Dünyada cennetin tadını alabileceğimiz tek yerdir yuvalarımız. Ama karşılıklı yapılan hatalarla çoğu kişi için cehennem oluverir bu hayat. Sağ duyu, sevgi, saygıyla çözülebilecek ufacık şeyler, basiretsizlikle, inatla, kocaman sorunlar haline gelir. Hatta bu iletişimsizlik evliliği sonlandırmaya bile sebep olabilir. Farkında olarak veya olmayarak yaptığımız hataları düzeltmek bizim elimizde; yeter ki bunu isteyelim. Şimdi bu hataların belli başlı birkaç tanesini sıralayalım:
"Bende bu yok, bende şu yok, bütün suç eşimde" demeyin. Var olan sorunları baştan çözümsüzlüğe itersiniz. "Evlilik iki kişinin bir sandalda kürek çekmesi gibidir" diyor Prof. Dr. Nevzat Tarhan. O yüzden uyum şart yoksa alabora oluverirsiniz.
Öncelikle eşinize yıkıcı eleştirilerde bulunmayınız. "Zaten hep böylesin, beceriksizsin, senden hiçbir şey olmaz, bak filanın eşi nasıl, gör de örnek al!" vs. türü aşağılayıcı, kırıcı, suçlayıcı eleştiriler evliliği çekilmez kılan en önemli hatalardandır. Unutmamak lazım; herkesin hatası olabilir, eksiği olabilir. Önemli olan karşınızdakine iyi niyetli, yapıcı olarak yaklaşabilmek. Ben dilini kullanarak yanaşmak daha olumlu sonuçlar verecektir muhakkak. "Ben bu sözünden dolayı üzüldüm, beni çok kırdın, ben sana bu işi yakıştıramadım" tarzında sözler karşınızdaki insana daha çok işleyecektir.
Bir diğer hata genellemede bulunmak. "Zaten hep böyle yaparsın zaten senden başka bir şey beklenmez, bir gün de olumlu bir yanını görsem şaşarım" gibi ifadelerle eşinizi kalıba sokup, damgalamayın. O öyleyse siz de öylesiniz demektir. Her şey karşılıklıdır. Yıllar geçtikçe her iki tarafın da olgunlaşması, hatalarını görüp düzeltmesi gerekir. Takdir edilmek her insanın ihtiyacıdır. Pozitif düşünüp eşinizin olumlu yönlerini görmeye başlarsanız, birçok olumsuzluk da yavaş yavaş düzelecektir. "Canım, bunu böyle düşündüğün için çok sevindim, sendeki bu değişiklik beni mutlu etti, gel başka nelerimizi değiştirebiliriz onlara da bakalım" demek eminim daha kolay olacaktır. Hep siz haklı olamazsınız ya da hep o hatalı. Sürekli karşıyı haksız görmek işin kolay yönüdür.
Karşımızdakinin sadece hatasını görmek aslında kendi eksikliğimizdir demiştik ya daha önce, bu evlilikte de aynen geçerli bir ölçüdür. Hatasını görmekle kalmayıp her hareketinden, her mimiğinden bir şeyler çıkarmaya çalışmak da işi daha da çıkmaza sokacaktır. "Yine derdin ne? Bakışlarından belli oluyor ne demek istediğin, ben senin ciğerini bilirim!" gibi.. Belki haklısınız gerçekten bir şeyler vardır, belki işte canı sıkılmıştır, belki size kızmıştır, belki de gereksiz alınganlık yapıyorsunuzdur. Konuşmadan bilemezsiniz. Sözlü iletişim yerine, davranışlarından anlam çıkarmaya çalışırsanız, aradaki iletişimsizlik yeni sorunlar doğurur.
Ailenize karşı sorumluluklarınızı ihmal etmeyin. Yük paylaşıldıkça hafifler. Eşler bu konuda tek kalırlarsa stres, öfke kaçınılmaz olur. Karşınızdakini suçlamadan sorunu ortaya koyarak sorumlulukları paylaşmak daha güzel sonuçlar doğuracaktır.
Ama en önemlisi eşinin sözünü kesmeden sesini yükseltmeden dinlemeyi bilmektir. "Çocuklarınıza önce dinlemeyi öğretin. Nasıl olsa konuşmayı öğrenecektir" diye bir söz okumuştum. Gerçekten öyle, önce dinlemeyi öğrenmeliyiz. Eşinizi baskı altına almadan, kendinizi yargıç veya terapist yerine koymadan, bir arkadaş gibi bir sırdaş gibi, bir dost gibi…
Hepinize mutluluklar…