Ayın Mektubu

Allah'ın (Celle Celalühu) selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun, Bu yolun davacısı değerli ağabeylerim; Öncelikle bu gayretiniz için sizleri tebrik eder, Allah'ın (Celle Celalühu) rızasına vesile olmasını dua ederim. Müslümanların buram buram ümit sohbetleri yaptıkları, üzerine adeta ölü toprağı serpilmiş gibi duran kendi insanımızı uyarmak, uyandırmak, pekiştirmek için çırpındıkları, bir taraftanda farklı mekanlarda ümitsizlik fırtınaları estirilmeye çalışılan böyle bir dönemde, rahmetli Necip Fazıl'ın dediği gibi "Durun kalabalıklar durun, bu cadde çıkmaz" sokak hitabına hala muhtaç bir müslüman kitleye, geldiğimiz noktada bir kez daha değer tespiti yapmak istercesine bu zayıf imanımızla bu yolların aşılmayacağını hatırlatma ihtiyacı duyan siz kıymetli kardeşlerimi, asrımızın kültür cihadını ön saflarda yürüten, zorluklara göğüs geren, değerlerini korumak için öne fırlayan "mücahid" ağabeylerim olarak tanıdığımı ve daha yazılarınızı okurken en samimi duygularla benimsediğimi belirtmek istiyorum.

Belki mektubumu okuyan bir kısım ağabeyim, beni "duygusallıkla", müslümanların geldikleri şu noktada az şeyler yapmadıklarını görmemezlikten gelmekle suçlayabilirler. Ben de biliyorum ki büyük gayretler, büyük fedakarlıklar yapıldı şu ana kadar. Ama hayatımızda hala eksikliğini duyduğum, üstelik sadece bende değil pek çok kardeşimde de gördüğüm ve hissettiğim olay, hayatımızın her deminde" samimi bir îslâmi atmosferi teneffüs edemeyişimizdi. Tabii ki "bütünü yaşanamayan bir islami anlayışın, paramparça yaşanmasının islâm olamayacağını" bilmeyenlerden değilim. Yani sosyal hayatımız bir yana, bizler iç alemimizde ne kadar yaşadık ve hissettik islâmı? Kendimizi ne kadar sorumlu hissettik ki imtihan ağır geldi bize ve ne zaman dedik "Ya Rabbi, yardımın ne zaman?" Bunu diyecek kadar nefsimizi zorladık mı? Ya da ruhumuz gerçekten bu olgunluğa erişti mi?

İşte bu noktada derginiz FEYZ'in müslümanların kendi dinamiklerini bir kez daha gözden geçirmeleri anlamına gelen ve "Emr-i bil Ma'ruf Nehy-i anil Münker" emrinin bir ifası ve ifadesi olan yayın tarzını çok sevdim. Kendimize karşı samimi olamazsak, sonunda Allah (Celle Celalühu) Rızası umulan bu yolda hüsrana uğramak mukadder olabilir. Güneş batıdan doğmadan birbirimizi uyarmakta ebedi faydalar var. Aksi halde yavrusunu sabah namazına kaldırmayan "Aman, yavrum uyusun" diyen annenin merhamet merhametsizliğini yaşamış oluruz ki, Rabbim merhametsizlerin düşüncesizliklerinden bizi uzak eylesin. İçimize merhamet duygusunu veren Rabbime hamdolsun.

Evet, derginizi beğendim. Çünkü eksiklerimi gideriyor, ilerlemem gereken bu yolda ihtiyaçlarıma cevap veriyor. Bugün çelişkisi yaşanan ve biri diğerinin inkarı anlamına gelmeyen ve her biri, İslami metodun bir cephesini oluşturan değişik boyutlardaki yaşayış, idrak ve düşüncelere en sağlam temeli oluşturuyor. Müslümanların birleşecekleri "zirve vasatında" bizleri birleştiriyor.

Müslümanların manevi istidatlarına göre ilerleyebilecekleri samimi bir zemini bize gösteriyor. Başlangıca ve sonuca ışık tutuyor. "Zafer ancak Allah'a inananlarındır" ihtarına bizi en güzel şekilde uymaya itiyor. Grup, hizip ve felsefi arayışların ötesinde bizi "birliğe" teşvik ediyor. Rahmete vesile olması istenen cemaatleri birliğe teşvik ediyor. Yediden yetmişe, erkek-kadın, zengin fakir, siyah beyaz herkese Allah'ın (Celle Celalühu) kalplere baktığını, kalbimizi tasfiye ve nefsimizi tezkiye etmemiz gerektiğini anlatıyor. Şirkten tevhide, kesretten vahdete davet ediyor. Küfrün fanatikliğini, münafığın kaypaklığını kafasında anlatıyor.

Derginiz FEYZ'in samimiyete susamış inanan kalplere, geceleri sessiz sessiz ağlaşıp katre katre gözyaşı dökenlere sağlam ölçülerle hitap etmesini bekliyoruz.

Saygılarımla.

Gönderen; MERYEM TANIŞ