ı sevdiğini anlatıyorsun. Bu haller, dil gürültüsü ile olmaz.
HAK, HALKIN ELİYLE İŞLERİNİ YÜRÜTÜR!
Bu, bir hal âlemidir. Orada halkın sözü geçmez. Dünyanın lafı olmaz. Ahiret işleri orada görüşülmez. Allah'tan gayrisi orada bulunmaz. Cümlesi o bir olanındır. Bir olan birlik ister. O, şerik kabul etmez. O, bütün işlerini çevirir. Sana düşen, işittiğin bu sözleri tutmaktır. Halk, aslında elinden bir iş gelmeyen zavallılar grubudur; sana ne yardım edebilirler, ne de başkalarına yardımları dokunabilir. Ancak Hak onların eliyle işlerini yürütür. Hakk'ın fiil tecellisi, sana ve onlara birlikte olur. Kader hükmünü vermiştir. Lehinde ve aleyhinde olacak şeyler olur.
Salih olan o muvahhid kullar, diğer kullara örnektir. Onların her birinin hali başkadır. Onların bir kısmı dışından dünyayı bırakır. Bir kısmı içinden bırakır. Bu halleri, onlara zarar doğurmaz. Her biri kendi haline göre iş eder. Hak Teala'nın kudsi varlığından başkasını göremezler. Bunların kalbi saf ve temizdir. Bu âleme kavuşan, dünya mülkünü kazanmış olur. Kahraman odur. Bahadır odur.
Kalbini Hakk'ın gayrinden temizleyen ve Tevhid kılıcı ile onun kapısına varan, İslam dininin emirlerini yerine getirmeye gayret etmelidir. Ayrıca kalbini mahlûk şeylerden uzak tutması gerekir. Bunlar olduğu takdirde kalplerin sahibi ile kalbi bir olur.
İslam dininin dış emirleri insanın dışını süsler. İçe hitap eden gerekleri ise, ruhu nurlandırır; tevhid ve marifet iç âlemi temiz eden gereklerden sayılır.
Karşımda duran! Dediler ve diyoruz, şeklindeki sözlerini açıkla, ne demek istiyorsun ?.. Bu sözün ne getirebilir ?.. Bir şeyin haram olduğunu söylüyorsun. Ama , durmadan yapmaktasın. Bir şeyin helal olduğunu söylerken yapmıyorsun. Sende sadece bir iştiha var. Başka bir şey yok.
Peygamber (s.a) Efendimiz şöyle buyururlar:
-"Cahile bir defa yazıklar olsun, âlime yedi defa…"
Cahile bir defa sözünün sebebi, bilgisiz kalışı. Âlime yedi defa sözünün sebebi, onun bildiği ile iş tutmayışıdır. İlmin bereketi ondan uzaktır; yalnız vebalini yüklenmiştir.
Öğren, sonra amel et. Sonra halkı bir yana at, Hak'la ol. Hak sevgisini kalbine yerleştir. Hak'la olma arzusu ve O'nun sevgisi sende ciddi bir hal alınca, Mevla seni kendine yaklaştırır. Kendi öz varlığına iletir; orada yok eder. Sonra O dilerse seni halka teşhir eder, arzu buyurursa halk arasına katar. Dünyalık nasiplerini bol bol almak için her varlığı sana iletir. Rüzgârları sana emirle gelir. O'nun bilgisi seni kuşatmıştır. İşlerine halk da muttali olur. Bunlar kendi varlığını bıraktığın anda gelir. O'nunla halka karışırsın; seninle değil… Nefsin şomluğu ölür. Tabiat zararlı halini yitirir. Her şey sana bol gelir. Nefis, heva ve tabiat onlardan kısmet alamaz. Kalbin daima Hak'la olur.
İşitiniz ve tutunuz. Ey Hakk'ı bilmeyen cahiller, Allah'ın sevdiği kulları anlamıyorsunuz. Her şeye kötü gözle bakmayınız.
Şu kalp Hakk'a yakın olmadıkça felah bulamaz. Hak Azizdir, Celildir. Evveli, ahiri yoktur.
Boşuna sıkışma, zavallı içi bozuk, yanında hayır diye bir şey yoktur. Dediğim hallerden sende bulunmaz. Sen, ekmeğin ve katığın kölesisin. Helvaya kulsun. Emrinde bulunduğun efendinin ve atın bendesisin. Doğru olan kalb, halkı bir yana atar, Hakk'a doğru yolculuğa başlar. Yollarda bir şeyler görse, selam verir, geçer.
İlmiyle amil olanlar, Peygamber (s.a) Efendimizin varisleridir. Geçmişteki büyüklerin vekilleridir. Arta kalan halk ise onlara yardımcıdır. Onlarla iş yaparlar. Dinin gereklerini onların vasıtası ile yerine getirirler. Onlara iyiliği, kötülüğü söylerler. Cümle halk o sevgili kulların emrine hazır bekler.
O büyük insanlar, kıyamet günü peygamberlerin yanında bulunur. Rableri tarafından peygamberlere ne verildi ise onlara da verilir.
İlmi ile amel etmeyenin cezası büyüktür. Bunu Hak Teala bize şu ayeti ile haber veriyor:
-"Onun misali, üzerine kitap yüklenen hımara (eşeğe) benzer." (62/51)
Hımar, kitaptan ne anlar?.. Yalnız yükünü taşır ve yorulur. Bir kimsenin ilmi çoğalınca, Allah'tan korkusu da çoğalmalıdır. Bilgi çoğaldıkça Hakk'a karşı, itaat ve ibadet de artmalıdır.
Ey ilim iddiasında bulunan, hani ağlaman? Allah korkusundan, gözyaşın akıyor mu?.. Hani çekinmen? Korkun ve günahları itirafın nerede kaldı?.. Nefsinle cenk etmek ve onu terbiye etmek yok mu?.. Onu Hak tarafına çağırmak nerede kaldı?.. Bunlar sende yok. Bütün derdin, cübbe, sarık, yemek ve evlenmek; dolaşmak, mağazalara girip çıkmak… Halkla oturup bol bol sohbet etmek…
Gücünü bu gibi şeylerden beri kıl. Onlardan sana gelecek bir kısmet varsa gelir; üzülme. Kendini ferah tut. Bekleme yükünden kurtulursun. Hırs ağırlığı seni almaz. Bu kadar sıkıntıdan sana ne kalacak? Sadece bir yorgunluk…
Ey evlad! Huzurun boş, iyi değil. Kötü huylarından hâsıl olan pislik henüz temizlenmedi. Seni ne yaparım, kalbin sıhhatli değil, onda tevhid filiz vermedi. Onda ihlâs sıhhat bulamadı.
Ey uykudakiler, sizi unutup uykuya dalmayan biri var. Ey kaçanlar, sizden kaçmayan ve daima beraber olan bir şah var. Ey unutkanlar, sizi unutmayan bir Mevla var. Ey terk edip gidenler, sizi terk etmeyen bir Mevla bulunuyor.
Ey Allah'ı, Resulünü ve geçmişteki büyükleri unutanlar, sonradan gelecek olan üstün varlıkları anmak istemeyenler, siz uzayıp giden bir ayrık otu misalisiniz. Ağaçtan yontulan yongaya benzersiniz. Sizi kim neylesin; bir şeye yaramazsınız.
"Rabbimiz, bize dünyada iyilik ver, ahirette iyilik ver, bizi ateş azabından koru." (2/201) Âmin!