İsrail yine yapacağını yaptı. Tüm dünyanın gözleri önünde sivillere özellikle çocuklara bomba yağdırdı. Gazze'yi Marmara Depremi'nden beter bir hale soktu. Sonra bu durumdan üzüntü duyduğunu söylemesi, elbetteki kimseye inandırıcı gelmedi. Zira bu onların ilk katliamları değildi. Güya Hamas militanları sivillerin içerisine saklandıkları için istemeyerek böyle yapmak zorunda kalmışlardı. Elbetteki yalan, bundan asla üzüntü falan duymadılar. Sadece dünya kamuoyunun ve uluslararası örgütlerin tepkilerini bastırmak için bu yalana başvurdular. Aslında Gazze'yi içinde yaşayan bütün canlılarla beraber bir tek bombayla yok etmeyi ne kadar yürekten istiyorlardı, bilemezsiniz. Çünkü İsrailliler savaşlarda çoluk, çocuk, yaşlı, kadın ne varsa canlı namına, hepsini öldürmekten bırak suçluluk duymak, en büyük sevabı umarlar. Filistinli kadınları, çocuk ve yaşlıları öldürürken büyük bir ibadet olarak bunu yaparlar. Zira onların inanışları bunu gerektirir. Kutsal Kitabında "Kimseye acıma, merhamet etme, canlı namına ne bulursan öldür…" diye yazan başka bir din bulamazsın. Hem de putperest dinler de dâhil. Ama bunların kitabında yazar... O yüzden bu milletin ne kadar tehlikeli bir millet olduğunu bütün dünyaya anlatmak ve tüm insanlığı bunların şerrinden korumak gerekir.
"Efendim siz İsrail düşmanı mısınız? Sizi antisemitist duygularınız mı böyle konuşturuyor?" demeyin. İşte bu söylediklerimin kanıtı, Eski Ahit'ten ayetler:
-"Sen benim savaş çomağım, savaş silahımsın. Ulusları parçalayacak, krallıkları yok edeceğim seninle. Seninle atlarla binicilerini, savaş arabalarıyla sürücülerini kırıp ezeceğim. Erkeklerle kadınları, gençlerle yaşlıları, delikanlılarla genç kızları, çobanla sürüsünü, çiftçiyle öküzlerini, valilerle yardımcılarını darmadağın edeceğim." (Yeremya 51.20-23)
-Her Şeye Egemen RAB diyor ki, 'İsrailli'lere yaptıkları kötülükten ötürü Amalekli'leri cezalandıracağım. Çünkü Mısır'dan çıkan İsrailli'lere karşı koydular. "
-"Şimdi git, Amalekli'lere saldır. Onlara ait her şeyi tümüyle yok et, hiçbir şeyi esirgeme. Kadın erkek, çoluk çocuk, öküz, koyun, deve, eşek hepsini öldür. " (I. Samuel 15,3)
İnkâr etsinler ya, bu ayetler Eski ahitten. Şimdi de bu ayetleri günümüze yorumlarsak: "Vadedilmiş topraklara yerleşime müsaade etmeyen Filistinliler'e saldır. Onlara ait her şeyi yok et. Kadın erkek, çoluk çocuk hepsini öldür. Hiçbirine acıma, hiçbir kötülüğü onlardan esirgeme."
Evet, İsrail de ne fazla ne eksik onu yapıyor ve bunu (hâşâ) Allah'ın (Celle Celalühu) bir emri olarak yerine getiriyor. Elbette ki Eski Ahit'teki bu olay sadece tarihsel bir ayet değildir. Bu, tarihteki bir olayın anlatımı değildir. Çünkü kutsal kitaplardaki her kıssa ibret alınması için bir örnek olarak anlatılır. Laf olsun diye değil…
Kur'an ve Hadisler, savaşlarda kadın, çoluk-çocuk, yaşlıların, ibadethanelerde ibadet edenlerin öldürülmesini, hayvanların telef edilmesini, ağaçların kesilmesini şiddetle yasaklarken ve bırakın dirileri, ölülere bile işkenceyi şiddetle kınarken, aynı kaynaktan gelen Tevrat'ın böyle şeylere müsaade etmesi mümkün mü? Kalbinde bir parça insanlık kalıntısı olan birisinin bile kabul edemeyeceği bu vahşeti, merhametlilerin en merhametlisi olan Allah'ın (Celle Celalühu) kullarına emretmesi düşünülebilir mi? Elbette hayır! İşte Allah'a (Celle Celalühu) bu iftirayı atanlar, tarih boyu peygamberleri öldürmekle meşhur, ayetleri kendi menfaatleri doğrultusunda değiştirmekle ünlü, yaptıkları zulümler sebebiyle düşmanları eksik olmayan ve haklı olarak da hiçbir millet tarafından sevilmeyen Yahudilerdir…
Yahudilerin belirgin bir seçilmişlik ve kendini üstün görme, bundan dolayı aşırı kıskançlık hastalıkları vardır. Bu tabiatlarıyla mücadele etmeleri için Cenab-ı Hak bunlara ne zaman bir peygamber gönderse onu öldürmeye kalkışmışlardır. İşte bu gerçeği ifade eden Kur'an ayetleri: "Andolsun İsrailoğulları'ndan sağlam söz almış ve onlara peygamberler göndermiştik. Fakat her ne zaman bir Peygamber onlara nefislerinin hoşlanmadığı bir hükmü getirdiyse; onlardan bir kısmını yalanladılar bir kısmını da öldürdüler. " (Mâide Sûresi, 70)
Tarih onların bu inatçı çıkışlarıyla doludur. İsa ( a.s.)'a inanmayarak ona tuzak hazırlayanlar, en son Hazreti Muhammed'e (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) inanmamak için ellerindeki Tevrat ayetlerini halktan gizleyenler yine onlardır.
Bu narsist tabiatlarına uygun ayetleri, kutsal kitaplarına elleriyle yazarlar. Dolayısıyla, bilerek, kasten bir Peygamberi inkâr etmek, Allah'ın (Celle Celalühu) ayetlerini kendi yüksek menfaatleri için değiştirmek onlar için yapılması zor olmayan şeylerdir..
Bu milleti uslu dururken görürsen inanma; ya yeterli güçleri yoktur ya da çekindikleri, korktukları bir şeyler vardır. Ya da gizli sinsi planları… Evet, gizli planları, gizli faaliyetleri, gizli lobileri hiç bitmez. Kendi yüksek menfaatleri için, Ümmet-i Muhammed'in başına çorap örmekten, gizli ya da açık sinsi düşmanlık peşinde koşmaktan hiç vazgeçmezler.
Filistin'de ağlayan çocuk manzaralarına, bombalarla parçalanan insan cesetlerine, alkış tutarak bakarlar. Filistinlilerin başlarına yağan fosfor bombaları havai fişektir sanki, yılbaşı şenliği gibi gelir onlara. İsrail'in zulmünü önlemenin yolu onları zillet içinde, güçsüz ve çaresiz bırakmaktır. Eğer güç ve iktidar verirsen kesinlikle yeryüzünde bozgunculuk yapar, insanlığın başına bela olurlar.
Filistin'in başına gelene bir bakın. "Hamas anlaşmaya riayet etmedi, suçlu o..." diyenlere, "İsrail'in bu olayda suçu yok." diyenlere yazıklar olsun. Hamas'ın bu durumda ne yapması lazımdı. Hırsız eve girmiş evi talan ederken, ev sahibi de malını ve canını korumak için elindeki taşla eli silahlı eşkıyaya bir taş atmış ve taş hırsızın canını yakmış. Vay efendim, hırsızın canını yakarsan adam senin gözünün yaşına bakar mı, suçlu sensin, haddini bileceksin diyorlar. Böyle vicdan sahibine yazıklar olsun.
Yani, İsrail Filistinlilerin topraklarını bin bir hile, entrika ve dolapla ele geçirmiş. Ve durmadan da elindeki güce güvenerek bu toprakları büyütüyor. Sen bu eli sopalı eşkıya ile mecburen ateşkes imzalamışsın. Sonra seni ambargo ile canından bezdirmiş. Çaresizlikten canın yanmış. Bunca zulmün haksızlığın ardından, tanklarına taş attın diye ateşkesi bozan sen olmuşsun. Yavuz hırsız ev sahibini bastırır hesabı gibi aynen.
Her zaman güçlünün yanında olmak hesabıyla hareket etmek; güçlü İsrail'le karşı karşıya gelmemek; o sebeple "Aman İsrail'i kızdırmayalım, Amerika'nın tepkisini almayalım, zalimi alkışlayalım ki bizim de menfaatlerimize bir helal gelmesin." demek münafık hesabıdır.
Güçlünün zalim olan değil, mazlum olan olduğu bir gün mutlaka ortaya çıkacaktır. Mazlumun yardımcısı Allah(Celle Celalühü)tır. Ashab'ın yaptığı Bedir, Uhud, Hendek savaşları buna örnektir. Sayıca az bir ordu ile zafer hep inanların oldu. Allah (Celle Celalühu) sonuçta zaferi O'na (Celle Celalühu) inananlara yazmıştır ve onlar er geç zaferi yaşayacaklardır. Biz müminler geçici dünya menfaatlerini korumak için haktan adaletten ayrılmamalı; zalim güçlü de olsa, biz mazlumdan yana olmalıyız.
Şüphesiz ta başından beri haksız olan İsrail'dir. Toprak satın alarak Filistin'e yerleşen, sonra da bu toprakları haksız bir şekilde büyüten onlardır. Onların yanlışları bir değildir. Tarihteki meşhur Hendek savaşında, Resulullah ile yaptıkları anlaşmayı tam savaşın ortasında bozarak ashabı çok zor duruma sokan da yine Beni Kurayza Yahudileri değil miydi? Münafıkça bir düşünceyle verdikleri sözden dönerek, hatta bu sözlerini inkâr ederek karşı safa geçtiler. Çünkü düşman güçlü görünüyordu. Ashabın ordusunun dayanma şansı görünmüyordu. Ama umdukları olmadı. Zafer Müslümanlara döndü ve kendileri yaptıkları hıyanetleri ile ortada kaldılar. Daha sonra bu hıyanetlerinden dolayı tövbe de etmediler. Ve çocuklar, yaşlılar, kadınlar hariç, kendi şeraitlerine uygun olarak boyunları vuruldu.
Hainlikleri, güvenilmezlikleri, inatları ve aşırı kavmiyet taassupları, onları hem mallarından, hem canlarından, hem de ahretlerinden etti. Yahudilere bu kavmiyetçi düşünceleri fayda getirmedi. Güçlü görünen değil, zayıf ama haklı olan kazandı…
Aynı orantısız güç şimdi Filistin'de… İsrail elindeki güce güvenerek şımardıkça şımardı, azdıkça azdı. Bu uslanmaz millet atalarının başlarına geleni unutuyor. Tarihlerinden ders de almıyor. Allah'ın (Celle Celalühu) gazabını üzerlerine çekmeye bu kadar hevesli olmasalardı iyi olurdu. Heyhat onların da sonu atalarına dönecek. Fazla sürmez hem de inşallah. Zira bu kadar mazlumun âhını ve gözyaşını kulu yerde bıraksa da Allah (Celle Celalühu) bırakmaz.
Allah'a (Celle Celalühu) emanet olun.
Şemsettin ŞAHİN