Seyru Sülûkta İlerlemek

Tasavvuf yolunda, seyr u sülûkta ilerlemek ve o ilerlemenin sonlarında daha hızlı yol katedebilmek için her türlü bağdan kurtulmuş olmak lâzımdır. Özellikle de kalbi bağlardan kurtulması gerekir. Bunu çok büyük bir zât söylüyor. Şah-ı Nakşibend Hazretleri söylüyor. Allah yolunda yürüyecek olanların ayaklarının hiçbir yere bağlı olmaması lâzımdır.

Bu dünyanın oyun ve eğlencesi seni yakalamasın. Hazret-i Ali (k.v.c.) Hazretleri'nin "Ey altın ve gümüş, git başkalarını avut. Çocuk gibi ben sana avunacaklardan değilim." sözü meşhurdur. Altın ve gümüşle simgelenen, sembolize edilen dünya malına bağlı olmak, kişinin yaşı kaç olursa olsun çocukluktur, olgunluktan uzak hâllerdir. Olacak ama sadece ve sadece cüzdanda, vicdanda değil! Kasada olacak, masada olacak, gönülde olmayacak. Kâinat senin olsa, sen Allah'ın olacaksın. Bütün mesele bu. Yoksa bu sözleri yanlış anlayıp ‘bir lokma, bir hırka sözünün yüceliğini anlamadan tembelliğini bahane edenlerin fikirleri, fikir bile değildir. "Helâl mal, sahibi için ne güzeldir." meâlinde bir hadîs var. Mal, toplanmak için değil hizmet etmek içindir. Hizmete aracı olması içindir ve o zaman da zaten bir esaret söz konusu olmaz.

Bu hayatta zaman ne kadar önemlidir. Ne yazık ki zamanın kıymetini bilmiyoruz. Bakın eski devirlerde buz satan birisi nasıl bağırıyor:"Sermayesi eriyen bu adama merhamet edin, Sermayesi eriyen bu adama acıyın" Bir şeyh efendi bu sözü duyunca bayılıyor, yüzüne su atıyorlar, ayılınca nedenini soruyorlar; "Bizim de ömür sermayemiz eriyor, ondan etkilendim" diyor.

Vasiyetimiz yastığımızın altında bulunsun ve bir ayağı çukurda gibi yaşayalım. Ölüm gelmeden hazırlıklı olalım. Rabiat'ul Adeviyye sabah kalktığında nefsine "Bak bugün dirildin, akşama kadar ömrün var" dermiş.

Her işimizde doğruluğu seçersek dünya ve ahiretimiz mamur olur. Her işte dürüst olmaya çalış, işine gelmese de… Hz. Ali b. Ebu Talib'in : "Her işte beğenilecek taraf ortalama halden ibarettir. Bir milletin en hayırlı ve mesut efradı, ister zengin, ister fakir olsun, işinde gücünde, dürüst yoldan ayrılmayan kimselerdir." buyuruyor.

Her konuda orta yolu seç, aşırılıklardan uzak dur. Bakın Efendimiz bir Hadis-i şerifte ne buyuruyor; "İtidal, teenni, hal ve gidişi iyi olmak, peygamberliğin yirmi dört cüz'ünden bir cüzdür." (Ebu Davud)
Allah (Celle Celalühü) kalplere bakar, dünyada insanlar tarafından övülmek marifet değil, sen buna aldırma, ey hak yolcusu… Hz. Enes (r.a.)'den rivayet edilir: "Bir kavim, Resulullah'ın yanında mübalağa edecek derecede bir kişiyi övdü. Bunun üzerine Allah'ın yüce Resulü; "Övdüğünüz kişinin aklı nasıldır?" diye sordu. Onlar, "(Ya Resulullah) biz kişinin yaptığı ibadet ve gösterdiği hayırları sana söylüyoruz, sen ise onun aklını soruyorsun, bu nasıl oluyor?" diye hayretlerini belirttiler. Allah'ın Resulü (a.s.m.) buyurdu ki: "Ahmak kişinin cehaletiyle işlediği günah, facirin fıskıyla elde ettiği günahı kat kat geçer. Yarın kıyamet gününde Allah'a en yakın derecelere, her kul aklının miktarı nisbetinde yükselecektir." (Tirmizi)

Sen kendini tanımak istersen bu ilimle olur. İlimsiz olmaz, sadece ilimle de olmaz, çünkü günahtan kaçmaz isen, ilim sana fayda vermez. Ebu Derda (r.a.)'dan rivayet edilir ki; Resulullah'a ilimde derinleşenlerin kim oldukları sorulunca: "Kendisi, dili ve kalbi doğru olan; midesini ve namusunu haramdan koruyanlar, işte onlar ilimde derinleşenlerdir." buyurdular . Hayatımızda ibadetlerimize dikkat edeceğiz. Fakat hikmet sahiplerinden bu yolun inceliklerini sormazsak yanılırız. Tefekkür yolu ile imanımızı güzelleştiririz.

Peygamberimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "İnsan güzel ahlakıyla gündüz oruç tutup gece ibadet edenler seviyesine ulaşır. Fakat aklı tamam olmadıkça ahlakı da güzelleşmez. Aklı olgunlaşınca imanı da kemale erer. Rabbine itaat eder ve düşmanı olan şeytana isyan eder." (İbn Muhber İbn Şuyab'den, Tirmizi Hz.Aişeden rivayet etmiştir.) (İmam-ı Gazali, İhyau Ulumi'd-din, c. 1, sh. 89.)
Hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (a.s.m.) şöyle buyurmuştur; "Ey insanlar, Rabbinizi biliniz ve anlayınız. Birbirinize aklın kemalini tavsiye ediniz. Çünkü size emredilenler gibi, size yasak edilenleri de ancak akılla bilmiş olursunuz. Biliniz ki, Rabbinizin nezdinde sizi kurtaracak olan aklınızdır. Akıllı insan Allah'a itaat eden insandır. Bu kişinin görünüşü çirkin, zahiri kıymeti düşük, dünya mertebesi küçük ve üstü başı perişan olsa bile. Ve yine biliniz ki cahil, Allah'a isyan eden kişidir. Velev ki, dünya mertebesi yüksek, kıymeti halkça büyük, konuşması beliğ, görünüşü ve giyinişi güzel olsa bile. Zira Allah nezdinde hayvanat bile Allah'a isyan eden kimseden daha akıllıdır. İşte bu yüzden dünya ehlinin sizi büyütmesine itibar etmeyiniz ve böyle şeylerden kaçınınız. Çünkü asıl zararda olan dünya ehlidir." (Taberani, Ebu Umame'den;İmam-ı Gazali, İhya-u Ulumi'd-din, c. 1, s.89.)
Hz. Ömer'den rivayetle Allah Resulü;
"Hiçbir kimse akıl gibi büyük bir fazileti elde etmiş değildir. Akıl, sahibini hidayete erdirir, felaketten kurtarır. Kişinin aklı tamam olmadıkça imanı tamam, dini müstakim olmaz." buyurmuştur. (İbn-i Muhber; İmam-ı Gazali, İhyau Ulumi'd-din, c. 1, s. 89)
Said b. Müseyyeb' den rivayet ediliyor; Hz. Ömer, Ubey b. Kaab ve Ebu Hureyre (Allah hepsinden razı olsun) yüce Peygamberin huzuruna gelip sordular:
"-Ey Allah'ın Resulü, insanların en alimi kimdir?
Resulullah:
-Akıllı kimsedir."
-İnsanların en abidi kimdir?
-Akıllı olanıdır.
-İnsanların en faziletlisi kimdir?
-Akıllı olanıdır.
-Ey Allah'ın Resulü, akıllı kimse mürüvveti tamam olmuş, fesahat ve belagatı ile tanınmış, eli cömertliğe alışmış, hatırı ve itibarı yücelmiş bir kimse değil midir? dedikleri zaman, Allah'ın yüce Resulü şu ayeti okudular:
"Bunların hepsi ancak dünya hayatının geçici metaıdır. Ahiret ise, Rabbının katında takva sahipleri içindir."
Ve devamla buyurdu:
"Akıllı bir kimse dünyada hasis ve zelil görünse de, akıl sayesinde takva sahibidir." (İbn-i Muhber)
"Kim ahiret ekinini isterse biz ona kendi ekininde artırmalar yaparız. Kim dünya ekinini isterse ona da ondan veririz. Ancak onun ahirette nasibi yoktur." (Şura Suresi: 20)
Hazret-i Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir hadislerinde şöyle buyuruyor;
"Kim, aklı ve fikri dünya olduğu halde sabahlarsa, Allah onun aklını ve fikrini dağıtır, fakirliğini onun iki gözü arasında kılar. (İyice yaklaştırır) Bunca çabasına rağmen dünyalık olarak, ona yine sadece mukadder olan miktarda bir şey verilir. Kim de aklı fikri ahiret olduğu halde sabahlarsa, Allah onun aklını fikrini derli toplu kılar, kalbine bir zenginlik verir. Dünya(lık) da o kimseye, ister istemez gelir." (Tirmizi, Kıyame, Bab: 30)
Allah Resulü'nün Ebu Derda (r.a)'ya hitaben söylediği şu sözleriyle açıklanmaktadır:
"Ey Ebu Derda! Aklen geliş ki, Rabbine yaklaşmakta kemale eresin." Ebu Derda sordu: Annem babam sana feda olsun ey Allah'ın Resulü, benim için bu söylediğiniz nasıl mümkün olabilir? "Allah'ın Resulü buyurdu: "Allah'ın yasaklarından sakın, farzlarını eda et. Bunları yaptığın takdirde geçici dünyada şanın yücelir. Şerefin artar, gelecek ahirette de bu yaptıklarından ötürü Rabb'inin manevi yakınlığını ve salih kullarına ihsan buyuracağı izzet ve ikramı elde edersin." (İbn-i Muhber; Hakim; Tirmizi, Nevadir' e; İmam-ı Gazali, İhyau Ulumi'd-din, c.1 s.91-92.)
Bera b. Azib, Resulullah'ın şu hadisini rivayet etmiştir:

"Melekler akıl ile çalışıp Allah'a taatta başarı gösterirler. Ademoğullarından imanlı olan kişiler de akılları miktarınca başarı ve gayret gösterirler. Binaenaleyh onlardan Allah'ın taatını en fazla yapanlar akl-ı kamil sahibi olanlardır."

Ey akıl sahibi! Şeriat kapısında çirkin görünen her ne var ise, onun etrafında dolaşma! Şeriat-ı mutahhara ve sünnet-i seniyyeye tabi ol ki, feyizyab olasın; feyz ve felah bulasın.