Hz. İbrahim'i atmak için büyük bir ateş yakılmıştı. Bu esnada bir karınca su taşıyordu. Yolda giderken karşılaştığı karıncalar nereye gittiğini sorarlar. Karınca; "Hz. İbrahim'i atacakları ateşi söndürmek için su taşıyorum" der. Soruyu soran karıncalar gülerler; "Senin götürdüğün su, o kocaman ateşi söndürmeye yetmez ki…" derler. "Olsun" der karınca, "Ben de biliyorum yetmeyeeğini ama hiç olmazsa safım belli olsun..."
Evet, hayat da insanın iyi niyetlerinin baştan ayağa test edildiği bir alan… Davranışlarımızın, düşüncelerimizin, hatta duygularımızın. Yaşadığımız hayat, adeta zamanın içinde bir serbest kürsü… Dışa dönük ama tamamiyle bizimle alakalı aslında… Hayata dair, insana dair ne söylemek istiyorsak, hepsi içinde; işin ilginç yanı da söylediklerimiz ya da söylemek istediklerimiz aslında "kendimize" dair… "Hayat insan için" derken aslında kendimize bir yaşama alanı ve yaşam biçimi öğütlüyoruz, diğer insanlara; "beni duy", "dediğimi yap", "beni dinle" diyoruz… Bir söz söyleme hakkını ele geçirmek tüm yaptığımız…
Tabi bu arada, ne Mevlana (ks) kadar "arif" ve "akil" konuşuyoruz, ne de "bilge." O nedenle, çoğu kez insana "dinlemesi" söylenmiş, "düşünmeden konuşmaması söylenmiş", "susarken sadece susmaması", yani "düşünmesi" söylenmiş…
Tüm bunlar ne yazık ki, günümüz insanının çok az yaptığı şeyler. Ne dinliyoruz, ne düşünüyoruz ne de "eylemek!." üzerindeyiz. İnsanların kendi kendilerine kurdukları dünya, insanlara hiç durmaksızın tüketmeyi, sadece haz ve hız peşinde koşmayı, "keseri kendine yontmayı", "önce ben" demeyi öğretiyor. Eğitim zaten yok ve gelinen nokta da çok acı… Kendini tanımayan, hatta tanımak istemeyen, kötü ile iyiyi tercih etme keyfiyetinde terazinin yanlış tarafını önceleyen, kendisiyle ve insanlarla küs, hayatın sadece zevki öğütleyen taraflarıyla barışık ama bilgi, hikmet, irfan cephesinde alabildiğine zayıf ve sönük… Biz de bu sayımızda, ana konumuz Hz. Peygamber'in Sünneti olmak üzere, düşündüren, iyiyi anlatan, insana dair güzellikleri anlatan bir sayı hazırladık. Diğer sayılarımızda da Sünnet konusuna özellikle devam edeceğiz. Sünnetin ruhuna ve amacına dair zihinlerde ve gönüllerde irfani şimşeklerin çakması dileğiyle…
Bu sayının içeriğinde kendisinden bahsettiğimiz, değerli büyüğümüz Şenel İlhan Bey'in babası olan ve 04.03.2009 tarihinde ebedi hayata uğurladığımız Seyyid Emin İlhan Efendi'nin ruhuna siz değerli okurlarımızın da binlerce Fatiha ve dualar etmeniz temennisiyle, Allah (Celle Celalühü) makamını yüceltsin diyoruz….