Beni Kıskanıyor Sanıyordum

Esas kıskanılan, senin paranın başka kadınlarla ya da arkadaş-larınla beraber yenmesidir. Yani parandır kıskanılan. Hatta başkalarının parası kıskanılır da ceremesini yine sen çekersin. Sadakayı bile Allah rızası için karına vereceksin. Bir müddet sana söylemese bile eşinin aklından şunların geçtiğine emin ol; "Eş, dost, akraba ve arkadaşlarına borç falan verme. Sıkıntıda olan bir insana maddi yardımda bulunma. Ailenden başka hiç kimse için zaman harcama. Zaten kendimiz zor geçiniyoruz bi de el alemin derdiyle mi uğraşacaz. Milletin ne hali varsa görsün. Artık bekar değilsin, paranı ve zamanını ona buna veremezsin, çoluk çocuğunun geleceğini düşünmelisin, biz zor durumdayken bize yardım eden mi oldu. Biz niye yardım edecekmişsiniz ki. Bırak bu çevreni, senin iyi niyetinden istifade ediyorlar. Bulmuşlar senin gibi enayiyi, sömürüyorlar. Sen paranı karına ver, o hem biriktirir hem evi idare eder hem de böylelikle kimseye para vermek zorunda da kalmazsın. Annadın mı...! Yoksa ilişkimiz biter."

ARKADAŞLARIM NERDE

Karına itiraz edersen kabul ettiremezsin, kadınlar tartışmada hemen gözyaşı bombası atar. "Aman Allah'ım, ben nasıl böyle bi adamla evlendim, babamın evinde bi dediğim iki edilmezdi, şu halime bak, bi gömlek bile alamıyorum kendime. Boşanacaz.! Yarın avukata gidiyom.! Al yüzüğünü de nankör adam..." (Bu yüzden evlilik yüzüğü olarak ince bir gümüş yüzük takmak daha emniyetli. Kafana gelirse acıtmaz.) Tabii bu arada seviyosun karını. Kimsenin eli eline değmemiş, namuslu, hamarat, hem de güzel. Onunla aranı bozmak hiç işine gelmez. Halbuki senin bu halini bile bile evlenmişti. Artık durumu düzeltmek için kara kara düşünmeye başlarsın.

Karınızın, bekârlığın verdiği bazı alışkanlıkları sizin üzerinizden alması elbette gereklidir ve bunların bir kısmı da iyidir. Yani sorumluluğunuzu bilirsiniz, evinizi bilirsiniz, gereksiz masraf ve gereksiz kişilerle zaman harcamazsınız. Ama karınızı kontrol altına almazsanız, karınızın sizin üzerinizde uyguladığı bu düzeltme operasyonu bir türlü bitmez. Siz düzeldikçe düzelir bir gün kalas gibi dümdüz olursunuz. Benim bir çok eski arkadaşım şu anda aynı durumdadır. O dal budak salmış meyve veren insanların çoğunu şimdi al, bina iskelesine kalas diye koy, üstünde sıvacılar çalışsın. Allah rızası için yapacakları hiçbir şey kalmamış. Her şey karısı için olmuş. Akşam eve geldiklerinde, "Bu gün karın için ne yaptın.!" sorusuna muhatap olmuş vaziyette manyamış bir halde ruh gibi dolaşıyorlar.

BİZ EŞYALARIMIZI ALMAMIŞ MIYDIK

Tabii bu durum ister istemez maddi durumunu düzeltmeye mecbur ediyor erkeği ve bir gayretle düzeltiyor. Bu sefer kenarda duran para karınızı rahatsız ediyor. Yastığının altında biriktirdiğin her yeşillik bu sefer karına akapunktur oluyor. Perdeler değişiyor, koltuklar nedense hiç kimse oturmadığı halde eskiyor, halılar sen farkında olmadan sararıyor, her zaman yıkanan aynı elbiseler artık yıkanınca çekmeye başlıyor, taksitli alışverişler sebebi ile evdeki her şey birdenbire eskiyor. Bir gün bayram geliyor, mahalleye bayram ziyaretine çıkıyorsunuz... Aaa.? Tesadüfe bak.! Komşularınızın bütün eşyaları aynı sizinkiler gibi. Kısa bir zaman sonra evdeki bütün eşyalar mahalledeki komşularınızın yeni aldığı eşyalar gibi oluvermiş. Ne ilginç rastlantı.! Ve siz hala birbirinizi seviyorsunuz.

Küçük odaya da televizyon gerekiyor, buzdolabınız ses yaptığı için değişiyor, fırın sağlam olduğu halde dekoratif kapaklısı ile değiştiriliyor, hatta yeni aldığınız her şey bi daha ve ertesi gün bi daha değişiyor, çünkü mutlaka eve getirildiğinde, mağazada fark edilmeyen bir kusuru görülüyor. Ya da komşunun hanımı aldığınız o güzelim eşyanızı kıskanarak, "keşke falanca rengini alsaydın" diye eşinize vesvese veriyor. Karınıza bir hediye alın, mesela beyaz bir kazak. Size diyecektir ki, "Ahouş !, ne kar güzeeel.. ay çok teşekkür ederim kocacım, nerden aldın.?" Siz de falanca yerden diyeceksiniz tabi. Ve karınız ertesi gün büyük bir ihtimalle o mağazaya gidip aldığınız kazağı değiştirecektir. "Defoluymuş kocacım, kandırmışlar seni, aynı rengi de kalmamış, mecburen turanj rengini aldım, bi dahaki sefere bana sormadan alma." diyecek. Bi tek size ait olanlar hep sağlam ve yeni kalacak. Pijamalarınız haricinde. Siz pijamalarınızı çok sevdiğinizi, giye giye yumuşacık olduğunu ve onların daha oldukça uzun bir zaman kullanılabileceğini ısrarla söyleyeceğiniz halde ille de değişecek. Çünkü eşiniz sizi çok düşünüyor ve acayip ilgileniyor.

  OYSA SEVEREK EVLENMİŞTİM

Bir yere misafir mi olacaksınız, cicilerinizi giyiyorsunuz. Eşiniz tesettürlüyse sorun yok. Değilse, asırlardır olduğu gibi eşiniz nihayet hazırlanıyor ve saatler sonra abuk bir kıyafetle karşınıza çıkıyor. "Nasılım...?" Tabi yüzünüzde şaşkın bir ifadeyle bakıyorsunuz, bakıyorsunuz... ne yapmaya çalıştığını anlamadığınız için sormak zorunda kalıyorsunuz; " Böyle mi çıkacaksın.?" Cevap TSE standardında oluyor; "Aaa, ne varmış kıyafe-timde.?" Maddi durumunuz ne kadar artarsa, eşinizin gardırobu da, evinizin eşyaları da o kadar artıyor.

Eee, artık maddi sorununuz yok. Sağlık probleminiz de yok. Eviniz de güzel. Hem güzel ve akıllı bir kadınla da evlenmişsiniz. Mutlusunuz. Bir erkek olarak eşinizle beraber olmak zaten en doğal hakkınız. Stres dolu bir günün akşamında burnunuzda karınız tüte tüte eve geliyorsunuz, onu canınız çekiyor, ama... o da ne, eşinizin bu akşam başı ağrıyor. Yarın morali bozuk. Öbür gün de çamaşır bulaşık derken çok yorulmuş zavallı. Bence bir kadın, akşam olduğunda kocasına mırın kırın ediyorsa, hemen acil servise kaldırılıp muayene ettirilmesi lâzım. Mutlakâ çok ağır hastadır da size belli etmiyordur. Aksi halde biricik kocasına katlanması niye mümkün olmasın ki. Yok yok, kesin ölüyodur.