Ekser çoğunluğu müslüman olan bir ülkede farzı ayn ilimlerin ehemmiyetini anlatmak gereği göreceğimiz kadar, halkı bilgisiz bir ülkede yaşıyoruz ve kültür düzeyi oldukça yüksek bir dergide de böyle öğrenilmesi basit olan, ama çok önemli konunun yani farzı ayn ne demektir veya neler farzı ayndır konusunun işlenmesinden hem rahatsız oluyor, hem de herşeyden lüzumlu olduğundan işliyoruz. Gönül isterdi ki insanımıza günümüzün meselelerini anlatalım, dünya nereye gidiyor, müslümanların dünyadaki konumu ne, ilerde ne olabilir, veya hangi alim şu sözüyle ne kadar başarılı gibi. Aslında bu ümmete bu sohbetler layık ama şimdilik uzak görülüyor bu sohbetler. Ama biz ne olmuş insanımıza görüyoruz ve müslümanlar neleri kendine farz etmiş de ne kadar gerçek farzı ihmal, batta bilmeden inkar etmiş, çok iyi biliyoruz. O yüzden, konunun ehemmiyetine binaen tekrar tekrar okunmasını ve kafalara kazınmasını kalplere nakşedilmesini, okuyucularımızdan rica ediyor, yüce Allah (CC) yar ve yariniz olmasını diliyoruz.
Önce farz nedir onun tarifini yapalım. Dinimizde yapılması mutlak ve gerekli olan, terki ise kesinlikle haram ve günah olan, Allah-u Teala'nın Kuranı Kerim'de bildirdiği ve Resulullah (S.A.V.) efendimizin hadisi şerifleriyle anlattığı kat'i emirlerine Farz denir. Herkesin yapmaya mecbur olduğu farza, Farzı Ayn denir. Namaz kılmak, oruç tutmak, yalan söylememek gibi... Bir kısım müslümanların yapmasıyla, diğerlerinin üzerinden düştüğü farza da Farz-ı Kifaye denir. Cenaze namazı kılmak, Kur'an dinlemek, selam almak gibi...
Farz-ı Ayn olan ilimleri de iki bölüm halinde inceleyelim.
1 - Akaid ilmi (iman, inanç)
2 - Amel ilmi (Yapılması ya da yapılmaması gereken işler)
Yüce dinimiz İslamda avam-havas tüm müslümanların öğrenmesi gereken Farz-ı Ayn olan ilimlerin başında, itikad ilmi gelir ki, İmansız amelin olmayacağı da ortadadır. Amellerin kabul edilmesi, inanılması gerekenlere tam İnanıldıktan sonra veya başka bir değişle Allah'ın istediği şekilde inanmamıza bağlıdır.
Müslümanların ameli konulardaki yapması gereken şeyleri yapmaması veya terketmesi gereken bir fiili terketmemesi halinde ancak günahkar olur. Ama öğrenmesi üzerine kesinlikle farz olan itikad esaslarını öğrenmezse veya yarım yamalak öğrense, her an küfre düşebilir demektir. Küfre düşmesi demekde amellerinin zayi olması demektir.
Dolayısıyla iman esasları, Allah-u Teala'nın sıfatları, kaderden bilinmesi lazım gelen bilgilerin öğrenilmesi farzı ayndır. Aynı zamanda İslamdaki küfür sözlerinin öğrenilmesi de Farzı Ayndır. Bilmeden küfür sözü söylemek küfre düşmeye mani değildir. Cehalet günahkarlığa engel olmadığı gibi küfrede engel değildir. Çoğu İslam alimlerinin görüşü budur. Bazı alimler bilmeden küfür sözü söyleyen küfre düşmez ama yine de tecdidi iman, tecdidi nikah gereklidir derler.
Farz-ı Ayn olan amelî konulara bir hadisi şerifle girelim.
"İlim öğrenmek kadın erkek her müslümana farzdır." Ehli sünnet alimleri bundan şu kastedilir demişlerdir. İlim kelimesinden maksat, gerekli olan amel ilmini bilmektir. Bu hadisten de zaten başka türlü bir mana çıkmaz. Şu halde o ilmin öğrenilmesinin tedricen olduğu ve öğrenilmesi lazım gelen zamana bağlı olduğu muhakkaktır.
Evet, bir farzı ayn olan ilim var, bir de kişiye ne zaman farz olacağı meselesi var. İşte bu İkisini birden bilen kimse Farzı ayn olan ilmi öğrenmiş olur. Farz olan amelleri ve yapılması haram olan fiilleri öğrenmek farzdır. Aynı şekilde vacip olan amelleri öğrenmek vacip, sünnet olanları öğrenmekte sünnettir. Misal olarak, ticaretle ilgili mevzuları ticaret adamı için öğrenmek Farz-ı ayndır.
Hac ibadeti farz bir ibadet olmasına rağmen üzerine hac farz olmayan kimsenin, hac ibadetinin rükünlerini öğrenmesi farz değildir. Ama hacca gidenlerin hacla ilgili mevzuları öğrenmeleri Farz-ı Ayndır. Bir de kalbimizdeki hastalıklarımızın yani kibir, riya, hased gibi hastalıkların neler olduğunu onlardan, kurtuluş yollarını öğrenmek de farzdır. Çünkü bu tür hastalıklar amellerimizi salih olmaktan çıkarır hatta Allah'a ibadet etmekten, farzları yerine getirmekten de engeller. Dolayısıyla farz işlemeye engel teşkil eden halleri ortadan kaldırmak da farzdır.
Bu manada Allah-u Teala birçok ayeti kerimede bizi uyarmıştır. Mesela; "Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah kendini beğenmiş övüngen kimseleri asla sevmez" (Lokman: 18)
"Ey iman edenler, malını gösteriş için hayra veren, gerçekte Allah'a ve Ahiret gününe inanmayan kimseler gibi başa kakmak ve eziyet etmek suretiyle yaptığınız hayırlarınızı iptal etmeyin. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan kayaya benzer, sağnak yağan bir yağmur isabet ederde onu sert kaya haline getiriverir. Yaptıklarını bu şekil Allah için yapmayanlar, kazandıklarından hiç bir şeyi tutmağa muktedir olamazlar. Allah nankör kimselere doğru yolu göstermez." (Bakara, 264.)
"Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki onlar, namazlarından gafildirler. Onlar riyakarlık yaparlar." (Maun: 4-6) Yine birçok Hadis-i Şerifte nefis hastalıklarının insanı helak ettiği ve cehenneme sürüklediği bildirilmiştir.
"Üç haslet vardır, helak edicidirler:
1 - İtaat olunan cimrilik
2 - Arkasından gidilen heva-i nefs (istekler)
3 - Kişiye nefsini beğenmekten gelen gururdur." (Taberani, Beyhaki)
Başka bir Hadis-i Şerifle de: "Kimin ki kalbinde hardal tanesinin miskali kadar kibir bulunursa, Allah-u Teala onu yüzüstü cehenneme atar." (Ahmed, Beyhaki)
Bütün kötü haller yukarıda anlatılan üç helak edici sebebe bağlıdırlar. Bunları kalpten söküp atmak farz-ı ayndır. Bu hastalıkların sökülüp atılmasında, hallerini bilmek, sebeplerini tanımak, alametlerine aşina olmak ve ilaçlarına vakıf olmakla mümkündür. Zira şerri tanımayanın şerre düşmesi mukadderdir.
Bütün bunların ilacı kalpteki hastalıkların tam zıddını yapmaktır. Sebep ve müsebbip bilinmediği takdirde böyle bir işlem yapmak imkansız olduğu için, sebep ve illeti mutlaka bilmek gerekir. Mademki insan çoğu zaman şerrin istekçileri olan yalan, kibir, riya ve hasedden kurtulamaz, öyleyse kişiyi helaka götüren şeyleri, muhtaç olduğu ölçüde bilmesi, kişiye farz-ı ayndır.
İnsanlar zikrettiğimiz Farz-ı aynların çoğunu, lüzumsuz şeylerle uğraştıkları için terketmişlerdir.
Faydalanılan eserler:
1 - İhya-ı Ulumiddin
2 - Mülteka Tercümesi
3 - Birgivi