Volgadan Efendisine / Murat Tatar

Günlerden Cuma idi. Sabah dokuzda, Moskova'dan yola çıkıyoruz. Üstümüzde, arza yakın duran bembeyaz bulutlar var. Ardında, semanın berrak ve derin maviliği. Yolumuzun her iki yanında yükselen ve hiç bitmeyen yemyeşil, kesif ormanların arasından ilerliyoruz. Semadan, zaman zaman dökülen yaz yağmurlarıyla yıkanan, temiz ve geniş caddeler bize selam veriyor.

Ve tam Cuma saatinde KOSTURMA mescidine varıyoruz. Biz içeriye girerken, nur yüzlü bir imam hutbeyi okuyor. Rus dilinde akıp giden feyizli nasihatler, bildik bir musiki gibi sanki. Rusça bilmeyenlerin bile etkileneceği bir hutbe. Kalabalığın meraklı bakışları arasında yerlerimizi alıyoruz. Önde imam Mirza Efendi ve hemen ardında Abdullah Ağabeyimiz olmak üzere saflara dâhil olup namaza duruveriyoruz.

Çevremizde, bizimle omuz omuza namaza duran bu insanlara yıllar önce çekilmiş bir hatıra resmi gibi bakıyoruz. Çünkü yıllar evvel Üstadımız Said Nursi'nin esaret ıstırabına bir nebze de olsa derman olan mübarek insanların torunlarıydı onlar. Belki bu bakışlarımıza hayret ediyorlardı. Biz vefalı dedelerimizin torunlarıydık layık olamasak da…

Evet, 90 yıl evvel, Tatar mahallesinin eşrafı, Rus askeri makamlarına müracaat etmişler ve ‘BEDİÜZZAMAN'A biz kefiliz, Onu bize verin' demişlerdi. Dindarlığına ve bambaşkalığına şahit oldukları bu insana, muhabbet ve hürmet beslemişler ve O'na kefil olmakla, aslında büyük bir mesuliyet üstlenmişlerdi. Artık BEDİÜZAMAN, Tatar camiinde kalıyordu. Orada yalnızlık içinde ikamet ediyor, vakitlerini ibadet, tefekkür ve dua ile geçiriyordu. Tatar mahallesinin mübarek insanları, camilerine imam bulmuş olmanın sevinci ve mutluluğu içindeydiler. Onun arkasında namazlar kıldılar dua ettiler.

Bu bahtiyar insanlar, asrın imametine giden meşakkatli yolda, KOSTURMA'NIN bir kilometre taşı olduğunu belki hiç biz zaman bilemediler. Onların gözünde BEDİÜZZAMAN, Mübarek bir Âlim, sıra dışı bir şahsiyet ve aynı zamanda esir bir kumandandı.

Tatarlar, bütün Türk zabitlere ‘Efendi' diyorlardı. Fakat bu Efendi, diğerlerine o kadar uzak ve o kadar başka idi ki, kamptaki karavanadan yemek yemeyi ve kalabalıklar arasındaki malayani sohbetleri terk ediyor; Volga kenarında, mütevazı mescitteki yalnız hayatı tercih ediyordu...

Böylece artık O, herhangi bir efendi değil, ‘Volga'nın Efendisi' oluyordu.

BEDİÜZZAMANIN mescidi, eskiden sahilde imiş 1780 senesinde inşa edilmiş. Komünist ihtilalciler, 150 yıl hizmet gören bu güzel camiyi 1930 yılında kapatıp sinema yapmışlar. Eğlence yeri olarak 23 sene daha ayakta kalan tarihi bina, 1953 yılında hükümetçe tamamen yıktırılmış. Camisiz geçen 65 yıldan sonra, Tatar cemaatinin gayretleri sonucu hükümet, 1995 senesinde, şimdiki köhne binayı mescit olarak tahsis etmiş. Şimdi tahsis edilen binanın, gene eski bir sinema binası olması da, Kaderin bir cilvesi olsa gerek. KOSTURMA Müslümanlarının dernek başkanı Hasan Hazret; ‘Kader intikamımızı aldı' diyor. Bu köhne yapının hemen yanı başında ise yeni ve büyük caminin temelleri atılmış.

Adı: BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ CAMİİ

BEDİÜZZAMAN'IN yeni Camii, eskisi gibi şehrin kenarındaki nehir boyunda değil, Şehrin tam merkezinde, burada yükselecek. KOSTURMALI Müslümanlar, sevgili misafirlerinin, Volga'nın Efendisi'nin adını bu camide yaşatmak istiyorlar. Cuma'yı müteakiben sahile gittik. Eski mescidin yeri, merkeze 15 dk. mesafede, Volga nehrinin hemen kenarında ve nehir seviyesinden 8 m. yüksekte duruyor. Volga, hemen önümüzde bir deniz gibi akıyor. Nehrin azameti, buradan bakınca daha iyi anlaşılıyor. Karşı sahile olan mesafemiz İstanbul boğazından daha geniş. Şimaldeki Valday tepelerinden doğan bu bereketli nehir 3700 km. boyunca, havzasına bereket taşıdıktan sonra, Hazar denizine dökülüyor.

Volga, yazda gemilere, kışta umum vesaite yol olurmuş. Rusya'nın hayat ekseni imiş... KOSTURMA, bu eksendeki şehirlerden sadece biridir. İklimi yazda serindir, kışta ise dondurur. Yazda aydınlık gecelerin, kışta loş, karanlık gündüzlerin şehridir. Volga'nın Efendisi'nin 2.5 yıl zamanını verdiği şehirdir. Bu zaman, sıradan bir zaman değil… Ve biz şu anda O'nun, KOSTURMA'daki uzlet sahilindeyiz; O'nun yıkılmış camisinin yerinde, serin rüzgârlar esiyor. O'nu gören son şahit! bir Ayşe Teyze varmış. Görmeyi umuyorduk, göremedik. 101 yıl yaşadıktan sonra, yakında vefat etmiş. Artık o da, arkamızdaki Volga'ya nazır Müslüman mezarlığında yatıyor. Tıpkı, Volga'nın Efendisi'ne cemaat olmuş, diğer müminler gibi. Yüreğimiz burkuluyor. Önümüzde nehir, yanımızda enkaz, arkamızda mezar var.

BEDİÜZZAMAN'A hüzünler veren Volga'da hala hüzün var. Volga'nın Efendisi'nin avdetinden sonra sadece Volga değil, Cihan donmuş... Öyle bir istibdat ki, sadece sular değil, damarlarda kan donmuş... Camiler tarumar, Kur'an yasak olmuş... Mahzun kalmış cemaatin boyunları bükülmüş. Uzun yıllar zulme karşı çaresiz, ümitsiz ağlamışlar. Ardında namaz kılan O bahtiyar Tatarlar, bugün nehir boyunda mezarlıkta yatarlar. Yüzleri nehre dönmüş, bakar dururlar kıbleye... Volga'nın Efendisi, çıkar gelir mi diye.. Bir esrarlı gidişle, gidip daha gelmeyen, Volga'nın bildiğini, kimseye bildirmeyen, o aziz dostlarını bir asır beklemişler...

Ve bir gün, beklenmeyen bir anda çıkagelmiş; beklenen misafirler…