Doç. Abdullatif CEYLANİ ile Fas'ta İslami Tebliğ ve Ehl-i Beyt Kültürü Üzerine

Fas 5. Muhammed Üniversitesi İslami Araştırmalar Bölümünden Doç. Abdullatif CEYLANİ  ile Fas'ta İslami Tebliğ ve Ehl-i Beyt Kültürü Üzerine yaptığımız Mülakat: Feyz: Fas'tan geliyorsunuz. Bize bulunduğunuz üniversiteden ve kendinizden biraz bahseder misiniz?

Doç. Abdullatif Ceylani: Fas, İslam Coğrafyasının en batıdaki ülkesidir. Bu yüzden geçmişte el-Magribu'l-Aksa (Uzak Batı) diye adlandırılırdı. Günümüzde de Mağrip olarak adlandırılır. Fas ise bu ülkedeki bir şehrin adıdır. Ama Türkiye'de Fas adı bu ülke için kullanılmaktadır. Fas 5. Muhammed Üniversitesi İslami Araştırmalar Bölümünde araştırmacı olarak görev yapıyorum.

Aynı zamanda Fas Alimler Birliği İlmi Araştırmalar ve Yazma Eserler Biriminin müdürüyüm. Bu, Fas'ta çok meşhur bir eğitim kurumu. Üniversitelerin dışında araştırmalarım var. Uzmanlık alanım ise hadis üzerine. Fas Alimler Birliği, Fas'ta çok meşhur ve etkin olan bir kurum. Krallığa bağlı, özel ihtimam gösteriliyor bu kuruma. Fas'taki belli başlı ilim erbabı bu kurumda temsil ediliyor. Her şehrin, her bölgenin bir temsilcisi var. Gerek ilmi projelerle, gerek fetva kurulları ile genel olarak halkın irşadı yani aydınlatılmasında etkili bir kurum. Diğer kurumlarla ve diğer üniversiteler ile ilişki içinde olan bir kurum.

Feyz: Soy isminiz Ceylani. Genellikle Seyyid Abdulkadir Geylani Hz.'ne nisbetle bu isimler konulmakta. Sizin soy isminizi Ceylani koymanız muhipbanlıktan mı, yoksa neseben bir bağınız olduğundan mı?

Doç. Abdullatif Ceylani: Hepimizin bildiği gibi Seyyid Abdulkadir Geylani Hz. -Allah ona rahmet etsin- İslam Ülkelerinde çok büyük etkisi olan Allah (Celle Celalühü)'nin sevgili kullarından bir zat. Genel olarak Abdulkadir Geylani Hz.'nin tarikatı Fas'da çok yaygın ve bu vesile ile tanıma şerefine eriştim. Fas'da canlı tasavvufi bir hayat bulunmakta. Tarikatların da ayrı bir yeri vardır, ana kollarından biriside bu tarikattır. Şazeli yolunda olanlar da var. Doğu'dan gelen bir akım olarak da Abdulkadir Geylani Hz.'nin yolunu devam ettiren tasavvuf yolu var. Yani kadiri yolunun ve Seyyid Abdulkadir Geylani Hz.'nin etkilerini göstermek için Fas'da çocuk isimleri arasında en yaygın olanları Geylani veya Geylali isimleri çok yaygın olarak konulmakta. Bunun yanında kadiri veya ceylani şeklinde aile isimleri bulunmakta. Bu isimleri kullananların arasında bazıları neseben de Abdulkadir Geylani Hz.'nin soyundan gelmekte. Bu aileler maruf (bilinen ailelerdir). Ama bu konuda ilmi bir araştırma yapılması gerekiyor. Bazıları neseben değil bir muhabbet vesilesi için konulmuş isimler. Mesela bizim aile bunlardan birisi. Bizim ailemiz evet kadiri ama bu teberrüken alınmış bir isim. Bizim ailemiz Hicaz'dan hicret etmiş, Abde kabilesine bağlı bir aileden geliyorum. Dedelerimizin muhabbet unsuru olarak koydukları bu soy ismi; biz de bir saygı unsuru olarak kullanmaya devam ediyoruz, ama neseben bir isim değil, bunu özellikle belirtmek istiyorum. Çünkü özellikle belirtmek isterim. Konumuz olmadığı için bu konuya girmek istemiyorum fakat bu konunun ilmi olarak araştırılması gerekir.
Şazeli yolu Fas'da doğduğu halde kadiriyle, hemen hemen aynı derecede etkindirler. Özellikle kadirinin bir kolu olan "Butçişiye" ismi ile anılan grup, geçen asırda yaygınlaşmış bir tarikat. Kadiriyenin bu kolunun manevi lideri Hazma Şeyh Abbas, şu anda hayatta ve bu kolu kuran da onun babası. Bu tarikatın özelliği de züht ve amel üzerine kurulmuştur, diğer tüm tarikatlar gibi. Fakat bu tarikat kurumlaşmayı başaran bir tarikattır. Doğu Fas'ın Berkan şehrinde merkezleri olmakla birlikte, diğer şehirlerde yaygın ve etkin bir şekilde faaliyetleri devam ediyor. İlmi çalışmalar ve yüksek ilmi seminerler, paneller düzenliyorlar. Geçenlerde bir toplantılarına onbin genç katıldı. Bu kadar genci toplamak ve bir araya getirmek bu zamanda ne kadar zor bir şey, işte bunlar başarmışlar. Bu güzel ve zor olan bir şey. Bunun yanında sosyal faaliyetler yapan kurumları da var. Sünnete uygun, geleneğe uygun bir tarikat. Göze çarpan özelliklerinden bir tanesi, ilim camiasında yaygınlar. Abdurrahman Taha, Fas'ın düşünürlerinden birisi. Bu tarikata mensup, ilim erbabı tarafından kabul görmüş bir kişi. Vietnam'ın önde gelen yöneticilerinden birisi, bu tarikat vasıtası ile İslam'a girdi. Fas'da gazeteler de manşet oldu. Bu tarikatta aynı zamanda ilahilere ve semaya önem veren bir yapı var.

   Feyz: "Butçişiye" ismi nereden geliyor.

Doç. Abdullatif Ceylani: Bu isim de küçük kuskusun içine süt katılarak çorba gibi yapılan geleneksel bir yemekten geliyor. Bu tarikatın özelliğide, zaviyelerde her gün fakirlere dağıtılan bu yemek bir gelenek haline gelmiş, bundan dolayı bu isimle anılmaya başlamışlardır. Yani çorba veren tarikat veya açları doyuran tarikat manasına kullanılıyor.

Feyz: Ehl-i Beyt konusu bildiğiniz gibi çok önemli bir konu. Ehl-i sünnet imamlarının Ehl-i Beyte olan saygılarını ve onlara karşı ne kadar muhabbetli olduklarını biliyoruz. Bu konu ile ilgili sağlam ölçüleri vardı. Halk bu ölçülerle dengeli bir şekilde hareket ederdi. Bugün geldiğimiz bu dünyada herşeyin alt üst olduğu bir zamanda, Ehl-i Beyte karşı sevgi ve saygıda bir anlam kayması ve uygulamada bir zaaftan söz edebilir miyiz? Bir fikri bulanıklıktan söz edebilir miyiz? Fas'da bu konu nasıl, bize anlatır mısınız?

Doç. Abdullatif Ceylani: Diğer ülkeler için bu söylediğiniz maalesef doğru olabilir. Fakat Fas bu konuda daha az etkilenen ülkeler arasında diyebilirim. Kralın da eşraftan olması nedeni ile bu konuda Ehl-i Beyt ile ilgili kurumlar var. Gerek Hasanîlere gerekse Hüseynîlere, layık oldukları hürmet gösteriliyor. Nakibu'l Eşraf, Fas'da hala devam etmekte. Hatta Ehl-i Beyt diye bir dergileri var. Halk nezdinde gerekli saygı ve sevgiyi görüyorlar. Liyakat sahibi seyyidler her zaman bu teveccühe mazhar olurlar. Kanunlar nezdinde bu mümkün olmuyor ama gelenek olarak bu devam ediyor. Ben sizin de Ehl-i Beyt konusunda yaptığınız hizmetlerden memnun oldum. Burada sizinle tanıştım. Fas'da ki Nakibu'l Eşrafın bilgilerini size vereyim, irtibata geçerseniz isabetli olur. Bu tanışma çok faydalı oldu.

Feyz: İslam ülkeleri arasında Fas bize uzak bir ülke. Osmanlı zamanındaki münasebetleri ve Türkiye ile münasebetleri nasıl, bize biraz anlatır mısınız?

Doç. Abdullatif Ceylani: Osmanlı İmparatorluğu güçlü olduğu dönemlerde bütün müslümanların yüzünü ağarttı. Özel bir muhabbetimiz ve saygımız var Osmanlıya karşı. Türkiye'ye gelince Süleymaniye Kütüphanesi bizim için bir hazine niteliğinde. Orayı da ziyaret ettim. Müdürü Emir Beyle de görüştük. Türkiye ziyaretim çok güzel oldu, nice dostluklar edindim. Sanki daha önceden beri birbirimizi tanıyoruz. Haddizatında Fas Osmanlı topraklarına girmemiştir. Ama Fas sultanları ile Osmanlı sultanları arasında iyi niyetli ilişkiler her zaman devam etmiştir. Osmanlı Kültürü ilgilendiğimiz ve etkilendiğimiz bir kültür…

Bu, Osmanlı devletinin dağılma sürecinde, Arapların Osmanlı'dan ve hilafetten ayrılma sürecinin sancıları, Osmanlı- Fas ilişkilerinde yaşanmadı… Fas, Osmanlı topraklarında olmadığı için... Onun için Fas ve Türkiye ilişkileri daha sorunsuz diyebilirim. O dönem tabii ki kötü hatıraların olduğu bir dönem. Fas'da Osmanlıya her zaman olumlu ve sevgi dolu olarak bakıldı. Bir zamanlar geçici bir dönem, nekahat dönemi geçti. Ama şimdi mesela Fas ile Türkiye arasında vize yok, devlet yetkilileri karşılıklı olarak anlaşmış durumda. Gerek üniversiteler düzeyinde, gerek iktisadi olarak bir ivme kazanmış durumda. Benim de İSAM'a gelişim de bu meyanda oldu. Fas'ta okuyan Türk öğrencileri var. Türkiye'de okuyan Faslı öğrenciler var. Son dönemdeki ilişkiler, her geçen gün gelişmekte.

Akademisyenleri ve Türk halkını bekleriz Fas'a…