Üreten Kimlikler Mi, Üretilen Kimlikler Mi? / Şinasi Tahan

Sosyal yapımızda meydana gelen ve korkutucu hale gelen yozlaşma, çürüme, derin ve büyük çöküntü yüreklerimizi dağlıyor. Her gün duyduğumuz ve yaşadığımız ürkütücü hadiseler bizi derinden yaralı-yor. Araştırmalar, vicdanlı insanları utandırıcı ölçüde giderek artan, alkol, içki, kumar ve fuhuş yaşı ilkokullara kadar inidiğini belirtiyor. Şiddet, çeteleşme yaygınlaşıyor. Çocuk ticareti, gasp, hırsızlık, sapkınlık, öğretmen öğrenci ilişkilerindeki laçkalık, tehdit, bıçaklama, okul-aile-öğretmen ilişkilerindeki duyarsızlık, sponsor babalar, bilinçsiz anneler, seviyesiz öğretmenler, tehlikeli çevre,

BÜTÜN BUNLAR NEDEN OLUYOR? NEDEN ?

Zorunlu, ideolojik eğitim, kabiliyetleri geliştirmeyen, inançları korumayan, genel ahlakı ve sağlığı hiçe sayan, aklı selimden uzak, niteliksiz, yaygın ve örgün eğitim ve öğretim; nesillerin fıtratlarını bozarak ikiyüzlü, çıkarcı, bencil, ve değerlerimize yabancı bir sürü yapmaktadır. Bu bozulma evlerimize yansıyor, çatışma giderek artıyor. Çocuklarımızın geleceği ile ilgili endişelerimiz, kaygılarımız sürekli bizi huzursuzluğa, endişeye sürüklüyor.

Kimlik ve değerlerimizdeki yozlaşamaya karşı, kültür seviyemizi artırarak, beyinlerimizi bilgi ile kalplerimizi inanç değerlerimizle besleyerek, her birimiz bir öğretmen, sorumlu bir anne ve baba bili-nci ile bu yozlaşmanın önüne geçmemiz, kendi imkanlarımızı birleştirerek, maddi ve manevi değerlerle yoğrulmuş bir organizma olarak MUKADDESLERE sahip çıkmamız gerekiyor.

Toplumu bu hale getirenlere karşı, ilmin, araştırmaların, selim aklın,ahlakın, terbiyenin, köklerimize inerek binlerce senelik maziye uzanan MEDENİYETİMİZİN altın kuralları ile karşı çıkmalıyız. Herkesi bu gidişe dur demek için daha duyarlı olmaya, gayret ederek, emek ve mücadele ile hamle yapmaya çağırıyoruz. Bu ülke hepimizin, bu çocuklar bizim, MUKADDESLERİMİZ tehlikede, vebalimiz artıyor, yatma zamanı değil, çalışma zamanı.

Kimse bizim üzerimizde efendi değildir, bizim eğitimimizi, terbiyemizi, inancımızı belirleyemez. Bu insan haklarına, özgürlüğümüze yapılan saldırıdır. Taassupla değil, özgürce, baskı ile değil sevdirerek, sınırlandırılmış, dondurulmuş, şartlandırılmış beyinlerle değil gelişmiş, açık, samimi, gönüllü beyinlerle, yeniden Gazaliler, Mevlanalar ve Yunuslar gibi fikir ve gönül fatihleri yetişebilir. Kimlik ve Şahsiyetimiz üretken beyin, inançlı gönül ve sağlam ölçü ile bu asırdaki hak ettiği yerini alabilir.

İşte bütün meselem, Her meselenin başı,
Ben bir genç arıyorum geçlikte köprübaşı
Tırnağı en yırtıcı hayvanın pençesinden,
Daha keskin eliyle başını ensesinden,
Ayırıp o genç âdem, uzansa yatağına ve yerleştirse başını iki diz kapağına
Soru verse?
Ben neyim ve bu hal neyin nesi
Yetiş, yetiş HEY SONSUZ VARLIK MUHASEBESİ...

Necip Fazıl Kısakürek

Manevi ve maddi değerlerle yoğrulmuş bir organizma gibi olalım.

Mutlu olmak, mutlu yaşamak duasıyla....