"Geri zekâlılar suyun derinliğini iki ayağı ile ölçer " Afrika Atasözü Klasik zekâ testi ve tanımı tarihe karışıyor. Zekânın tek tip olduğu, doğuştan sabit olduğu düşüncesi yıkıldı. Kişilerin baskın olan zekâ bölümlerini ve kapasitesini geliştirmek için bir takım metot, malzeme ve teknik kullanarak öğrenilmesi mümkündür.
SÖZEL DİLSEL ZEKÂ ; Okuma, yazma ve konuşma zekâsı
MANTIKSAL-MATEMATİKSEL ZEKÂ ; Sayı, anlama ve mantık zekâsı
GÖRSEL VE MEKÂNSAL ZEKÂ ; Resim, renk ve şekil zekâsı
BEDENSEL-KİNESTETİK ZEKÂ ; Beden hareket ve denge zekâsı
MÜZİKSEL-RİTMİK ZEKÂ ; Ses, melodi ve ritim zekâsı
KİŞİLERARASI-SOSYAL ZEKÂ ; İnsan, ilişki ve uyum zekâsı
KİŞİSEL-İÇSEL ZEKÂ ; Ben, karakter ve kişilik zekâsı
Zekanın gelişimini etkileyen etkenler:
BİYOLOJİK ETKENLER = Kalıtımsal olarak taşıdığı izler, doğumdan önce, doğum sırasında veya doğumdan sonra meydana gelen tahripler. Örnek: Eğer bir anne gebelik sırasında içki, sigara veya çeşitli uyuşturucu madde kullanırsa, cenin halindeki çocuğun hassas bir şekilde gelişen sinir sistemini tahrip etmiş ve onun ileride tamiri imkansız şekilde beynini zedelemiş olur.
COĞRAFİ ETKENLER = Kişinin doğduğu, büyüdüğü yer şartları ve özellikleri.
Örnek: Apartmanda yaşayan çocuğun bedensel zekâsının gelişmesi isteniyorsa, köyde yaşayan çocuk gibi doğayla yakın ve içli dışlı olması gerekir.
TARİHSEL VE KÜLTÜREL ETKENLER= Kişinin doğduğu ve büyüdüğü yer ve zamanla birlikte bu kişinin doğumdan sonra içinde yaşadığı toplumun kültürel gelişimi. Örnek: okul dışında sosyal etkinliklerin desteklenmesi kişinin sosyal ve bedensel zeka alanlarının gelişimi aynı fırsatı bulamayan başka bir kişiye kıyasla daha iyi bir düzeyde olur.
AİLESEL ETKENLER = Aile zekâ gelişimde etkili rol oynar. Örnek: Anne-baba çocuğun ressam olma arzusuna karşı çıkıp onun hukukçu olmasını isterse, gelişimini engelleme pahasına onun sözel dilsel zekâ alanının gelişimine sebep olur. Kısıtlı öğretim ve kısıtlı çevre zekâyı geriletirken, iyi öğretim ve iyi çevre zekâyı artırmaktadır. Doğduğu andan itibaren çocuğun çevre ile uyumunu sağlamak, ailenin özellikle iletişiminin daha yoğun olduğu annenin görevidir. Bu nedenle anne çocuğu ne kadar küçük olursa olsun onunla oynamalı, ona dokunmalı, onu sesli ve sessiz uyaranlarla tanıştırmalıdır. Küçük ses taklitleri yaparak, ona şarkı, ninni söyleyerek sesli uyaranlar vermelidir.
Değişik dokularda ve renklerde kumaş toplar, dolgu bebekler hazırlanmalı; bebek büyüdükçe ona ait eşya ve oyuncaklarının bulunduğu, tehlikelerden uzak oynamaya ve gelişmeye elverişli bir fiziksel çevre düzenlenmelidir. Oyunlarında sadece anne değil, babası, büyük kardeşleri ve diğer aile üyeleri de rol almalıdır. Ona yapılan örnekler sunmak yerine, gerektiği yerde yol göstermek şeklinde küçük yardımlarda bulunularak etkinliği desteklenmeli, olumlu model olunmalıdır.
Çocuklara gereken zaman verilip oyunlarını bitirmeleri sağlanmalıdır. Aile çocuğu ile birlikte yakın ve uzak çevresini tanımasına fırsat verici geziler düzenlemeli, çocuğa neye bakması, neyi görmesi, neyi işitmesi gerektiği konularında ona yol gösterici olmalı ve böylece zekâ alanları için çok önemli olan gözlem yapma yeteneği geliştirilmelidir. Aile bu dönemdeki çocuğun meraklı sorularını bıkmadan ve onun anlayacağı düzeyde doğru cevaplarla cevaplamalıdır. Çocuğun bulunduğu ortamdaki çevre düzenlemesi çok fazla düzenli olmamalı ve çocuğa düzeni koruması için baskı yapılmamalıdır. Çünkü çocuklar baskı altında kalmazlarsa zekâ alanlarını kullanıp daha üretken olabilirler.
Daha esnek ve şekil değiştirebilen bir ortam çocuğun zeka alanlarını geliştirmesine fırsat tanır. Çocuğun hayal gücüne müdahale edilmemelidir. Aile zekânın farklı boyutlarda gelişmesinde ev ortamı kadar çocuğun yaşıtlarıyla bir arada bulunmasına önem vermeli ve eğitimini desteklemelidir. Manevi ve maddi değerlerle yoğrulmuş bir organizma gibi olalım.
Mutlu olmak, mutlu yaşamak duasıyla...