Başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennemden kurtuluş olan rahmet ayı ramazanın sonuna gelmiş bulunuyoruz. Böylelikle içinde Kadir gecesi gibi Kur'an-ı Kerimin indirilmeye başlandığı ve içinde Kadir gecesi bulunmayan bin aydan daha hayırlı olan müstesna bir geceyi de geride bırakarak ramazan bayramına kavuştuk. Hiç kuşkusuz bayram günleri, sevinç günlerimizdir. Bu sevincin açıkça gösterilmesi için asırlardır dini ve geleneksel motiflerle süslenmiş bir şekilde bayramlarımızı kutlamaktayız.
Ramazan Bayramına aynı zamanda; dağıtılan fıtır sadakaları nedeniyle "Fıtır Bayramı" da denilmektedir. Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem); "Bu günümüzde yapacağımız ilk şey, namaz kılmaktır" buyurmuş ve kendisi de bayram namazı kıldırarak, hutbe irad etmiştir. Ramazan Bayramı ihlâsla tutulan oruçların bir mükâfatıdır. Allah Resulü (sav); "Bayram günleri, zikir, yeme, içme ve eğlence günleridir." şeklinde buyurmak suretiyle bayramların ne şekilde kutlanacağını ana hatlarıyla bizlere bildirmiştir.
Böyle bir bayram gününde; dünya müslümanlarının durumuna şöyle bir göz atacak olursak, yaşanan savaşlar nedeniyle islam coğrafyasının durumunun hiç de iç açıcı olmadığı görülmektedir. Çünkü emperyalist güçlerin dünyayı paylaşma yarışından, İslam toprakları da maalesef nasibini almaktadır. Dünyanın çeşitli yerlerinde, müslümanların acımasız saldırılara maruz kalması, tecavüze uğraması, çocuk-yaşlı demeden öldürülmeleri bayramda unutmamamız gereken hususlardandır. Bu durum karşısında birlik ve beraberlik ruhunu yakalamak açısından bayramlarımız, değerlendirilmesi gereken çok önemli bir fırsattır. Müslüman âleminin bayram vesilesiyle bir araya gelerek dünyanın her bir köşesindeki camilerde saf saf namaza durmaları, sizce de birlik ve beraberlik ruhunun ve tek vücut olmanın açık bir nişanesi değil midir? Bayram Namazı, Allah'a (Celle Celalühü) yönelişin, Hz. Muhammed'e (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bağlılığın ve Ehl-i Beytine muhabbetin açık mesajlarını içermektedir. Bayram Namazları Allah'ın (Celle Celalühü) bize verdiği tüm nimetlere şükür halinin bir remzi, kötülük ve çirkinliklerden arınmak için yapılan dua ve niyazların da kabul ânıdır. Bayram Namazı bir ibadet olmasının yanısıra, manevi bir mesaj niteliğinde olup, sosyal olarak da dini bir merasimdir. Tekbir sesleri, salâvat ve dualarla topluca kılınan namazlar göstermektedir ki bayram günleri; kendisine ulaşmış olanlara bir coşku, Allahüekber nidaları da bu güne ait bir heyecan, zenginlik ve manevi hayatımıza katılan lahuti bir derinlik demektir. Nitekim bir hadisi şerifte de Sevgili Peygamberimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem); "Bayramınızı tekbir getirmek suretiyle süsleyiniz" diye emir buyurmuştur.
Ramazan bayramı, her gün tutulan orucun iftar vaktinde yaşanan sevinci gibi, bir aylık zaman süresince tutulan oruçların toplu bir finali niteliğindedir. Bayram gününün sabahında aile fertleri ve bireylerin çevresine güler yüzlü davranması gerekir. Çünkü dinimiz güler yüzlü olmayı sadaka vermekle eş değer tutmuştur. Bayram Namazına gitmeden tatlı şeyler yemek, giderken bir yoldan, gelirken başka bir yoldan gelmek, dişleri misvaklamak, yol boyunca tekbir getirmek, Efendimiz'in (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) sünnetlerindendir. Bayram namazından önce fitrelerimizi vermek ise vacip olan bir mükellefiyettir. Yüce Dinimiz İslam, bayram günlerine ait huzurun bozulmasına yol açabilecek davranışlarda bulunmamayı emretmiş ve kırgınlıkları sürdürmek, silah taşımak ve tartışmak gibi hususları da yasaklamıştır...
Bayramlaşmalar; güç birliği içinde olmanın, fert ve toplum açısından birlik ve beraberlik gösteriminin ve Allah'a (Celle Celalühü) kulluğun bir ispatı niteliğindedir. Bu merasimlerde yine O'na teslim olmanın ortak bir fotoğrafı sergilenmektedir. Bayram Namazı sonrasında yapılan toplu bayramlaşmalarda ise yaş sırasına göre dizilen insanlar, bir önceki bayrama nazaran daha da yaşlandıklarının farkına vararak, hayatlarını gözden geçirme imkânı bulmaktadırlar. Bu nedenle ölüme bir adım daha yaklaşıldığını fark etmek, yaşlılarımızı daha da bir hüzünlendirir bayram günlerinde... Geçtiğimiz yıl ki bayramda aramızda olduğu halde bu yıl içinde ahirete göç eden ve aramızda olamayan tanıdıklarımızı hatırladığımızda da şairin; "Ölüm ölene bayram, bayrama sevinmek var" "Oh ne güzel, bayramda tahta ata binmek var!" mısraları kulaklarımızda yankılanırken, gönlümüz birazcık teselli bulur.
Oruç tutan ağızları; "tatlı yiyelim, tatlı konuşalım" anlayışından hareketle, şeker ve tatlılarla lezzetlendirdiğimizden halk arasında "şeker bayramı" da denmiştir, Ramazan Bayramına! Baklava ve şeker ikramı, Ramazan Bayramının en karakteristik özelliğidir. Kendine has geleneksel, coşkulu ve duygusal bayram kutlamaları asırlardır gerek ülkemizde gerekse İslam Alemi'nin tamamında tüm güzelliği ile birlik ve beraberlik içerisinde kutlanmaya devam etmektedir...
Neşe ve sevincin bir tür ete ve kemiğe büründüğü günlerdir bayramlarımız. Kendine "has"tır düşünceler, davranışlar, gülümsemeler, el sıkışmalar, kucaklaşmalar ve cömertlikler... Farklı bir zaman dilimine vurgu yapılır bu günde! Çocuklar daha bir derinden hissederler bayramları. Onlara her gün bayramdır zira ! Ancak bu gün, çocuk yüreklerde ayrı bir coşku vardır yine de ! Ceplerine ve özel çantalarına doldurdukları şekerlerle hep, bayram ederler bayramda !…
Büyükler açısından ise; kısa bir süreliğine de olsa, gurbete mola verme zamanıdır bayramlar. Göç vermişliğin yalnızlığına küserek sessizliğe bürünen köy ve kasabalar, gurbette yaşayanların memleketlerine dönüşü ile kalabalıklaşır, şenlenir yöreler ve mekânlar... Bereketlenir yuvalar, coşkuya dönüşür ocaklar, dostluklar demlenir yeni güzelliklere. Uzak illerden gelenlere anlattırılır gurbet öyküleri, böylece eş ve dost sevince boğuluyor duygu yumağında... Bayram vesilesi ile, yıllardır bir birini göremeyen eski arkadaşlar ve dostlar bir araya gelerek kaynaşır ve özlemler giderilir buğulanan gözlerle. Geçmişin hatıralarında duygular bir başka güzellik ve derinlik kazanır bu özel günlerde...
Bayramın son günü geldiğinde ise; hayaller ve umutlar yeniden kurulur, bir sonraki bayrama... Temenniler bir bir sıralanır, gelecek kavuşmalar için. Yapılan iyi niyetli planlarla büyülü bir zaman diliminin daha sonuna gelinir, istemesek de! Bitimi bir buruktur bayramların. Eskiye dönüş kaçınılmazdır, özlem ve hasretlerin yoğunluğuna yorgun ve yenik düşünceye kadar. Yolculuğa çıkmak için hazırlıklar yapılır bir bir. Geriye dönüşte hazırlanır memlekete ait hediyeler. Boş göndermez Anadolu insanı misafirini. Kendi yediği ve yetiştirdiğini paylaşmak ister bayramını şenlendirenlerle! "Hayırlı yolculuklar" ve "yolunuz açık olsun" temennileriyle uğurlanır misafirler gidecekleri yerlere. Her veda da olduğu gibi buruktur ayrılıklar. Bu defakinde de farklı olmayacaktır veda zamanı… İşte böyledir bizim kavuşmalarımız, ayrıklarımız ve bayramlarımız...
Tüm Feyz okurları başta olmak üzere, İslam âleminin ramazan bayramını kutlarken, dünya ve insanlık âlemine kardeşlik, barış, sağlık, huzur ve mutluluk getirmesini diliyor, bayram hürmetine İslam beldelerinde akan kanların dinmesini Cenabı Mevlâ'dan dua ve niyaz ediyorum.
Nice bayramlarda tekrar buluşmak dileğiyle, Allah'a (cc.) emanet olunuz.