Erkekler her zaman güçlü olmak, ailelerine yeterli olmak isterler. Şayet başarılı iseler onlardan alâsı yoktur. Ve karısının kendisine güvendiğini bilen, karısı tarafından takdir edilen erkekler yere daha sağlam basarlar. Kadınlar, kocalarına onu eleştirmeden duygularını anlatmayı, tepkilerini koymayı başarabilirlerse hem kendilerini daha kolay ifade edebilirler hem de eşinin kendisine açık, alâkalı olmasını sağlayabilirler. Uzmanlar kendisine ihtiyaç duyulduğunu hissetmenin erkeklerin psikolojik ihtiyacı olduğunu söylemekteler. Eşinin kendisine ihtiyacı olduğu hissi uyandırılan erkek daha başarılı olur. Daha güçlüdür. Böylece erkek karım beni kabul ediyor diye düşünür.
Kocasının her konuda tamamlayıcısı olabilen kadın, kocası ahlaksız biri değilse yuvasını cennete çevirebilir. "Allah'ın buyruğuna uyan kadın, yoksulu zengin, dilenciyi sultan eder." diyen Şeyh Sadi Şirazi kadının kocası üzerindeki gücünün ne derece tesirli olduğunu ince bir şekilde ifade etmiştir. Peki, nedir evlilik akdinde kadın için Allah'ın buyrukları?
İbni Abbas (r.a.) buyurur ki "Hasem kabilesinden bir kadın Peygamberimize gelerek "Yâ Resûlullah ben dul bir kadınım, evlenmek istiyorum, koca hakları nelerdir? Diye sordu. Peygamberimiz ona şu cevabı verdi.
- Kocası kadın ile yatmak isteyince kadın deve sırtında bile olsa onu red etmemelidir.
- Kocasının evinden, onun iznini almadan hiçbir şey vermemesidir, eğer verirse sevabı kocasının, günahı onun olur.
-Kocasının iznini almadan nafile oruç tutmamasıdır. Eğer tutarsa sadece açlık ve susuzluk çekmiş olur, hiç bir sevabı olmaz.
-Eğer kocasından izinsiz evden çıkarsa eve dönünceye veya yaptığına tövbe edinceye kadar melekler lânet ederler.
Aslında bütün bunlar kadının kocasına olan sevgi ve saygısının doğal sonuçlarıdır. Evlilik birlikteliğinde taraflar kendi yerlerini bilir, karşısındakinin hukukuna riayet ederlerse o evliliğin yürümemesi için hiçbir neden yoktur. Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)"Hanımlarınızın sizin üzerinde, sizin de hanımlarınız üzerinde hakları vardır." buyuruyor.
Ne yazık ki birçok evlilik bu hukuk sınırları ihlal edildiği için bozuluyor, ya da zoraki yürütülüyor, nefretle öfkeyle. Hani bir söz vardır "Yuvayı dişi kuş yapar" diye. Hakikattir. Kadın kocasını idare etmeyi, kocasının haline göre davranmayı becerebiliyorsa o yuva ayakta kalır.
Mesela kocanız öfkeli olduğu zamanlarda susabilirseniz büyük kavgaları başlamadan sona erdirebilirsiniz. Eşinizi akşamları kapıda güler yüzle, kendinize çeki düzen vererek karşılayabilirseniz, daha kapıdayken günün yorgunluğunu atmasına yardımcı olabilirsiniz. O kapı senin bu kapı benim gezerken evinizin temizliğini, yemeğini ihmal ediyorsanız, yuvanızın temelleri çatırdamaya başladığında önce kendinizi sorgulayın.
Erkekler problemler karşısında sessiz kalıp düşünmeyi tercih ederler, çözüm ararlar. Hiç bir şey de elinden gelmiyor, ne kadar beceriksizsin tarzında dırdır etmek yerine sabırla eşinin açılmasını bekleyebilen hanım görecektir ki en aşılmazlar bile birlikte aşılabilir. Ve eşi tarafından kâle alındığını, sayıldığını gören, eşinin sevgi ve şefkatini hisseden erkeğin kendine olan güveni artar, hata yapma oranı o derece azalır. Bazı hanımlar vardır iyilikler ve nimetler içinde az bir kötüyle karşılaştıklarında, ya da bir beklentileri yerine gelmediğinde "lânet olsun! Ben senden ne iyilik gördüm ki zâten" diyerek nankörlüklerini hiç düşünmeden sergilerler.
Hanımlar dikkat!!!
Peygamberimiz "Bana cehennem gösterildi, cehennemliklerin çoğunu kadınların meydana getirdiğini gördüm" buyurunca; kadınlar "neden Yâ Resûlullah "diye sordular. Peygamberimiz; "Çok lanet okudukları ve iyi geçimli kocalarına karşı nankörlük ettikleri için" diye cevap vermiştir. Ne önemli bir ihtar. Düşünmek lazım. Belki de o kötü tavır gerçekleşmeyen istekleriniz bir yanlışın diyetidir. Ya da kocanız sizin bilmediğiniz bazı tersliklerden dolayı öyle davranmıştır. Şikâyet yerine, zaman vermek hatâsını anlamasına vesile olacaktır. Sonuçta iyi huyludur zaten.
Peygamber efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem); "Kocası kendisinden hoşnut bir halde ölen kadın cennete girer." "Kadın farz namazlarını kılınca, Ramazan orucunu tutunca, ırzını koruyunca ve kocasının emrine uyunca, Rabb'in cennetine girer." Hadisleriyle de kocasını memnun eden kadınların ahiret yurdundaki yerini aşikâre bildirmiştir.
Bunun yanında kocanız tahammülü zor bir insan olabilir. Şâyet ona katlanabilirseniz "…Kocasının huysuzluklarına katlanan kadınlara da Firavun'nun karısı Âsiye'ye (a.s.) verdiği sevabı verir." müjdesine nâîl olursunuz.
Evet, aslında evliliğe her iki tarafın da beklentilerinden çok fedâkârlıkları, anlayışları, birbirlerinin hatâları karşısında olaya ve kendilerine olan hâkimiyetleri, sevgileri, saygıları yön vermelidir. Zaman zaman kadınlar haklısın demeyi becerebilmeli, erkekler hanım bu da mümkündür diyebilmelidir. Evlilik hiç kimsenin hegemonyası ya da sömürüsü değildir. Evlilik; "İyi kadınlar iyi erkekler için, iyi erkekler de iyi kadınlar içindir." Ayeti gereği Allah-u Tea'la'nın bir ihsanıdır. Şayet muhatabınız -iyi- sınıfına dâhil değilse, sizde daha farklı bir sınıfta değilsinizdir.
İmam-ı Gazali der ki; "insanın eşi kendisinin layık olduğundan daha iyidir." Bu düşünce tarzına sahip olabilirsek, kendimizi düzelttiğimiz gibi, karşımızdakinin de değişmesine vesile olabiliriz. Belki biraz sabır gerekir. Ama dünya imtihan dünyası.
Biz vaktimizin en çoğunu eşimizle geçiririz. Hayatımızın her anı, yanımızda olmasa bile eşimizle iç içedir. Eşimiz dışarıdaki insandan çok her halimize vakıftır. Eşimizle olan münasebetlerimiz -tek onunladır-. Ve onunla olan hukukumuz kadar, başkasının hukuku bizim alanımızı, vaktimizi işgal etmez. Yani eşimiz, evlilik akdinin ilk anından ölünceye kadar imtihanımızın en büyük parçasıdır. Gerek dinî, gerek sosyal, gerek iş hayatımızda.
Öyle ise sevgi ile armudun sapı üzümün çöpü hadiselerini metanetle aşarak, her zaman kendimizi geliştirip, kendimize ve ona olan saygımızı zedelemeden, yitirmeden bu imtihanın üstesinden gelmeliyiz.