İslam’ı yaşayış ve algılayışın hiç olmadığı kadar buhranlı olduğu bir zamandayız. Hak ve batılın birbirine karıştığı, her türlü küfrün dillere pelesenk olduğu bir zaman. Ahir zaman. Bu zamanın imtihanları da elbette kendisi gibi çetin. Ne yazık ki dört bir yanımızı kuşatan, insanımızın zihnine ve kalbine nifak tohumları eken, siyahı beyaz, beyazı siyah gösteren bu alçak dünya düzeni; maalesef, Allah’ı tanımayan veya tanıdığını zanneden, İslam ahlakından uzak gençleri girdap gibi içine çekiyor. Birçok sebep aracılığıyla o girdaba girilebilir. Fakat en çetin imtihan ise işte tam olarak burada! Nefsinin kokuşmuş isteklerini sana bir gül bahçesi gibi gösteren, sana izzet ve şeref sunan ama aslında zillet ve meskenetten başka bir şey veremeyecek şeytanın tuzaklarına, oyunlarına yenik düşme!
Ey İslam gençleri! İzzet ve şerefi nerede arıyorsunuz?
Sizi kendinizden uzaklaştıran rol kişilikler, sahte kahramanlarda mı?
Geçmişte yaşayan gerçek kahramanlarımıza hiç göz attınız mı? Seyyid Battal Gazi’ye, Sultan Alparslan’a, Ertuğrul Gazi’ye, Ulubatlı Hasan’a... Yakın tarihimize bakacak olursak; Seyit Onbaşı’ya, Sütçü İmam’a, Ömer Halisdemir’e... ve bu satırlara eklemek istediğim ama sayfalara sığamayacak şanlı tarihimizin gerçek kahramanlarına, kalbi Allah’ın nuru ile dolmuş şehitlerimize. İslam ümmetinin yiğitleri bitmez!
Peki, nerede ümmetin aslanları? Nerede İslam’ın yiğitleri? Gözlerini göğe diktiğinde imanı sadrına sığmayan, hayalleriyle ümmetin geleceğine koşan yiğitlerimiz ne zaman gözlerini açacak?
Hayallerimiz gerçeğe dönecek...
Bahçesine fidan eken birini düşünelim. Tohumunun filizlenmesi için, sulaması, yeterli sıcaklığı ve oksijeni sağlaması, sabretmesi, yani biraz zaman ve emek vermesi gerekir. İslam gençleri bir tohumsa, onların toprağı iman, suyu ibadet, nefesi merhamet, adalet ve şecaattir. Toprağın altındaki tohumun çatlama sesini duyanlar yemyeşil bahçelerin hayalini kuranlardır.
Ve inanıyoruz ki hayallerimiz bir gün gerçeğe dönecek, gerçeğin gerçekleşmesi için iman boyasıyla boyanmış kalpler, Allah için göğe kalkan eller gerekir. Allah, dua için açtığımız elleri duadan ayırmasın. Yazımı Necip Fazıl Kısakürek’in şu beyitleriyle bitirmek istiyorum.
Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!
Hey gidi Küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!
(Necip Fazıl Kısakürek)