Güzel değerler, bazı zamanlarda daha güzel daha kıymetli olur... Mesela kötülüğün yaygın olduğu bir zamanda az bir iyilik, fakirliğin yaygın olduğu bir zamanda az bir cömertlik, cahilliğin yaygın olduğu zamanda ilim, hayâsızlığın yaygın olduğu bir zamanda hayâ ve edebin önem kazanması gibi.. Bu açıdan değerlendirdiğimiz zaman, zamanımız her türlü güzel değerlerin son derece önemli olduğu bir zaman, zira bugün her türlü güzel değerlerin kıtlığı yaşanmakta.
Ve özellikle insanlar arası kavga ve dalaşmaların bol olduğu bu günlerimizde sabır, hoş görü ve hilm ahlakı çok önemli. Sabrın ve hoş görünün temelinde" hilm" ahlakı olduğu için de bu sohbetimizde" hilm "üzerinde durmak istiyorum..
HİLM'e sözlük karşılığı olarak aşağıdaki manalar verilmiştir: Yumuşak huyluluk, yumuşak karakterlilik, sakin tabiatlılık, nefsi hâkim olma hali. Doğuştan olan huy yumuşaklığı. Şiddete tahammül. Nefsini heyecandan korumak. Vakar.
Nefsini kızgınlığın heyecanından koruyan, hilm sahibi olan kimseye "halim" denir. Halim, Kur'an-ı Kerim'de çeşitli ayetlerde Allah Teala'nın sıfatı olarak geçer. Çok sabırlı, isyanlarına rağmen isyan eden kişilere ceza vermekte aceleci olmayan, gazabın kendisini kızdırmadığı, bir dalâlete düşenin düşüncesizliğinin, bir asinin isyan etmesinin kendisini öfkelendirmediği, af ve teenni sahibi kimse gibi anlamlara gelir. Halim aynı zamanda, güçlü kuvvetli olduğu halde affeden, ceza vermekte acele etmeyen, teenni gösteren kimsedir. Cezalandırmaktan aciz olarak affeden kimse ise, hilm sahibi olamaz. Bu gibilere halim denilmez.
Hilm, Kur'ân-ı Kerim'de zikredildiği ayetlerin birinde şöyle geçer: "Doğrusu, zeval bulmasın diye, gökleri ve yeri tutan Allah'tır. Eğer onlar zevale uğrarsa, O'ndan başka andolsun ki onları kimse tutamaz; muhakkak ki O Halim'dir, Gafur'dur" (el-Fâtır, 35/41). Surede bu ayetten önce geçen iki ayet ile bundan sonra gelen ayette, inkâr edenlerin davranışları anlatılmaktadır. Kullarını kendisine karşı isyan içinde gördüğü halde, O, halim sıfatıyla onlara muamele ediyor, sabır gösteriyor, suçtan vazgeçme imkânı veriyor. Arkasından, bu inkârdan dönenleri bir mağfiretin beklediğini ilân ediyor. İşte bundan dolayı, "Halimdir, Gafur'dur" buyurmuştur.
Hilm; Kur'an-ı Kerim'de mühlet verme, yumuşak davranma anlamlarına gelmek üzere de kullanılmıştır (el-İsra, 17/43–45).
Yalnız burada önemli bir şeyin altını çizmek gerekir. Hilm ahlakını dinî esaslardan fedakârlık etme şeklinde anlamak ve yorumlamak doğru değildir. Zira buna kimsenin yetkisi yoktur. Din, Allah'ın dinî; o esasın uygulanmasını isteyen de Allah'tır. Yapılan bir kötülük veya ayıp, şayet toplumu ilgilendiriyorsa, onu hoş görmeye ve affetmeye çalışma, o hususta halim-selim davranma hakkı kimseye verilmemiştir. Hazreti Aişe (r.a) Peygamber efendimizin hilm anlayışını ve müsamahasını anlatırken şahsî hiç bir meselesinden, uğradığı zararlardan dolayı kimseyi incitmediğini, hiç bir kimseden intikam almaya kalkmadığını belirttikten sonra der ki: "Allah'a ait bir hak ayaklar altında çiğnenirse, onu hiç affetmez, hemen o kimseden Allah adına intikam alırdı" (Müslim, Fedâil, 79).
Hilm sahibi ve hoşgörülü olmak, büyük gönüllerin işidir. Kendinden emin, yaptığının doğruluğundan şüphe etmeyen ve ilâhî hikmet gereği, insanoğlunun çeşitli hazımsızlık ve zaaflarla malûl olduğunu bilen asil ve güçlü insanlar halîm ve müsamahakâr olabilirler. Yüce Peygamberimiz, olgunluğun yüce doruğunda bulunduğu için şahsına karşı yapılan kabalıkları hilmle ve tebessümle karşılamıştır."( Şamil İslam ansiklopedisi, hilm bahsi)
Hilm ahlakı zikredeceğimiz hadisten anlaşıldığına göre doğuştan getirilen bir meziyet olarak da bazı kimselere verilebilir.. İbn-u Abbas radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissâlatu vesselâm Eşeccü Abdi'l-Kays 'a dedi ki: "Muhakkak ki sende, Allah ve Resülü'nün sevdiği iki haslet var; hilm ve teenni."Tirmizi, Birr 66, (2012); Müslim, İman 25, (17).
Ebu Dâvud merhum, Abdu'l-Kays heyetinde dahil olan Zâri'den naklettiği ve uzunca bir kıssanın da bulunduğu rivayetinde şu ziyadeye yer verir: "Resûlullah aleyhissâlatu vesselâm kendisine bunları söyleyince o (Eşecc): "Ey Allah'ın Resulü! Bu iki hasletle ben (şahsi gayretimle) mi ahlâklandım yoksa Allah mı cibilliyetime (yaratılışıma, tabiatıma) koydu?" diye sordu. Aleyhissalâtu vesselâm da: "Allah Teâla Hazretleri seni o iki haslet üzere yarattı!" buyurdular. Bu cevap üzerine Eşecc: "Allah ve Resûlü'nün sevdiği iki haslet üzere beni yaratan Allah'a hamd olsun!" dedi."Ebu Dâvud, Edeb 161, (5225).
Hilm ahlakı, akıl,ilim,duygu gibi vasıflarında belli bir seviye ve dengeyi yakalayabilmiş, akl-ı selim olan sağlıklı insanların ahlakıdır. Ve sağlıklı beşeri münasebetlerin de temelidir.
Ahir zaman alametlerini değerlendiren hadislerde ;öyle zaman olur ki öldüren niye öldürdüğünü, ölen niye öldüğünü bilmez, sudan sebeplerle insan canına kıyılır ,diyor. Bakıyoruz ki aynen o zamandayız. İşte böyle bir zaman geldiğinde de sabır, hoşgörü, hilm, elbette ki en kıymetli bir meziyet olur..
Evet,bugün her zamankinden daha fazla hoşgörüye ihtiyacımız olduğu aşikâr. Kırıcı bir çok davranışımızın sebebi, teenni ile hareket edememek,öfkeyle aldığımız ani kararlarımızı,hemen eyleme dönüştürmek…Ve daha sonra pişmanlık duyduğumuz bir çok eylemi de böylece gerçekleştirmek.
Evde, sokakta, işyerinde, trafikte, okulda, çarşıda, pazarda v.s. gibi her yerde eğer hilm,teenni ,sabır,hoşgörü gibi meziyetler yoksa orada bunların yerine neyle karşılaşacağımız bellidir.Egoistlik, anlaşmazlık, tartışma, kavga,isyan gibi günümüzde örneklerine bolca rastladığımız her yaramaz şey...
Allah u teala'nın ahlakı olan hilm, yüce Peygamberimizin de ahlakıydı.Yine O'nun yüce Ashabı ve daha sonraki asırlarda gelmiş olmakla beraber Efendimizi (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) kendilerine örnek alabilmiş Salih Müslümanların ve Velilerin de ahlakı…
Bu sebeplerden tarih boyunca Müslümanlar, hoşgörüsüyle anılır,bilinir ve taktir toplarlardı. Hatta sırf bu ahlaktan etkilenmekle nice kafir imana gelirdi. Tarih boyunca İslam'la özdeşleşerek gelmiş bu güzel hasleti, bugün yeterince gösteremiyoruz. Bunun birçok sebebi olabilir. Bunlardan kanaatimizce en önemlisi: Müslüman diye bildiğimiz insanlarımızın kendisi ile barışık olamaması.Kendisiyle barışık olmayan,kendisini sevmeyen bir Müslüman İslam'ı özümsemiş ,içine sindirmiş bir Müslüman olamaz. İnsanımız kendisini sevmiyor,kendisine güvenmiyor. saygı duymuyor. Kendisini yeterince tanımıyor. Eğer insanın kendisine saygı ve sevgisi kalmamışsa, kendisi ile barışık olması ,ve dolayısıyla da anlayış ve hoşgörü sahibi olması mümkün değil..
Her gün, haberlere baktığımızda medyada seyrettiğimiz nahoş olayların sebebinin bir çoğunun hilm eksikliğinden ve hoşgörüsüzlükten kaynaklandığını görüyoruz. Hayatı Kur'an la özdeşleşmiş olan Efendimizin şu uyarılarını dikkatle okuyalım. "Şu hasletler ahlakın en yücelerindendir.Sana zulmedeni affetmen,senden ilişkiyi kesene gidip ziyaret etmen ve sana vermeyene vermen."
"Kime yumuşaklık verilmişse kendisine hayırdan bir pay verilmiştir.Kiminde yumuşaklıktan nasibi yoksa gerçekten onun hayırdan nasibi yoktur."
" İnsanlarla güzel geçinen ve onların eziyetlerine sabır eden mümin ,onlara karışarak eziyetlerine sabretmeyen müminden daha hayırlıdır."
" Ebu Damdan gibi olamıyor musunuz?Denildi ki ,Ebu Damdam ne yapardı? Rasulullah(Sallallahü Aleyhi ve Sellem):" O sabah çıkınca derdi ki: Allah ım ben ,bana zulmedenlere karşı çiğnenen izzet ve şerefimi bağışlayarak bu günümü tasadduk ettim.Bana vurana vurmayacağım.bana kötü söyleyene ben kötü söylemeyeceğim,bana zulmedene de zulmetmeyeceğim."
"Kim öfkesinin icabını yerine getirmeye gücü yettiği halde öfkesini tutar onu yenerse ,Allah-u Teala onu kıyamet günüde bütün mahlukatın önünde çağırır ve hangi huriyi almak isterse o hususta kendisini serbest bırakır."
" Size Cehennemin kendisine haram olduğu kimseyi haber vereyi mi?Cehennem her kolay geçimli,yumuşak ve cana yakın kimseye haramdır." Yüce Kur'anın ve Hazreti Peygamberin mesajını çok iyi almış olan büyük veli Hz. Mevlana da bütün bu hadisleri özetlercesine : " Ben insanların ayıplarını gören gözlerimi kör ettim."diyor.
Büyük veli Hz Yunus ‘da:" Yaratılanı hoş gör ,yaratandan ötürü."diye bu hadis ve ayetlere bir başka güzel yorum getiriyor. Evet insanlık ve insan hakları adına bizde her şey varken, Batının bizi bu konuda bugün sıgaya çekiyor olması pek manidar değil mi kıymetli okurlar.