Yüzünü örs gibi sertleştiren, bir gün mutlaka çekiç yiyecektir.
Eskiler der ki, "evinden çıkıp dönünceye kadar, yirmi kişiyle selamlaşan cennetliktir." Birileriyle karşılaştığınızda, içinizden ne geçerse geçsin, sizi ele veren dış görünüşünüzdür. Gülümseyen yüz, iyi bir bonservis gibidir. Asık suratlı bir insanın karşı tarafa iyi görünmesi ve olumlu hava yaratması ise, hayalden ibarettir.
İlk izlenim çok önemlidir. İnsanlar bizi, önce dış görünüşümüzle tanırlar ve değerlendirirler. Ne kadar iyi niyetli ve temiz duygularla yüklü olursak olalım, karşı tarafa vereceğimiz ilk mesaj dış görünüşümüzle gerçekleşir. Karşı tarafta, bizim hakkımızda oluşan kötü izlenimi silmek, zannedilenden de zor, hatta bazen imkansız gibidir. Her ne kadar; "insanın yüzü, içinin aynasıdır" denilse de, birazcık gayret göstererek o görüntüyü iyimser hale çevirmek elimizdedir.
İlkokuldayken sanırım okuma kitabımızda, "Müyesser'in Tablosu" diye bir bölüm vardı. Konusunu tam olarak hatırlamıyorum ama, asık suratlı bir kızın, sırf o hali yüzünden, karşılaştığı zorlukları ve yaşadığı mutsuzluğu dile getiren bir öyküydü. O hikaye beni öylesine etkilemiş ki, ne zaman asık suratlı birini görsem, Müyesser'in kitaptaki resmi canlanıyor gözümde.
Asıl olan, elbette içimizi düzeltmektir. İçimiz kötü olduktan sonra, dışımıza makyaj yapmanın, dürüstlükten ve içtenlik adına doğru bir tarafı yoktur. Bu yönüyle bakıldığında, nefsimizi yola getirmek adına çok şey yapmamız gerektiği de kesin. Ama, ya pırıl pırıl yürekli, iyi niyetli ve tertemiz bir insanın, sırf kötümserliği yüzünden kaybettiği puanlara ne demeli!...
Hissetmek, insan olmanın bir sonucu. Ama, kendinizi nasıl hissettiğinizden sadece kendinizin sorumlu olduğunuzu asla unutmayın. Özellikle kötü durumdaysanız, ya da sinirli olduğunuz anlarda, o halinizi başkalarına belli etmek zorunda değilsiniz. Bir arkadaşımdan duyduğum bir söz var: "İstenmeyen malını ortaya koyma." Karşınızdakileri mutsuzluğa itmeye hakkınız yok. Unutmayın ki insanları mutlu etmek, kişinin kendisini de mutlu eder.
Bazen düşünüyorum da; "acaba" diyorum, "insanlar geceleri yatağa girmeden önce, ağızlarının iki yanına birer bant yapıştırıp öyle uyusalar, sabahları uyandıklarında güler yüzlü olurlar mı?" İşin şakası ir yana, belki de insanlık zaafımızdan olacak, en kolay fedakarlıkları yapmakta bile zorlanıyoruz. Gerçi bizim de mazeretimiz var; karşı taraf stresli, tamam iyi de, bizler ne haldeyiz? Bizler de öteki tarafa göre, karşı taraf değil miyiz? Velhasıl, zor bir denge ile yüz yüzeyiz.
Ama biliyoruz ki, güzel şeyler kolay elde edilemiyor.
Mutluluk da öyle…