Her zaman ana-baba hakkından bahsedilir. Ve ana-baba hakkı hakikaten çok önemlidir. Allahü Teala namazdan sonra kulun ana-baba hakkını sorgulayacaktır. (Kadınlara önce namaz, sonra koca hakkı sonra da ana baba hakkı sorulacaktır.)
Lakin ana baba hakkı bizim toplumumuzda ana babanın çocuklarına zorla yaptırmak istedikleri şeylerde bir siper olarak kullanılır. Ve iman sahibi her çocuk o siperin karşısında mutlaka duraklar. Duraklamalıdır da. Resulullah (s.a.v.) Efendimiz muharebeye giderken yanına Yemenli bir adam gelir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.);
- Annen ile baban sana harbe gitmen için izin verdi mi? diye sorunca adam;
- Hayır der. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz;
- "Öyle ise dön, onlardan izin al, eğer onlar sana izin verirlerse bize katıl, aksi halde elinden geldiği kadar, onlara hizmet et, çünkü bu, imandan sonra kulun Allah'a kavuşacağı en güzel ameldir." diyerek adamı geri çevirir. (Et-Tergib ve Terhib 3/315) Başka bir hadiste de "Anaya-babaya itaat namaz, oruç, hac, umre, cihaddan eftaldir." buyurmuştur. Tabii buradaki hükümler İmam-ı Gazali'ye göre farzlarda değil nafilelerdedir.
Eee ana-baba hukuku Allahü Teala'nın katında bu kadar kıymetli olunca, doğal olarak bizlere duraklamaktan başka yol kalmıyor. Evet, ana-babanın çocuğu üzerindeki emeği çoktur. Beylik bir laftır ama çocuklar için açta kalınır, açıkta da. Aslında aç-açıkta kalmak işin kolay yanıdır. Asıl zor olan, anne babanın "sana hakkım helal olmaz" safhasına gelmeden çok önce, çoğu zaman göz ardı ettikleri diğer hususlardır. Orada bizim yani ana-babanın yetersizlikleri ortaya çıkar. Bakın insan çalışıp, çalışıp yetersiz olabilir. Bunu kimsenin sorgulamaya hakkı yoktur. Sonuçta rızk bellidir. Ama bizim çalışarak verebileceğimiz şeylerden çok, çalışmadan doğal ve zorunlu olarak vermemiz gerekenler vardır. Hatta bir çocuğun ekmeğe, suya olan gereksinimi ne ise o ihtiyaçları da en az onlar kadar gereksinimdir.
Mesela, bizim çocuğumuza doğduğu andan itibaren, hatta anne karnından itibaren vereceğimiz sevgi, onun hayatı boyunca "sevebilme" yeteneğini etkiler. Psikolog ve Pedagoglar hayatının ilk devrelerinde özellikle annesi tarafından sevilen ve annesini sevebilen çocukların, daha sonraki yıllarda karşılaştıkları insanları sevmelerinin daha kolay olduğunu söylerler. Sevebilen insan aynı zamanda sevilir, hem kendi-siyle, hem toplumla barışık olur. Bu, toplumdaki suç o-ranını bile azaltır. Yapılan istatistikler anne-baba sevgisini yeterli görmeyen çocukların birçok psiko-sosyal sorunlarının olduğunu göstermiştir. Sokak çocuklarının azımsanmayacak çoğunluğunu ana-baba sevgisinden uzak çocuklar oluşturur. Burada "benim çocuğum sokak çocuğu değil, demek ki ben yeterli sevgiyi vermişim" demeyin. En basitinden anne evin işini yaparken ya da misafirlerini ağırlarken çocuğunun altını değiştirmeyi ihmal ediyor ve o sebeple çocuk pişik oluyorsa, bu annenin, sevgisini ve merhametini sorgulaması lazımdır. Ya da baba akşamları kumanda elinde televizyon izliyorken, kendisiyle alakadar olması için türlü cambazlıklar yapan oğlunu, kızını duymuyor, görmüyorsa onlar genç kız delikanlı olduklarında Allahü Teala'nın(cc) onlara verdiği rızkı getirmeye vesile olduğu için ne kadar hesap sormaya hakkı vardır?. Oysa biz çocuklarımızı daha adları sanları ortada yokken fıtraten sevmeye başlarız. Ve Allahü Teala'nın bir lütfu olan bu sevgiyi ifade etmekte de, fiiliyata dökmede de çoğunlukla nâkıs kalırız. Hatta cimriyizdir. Ve emin olunuz ki maldaki cimriliğin nasıl hesabını vereceksek, çocuklarımıza vermediğimiz SEVGİNİN hesabını da ama öyle ama böyle vereceğiz. Üstelik ileride, çocuğumuzun kendi çocuklarına, eşine, arkadaşlarına... sevgisini belli edememesinin ve bundan doğan problemlerin temelini de biz atmış oluruz.
O halde "sana hakkım helal olmaz"dan önce, hem de yıllar önce, çocuğumuzun hakkını ifa etmeye çalışalım. Nasıl mı? Allah'ın (cc) izniyle onu yeterince severek, gereken saygıyı göstererek. "Evladım merhametli ol ki, Allah (c.c.) sana merhamet etsin" derken ona her halimizle merhametli olarak. Hayatta dimdik durabilmesini sağlayacak kendine güvenini kazanmasına yardımcı olarak... Evet, bu liste sayfalarca uzayabilir.
Sonuçta bizler evlatlarımızı yaradılışlarına uygun yetiştirirsek, "sana hakkım helal olmaz" demeye dahi gerek kalmaz.