Veda Hutbesi

Allah’a hamd olsun! O’nu över, O’na şükrederiz. O’ndan medet umar, O’ndan bağışlanma dileriz ve tevbe ederek O’na itaate yöneliriz. Nefislerimizin kötülük telkinlerinden ve kötü ameller işlemekten Allah’a sığınırız. Allah kime doğruyu gösterirse, kimse onu hak yoldan uzaklaştıramaz. Kimin de hak yoldan uzaklaşmasına özgürlük tanırsa, kimse ona doğruyu gösteremez. Tek olan Allah’tan başka tanrı olmadığını, ilahlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında ortağı bulunmadığını kabul ve tasdik ederim. Muhammed’in O’nun kulu ve Rasûlü olduğunu kabul ve tasdik ederim.

 

Ey Allah’ın kulları! Size, Allah’a sığınmanızı, emirlerine yapışmanızı, günahlardan arınmanızı, azabından korunmanızı öğütlerim. Size tekrar tekrar, O’na itaati tavsiye ederim. Sözlerime hayırlı olanla, O’nun izni ve yardımıyla başlıyorum.

Ey insanlar! Ben, Allah’ın, emirlerini tebliğ ile görevlendirdiği, ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur ettiği tek yetkili Rasûlüyüm. Beni dinleyin, size bazı açıklamalar yapacağım. Bu yıldan sonra burada bir daha sizinle buluşup buluşmayacağımı bilemiyorum. 

Ey insanlar! Kanlarınız, canlarınız, yaşama hakkınız, mallarınız, namuslarınız, haysiyet ve şerefleriniz, vücut bütünlüğünüz, Rabbiniz’le buluşacağınız güne kadar, bu ayınızda, bu beldenizde bu gününüzün saygıya ve korunmaya lâyık olması gibi, saygıya ve korunmaya lâyıktır, dokunulmazdır. Ancak, İslam’ın koyduğu sorumluluk gereği uygulanan gerekçeli karara dayalı cezalar müstesnadır.

Benim sözlerimi iyi dinleyin ki izzet ve şerefle huzurlu yaşamaya devam edesiniz. Sakın haksızlık ve zulmetmeyin. Sakın baskı, zulüm ve işkenceye âlet olmayın. Sakın zulme boyun eğmeyin. Haksızlığa rıza göstermeyin. İyice anlatabildim mi? Allahım, sen de şahit ol!

Ashabım! Siz, Rabbiniz’in huzuruna varacaksınız ve size, işlediğiniz bilinçli amellerin hesabını soracak. İyice tebliğ edebildim mi? Allahım, sen de şahit ol!

Ey insanlar! Allah’a sığının, emirlerine yapışın, azabından korunun. İnsanların mallarını eksik teslim etmeyin, değerlerini düşürmeyin, bedellerini eksik ödemeyin, mallarını kötülemeyin, haksız rekabet yapmayın. Aldatarak, hile yaparak, fırsat kollayarak, gasp ederek insanların haklarını zayi etmeyin, zayiine sebep olmayın. Ülkede, yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmakta ve küfürde ileri gitmeyin.

Ashabım! Emanet ilişkilerinde, aranızda güvene dayalı belgesiz, rehinsiz alışverişlerde, ticari muamelelerde, kendisine güvenilen taraf, vade dolduğunda sorumluluğunu yerine getirsin, borcunu ödesin. Size hediye verene hediye ile karşılık verin. Kefil, borçlu gibidir; borcun ödenmesi gerekir.

Soyunuzdan medet umarak benim yanıma yaklaşmayın. İşlediğiniz bilinçli amelleri vesile ederek yanıma gelin. Ben bütün insanlara da size de aynı şeyleri söylüyorum.

Cahiliye döneminin faizli alışverişleri kaldırılmıştır. Yüce Allah, kaldırılan ilk faizin amcam Abbas’ın faizi olmasını emretmiştir. Ancak, anaparalarınız sizindir. Ne siz haksızlık edebilirsiniz, ne de haksızlığa uğratılacaksınız. Allah, faizli alışverişin yapılmayacağını icrası kesin hüküm haline getirdi. Kaldıracağım ilk faiz amcam Abbas b. Abdülmuttalib’in faizli alışverişlerindeki faizdir.

Ey insanlar! Hangi ayda, hangi günde, hangi ülkede olduğunuzu biliyor musunuz? 

(İnsanlar: “Saygıya lâyık, korunan bir günde, dokunulmazlığı olan ülkede ve bir ayda” dediler.)

Ashabım! Şunu belirteyim ki cahiliye dönemindeki bütün kan, su ve mal davaları, kıyamet gününe kadar şu ayaklarımın altındadır.

Cahiliye döneminde var olan kan davaları kaldırılmıştır. Kaldıracağımız ilk kan davası, Âmir (İyâs) b. Rebîa b. el-Hâris b. Abdülmuttalib’in kan davasıdır. O, Sa’d b. Leysoğulları’nda süt anneye verilmiş bir çocuktu. Hüzeyl, O’nu öldürdü.

İyice tebliğ edebildim mi? 

(İnsanlar: “Elbette tebliğ ettin.” dediler.)

Allahım sen de şahit ol! Burada bulunanlar sözlerimi bulunmayanlara iletsin.

Kâbe hizmetkârlığı ve hacıların su ihtiyacını karşılama dışında cahiliye döneminden süre gelen yetki mirasları lağvedilmiştir. 

Kasten adam öldürmenin cezası, kısastır. Kasten öldürmeye benzeyen cinayet, sopa ve taşla öldürmedir. Diyeti, yüz devedir. Kim daha fazlasını isterse o, İslam’ı benimsemeyen cahiliye dönemini özleyen biridir. En büyük Allah düşmanı, kendisine herhangi bir kastı olmayan birini sebepsiz yere öldürendir, kendisine el kaldırmayana sebepsiz yere vurandır. İyice tebliğ edebildim mi? Allahım, sen de şahit ol!

Ey insanlar! Sizi uyarıyorum. Herkes yalnızca kendi işlediği suçtan sorumludur. Suçlu evlattan dolayı baba sorumlu tutulamaz, suçlu babadan dolayı da evlat sorumlu tutulamaz.

Ey insanlar! Şeytan, sizin bu topraklarınızda kendisine tapınılmasından ümit kesmiş bulunuyor. Ancak, bunun dışındaki önemsiz gördüğünüz davranışlarda, aranızda çıkardığı fitne fesatla sizi birbirinize düşürdüğünde sözünün dinlenmesinden hoşnut olacaktır. Dininizde sebat ederek, dininize sahip çıkarak, şeytanın, şeytan tıynetli ahlaksız azgınların, şeytani düzenlerin vesvesesinden, dalaveresinden kendinizi koruyun.

Ey insanlar! Yalan yere Allah’ın adını anarak yemin etmeyin. Yalan yere Allah adına yemin edenin yalanını Allah açığa çıkarır.

Ey insanlar! Zaman, Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı gündeki düzenli sistem üzere seyr ediyor. Ayların sayısı on ikidir. Dört tanesi, savaşın haram olduğu aylardır. Bunlardan üçü ard arda gelir, biri tektir. Bunlar; Zilka’de, Zilhicce, Muharrem ve Cemaziye’l-âhir ile Şaban arasındaki (Mudar kabilesinin adını koyduğu) Recep ayıdır.

Allah’ın, gökleri ve yeri yarattığı gün Levh-i Mahfuz’da tesbit ettiği kayıtlarda, Allah katında ayların sayısı on ikidir. On iki aydan dördü savaşın haram olduğu aylardır. İşte bu haram aylarla ilgili hüküm, insanlığı, insani değerleri ve düzeni ayakta tutan dinin, medeniyetin, zamanla değişmeyen tabii hukuk kurallarını içeren şeriatın hükmüdür. Bu aylarla ilgili Allah’ın koyduğu yasakları çiğneyerek kendinize, birbirinize zulmetmeyin.

İlahlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koşan müşrikler nasıl size karşı topyekün savaşıyorlarsa, siz de onlara karşı topyekün savaşın. Bilin ki Allah, kendisine sığınıp emirlerine yapışarak günahlardan arınıp azaptan korunanlarla, kulluk ve sorumluluk şuuruyla haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan mü’minlerle, müttakilerle beraberdir.

Saldırmazlığın gelenek hâline geldiği, Allah’ın savaşı haram kıldığı ayları erteleyerek, yerlerini değiştirerek, on iki aya ay ilave ederek hileli takvim düzenlemek, kesinlikle Allah’ın sene ve aylarla ilgili koyduğu hükmü inkârda ileri gitmektir. Kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kâfirle-rin, bu yüzden hak yoldan uzaklaşmalarının, dalâleti tercihlerinin önü açılır. Erteleyerek, değiştirerek ilave ettikleri aydaki savaşları, bir yıl helal ve meşru, bir yıl haram sayarlar. Allah’ın haram kıldığı sayıya uydurup  Allah’ın haram kıldığını helal ve meşru kılmak isterler. Onların bilinçli kötü amelleri kendilerine süslenip güzel gösterilmiştir. Allah, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip küfürde, nankörlükte ısrar eden bir kavme, doğru yolu gösterme lütfunda bulunmayacak, başarı nasip etmeyecektir.” (Tevbe, 9/36,37) 

Onlar bir yıl, Safer ayını helal sayıyorlar, diğer bir yıl Muharrem’i haram sayıyorlardı. Nesî (yıla ekleme), işte budur. Allahım, sen de şâhit ol!

Ey insanlar! Kadınlarınızın sizler üzerinde hakları, sizin kadınlarınız üzerinde haklarınız vardır. Sizin onlardaki hakkınız; minderinize sizden başkasını oturtmamaları, meşru tavsiyelerinizde size karşı çıkmamaları, hoşlanmadığınız kişileri izniniz olmadan evinize almamaları, kötü söz söylememeleri kötü fiil ve davranışta bulunmamalarıdır. Şayet bunları yaparlarsa, Allah, onları engellemenize, sıkıştırmanıza, yataklarında tek başlarına bırakmanıza ve hafifçe, incitmeden vurmanıza izin vermiştir. Bunlardan vazgeçer ve size itaat ederlerse meşru, örfe uygun ölçüler içerisinde rızıklarını ve giyimlerini sağlama sorumluluğunuz vardır. Kadınların iyiliğini isteyin, durumlarının iyileşmesi için çaba sarfedin. Çünkü onlar müşterek hayatın gereği kendileri adına bir şey yapma gücüne ve imkânına sahip olmayan, sizinle birlikte yaşamak mecburiyetinde olan hayat arkadaşlarınızdır. 

Siz, onları Allah’ın emaneti olarak aldınız. Allah’ın emri ve hükmüyle onlarla ilişkiyi helal edindiniz. Eğer haklarını ararlar, sorumluluklarına riayet ederlerse onlara tavır takınmanıza, cezalandırmaya hakkınız yoktur. Onların serkeşliğinden ve şiddete başvurmasından endişe ederseniz, onlara öğüt verin ve yataklarınızı ayırın. Aşırı gitmeden hafifçe vurun. Onların yiyeceği ve giyimi konusunda cömertçe her türlü iyilik ve ihsanda bulunmanız, onların haklarıdır. Kadınların haklarına riayet konusunda Allah’ın emirlerine yapışın, azabından korunun, onların iyiliğini isteyin, durumlarının iyileşmesi için çaba sarfedin. Hanımlarınız, sizlerin izni ve bilgisi olmadıkça evinizin malî imkânlarını cömertçe harcamasınlar. Sözlerimi iyice anlayarak hatırınızda tutun. İyice tebliğ edebildim mi? Allahım, sen de şahit ol!

Ey insanlar! Meşru şekilde sahip olduğunuz, üzerlerinde meşru haklarınız ve düzgün insani ilişkileriniz olan köle ve cariyelerinize, iş aktiyle bağlı işçilerinize hayırla muameleyi size tavsiye ederim. Sofranızda bulunanları ölçü alarak onların karınlarını doyurmanızı, giydiklerinizi ölçü alarak onların giyimlerini sağlamanızı tavsiye ederim. Affetmeyi düşünmediğiniz bir suç işledikleri takdirde aranızda aynı cinsten suç işleyenlere uyguladığınız cezaları ölçü alınız. Onlara işkence ederek cezalandırmayınız.

Ey insanlar! Sözlerimi iyi dinleyin, iyi muhakeme edin. Bütün ırklara mensup Müslümanların birbirlerinin kardeşi olduğunu bilin. Bütün mü’minler kardeştir. Kimseye, gönül rızası olmadıkça, kardeşinin malı helal değildir. Sakın haksızlık etmesin, hile yapmasın, haince davranmasın. 

Müslüman’ın kim olduğunu size anlatayım mı? Müslümanların, dilinden ve elinden zarar görmediği kişidir.

Mü’minin kim olduğunu size anlatayım mı? İnsanların, mallarına ve canlarına zararı dokunmayacağından emin olduğu kişidir. 

Muhacirin kim olduğunu size anlatayım mı? Kötülükleri ve günah işlemeyi terk eden kişidir.

Mücahidin kim olduğunu size söyleyeyim mi? Allah’a itaat yolunda nefsiyle mücadele eden kişidir.

Bu günün dokunulmazlığı gibi, mü’minin mü’mine zarar vermesi haramdır. Etini yeme mesabesinde olan, mü’minin mü’mini gıybeti de haramdır. Namus ve haysiyetine zarar vermesi de haramdır. Mü’minin yüzüne tokat vurmak da mü’mine haramdır. Onu itip kakarak incitmesi de haramdır. 

İyice tebliğ edebildim mi? Allahım, sen de şahit ol!

Ey insanlar! Yeryüzü Allah ve Rasûlü’ne aittir. İnsanlar, “Allah’tan başka ilah yoktur.” deyip, benim Allah’ın Rasûlü olduğumu kabul edinceye kadar insanlarla mücadele etmem, savaşmam emredildi. İnsanlar Kelime-i Tevhid’i söyleyince kanlarını, canlarını ve mallarını korumuş olurlar. Ancak İslam’ın koyduğu sorumluluk gereği uygulanan gerekçeli karara dayalı cezalar müstesnadır. Ahiretteki hesapları ise Allah’a aittir. Kendinize, birbirinize haksızlık etmeyin.

Ey mü’minler! Benden sonra küfre dönmeyin, birbirinin boynunu vuran kâfirler hâline gelmeyin. Size, sımsıkı sarıldığınız sürece asla hak yoldan uzaklaşmayacağınız, apaçık dinî, ilmî, idarî, siyasî kuralları içeren Allah’ın kitabı Kur’an’ı ve Rasûlü’nün sünnetini bıraktım. Bunlarla amel ediniz, davranışlarınıza Kur’an ve sünneti yansıtınız. Bir de soyumdan yakınlarımı, Ehl-i Beytim’i bıraktım. 

İyice tebliğ edebildim mi? Allah’ım, sen de şahit ol!

Ey insanlar! Rabbiniz birdir, babanız birdir. İslam’da insanlar eşittir. Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız, Âdem de topraktan yaratıldı. Allah katında en değerliniz, en çok Allah’a sığınanınız, emirlerine yapışanınız, günahlardan arınanınız, azabından korunanınızdır. Bir Arap’ın Arap olmayana, bir başkasının Arap’a, bir siyahın bir kızılderiliye, bir kızılderilinin bir siyaha, takvanın dışında bir üstünlük sebebi yoktur. 

“Ey iman edenler! Biz sizi bir erkekle bir kadından, bir asıldan yarattık. Birbirinizle tanışmanız, işlerinizi tedbirle idare etmeniz, karşılıklı olarak, İslami kurallarla örtüşen milletler arası teamüllere uymanız, yardımlaşmanız, kültür ve medeniyet alışverişinde bulunmanız, birbirinize iyiliği tavsiye etmeniz için, sizi milletler ve kabileler hâline getirdik. Allah yanında en değerliniz, en üstününüz, en çok Allah’a sığınanınız, emirlerine yapışanınız, en çok günahlardan arınıp azaptan korunanınız, kulluk ve sorumluluk şuuruyla haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davrananınız, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olanınızdır. Allah her şeyi bilir, gizli açık her şeyden haberdardır. (Hucurât, 49/13)

Ey insanlar! Görünürdeki organları kesilmiş bir Habeşli bile başınıza getirilse, size Allah’ın kitabındaki hükümleri uyguladığı sürece onu dinleyin ve ona itaat edin. 

İyice tebliğ edebildim mi? Allahım, sen de şahit ol!

(İnsanlar: “Evet” dediler.)

Burada bulunanlar, sözlerimi, burada bulunmayanlara iletsinler.

Ey insanlar! İyi dinleyin! Bütün peygamberlerin daveti geçmişte kalmış, görevleri sona ermiştir. Yalnızca benim davetim ve görevim devam etmektedir. Ben insanların ihtiyacı sebebiyle Rabbim’in katında, davetimi, görevimi kıyamet gününe kadar muhafaza ettim. Ben önceki ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla övüneceğim. Beni mahcup etmeyin, yüzümü kara çıkarmayın.

İyi dinleyin! Bir kısım insanlar için elimden bir şey gelmezken bir kısmını kurtaracağım. “Ya Rabbi, ashabım!” diyeceğim. Bana, “Senden sonra din adına neler icat ettiklerini bilmiyorsun.” buyuracak. Ben, cennetteki havuz başında sizi bekleyen öncünüzüm.

Ey insanlar! Allah, her hak sahibinin hakkını, her vârisin mirastaki payını belirlemiştir. Vârise vasiyet yapılamaz. Vasiyet, terekenin üçte birini de geçemez. Çocuk, meşru eşe aittir. Zina edenin hak sahipliği söz konusu değildir. Hâmisinin, âmirinin, ortağının, işvereninin, efendisinin sağladığı imkânlara nankörce davranan, Allah’ın Muhammed’e indirdiği Kur’an’ı inkâr ediyor demektir. Babasından başkasına mensubiyet öne süren veya efendisinden başkasını veli edinen, Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lânetine uğrasın! Böylesinin ne azabı geri çevrilir, ne de ceza yerine fidye alınır.

Ey insanlar! Dinde aşırılıktan sakının. Sizden öncekileri, kesinlikle dinde aşırılıkları helâk etmiştir. Hacdaki amelleri, davranışları benden öğrenin. Bu seneden sonra bir daha hac edip edemeyeceğimi bilemiyorum. Bu öğütlerimi burada bulunanlar bulunmayanlara ulaştırsın. Öğütlerimin ulaştırıldığı bazı kimseler burada dinleyenlerden daha iyi anlayıp daha iyi muhafaza edebilirler, nice kimseler uygulayarak daha mutlu olabilirler.

Ey insanlar! Allah, sözlerimi işitip de öğrenene, rahmetini ve merhametini ihsan etsin; Allah yüzünü ağartsın. Mana yüklü sözlerimi anlamadan ezberleyen birçok insan var. Derin manalar içeren sözlerimi bilen birçok insan, kendisinden daha yüksek anlayış sahiplerine bu sözlerimi ulaştırsın. 

Şu üç vasfa, üç davranışa sahip olan mü’minlerin İslam’a hıyanet etmeyeceğini, kalplerinden İslam’ı atmayacağını bilin. Bunlar; samimiyetle Allah rızası için dinî görevlerini yerine getiren, Müslüman idarecilere samimi davranan ve itaat eden, İslam toplumunun birliğini ve bütünlüğünü koruyan mü’minlerdir. 

Bütün mü’minler gelecek nesilleri, İslam ile şereflenmemiş insanları İslam’a davet ederek İslam’ı tebliğ ve davet görevini yerine getirmelidirler.

Benim dışımda, benden sonra peygamber görevlendirilmeyecektir. Sizin dışınızda ümmet de olmayacaktır. Rabbiniz’i ilah tanıyın, candan Müslümanlar olarak Rabbiniz’e teslim olun, saygıyla Rabbiniz’e kulluk ve ibadet edin. Rabbiniz’in şeriatine boyun eğin. Âdâbına, erkânına riayet ederek beş vakit namazı aksatmadan âşikâre kılın. Vicdanı, serveti, sosyal bünyeyi arındıran, berekete vesile olan zekâtı verin. Ramazan orucunu tutun. Yöneticilerinize itaat edin ki Rabbiniz’in cennetine giresiniz.

Ey insanlar! Yarın beni size soracaklar. Ne dersiniz? Peygamberlik görevimi yerine getirdim mi? Vazifemi yaptım mı?

(Orada bulunanlar: “Evet! Yemin ederiz ki tebliğ ettin, bize tavsiyelerde ve öğütlerde bulundun. Böylece şehadet ederiz.” dediler.)

Şahit ol ya Rabbi! Şahit ol ya Rabbi! Şahit ol ya Rabbi!

Size selam ve selamet diliyorum. Allah’ın rahmet, bereket ve ihsanını niyaz ediyorum.

(Bu sözlerden sonra Allah Rasûlü insanlara veda etti. Bunun üzerine insanlar: “Bu, veda haccı” dediler.)