Biz Ahir Zamanda Yaşıyoruz / Dr. Suat Arusan

Ahir zaman konusunda inananların şuurlanması için Celaleddin Suyuti’nin tasnif eseri hadis-i şerifleri bir araya getiren “Ahir Zaman Mehdi’sinin Alametleri” adıyla neşrettiğiniz bir çalışmanız var. Herkesin gündeminde olan bu konuya dair çalışmanızdan bahseder misiniz?

Bildiğiniz gibi büyük İslam alimi Celaleddin es-Suyuti Hz.’nin “Kitab-ül Arif’il Mehdi” ve “Cem’ül Cevami” ismindeki kitapları ile, “Ikdıddurer fi Ahbar-il Mehdiyyil Muntazar” adındaki diğer bir eserden alınmış hadis-i şerifleri topladık ve tasnif ettik. Bu eserin ismine de “Ahir Zaman Mehdi’sinin Alametleri” ismini verdik. Bu kitap, kanaatimce, Hz. Mehdi konusunda yapılmış güzel bir çalışma, ayrıca bir kaynak eserdir.

İçinde takriben 300 hadis-i şerif bulunan “Ahir Zaman Mehdisi’nin Alametleri” kitabını tercüme edip, Müslüman kardeşlerimizin istifadesine sunmayı Rabbim bize nasip etti. Bundan dolayı Allah Teala’ya şükürler ediyorum. Rabbimin bizleri her türlü fitnelerden koruması, doğrularla ve Hak yolcuları ile birlikte kılması niyetiyle bu çalışmaları hazırladım.

Ahir zaman ile ilgili hadis-i şeriflere baktığımızda Hz. Mehdi eliyle İslam’ın hakim olacağını ve bolluk bereket olacağını görüyoruz. Bu konudan bahseder misiniz?

Bu eser hadis-i şeriflerin toplanması ile bir araya gelmiştir. Bu konudaki bazı hadis-i şerifleri sizinle paylaşalım:

İslam’ın Hz. Mehdi Eliyle Açıklanacağı

“Ebu Naim, Huzeyfe’den tahric etti, O dedi ki, Rasulallah (sav) buyurdu: Vay bu ümmete, o öldüren zalim meliklerden dolayı. Bu zalimler, kendilerine itaat edenler hariç, sessiz mutileri bile korkuturlar. Muttaki mü’min, diliyle taraftar gibi görünse de kalbiyle onlardan nefret eder. Allah Teala, İslam’ı aziz olarak iade etmek murad edince, her muannid zalimi helak edecektir. O, bir ümmeti, istediği zaman fesadından sonra ıslah etmeye kadirdir. 

Ya Huzeyfe, eğer dünyadan bir gün bile kalsa, Allah o günü uzatır, taki benim Ehl-i Beytim’den bir kimseyi Melik kılsın ve O’nun eliyle melhameler yapsın ve İslam’ı açıklasın. O vaadinden dönmez ve hesapları seri olarak görücüdür.”

Hz. Mehdi Zamanındaki Bolluk

Naim ve Ebu Naim, Ebu Said’den tahric etti, O dedi ki, Rasulullah (sav) buyurdu: ”Zamanın inkıtaya uğradığı (sistemlerin değiştiği) bir dönemde, Mehdi denen bir adam gelecek ve ihsanı bol ve güzel olacaktır.”

Büyük İslam alimi ve Şafii mezhebinin büyüklerinden İbn-i Hacer-i Mekki’nin sahih rivayetlerini bir araya getiren ve günümüzden 450 yıl kadar önce yazılmış olan bu eseri Türkçe’ye kazandırdınız. Yıllar önce yapılan bu çalışmalar bugün birçok araştırmacıya kaynak teşkil ediyor. Bu eserden bahseder misiniz?

Bu çalışma Mehdi’lik konusundaki tartışma ve spekülasyonlara cevap getirmiştir. Hz. Mehdi hakkındaki doğru bilgilerin, Müslümanları yanlışlardan, bid’atlardan ve sahteliklerden koruyacağı kanısındayım. Ayrıca, araştırmacılara bir kaynak olması beni son derece mutlu etmektedir. ”Beklenen Mehdi’nin Alametleri” ismini taşıyan bu kitap için vurgulanması gereken önemli bir nokta, İmam-ı Rabbani Hazretleri’nin Mektubât’ının 380. mektubunda bu eserden bahsediyor olmasıdır. Ayrıca tercümesi de İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunan el yazma Arapça nüshasından yapıldı. İbn-i Hacer-i Mekki, yirmi yaşlarındayken talebe yetiştirmek ve fetva vermek için icazet almıştır ve “İbn-i Hacer-i Mekki’nin sözleri, dört mezhepte de hüccet ve senettir” diye bilinmektedir.

Bu eserde Hz. Mehdi’den bahseder, O’nun özelliklerini ve zamanını anlatır. Tabi bunların hepsi hadis kaynaklıdır. Bir kaç tanesini söyleyecek olursak;

- Zulüm ve fıskla dolu olan dünya, O geldikten sonra adaletle dolup taşacaktır.

- Muhtelif zelzelelerin olacağı bir dönemde gönderilecektir.

- Yerde ve gökte, herkes O’ndan razı olacaktır.

- Malı, eşit bir şekilde insanlara dağıtacaktır.

- Muhammed Ümmeti’nin gönlü, zenginlikle dolacaktır.

- O’nun adaleti her yeri kaplayacak ve insanlar arasında Hz. Peygamberin sünnet-i seniyyesi ile muamele edecektir. Hatta birisinden, mala ihtiyacı olan kim varsa çağırmasını isteyecek, o kişi emrini yerine getirdiğinde sadece bir kişi gelecektir.

-Hadiste, ‘Dünyadan bir gün bile kalsa, Allahu Teala o günü uzatıp benim Ehl-i Beytim’den birisini dünyaya hakim kılmak için gönderecektir.’ buyrulmuştur.

-Peygamber Efendimiz ‘Hz. İsa, saçlarından sanki sular damlıyormuş gibi bir halde nüzul edecek. Hz. Mehdi O’na: ‘Ya İsa, geç de bize namaz kıldır’ dediğinde, Hz. İsa: ‘Kaamet senin için getirilmiş’ diyecek ve ‘benim evlatlarımın birisinin arkasında namaz kılacaktır’ buyurmuştur.

- Zuhuru, Muharrem ayında olacak ve semadan gelen bir nida, ‘Bu, Allah’ın halifesi Hz. Mehdi’dir, ona uyunuz ve sözünü dinleyiniz’ diyecektir.

Mehdi’lik konusu, İslam tarihinin en çok konuşulan konularından birisidir. Hatta zaman zaman istismar edilen, bundan dolayı da bazılarınca inkar edilen bir konu. Hiç şüphesiz Hz. Mehdi (as) gelecektir. Siz inkar eden bir kısım ilahiyatçılara bu konuda neler söylemek istersiniz?

Şöyle bir giriş yaparak konuyu ele aldıktan sonra sorunuzu açıklayacağım. Bin dört yüz yıl önce yüz yirmi dört bin peygamberin sonuncusu geldi ve peygamberlerin gönderilmesi böylece bitti. Allah yüz yirmi dört bin peygamber göndermiş, hatta bazen iki peygamber, üç peygamber aynı anda göndermiş. Misal olarak  Zekeriyya (as), Yahya (as), İsa (as) aynı dönemdedir; Musa (as), Harun (as) aynı dönemdedir. 

Düşününüz ki bir süre sonra insanlık rayından çıkıyor. İnsanın insanlaştırılması ancak peygamberler döneminde ve onların eliyle olmuştur. Onların zamanı ilerledikçe, ortalık bulanmaya başladığı zaman yeniden peygamber gönderilmiş. Ama bin dört yüz yıl önce ‘son peygamber’ gönderilmiş. Bu süre çok uzun bir zaman. Peygamber Efendimiz’den bu yana uzun bir süre geçmiş. Hz. İsa (as) ile Peygamber Efendimiz (sav) arasında 571 sene var, yani altı asır sonra bir peygamber gelmiş. Şimdi ise tam on dört asırdan fazla bir süre geçmiş. Efendimiz (sav) birçok hadisinde yaşadığımız bu günleri anlatmış, ”Ümmetimin üzerine öyle bir zaman gelecek ki...” diye başlayan çok enteresan hadisler buyurmuştur.

Biz ahir zaman ile ilgili konuları kimlerden öğreniyoruz? Tabi ki Peygamberimizin (sav) bu konuyu anlattığı hutbelerinden ve bunu konu hakkındaki sohbetlerinden öğreniyoruz. Dolayısıyla Efendimiz’den (sav) sonra kıyamete kadar bakî olacak kitap Kur’an-ı Kerim’dir. Peygamber Efendimiz ta o zamandan bize kıyamete kadar olacak konulardan haber vermiştir, konu bu kadar basit. O zaman kıyamete kadar olacak her şeyi söylemesi gerektiği de açıktır.

Biz Efendimiz zamanında yaşasaydık, kendisine iman etmiş insanlar olarak kendisine sormaz mıydık? “Artık peygamber gelmeyecekmiş, Ya Rasulallah senden sonra ne olacak...” diye. Sahabelerin sormadığını düşünmek ne kadar yanlış, böyle bir şey olabilir mi? Mutlaka sorulmuştur, zaten sorulduğunu hadis-i şeriflerden biliyoruz. Peygamber Efendimiz de (sav) en ince teferruatına kadar anlatmış. Burada konuyu karıştırmamak lazım, bazıları bu konuların ele alınmasını sanki gayri İslamî bir konu haline dönüştürme adına şu hadis-i şerifi çok sık söylüyorlar ki bu konuda ayet de var: “Sana kıyametten söz ediyorlar. De ki: Onun ilmi Allah’ın indindedir.” Şimdi burada “eşrât-ı saat” (Kıyamet Alâmetleri) diye bir tabir geçmektedir. Burada bilinmeyen kıyametin saatidir, bu belki de Efendimizin de bilmediği, kendisine bildirilmediği için bilmediği saattir, günü değildir.Çünkü zaman dediğimiz salise, saniye, dakika, saat, gün, hafta, ay, yıl, asırdan oluşur değil mi, böyle bir denklem vardır.  “Eşrât-ı saat” ifadesi geçmektedir, kıyamet saatinin ne zaman olacağı belli değildir. Yoksa kıyametten haber vermemek gibi bir şey olabilir mi? Yecüc-Mecüc Kur’an ayetidir. Şimdi bununla ilgili ayet geldiğinde sen olsan sormaz mıydın, “Ya Rasulallah! Yecüc-Mecüc ile ilgili bir ayet var, bütün dağlardan tepelerden inecekler diyor,  nasıl inecekler, neyin nesidir?” diye sormaz mıydın? Peygamber Efendimiz  (sav) yirmi üç yıl ümmetinin içinde kaldı. Yirmi üç yılda siz bir parti liderinin, bir yazarın, bir profesörün konuşmalarını toplasanız yüzlerce cilt eder. Efendimiz yirmi üç yıl dünyada kaldı, birçok yerden insanlar geldi ve onlara olacak her şeyi A’dan Z’ye anlattı. Biz bunları sahih hadis-i şeriflerden öğreniyoruz. Dolayısıyla biz şu an Efendimizin (sav) ”bir zaman gelecek ki...” diye başlayan bir zaman diliminde yaşıyoruz. Bu zamana da “ahir zaman” demişler. Size şöyle söyleyeyim, şu anda ahir zamanın A’dan Z’ye bütün özellikleri yaşanmaktadır. Klasik halk tabiriyle, “bina-zina çok artacak” demişler. Kafiyeli olduğu için bu tabiri halk çok biliyor ama tabi ki sadece bundan ibaret değil. Bu konuda yaklaşık iki yüz hadis-i şerif vardır. Bunların içinde, “kişinin ahir zamanda elindeki kamçıyla konuşacağı” hadisi de vardır ki muhtemelen mikrofonları kastetmiş. Bundan tutun kıyametin on büyük alameti olan Duhan, İmam Mehdi, Hz. İsa, Süfyan, Deccal, Yecüc-Mecüc, en sonunda güneşin batıdan doğması gibi on büyük alamet var, bunların hepsi anlatılmış hadis-i şeriflerde... 

İlahiyatçıların yaptıkları akademik ukalalıklardır. Son yüzyılın oryantalist Müslüman din adamları kasıtlı bir şekilde bunları saptırmaya yönelik, hatta unutturmaya yönelik propagandaya girişmişler. Maalesef garip bir dönemden geçilmiş ve insanlar bu işleri unutmuşlar. Bu konu ile ilgili çok ilginç bir hadis-i şerif şudur: “Minberlerdeki vaizler Deccal’dan bahsetmeyi unutmadığı sürece Deccal çıkmaz.” Ben bugün bu devirde yaşamaktan çok memnunum. Çünkü hiçbir devrin Müslüman’ı İslam’ın mucizelerini bizim gibi bu kadar açık ve net görmedi. Bunun gibi yüzlerce hadis söyleyebilirim. Dolayısıyla bizim bu dini bütünüyle algılamamız lazım. Mevlana’nın fil hikâyesi var, fili körlere tutturmuşlar, sonra sormuşlar “Fil neye benziyor?” diye. Kuyruğunu tutan demiş ki “Fil hortum gibi bir şey”, bacağını tutan demiş ki “Sütun gibi bir şey”, kulağını tutan demiş ki “Yassı bir şey.” Hazreti Mevlana şöyle diyor: Bunların hiçbiri fil değildir ama bunların hepsi filde vardır. Ben bir Müslümanım ve dinimi öğrenmeye ilahiyat profesörü kadar hakkım vardır. Onun uzmanlık alanına giren ayrıntılar açısından tabi ki önemli ama yüzlerce hadis-i şerif olan konularda insanları yanlış yönlendirmeye hiç hakları yok. Ayrıca işin hikmet cephesi var ki onlar hiç konuşulmuyor. 

Günümüz insanının ahir zamanı değerlendirmesinde ivedilik arz eden, bilinmesi gereken neler var? Özellikle ahir zamanda gelecek zatı bilmek hususunda…

Kişi sevdiğiyle beraber değil mi? Sen neyi seviyorsan, neyi özlüyorsan onunlasın. Günümüz insanı en azından sağlıklı bilgi düzeyinde bu konulardan haberdar olmalı, uyanık olmalı. Efendimizin bu konu ile ilgili hadis-i şeriflerini iyi bilmelidir. Ahir zaman ile ilgili Hz. Mehdi ile ilgili hadis-i şerifler “Mütevatir hadis-i şerifler” dir. Bu konuyu önemsizleştirmek isteyenlere böylece fırsat verilmemiş olur.

Ehl-i Beyt sevgisine biraz daha önem vermek gerekmez mi?

Şüphesiz; Ehl-i Beyt özel bir kavram, Ehl-i Beyt sevgisi çok özel bir değerlendirme, Ehl-i Beyt korunmuş bir soydur. Hazreti Peygamberin kanından, soyundan kişinin cehenneme girmesi mümkün değildir. Ehl-i Beyt ile alakalı çok fazla hadis-i şerif vardır. Ehl-i Sünnet’te de on iki imam var. Manisa’da bir Mevlevihane var, hemen doğu tarafında on iki tane servi ağacı vardır, birisi kurudu mu yerine yenisini dikerler yani on ikidir. Ehl-i Sünnet ve özellikle tasavvuf ehlinin seyyidlere muhabbeti çoktur. Bakın on iki imamı sembolize eden bir şeydir ama sünnî Müslümanların on iki imam diye bir problemi artık kalmamış. Manisa’da bununla ilgili bir televizyon programı yapmıştım. “On iki imam” diyerekten halkın içinde gezerek mikrofon uzatmıştım, on iki imamı bilene ben rastlamadım…

Ehl-i Beyt bize bırakılmış bir emanettir, artı Efendimizin (sav) kanını taşıyan insanlardır, biz bunlara Seyyidler, Şerifler demişiz öyle değil mi? Osmanlı bu konuda çok hassas davranmıştır. Seyyidleri askere almamış, vergi almamış, beytü’l maldan yardımlar yapmış. Bunun yanında işi daha ileriye götürerek Seyyidlerin kendi aralarındaki sorunlar için özel mahkemeler oluşturmuş. Seyyidlerin önemine binaen onlara yapılacak en küçük bir yanlıştan kaçınmak için “aman ben sizin işinize karışmayayım, maazallah işin sahibi kızar” diye hassasiyet göstermiş. Denklemi yerine tam koymak lazım, şüphesiz ki Ehl-i Beyt çok değerlidir…

Din herkesin sahip çıkabileceği ve yetişebileceği bir alandır. Hani bazıları çıkıp “Bize sadece Kur’an yeter.” diyorlar ya! Bizim dinimiz Kur’an, sünnet, icma ve kıyas üzerine kuruludur ki buna “edille-i şer’iye” denilir. Biz doğruları buradan alacağız. Bu doğrulara yeni doğrular katabiliriz, yeni yorum da katabiliriz ama bu dörtlünün içinde kalmak şartıyla.

Bazıları bu konuya neden karşı çıkıyorlar. Hazreti Mehdi konusunda, Hazreti İsa konusunda konuşmuyorlar, gündeme de getirmiyorlar ve hatta bazıları da karşı tavır sergiliyorlar. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bildiğiniz gibi Kütüb-i Sitte’deki Peygamber Efendimiz’den rivayet edilen hadislerin doğru oldukları konusunda bütün Ehl-i Sünnet alimleri ittifak etmiştir. Ama ne yazık ki ben bir televizyon programında “Nüzul-u İsa”yı inkâr eden sekiz dokuz ilahiyatçı gördüm. Bir tanesi dahi Nüzul-u İsa vardır diyemedi, demedi… Hepsi inkâr etti. Ama burada Muhyiddin Arabi Hazretleri’nin bir sözünü nakledeyim: “İmam Mehdi çıktığında O’na en büyük düşmanlığı zamanın din adamları yapacaktır.”  

Şüphesiz İslam nurunu tamamlayacaktır. Bu güzel söyleşi için teşekkürler, yüreğinize sağlık...

Ben teşekkür ederim. Hayırlara vesile olsun İnşallah.