Geçenlerde uzun zamandır görüşemediğim bir dostumla görüştüm. Görüşemediğim dediğim yüz yüze görüşmek, yoksa telefonla görüşüyordum. Arkadaşım benim bulunduğum ilin dışında yaşıyor. Annesi burada olduğu için geliyor. O zamanlar yüz yüze görüşmek nasip oluyor.
O günlerde ayların sultanı Ramazan ayındaydık. Çok meşgul biri olduğu için telefonla bile görüştüğümüzde seni beş dakika sonra arayım dese beş gün geçer. Hakikaten meşgul birisidir de. Yaşadığım şehre geleceğini söylemişti. Annesini ziyaret edecekmiş. Neyse bir gün arkadaşımdan telefon geldi "ben buradayım" diye. Tamam, o zaman görüşelim dedim. O zaman eşime sorayım bir programı yoksa bu akşam görüşelim, sana hemen dönerim, dedi. Tecrübeli olduğum için alınmadan bekledim. Baktım gitme zamanı geliyor arkadaşımın, sitem dolu telefon mesajı gönderdim. Bunun üzerine ertesi gün görüştük. Ramazan'a yeni girmiş olduğumuz için de beni çocuklarımla iftara eve davet etti. Neyse ben de eşimle görüştüm ve iftara gitmeye karar verdik. İftara davetli olduğumuz gün çıktık yola, köye vardık. Arkadaşım da eşi de yüksek mevki sahibi ve alçak gönüllü insanlar. Arkadaşım 19 yıllık evlidir. Evlilik ve onun oluşturduğu sorumluluk ile gelişen sıkıntılardan söz ettik.
Arkadaşım görevi gereği evinde oturamayan il il, ilçe ilçe gezen bir görev sahibi. Dolayısıyla evle ilgilenmek, çocuklarla ilgilenmek pek mümkün olmamış. Eşi de evin ve çocukların bütün yükünü kendi ağır iş yüküne rağmen sırtlanmış ve hatta eşinden yardım bile istemeyecek kadar durumu kanıksamış birisi. Doğu illerimizden birinde görev yaparlarken ben de görev icabı oraya gitmiş ve aileyle görüşmüştüm. Bu görüşme maalesef sadece arkadaşımın eşiyle gerçekleşmişti. Yine arkadaşım görev icabı benim oraya ulaştığım gün il dışına çıkması gerekmişti. Eşi olan arkadaşım dertlendi. Vücudunda psikosomatik belirtiler oluşmaya başlamıştı yaşadığı sıkıntılardan dolayı. Kocası yanında yok, akşama kadar ağır bir iş yükü, çocukların eğitimi bayağı yıpratmıştı onu.
Stres ve depresif bir halin bütün yükü üzerine alan bir annenin hem anne hem baba olmak zorunda kalmanın ve ayrıca iş kadını olmanın verdiği sıkıntılar birleşince artık beden iflas etmeye başlamış ve "imdat" diyordu. Bunun üzerine kendisinin zihnen ve duygusal olarak rahatlamasını sağlayacak psikoteknik bilgileri verdikten sonra oradan ayrılmıştım. Sanki Allah beni arkadaşımın eşine psikolojik destek vermek için göndermişti. Şimdi yıllar geçmiş tekrar görüşüyorduk. Yine bir şeylere ihtiyacı varmış herhalde. Yaşananlar onu gösterdi.
Vatanı için, devleti için canını ve ailesini hiçe sayan, kandırılan gençleri kazanmak için gecesini gündüzünü harcayan, sürekli onlarla en azından telefonla konuşan, bundan dolayı telefonları susmayan birisi arkadaşım. Bütün bunları yapan evini, eşini, çocuklarını ihmal eden birisi aynı zamanda. Bunu üzerine konuştuk. Kendi ailesini kurtaramayan, evine devlet gözüyle bakıp bir arada tutamayan, çocuklarına gereken ihtimamı gösteremeyen devleti nasıl kurtaracak? Devletine ve milletine nasıl yarar sağlayacak? Uzunca bir dertleşmeden sonra iftar saati gelmiş ve masaya geçmiştik. Eşi karınca gibi sürekli çalışıyor, arkadaş ise hiç yardım etmiyor, sadece istekte bulunuyordu. Kalkıp eşine yardım etmesi gerektiğini söyledim. Nasıl yorulduğunu görmedin mi deyince yardım için kalmadı ama eşine güzel sözlerle hitap ederek "sen çok yoruldun, hakkını helal et" vs deyince eşi duygulandı. "Senden bunları duymak ne güzel" diye eşine cevap verdi. "Yardım etmesen bile bunu fark etmen çok güzel" dedi. Yemek sonrası oturduk, çay demlenmiş çay içeceğiz. Salonun ortasında duran biraz büyükçe bir sehpayı kadıncağız zorlanarak kaldırmaya önümüze getirmeye çalışırken yine arkadaşımı uyardım. "Yahu şu sehpayı kaldıramıyor, tut ucundan da biraz yardımın olsun" deyince "haklısın" deyip yardım etti. Eşi bu durumu görünce bana dönerek "Sen eşimle daha sık görüşsen. Bak seninle konuştukça yardım ediyor" dedi.
Bakın sevgili okurlar, insan yaşamında evlilik kolay kurulmasına rağmen devam ettirilmesi çok mücadele ve fedakârlık gerektiren çok önemli bir kurumdur aile. Aile, iki yabancı insanın asgari müştereklerde buluşarak dünya ve ahiret yolculuğunda birbirlerini desteklemeyi gerektirir. Sınırlı olan insan ömrünün belli bir dilimini kapsayan evlilik, insanın mutluluğuna ya da hüsranına, dünya ve ahreti kazanmasına ya da kaybetmesine, kişisel gelişimlerinin gerçekleşmesine veya çıkmazlara düşmesine yol açabilecek bir yol ayrımları yumağıdır. İrade ile bütün bunların gerçekleşmesi mümkündür. Evlilikten nelerin beklendiğinin kız için ve erkek için ayrı ayrı ortaya konması ve vazgeçilemeyeceklerin neler olduğunun netleştirilmesi önemlidir. Evlilik "iki gün sonra anlaşamadık ayrılalım" mantığıyla kurulan bir şirket değildir. Evlilikler "Allah rızası için" niyetiyle başlarsa, çok yol katedilebilecektir.
Evlilikleri dünya ve ahiret mutluluğu için kullanabilenlere ne mutlu.