Oruç Çocuklarımıza Ne Verdi?

 

İnsanların duygularını eğitmekten bahsederler. Aklı başında ve insanlığı düşünen her ferdin yardımlaşma duygusunun, merhamet duygusunun, şefkat duygusunun, empati becerisinin vs kazanılması gerektiğinden bahsettiğini dinleriz. Ama bunları kazanmak ya da geliştirmek için ne tür bir ortam olması veya düzenlenmesi gereğinden kimse nedense konuşmayı pek tercih etmez. Ülkemizde de kişisel gelişim uzmanıyım diyerek ortaya çıkan psikoloji, nöroloji, eğitim psikolojisi, eğitim sosyolojisi ve eğitim felsefesi alanından habersiz, insan fıtratında ne olup bittiğinden yoksun insanları görürsün. İnsanları kendi kendilerine aşık ederler, iç dünyalarında narsist bir yapı oluştururular. Durumun bu hale dönüştüğünü ise, ancak sözde kişisel gelişim uzmanlarının eğitimlerinden geçtikten sonra hayat tecrübesi içerisinde yoğun psikolojik rahatsızlığa düşen ama bunun bile farkında olamayan insanları görünce anlamaktayız.

Duyguların eğitilmesi…

Öncelikle küçük insanların yani yavrularımızın duygularının eğitilmesi….

Dinin ortaya koyduğu, insanlık açısından gerekli bir eylem zamanı: Ramazan.

Çocuklarda doğuştan var olan din duygusunun geliştirilmesi için işte bir fırsat. Ramazan ayının bir bereketidir bu.

Çocuklar zaten fıtraten hazır oldukları bu ayda neler yapılabilir ve neler kazandırılabilir?

Ramazan bir manevi şenliktir. Kendine mahsus havası vardır. Hepimiz nasıl da hissettik o havayı…

Çocuklarımızda önce din duygusunun geliştirilmesi ve onunla bağlantılı olarak bazı değerlerin kazandırılması çok kolay oldu, özel bir çaba harcamadan tabi bir eğitim sağlamış olduk.

Öncelikle çocuklarımızın odasını, eğer oda yoksa en çok kullandıkları köşeyi ya da evde en uygun düşen bir yeri süsleyebiliriz. Üstelik çocuklarımızla beraber. Hani 23 Nisan çocuk bayramında okullar ve sınıflar nasıl süsleniyor hatırlıyorsunuz değil mi? Onun gibi düşünelim. Ellerimizde balonlar, renkli süslü kâğıtlar, yapışkanlar, süsleme ipleri vs çocuklarımızla beraber Ramazan girerken bir bayram edasıyla bütün bir aile olarak, anne, baba ve çocuklar olarak evimizi süsleyebiliriz.

Ramazan ayını bayram edasıyla karşılayabiliriz. Kutlama yapabiliriz. Bunu yapmak çocukların zihninde ve kalbinde neler oluşturur bir düşünün.

Kendi çocukluk dönemizi hatırlayın, Ramazan ayına ait hangi hoş anılarınız canlanıyor? Hiç bu bahsettiğim duruma benziyor mu?

Evet sadece bunu mu yapacağız, elbette hayır…

Çocuklarımız, iftar etmek için ezanı beklerken dua ettiler. Onlar da sabırla beklediler. Babalarının ağzından "Allah olmayanlara da versin" sözlerini sıkça duydular. Kah iftara gidildi kah iftara dostlar geldi…

Zaten çocuklarımız rengârenk duaları dinlediler radyo ve televizyonlardan. Ramazan'dan sonra da onlara duayı devam ettirelim. O dualar çocukların gönüllerinden dökülen çocukça saf dualar olabilir, hadislerde geçen bazı dualar olabilir, ya da spontan olarak o anda içlerinden geldiği gibi yapabilecekleri, insanı gülümseten dualar olabilir. Yaptıkları bütün dualara yetişkinler olarak bizler de "amin" diyelim. Onların dualarını önemseyelim. Ara sıra dualarına bizler de eklemelerde bulunalım.

Yaşları küçük olabilir belki çocuklarımızın. Belki de ilk oruçlarını tutabildiler. Belki de öğleye kadar tuttular belki de son on beş dakika tutabildiler, hediyeler karşılığında hem de... Olsun…. Önemli değil. Biz Ramazanın havasını ve değerini onların yaşamlarına sokalım yeter. Halkın deyimiyle çocuklarımızın "tekne orucu" (yarım günlük) oruçlar tutmalarına fırsat verelim. Tutmadıkları ama tutuyormuş gibi yaptıkları ve hatta kendilerinin bile inandıkları o oruç tutma eylemlerini övelim. Oruç tutma davranışlarını önemseyelim. Yakın ya da uzak tanıdıklarımızla çocuklarımızın yanında konuşurken çocuklarımızın oruç tuttuklarını dile getirelim. Yaşadıkları toplum içerisinde yaptıkları bu oruç davranışının çocuklarımızda melekeleşmesi için değer verdiğimizi gösterelim. Gün boyu oruç tutan (tutamasa da elinden gelen çabayı gösteren) çocuklarımıza mümkün olduğu kadar iftar saatine doğru hediyeler alalım. Eskiler iftariye (iftarlık) derlerdi. Eş dost tanıdıkların çocuklarına da iftarlık adıyla hediyeler alırlardı. Çocuklar iftar saatini özlemle çekerlerdi. O iftariyeyi yiyebilmek için. İşte bunlar özendirici olmaktadır. İşte bunların sayesinde çocuklarımız arzu ve isteklerine gem vurmayı öğrenmektedirler.

Aç durmak var ya, insanda merhamet ve şefkat duygularının gelişmesi için çok uygun. Dünyanın yarısı açlık sınırının altında. İşte Ramazan ayında tutulan oruç çocuklarda empati becerisinin kazanılmasına çok büyük katkı sağlıyor. Kendi kuzucuklarımdan biliyorum. İftar olup da yemeğe başlayınca fakirler, aç kalanlar, su ve ekmekle karnını doyuranları öyle bir hatırlıyorlar ki, konuşmalarına ve dualarına yansıyor. Bunu hiçbir kişisel gelişim uzmanı veremez. Merhamet ve yardım duygusu o kadar artıyor ki, başkalarına yardım etmek için ellerinden geleni yapmaya çalışıyorlar. Anne-baba, çocuklarıyla yardım etmek üzerine konuşmakla kalmıyor. Nasıl yardım edebileceklerini ortaya koymaya çalışıyorlar. Bir aylık dönemde başlanılan ve geliştirilen davranışın sönmemesi için anne-babaların Ramazan sonrasında da benzer ortamları, konuşmaları sürdürmeleri gerekir. Bu kıymetli ayın dışında yapılacak olan çalışmalar istenilen davranışın melekeleşmesini, kişiliğinin bir parçası olmasını sağlayacaktır.

Ramazanda özellikle akşamları hayat değişik bir görünüm arz eder. İftar sonrası cadde ve sokaklar şenlenir. Tatlı bir telaş başlar. Teravih namazı hayata yeni bir renk katmaktadır. Çocuklar erken yatmayı terk edip camilere koşmaktadırlar. Camiler yeni bir tecrübe, yeni bir mistik havadır. İnsanların alışılagelmişin dışında daha fazla kalabalık bir şekilde camileri doldurmaları, Allah ile aralarındaki ilişkiyi gözden geçirdikleri en önemli anlardan ve aylardan biridir. Bu ayın kendine mahsus özelliğidir bu. Dolayısıyla yetişkinler de yanlarına çocuklarını alarak camilere koşmalıdırlar. Çocuklar zaten kendiliğinden gitmeye meyillidirler. Bu eğilimi geliştirmek için önemli bir fırsattır ramazan ve teravih.

Camilere koşan çocuklarımızın teravih namazını başından sonuna kadar kılmalarını da beklememek gerekir. Ama en azından ibadet yapılan bir mekanda bulunmaları ve oranın havasını teneffüs etmeleri de bir katkıdır. İbadethaneler çocuklarımız için aynı zamanda eğlence mekanlarıdır. Oralarda istedikleri gibi eğlenmelerine müsaade edilmelidir. Kovuldukları yere gelmek istemezler. Onun için cazip ve çekici hale getirilmeleri özel bir önem taşımaktadır.

Ramazanlar sadece sokak eğlencelerinin olduğu, sadece yiyecek hediyelerin alındığı sadece açlığın ve yemeğin görüldüğü anlar da değildir.

Ramazan insanlarımızın kendilerini gözden geçirerek çocuklarına dini duygu ve düşünceyi nasıl kazandıracaklarına imkan ve fırsat tanıyan müstesna zaman dilimlerindendir.

Gelecek, çocuklar ise, geleceği tesis etme fırsatı olan bu güzel ayı değerlendirebilenlerden olmak dileğiyle.