Her anne baba, evladını en güzel şekilde yetiştirmek ister. Çoğumuzun idealinde çocuğumuzun, erdemli insan tarifine uyan bir birey olarak toplumda yer alması vardır. Erdemli insan her toplum modelinde takdir görür. Ahlaki incelikleri, oturmasında kalkmasında, konuşmasında kısacası her tavrında sergileyen insan modeli, toplum hayatının düzenine azımsanmayacak derecede katkıda bulunur. Hatta daha ileri gidersek, insani değer olan ahlaki özellikler olmadan toplum hayatının yürümesi mümkün değildir.
Mesela adam öldürmek yasalarca suçtur. Dini yaptırımda da suçtur. Gasp, hırsızlık, dolandırıcılık anayasada da, dinimizde de suçtur. Ama bazı nahoşluklar vardır ki, bunları yasalarla insanlara yasaklamak mümkün değildir. Yalan söylemek, cimrilik, merhametsizlik, saygısızlık, şefkatsizlik, kibir gibi gayri ahlaki tavırlar bunlardan sadece bazılarıdır. Ve bu olumsuz tavırlar ancak güçlü bir inanç sistemi ile bertaraf edilebilir.
Evet, bir toplumun devamının en önemli aktörleri olan yeni nesiller de öyle eğitilmeliler ki, diğer toplumlara tabiri caizse dudak ısıttırmalılar… Ama bunun için eğitim modelini de standartların üstünde seçmek lazım gelir herhalukarda. İnsanlık tarihinde de Peygamber Efendimizden daha nitelikli bir model yoktur. Olmayacaktır da.
O halde, Müslüman anne babanın, çocuğu için güzel bir örnek, bir model olması gerekir. Ebeveyn evladına, onun hem kendine hem de topluma karşı ahlaki ve sosyal sorumlulukları olduğunu, kendi yaşantısıyla bizatihi göstermelidir. Yani anne baba, Peygamberimizin ahlakını kendi şahıslarında yaşamalıdırlar. Günlük yaşantısını, sosyal ilişkilerini sünnete uygun sürdürmeyen bir anne-baba, çocuklarına nasıl bir örnek model olur sizce?
Düşünün şimdi; dışarıdan baktığınızda genel hatlarıyla İslam'ı yaşıyor görünen bir anne-baba… Yani namaz kılıyor, Ramazan ayında oruç tutuyor, vaktinde zekâtını veriyor, arada Kur'an-ı Kerim okuyor. İmanının da itmesiyle, onursuzluk sayılan, yüz kızartıcı suçlardan, günahlardan uzak duruyor. Ve tabii olarak da, evlatlarına Allah'ın çizdiği sınırlar içinde hayatlarını sürdürmeleri gerektiğini her fırsatta belirtiyor. Aynı zamanda yaşantılarıyla çocuklarına iyi bir örnek olduklarının rahatlığını iliklerine kadar hisseden bu anne baba sıkıştıklarında yalan söylüyor, komşularının gıybetini yapıyor, akrabalarına küsüyor.
Aslında bu Müslüman modeli hiçbirimize yabancı değil. Büyük çoğunluğumuz İslamiyet'i bu kadar vasat yaşıyoruz. Ha, bir de, çok ciddi bir iddiamız da var. Bize göre; biz Allah'ı (Celle Celalühü) ve Peygamber Efendimizi (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) çok seviyoruz... Şükürler olsun ki çok seviyoruz. Ya bir de sadece seviyor olsaydık, ne olurdu acaba?..
Galiba, sevenin sevdiğine tabi olduğu gerçeği hepimizin gözünden kaçıyor. Diyeceksiniz ki; ne demek istiyorsunuz biz Peygamber Efendimize tâbi değil miyiz? Derim ki; biz tâbi olduğumuzu iddia ediyoruz. Fakat bir şeyi iddia etmekle, gerçekten iddia ettiğin gibi olmak birbirinden farklı şeyler…
Mesela ashaba bir bakınız... Yerken, içerken, uyurken, yürürken, komşularına akrabalarına ailesine olan muamelelerinde, yani hayatlarının her alanında, gerek sosyal gerek ahlaki bakımdan Resulullah'a (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) tabi olmuşlardır. Sadece İslam'ın beş şartını yerine getirip, göze görünen günahlardan kaçınmayı yeterli görmemişlerdir.
Ashap'tan bir zatın evinde fareler peyda olmuştu. Ne yapayım diye soruşturup dururken kendisine:
- Kedi alırsan, fareleri bir günde kaçırır, dediler. Aklı verene karşı parmağını ısıran Sahabe, şöyle konuştu:
- Peki evimden kaçırdığım fareleri komşumun evine sürmüş olmakla onu rahatsız etmiş olmaz mıyım? Allah benden kıyamette komşu hakkından sual sormaz mı?
İşte bu kadar da ince düşünmüşlerdir. Ve onların bu kadar ince düşünebilecek şahsiyete sahip olmalarının nedeni de Resullullah'a hakikaten tâbi olmalarıdır. Resulullah'a olan sevgileri o kadar samimi idi ki; "Kişi sevdiğine benzer" düsturu gereği O'nun ahlakı ile ahlaklanmışlardı.
Doğal olarak da evlatlarını sadece öğütleri ile değil, halleri ile de eğittiler. Söz ve fiili birbirine uyan bu ebeveynlerin evlatları da İslam'ın kahramanları olarak tarihe geçtiler.
Evet. Anne baba, çocuğun eğitiminde en önemli iki unsurdur. Özellikle okul öncesi dönemde… Bu dönemde çocuklar anne babalarının ahlaklarını kopyalarlar. Ebeveyn doğru ve güvenilir ahlaklı ise çok istisnai durumlar dışında evlatları da ahlaklı, şerefli, şahsiyetli bireyler olur. Aksi takdirde yalancı, merhametsiz, cimri kısacası kendine ve topluma zararlı bireyler yetiştirilmiş olur.
O halde Resullah'ı seven, O'nun ahlakıyla ahlaklanmış bir nesle sahip olmak isteyen anne baba, Peygamber Efendimize olan sevgilerini her halleri ile O'na benzeyerek, bizatihi ortaya koymalılar. Müslüman bir anne babanın evladına bırakabileceği en değerli miras da hiç şüphesiz Peygamberimizin (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) sevgisidir.