Bedenimiz Bize Emanettir / Hasan ÖZTURAN Efendi

 

Feyz: Beslenme alışkanlıklarımız konusunda ne gibi tavsiyeleriniz olacak?

 Hasan Efendi: Bu konuda Peygamber Efendimizin bu konu ile ilgili bazı önemli hadisi şeriflerinden bahsetmek istiyorum. Bir gün Resulullah (sav)’e bir kâfir misafir gelmişti. Efendimiz ona ikram etmek için bir keçinin sağılmasını emretti. Keçi sağıldı. Kafir sütunu içti. Sonra diğer bir keçinin daha sağılmasını emretti. Gelen adam ne kadar içtiyse de doymak bilmiyordu. Bu suretle adam tam yedi keçinin sütunu içiyor. Adam yatıpta, sabah olunca Müslüman oldu. Adam Müslüman olduktan sonra Resulullah (sav) bir keçi sağılmasını emretti. Sütunu adam içti, sonra ikinci bir başka keçi daha sağıldı. Fakat bunun sütunu tamamen içemedi. Bunun üzerine Resulullah (sav): “Mü’min bir mideye içer, kafir ise yedi mideye içer” buyurdular. Günümüzde insanların en büyük soruları fazla kiloları. Bütün hastalıkların sebebi sağlıksız gıdalarla  beslenme ve aşırı yeme hastalığı maalesef… Biz beslenmiyoruz, yeme içme ile mide şehvetimiz artmış, önümüze gelen yemeklere burun kıvırıyoruz. Böyle olunca da hep aynı tür gıdaları alıyor, asıl vucudumuza almamız gereken vitaminlerden yoksun kalıyoruz. Dengeli ve çok çeşitli gıdalardan yemeliyiz.

Feyz: Günümüzde şifalı bitkilere büyük bir ilgi var. Bunun başlıca sebepleri arasında sentetik ilaçların yan etkileri gelmekte. Şifalı bitkilerin kullanılması ilk ne zaman olmuştur ve günümüzdeki yaklaşımlar nelerdir?

Hasan Efendi: Dünya kurulduğundan ve Adem (as) yeryüzüne gönderildiğinden bu yana şifalı bitkiler kullanılmaktadır. Allah-u Teala Adem’e (as) bitkilerin ne işe yaradığını öğretmiştir. Adem (as) karşısına çıkan her bitkiye ne işe yaradığını sorardı. Tabiata baktığımızda topraktan olan tabidir doğaldır. İlk insanın bu gün Sirilanka diye bilinen ülkeye gönderildiği rivayet edilir. Bilindiği gibi bütün şifalı baharatların ekseriyeti bu bölgeden dünyaya yayılmıştır. 

Feyz: Sizin bir rüyanız var bu konu ile alakalı olarak değil mi?

Hasan Efendi: Evet o gördüğüm rüya üzerine karşılıksız insanlara yardım ediyorum. Ömrümün sonuna kadar da devam edeceğim sorduğunuz soruya meramınızı giderecek kadar değindik bu kadar kafi… Günümüze gelinceye kadar tabi tedavi yolları devam etti günümüze gelince sentetik ilaçlar geleneksel tedaviyi ikinci plana attı önemsizleştirdi. Hatta koca karı ilaçları diye alay edilir oldu. Binlerce yıl öncesinden başlayan ve günümüze kadar devam eden bitkisel ilaçlar gelişen sentetik kimyasal ilaçlar karşısında gelişimini tamamlayamadı.

Ancak herkes biliyor ki kimyevi yollarla üretilen ilaçların birçoğu aslında bitkilerden yola çıkılarak hazırlanıyor. Bu ilaçların birçok yan tesirleri olduğu gün begün ortaya çıkınca dünya tıp uzmanları büyük bir araştırmaya girdi.

Şifalı bitkiler Allah’ın insana tabiatın vermiş olduğu bir ilhamdır. 

Bazı insanlar bunları anlamakta zorluk çekmektedir. Beni hayvanlar bile anlıyor geçenlerde tanıdığım birinin fabrikasını ziyarete gittim. Orada bekçi köpekleri vardı. Kangal köpeği gelip benim elimi yaladı. Tabii asaletli hayvan arkasından kurt köpeği geldi oda elimi yaladı arkasından diğeri de geldi oda elimi yaladı. Sahibi geldi “Hasan amca sana bir şey yapmıyorlar bu köpekler. Bunlar yırtıcı nasıl oldu ben anlamadım!” dedi. Bende ona bak elimde sopa var ondan korktular galiba dedim. 

Feyz:  Peygamber Efendimizin Tıbb-ı Nebevi hakkında görüşleri nelerdir.Tıbb-ı Nebevi deyince ne anlamalıyız?

Hasan Efendi: Özellikle insan sağlığını ilgilendiren tıbbî konular önemli bir yer tutuyor. Bir gün Sad İbn Vakkas hastalanmış. Efendimiz  Hz. Peygamber (sav) de onun ziyaretine gitmişler. Sad’ı evinde hasta yatar görünce Haris bin Kelde’yi çağırın, O iyi bir hekimdir, sizi tedavi etsin” buyurmuştur. (Ebu Davud, Tıb 12).

 Peygamberimizin (sav)  sağlıkla ilgili pek çok hadis-i şerifleri var. İşte Tıbb-ı Nebevi bunlardan oluşuyor.

“Allah temizdir, temizi sever. Etrafınızı temizleyiniz.” (Tirmizi, Edeb 41).

Hz. Peygamberin (sav) tıbba dair hadisleri tabip gözü ile ele alınırsa bir bölümünün genel tıp konularına, fakat pek çoğunun koruyucu hekimliğe ait hayati tavsiyeler olduğunu görürüz.

Müsbet bilimler çok önemli. Doktorlarımız her geçen gün daha bilinçli. Şifalı bitkiler alternatif değil tamamlayıcıdır. Burada sağlık sektörünün gelişmesi ile bazılarının iştahını kabartmıştır para hırsı tabi bunlar kötü örnekler.

Mesela mikropların yayıldığını bilen ve ilk karantinaya alınmasını söyleyen Efendimiz Hz. Muhammed (sav)’dir.

“Bir yerde veba olduğunu işitirseniz oraya girmeyiniz. Bulunduğunuz yerde veba vukua gelirse oradan ayrılmayınız.” (Buhari, Tıb 30; Müslim, Selam 92, 93, 94, 98, 100)

Diş fırçalamak, deyip geçmeyin! 

Ayrıca ağız temizliğine çok önem veren yine Efendimiz söyle buyuruyor:

“Size ne oluyor ki, dişleriniz sararmış olduğu halde yanıma geliyorsunuz. Misvak kullanınız.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned 1/214).

Sevgili Peygamberimiz diş temizliğine önem verirdi. “Allah neredeyse diş fırçalamayı ümmetime farz kılacak sandım” ifadesi ne kadar önemlidir. 

 

Feyz: Beslenme kültürümüzün temel besin maddesi ekmektir. Ekmeğin besleyici değeri ne kadardır ve ne kadar tüketilmelidir?

 Hasan Efendi: Köylerimizde üretilen tam buğday ekmekleri en idealleridir. Bugün tüketilen beyaz un buğdayın özüdür. Tam buğday ekmeği adı altında satılan bazı ekmeklerin yenmesini tavsiye ederim. Kepekli ekmekler son derece besleyicidir.  Fakat kabukları ile beraber öğütülmesi gerekirken maalesef öyle yapmıyorlar.  Beyaz ekmeklerde mineral oranı en düşük, B12 vitamini  yok denecek kadar az miktarda. Beyaz ekmekler vücudumuzdaki kan şekerini hızlı yükseltiyor. Bu durum başta şeker hastalığı olmak üzere erken yaşlarda ortaya çıkmasına neden oluyor. Maalesef halkımızın genelinde artan şeker hastalığındaki artışın ve B12  vitamin açığının çok sık görülmesinin arkasında sağlıksız ekmek tüketimi yatıyor. Unutmayın bazı vitamin eksiklikleri insanlarda birçok olumsuz davranışlara sebep olabilir. Buğday tanesinin özü olağanüstü besleyicidir. Vücudun özümsediği kalsiyum, demir ve çinko tam buğdayda depolanır. Besin değeri, potansiyel olarak yulaf ve mısırdan daha yüksek olan buğday, bağırsak kanserini önleyici faktörler içerir. Ben sabahları iki dilim ekmekle birlikte biraz tereyağı birazda zeytinyağı ile birlikte yerim. Bana bu kadar yetiyor, yaş ile alakalı olarak.

Feyz: Özellikle sırt ve boyunda yoğunlaşan kas ağrıları, bölgesel uyuşmalar için ne dersiniz? 

 Hasan Efendi: Tabii bu hastalıkların birçok sebepleri var fakat şunları söyleyebilirim. İnsanlar büyük şehir yaşamında boyun ve sırt kasları hareketsiz kalmakta ve güçsüzleşmektedir. Bunun neticesinde de küçücük bir hareket bel rahatsızlarına sebep olmaktadır. Bu durumlara düşmemek için günlük yürüyüş ve egzersiz tavsiye ediyorum. Bunu çalışanlara bile tavsiye ediyorum. Çünkü çalışanlar, iş yaparken sadece belirli kasları kullanıyorlar. Birçok kasımız güçsüz düşüyor. Yaşlılar evde oturmayın vakit namazlarına camiye gidin yürüyün… Bedene tembellik yaramıyor. 

Sırt ağrıları için bazı bitki karışımları var elbet var ama pratik olarak size tavsiye edeceğim zeytin yağı. Zeytin yağı şifa deposu hangi uzva sürseniz güçlendirir.

Feyz: Halı tozu, polen gibi şeyler solunum yollarında  alerjik rahatsızlıklara yolaçmaktadır. Bu konuda tavsiyeleriniz neler olacak? 

 Hasan Efendi: Alerji için tavsiyem ağızlarına 4-5 adet kebabiye alarak dişlerinde ezecekler ve ön dişlerinde tutarak 10-15 dakika burundan nefes alıp ağızdan verecekler kebabiye çekirdeklerini sonra çıkartacaklar görecekler ki derin derin nefes alabiliyorlar. Bunu astım hastalarına tavsiye ediyorum. Bunu yaptıkları gece rahat nefes alıp verebilirler ve o gece rahat uyurlar. Ayrıca şahtere otu çay olarak içilir. Alerjik tozlar için lavanta çayı yemeklerden önce içilir. Çok faydası vardır.

Feyz: Peygamber Efendimiz bir hadisi şeriflerinde şöyle buyuruyor: “Allah derdi de çareyi de verdiği gibi her dert için bir ilaç yaratmıştır. Bu sebeple tedaviye devam ediniz. Fakat haramla tedavi etmeyiniz.” . İnsanlar bu bahsettiğiniz hastalıkları her an yaşıyor ve bedenimize gerekli desteği vermedikçe aynı sıkıntıları yaşamaya devam ediyoruz. Peki ne yapabiliriz?

 Hasan Efendi: Her gün kendimize vakit ayırıp dinlenmek, rahatlama teknikleri uygulamak, uzanmak, dua etmek, doğanın içinde hiç birşey düşünmeden zaman geçirmek, yeşili seyretmek ve çalışmak gerekiyor! Mesela reisicumhurların deniz kıyısında köşkleri vardır. Deniz asabiyet hastalarına iyi gelir. Özellikle deniz yosunu kokusu… Bir genç vardı asabiyet hastası bana geldi ne yapacağız hocam dedi, bende ona bir olta al göl kıyısında balık tut iyileşeceksin dedim. Belli bir süre sonra tekrar karşılaştığımızda müşahede ettim ki üzerinde gözle görülür bir iyileşme var. Genç bana balık tutmak iyi geldi diyor. Halbuki yosun kokusu ona iyi geldi. Bir de boş durmak yerine bir işle meşgul olmak iyi geldi tabi… 

Tabiatta çok gezdim. Yaşadığım hayat neticesinde çok ilginç olaylarla karşılaştım ve birçok insanın tedavisine vesile oldum. Tabiatın vermiş olduğu birçok şifayı hayvanlarda gözlemlemek mümkün mesela kediler ve köpekler etçildir. Fakat onlar dahi bazen ot yerler. Neden ot yerler bağırsaklarını çalıştırmak için bitkilerden şifa beklerler. Burada araştırmacılara büyük işler düşüyor bunların tetkik edilmesi ve araştırılması gerekiyor. Bu çalışmaların ekonomik açıdan da ülkemize büyük bir katkı sağlayacağı şüphesizdir. Evcil hayvanlara baktığımızda bunları görmekteyiz. Ama daha fazla hikmetlisini istiyorsak çık dağdaki hayvanları seyret, ecnebiler bu konuda çalışmalar yapıyorlar ve belgeseller çekiyorlar bizde sadece belgeseli seyrediyoruz. Ondan da bir şey anlamıyoruz. Fakat onlar hayvanların davranışlarından acaba nasıl buluş yapabiliriz diye çalışıyorlar. Bizim üniversitelerimiz bütün ağırlığını bu konulara vermeli ve enerjisini buraya harcamalı. Üniversiteler bu konulara el atıp çalışsın bu işler kolay değil bende biliyorum fakat başlamadan nasıl olacak, başlamak bir işin yarısını halletmek demektir öyle değil mi?

Nedir bizim bu halimiz ne olacağız… Nasıl bizde ağır sanayi ve teknoloji yoksa ilaç sanayinde de bağlanmışız ABD den gelen bizim için makbul oluyor, başka bir yerden gelen olmuyor. Mesela zamanın da isim vermeyeyim bir firmanın İlacı bademcik iltihabına iyi geliyordu. Onu almıyorlardı ABD’nin ilacını alıyorlardı. Bazı doktorlarda bademciği hemen alıyorlar. Bademciği almak iyi değil bademcik bedenin bekçisidir.  Vücudumuzda önemli bir vazife yapar. Emin Bey geldi. Çocukken babası bademciklerini aldırmış şimdi zorluk çekiyorum amca diyor. Bademcik tedavi edilirse iyi oluyor. Bunu Cenabı Allah’ın bir yaratma sebebi var. Hemen almak çözüm değil ki, nasıl tedavi edebilirim diye araştırmak bu konuda çalışmak lazım.

Feyz:Yaşadığınız ve sizi etkileyen hatıralarınız var mı?

 Hasan Efendi: Bazı doktorlarımız var. Allah selamet versin, beni aradı bir hastam var ayağı kesilecek kangren olmuş kesmemiz lazım dedi. Kendisine sakın ha kesme dedim. Hemen bıçağı atıverecek. Bir sandalyeye oturtun siyahlık dize 4 santim var mı? diye sordum, var 6.5 santim dediler, o zaman kesmeyin dedim. Bana 250 gr. yıllanmış şarap getirin dedim. Müslümana haram ama onunla harici bir ilaç yaptım. Hastayı getirdiler ilacı sürdüm yirmi dört saat sonra tekrar bana bilgi verin” dedim. Sonra “Ne oldu ayak” dedim “kahverengiye döndü” dediler. “Kaşınıyor mu? evet kaşıntı başladı” dediler. Yine bir yirmi dört saat sonra bir daha bilgi verdiler ayak ta bir değişiklik yok bir daha ilaç sürdük yetmiş iki saat sonra ayak iyileşti. Bu kangren deyip hemen kesmeye kalkıyorlar. Sen kafanı çalıştır da bu hastalıklara şifa bul şimdiki doktorlar bakkal çırağı gibi ben öyle tasvir ediyorum. Benim birçok doktor talebem var buraya gelip ders alıyorlar. Tabii bu bir ilim onların bilmediği konular var. Bilmeyince ne yapacaklar, mutlaka öğrenilmesi gerekiyor. Ben dokunduğum zaman anlıyorum adam emar çekerek yinede anlamıyor. Ama benim ki tecrübe ve yılların birikimi mutlaka teknoloji gereklidir. Modern bilimi küçümsemek için söylemiyorum. Aksine çalışmaları için gerçekleri söylüyorum. Kimse kendini kandırmasın ben her şeyi biliyorum demiyorum ama bildiklerim içinde kıymetli bilgilerin değerlendirilmesi gerekir. 

Özellikle insan sağlığını ilgilendiren tıbbî konular önemlidir.  Sad İbn Vakkas hastalanmış Hz. Peygamber (sav) ziyaretine gitmiş. Sad’ı evinde hasta yatar görünce Haris bin Kelde’yi çağırın, O iyi bir hekimdir, sizi” tedavi etsin” buyurmuştur. (Ebu Davud, Tıb 12).

Benim babam Baytar Ahmet Efendi Osmanlı ordusunda baytardı. Yedi sene yemen cephesinde, Galiçya cephesinde kaldı. Geldikten sonra, on iki gün Üsküdar da ki evimizde kaldı ve tekrar “Ya Allah” cepheye gönderildi. Kazım Karabekir komutasındaki savaşa katıldı. Amcam Mustafa’da Ege ordusunda telgırafcıydı. Çanakkale cephesinde vazife yaptı. 

O zaman orduda sadece baytarlık eğitimi değil, nalbantlıktan sıhhiyeye her türlü eğitimi alıyorlardı. Yani çok donanımlıydılar. Asker hasta olunca bile müdahale ederdi. Çünkü hem zamanın ve şartların zorluğu hem de kendisinin bu konudaki bilginsinden dolayı tabii ki.

Zeki Paşa Desiseyi mühendishanenin müdürü idi. Öğlene kadar ders okutur, öğleden sonra ise tatbiki uygulama yaptırırdı. Şimdi ders bitince öğrencilerin hepsi birden malayani yerlere hurra doluşuyorlar...  O zaman ise branşlar olmakla birlikte şimdiki endüstri mühendisleri gibi her bitiren her şeyden haberdardı bilgi sahibiydi. Mesela bir doktor mezun olunca bir hayvana da müdahale edebilirdi, bir baytarda bir hastaya ön müdahele yapabilirdi neden aldıkları ders müfredatından dolayı, bilgi sahibiydiler de ondan. Şimdi mezun olanlar, ne bitkiyi tanıyor ne hayvanı tanıyor ne insanı tanıyor. Bu üçünü bilmeden nasıl sen yeni bir buluş yapacaksın. En önemlisi eğitimin sadece teorik olması, pratik olmayan bir ilim neye yarar…

Feyz: Siz şifalı bitkilerin kullanılmasından memnunluk duyuyorsunuz. Ama aynı zamanda üzüldüğünüzü söylüyorsunuz. Bunun sebebi nedir? 

 Hasan Efendi: Şimdi önüne gelen şifalı bitki tavsiye ediyor. Aktarlar kafasına göre tavsiyede bulunuyorlar mesela acı yavşan uzun süre kullanılması uygun değildir. Bunlara dikkat edilmesi gerekir. Peygamber Efendimizin şu hadisine kulak verin; “Kim bilgisi olmadığı halde hekimlik yapmaya kalkışırsa, sebeb olacağı zararı öder.” (Ebu Davud, Diyat 23; Nesai, Kasame 41; İbni Mace, Tıb 16).