Bilenlerle Bilmeyenlerin Farkı

Yaptığını bilerek yapan insan, bastığı yeri görerek yürüyen gibidir. Kendinden emin, gönlü müsterihtir. Aksine, yaptığının mahiyetini bilmeden yapan da âma gibidir. Yürürken endişeli, tereddütlü ve tedirgindir. Elbette. İlimin kıymeti her işde müsellem bir hakikat olmakla birlikte bilhassa dinimize ait hususlarda önemi daha barizdir. Dini konularda basiretli olmalı, yaptığımızı bilerek yapmalıyız. Çünkü dünya ve ahiret saadetimiz dinimizi kâmil ve mütekâmil yaşamamıza bağlıdır. Öyleyse müslüman ibadetlerini farzıyla-vacibiyle, adap ve erkânıyla nasıl yapacağını bilmelidir. Bu da ancak ilim sayesinde olur. Yaptığı işin ilmihalini yani haram ve helallerini, hak ve vaciblerini, görev ve sorumluluklarını bilmediğimiz zaman yanlışa düşmek kaçınılmaz olur. Bu konuda öncelikle ilim erbabına danışmalıyız. Ta ki hataya düşmeyelim, harama bulaşmayalım, gönlümüz müsterih olsun ve yarın mahşer gününde hesabımızı yüz akıyla verelim.

İşte bu yüzden dinimiz ilmi ve öğrenmeyi teşvik etmiş, yerine göre farz kılmış, âlimlere saygı gösterilmesini isteyerek, onları taltif etmiş ve peygamberlere varis saymıştır. Nitekim Allah (Celle Celalühü) bir ayet-i kerimede; "Ey iman edenler! Size "Meclislerde yer açın" denilince yer açın ki Allah da size genişlik versin. Size "Kalkın" denilince de kalkın ki Allah sizden inananları ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır." (Mücadele;11) buyurur.

Bu konu ile alakalı olarak Peygamberimizde uzunca bir hadis-i şerifinde şöyle buyurur. "Kim ilim tahsili için yola çıkarsa Allah (Celle Celalühü) ona cennete giden yolu kolaylaştırır, melekler yaptığından memnuniyetlerini ifade etmek için yoluna kanatlarını sererler. Sudaki balıklara varıncaya kadar yerde ve göklerde her şey âlim için Allah'tan affını dilerler. Âlimin abide üstünlüğü Ay'ın diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Âlimler peygamberlerin varisleridir. Peygamberler miras olarak mal ve servet bırakmazlar. Onlar miras olarak ilim bırakırlar. Kim ondan alırsan zengin bir pay almıştır. (Riyazus salihin. S. 526)

Yine bir hadisin de Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Kur'an-ı kerim okumak ve içindekileri öğrenmek için toplananların üzerine sekinet ve huzur ineceğini, rahmetle kuşatılacaklarını, etraflarını meleklerin saracağını ve Allah'ın onları meleklere anlatacağını müjdeliyor. (Riyazus salihin; 424) öyleyse her müslüman ilim yolunda bulunmaya gayret etmelidir.

İlim bir meta değildir çarşıdan alınmaz, bitki değildir toprakta yetişmez. Onu elde etmenin yolu dinlemek ve okumaktır. Ashab-ı kiram Resulullah'ın sözlerini sohbetlerini dinleye dinleye o ilmi-irfanı, ihlas ve adabı öğrendi. Kitap nimetinin kıt olduğu şartlarda hadis tefsir, fıkıh gibi ilimler kuşaktan kuşağa nesilden nesile ekseriyetle bu yolla intikal ederdi. Camilerde halka halka, öbek öbek ilim meclisleri kurulur cahillik derdine deva arayanlar oralara koşardı. Günümüz de de camilerimiz başta olmak üzere birçok yerde herkese açık ilmilah dersleri, hadis, tefsir ve fıkıh dersleri verilmektedir. Biraz gayret edip bu ilim meclislerinden istifade edelim ışığın yakınında karınlıkta kalmayalım.

Vaktimizi iyi değerlendirelim, günlerimizin kıymetini bilelim. Daima ya öğrenen ya öğreten olalım. Ama sakın üçüncüsü olmayalım.

Rabbim ilmi ile âmil olmayı nasip etsin…

Abidin Şentürk