Çocuğum Okulu Aniden Bıraktı!

Bir gün yanıma orta yaşlı bir anne-baba ile yanında iki çocuklu genç bir anne geldi. Gelen bu vatandaşlarla konuşurken bizim yanımızda staj yapan eski bir öğrencimizin yakınları olduğunu anladım. Biraz sohbetten sonra ne amaçla yanıma geldiklerini anlattılar. Odamın dışında bekleyen bir gelinleri ve onun çocukları olduğunu, çocuğun son bir haftadır okula gitmediğini, evde de çok asabi ve saldırgan olduğunu söylediler. Ben de, "O zaman çocuğun annesi içeri gelsin bir konuşalım. Ondan bir bilgi alalım, duruma göre çocukla da görüşürüz."diyerek anne ve babayı dışarı aldım. Asıl sorun sahibi veliyi içeri aldım.

İçeri gelen genç annenin yüzü gülmüyordu. Keyifsizdi. Kendilerine nasıl yardımcı olabileceğimi sordum. Neden gelmişlerdi, onu kendi dilinden öğrenmek istediğimi belirttim. Anne, çocuğundan şikâyetçiydi. Son bir haftadır küçük oğlu okula gitmek istemiyordu. Çocuğunun ağzı küfür sözlerle dolmaya başladığından, asabileşmiş ve saldırganlaşmış olduğundan bahsetti.

Oğlunun okulda bir problemi olup olmadığını sorduğumda "bir sorun yok!" yanıtını aldım. Acaba öğretmeniyle mi bir sorun yaşıyordu, sınıf arkadaşlarıyla mı bir sıkıntısı vardı ve sorunu nasıl çözeceğini bilmediği için mi okula gitmek istemiyordu; bunu öğrenmek için sorular sordum.

Annenin verdiği cevap gayet açık ve net olarak "hayır, çocuğumun okulda ya da okul ortamıyla ilgili bir sorunu yok" şeklindeydi. O zaman bu aile içerisinde bir sorun olabilirdi. Çocuk bir anda bu denli yoğun bir duygu içerisine girmiş ve okula karşı tavır geliştirmişse mutlaka bir sorun vardır ama aile bunun yeterince farkında değildir diye düşündüm.

Aile ilişkilerini sordum anneye. Evde bir sorun olmadığını, herhangi bir sıkıntı yaşamadıklarını söylüyordu. Aslında bu durumda sorun da olmamalıydı. Eğer evde ya da okulda herhangi bir sorun yoksa, çocukta ortaya çıkan bu sorunun kaynağı ne olabilirdi?

Bu defa da anneyi dışarı aldım, oğluyla görüşmek istedim. İçeriye bir delikanlı girdi. İlköğretim okulu 4. sınıf öğrencisi, yakışıklı bir erkek çocuğu… Ama yüzü asık ve kaşları çatık idi.

Kendisiyle konuşmaya çalıştım. Ama onu konuşturma konusunda başarılı olamadım. Sadece kafa sallayarak cevap veriyordu. "Resim yapmayı sever misin?" diye sorduğumda yine kafa sallayarak "evet" cevabı aldım. Önüne boya kutusu ve resim yapması için kâğıtlar koydum. "Benim için bir resim yapar mısın?" dediğimde başıyla "hayır" yanıtını aldım. Kendisine; "O zaman sen resim konusunu biraz düşün, ben de kitap okuyayım" dedim. Kitap okumaya başladım..

Yaklaşık 15 dakikalık bir sessizlik oldu. Bir anda kalktı ve resim yapmaya başladı. Bir resim tamamlayınca, bana dönüp "bitirdim" dedi. Resmi aldım uzun uzun baktım. "Çok güzel olmuş" diyerek resmi bana anlatmasını iste-dim. Bunun için yanıma gelmesi için ricada bulundum. O delikanlı da yanıma gelip, yaptığı resmi anlattı. Ben her ayrıntısını, bu resimde bulunan her şeyi ayrı ayrı sordum. O da uzun uzun anlattı. Daha sonra ben "Bir resim daha yapar mısın?" deyince "yaparım" dedi. O zaman benim için bir aile resmi çizmesini istedim. "Bu aile resminde anne, baba, kardeşler olsun" dedim. "İstersen kendi aileni de çizebilirsin" dedim. O da bana bir resim çizdi.

Değerli okurlar, resim yaptırmam çocukla benim aramda iletişimi başlatan bir unsurdur. Resimle konuşmaya başlayabildim kendisiyle... Bu resimlerin çizilmesi ve o resimler hakkında konuşmaya başlamak çocuğun odaya ilk girişteki asık yüzünü ve çatık kaşını kaldırdı. Artık daha normal ve güler yüzle konuşabiliyorduk. Resim aynı zamanda bu çocuğu tanımak ve anlamak için bir çalışmaydı.

Evet, artık çocuk konuşuyor ve bana bir şeyler anlatıyordu.

Okula gitmediğini öğrendiğimi ve bu nedenle okula gitme konusundaki düşüncelerini de öğrenmek istediğimi söyleyince o da "okulu çok sevdiğini" söyledi. Öğretmenini, arkadaşlarını çok seviyordu. O zaman okula gitmesine engel olan şeyin, bu kadar kendisini kızdıran ve üzen şeyin ne olabileceğini sordum. O zaman konuşmaya başladı. Evde annesiyle babasının tartıştığından bahsetti.

"Yani sen okula gitmeyerek, bu şekilde saldırgan ve problem kaynağı olarak ne yapmak istiyorsun, merak ettim doğrusu" dedim. "Bilmiyorum" dedi. Bunun üzerine "Acaba sen okula gitmeyerek, evde asabi, saldırgan olmak suretiyle anne ve babanın birbirleriyle kavga etmek yerine seninle uğraşmalarını istiyor olabilir misin?" dediğimde "evet" diyebildi.

Evet, bir çocuk aile içindeki bir sorunu çözmek için kendince bir yol bulmuştu. Kendisi sorun olmalıydı. Üzerine düşmeleri gereken bir anne ve babayı zora sokan fiilî bir durum oluşturmalıydı. Anne ve baba sürekli tartışıyor ve kavga ediyorlardı. Onları bir arada tutmanın ve birbirlerine düşmelerini engellemenin yolunu, çocuk, küçük aklıyla bu şekilde çözmüştü.

Bu görüşmeden sonra çocuğu dışarı anneyi içeri aldığımda ise, ona aile içerisinde büyük bir sıkıntı olduğunu, oğlunun kendince bulduğu bir yöntemle bu sorunu çözmeye çalıştığını belirttim. Aileyi bir arada tutmak için oğlunuz bir şekilde kendini feda ediyor dedim. Anne ancak o zaman eşiyle arasında büyük bir sorun olduğunu ve boşanma durumuna geldiklerini söyledi.

Çocuğun içinde bulunduğu bu durumdan çıkması için anne ve babanın bir an önce durumu değerlendirip bir karar vermeleri gerektiğini belirttim. Sonuç evliliğin devamı ya da boşanma olabilir. Ama çocukların ruh sağlığı açısından bir an önce bu durumun belirginleştirilmesi gerektiğini, boşanma olursa eşlerin birbirlerini kötülememeleri gerektiğini açıkladım. Daha sonra veliyi yolcu ettim.

Gördüğünüz gibi, aile içinde bir sorun olduğunda çocuklar çok farklı tepkiler vermektedirler. Ailenin bütünlüğünün korunması için bir küçük çocuğun kendisini nasıl feda edebildiğini acaba anne ve babalar ne kadar anlayabiliyorlar?

Her çocuk farklı tepki verse de şunu göz ardı etmemeliyiz: Çocuklarımızda birden bire aniden ortaya çıkan bir davranış görülürse, hemen bir uzmandan yardım alınmalıdır. Anne babanın birbirlerine şiddet uygulamasında bu ve buna benzer tepkiler görülebilir. Altına dışkı yapmalar dahi olabilir.

Aslında çocuklarımız özellikle ailedeki sorunlar karşısında bir ikaz lambası gibi görev yapmaktadırlar. Lütfen ikaz işaret ve işaretçilerine uyalım. Çünkü bu bizim toparlanmamız için son nokta olabilir.

Mutlu bir yuvada sağlıklı nesiller yetiştirebilmek ümidiyle…