Bizler dünya kurulduğundan bu yana belki ahlakî ve fikrî anlamda insanlığın en çok zora ve dara düştüğü bir zamanın bunalımlı, buhranlı, çileli ve acınacak haldeki insanlarıyız. Bu zamanın diğer zamanlara göre zorluğunun en büyük nedenlerinden biri şüphesiz ki özellikle bilgi kirliliği anlamında daha önce hiç görülmemiş bir zamanı bizlere yaşatan, küreselleşme denen olgudur. Yani biraz daha açığı, bilişim çağındaki gelişmelerle birlikte internet ve sosyal medya platformları ve herkesin elinden düşürmediği, gözünü ayırmadığı cep telefonları, şüphesiz ki bu çağı diğer çağlardan ayıran en önemli etkendir. Şu anda bütün insanlık ellerindeki telefonlarla dünyanın hangi köşesinde olursa olsun birbirini görebiliyor, hislerini, duygularını, fikirlerini, ideolojilerini, inançlarını paylaşabiliyor, böylece iyi veya kötü, faydalı veya zararlı bir şekilde birbirlerini etkileyerek adeta sanal âlem üzerinden birbirlerine dokunabiliyorlar. İnsanın sosyal bir varlık olması nedeniyle bu gelişmeyi olumlu değerlendirmek de mümkün ama maalesef sonuçları itibarıyla hiç de olumlu olmuyor. Zira insanlığın kahir ekseriyetinin, sapık inanç ve dinlere tâbi, şeytan ve nefsin pençesine düşmüş, behimi arzularını, egolarını tatmin peşinde koşan bencil varlıklar olması nedeniyle, sosyal ağlar daha çok olumsuz olan fikir, inanç ve ahlakî duyguların yayılmasına ve bir moda gibi çılgınca herkesi sarmasına neden oluyor.
Bu denli sancılı dönemlerde Rabbimizin sünnetidir ki böyle toplumlara her zaman peygamberler gönderir ve içerisinde bulundukları karanlıklardan onlara çıkış imkânı sunardı… Ama kutsal kitabımız kıyamete kadar artık yeni bir peygamber gelmeyeceğini haber veriyor, bizler de elbet böyle inanıyoruz.
Ne var ki Efendimizin (s.a.v.) “Ümmetimin âlimleri, İsrâiloğullarının peygamberleri gibidir.” (bk. Râzî, Tefsir, VIII/302; Neysâbûrî, Tefsir: I/264; Keşfu’l-Hafâ: II/64) hadisini kendimize rehber alırsak, bu durumda Efendimizin (s.a.v.) Benî İsrâil peygamberlerine denk tuttuğu İslam âlimleri bizim için çok önemli bir çıkış yolu olarak görünüyor. Yani açıkça bu zor zamanda onları bulmanın ve onlara can simidi gibi sarılmanın, bu ümmetin kurtuluşu için tek bir yol olduğu gerçeğini akl-ı selim düşünebilenlere haber veriyor...
Bir âlimin peygamber varisi olması ne anlama geliyor, bunun da burada açıklamasını yapmak gerekiyor ki her âlime bu gözle bakmayalım ve onu kurtuluşumuz için tek çare sanmayalım. Zira İslam ümmeti bu yanlış önder ve rehberlerden de çok çekti ve maalesef yine çok çekiyor...
Şüphesiz ki peygamberler öncelikle Allah tarafından desteklenen sonra da yaşadıkları çağın tüm fikrî, ilmî ve ahlakî sorunlarına çözümler sunabilecek donanıma sahip, aklî anlamda dehadırlar ve ahlakî anlamda ise sevgi, şefkat, merhamet, adalet, doğruluk, dürüstlük, cömertlik, fedakârlık, diğerkâmlık gibi vasıfları ile öne çıkan çok yüce şahsiyetlerdir. Yine ayrıca manevi ilimlere vakıf, ilim, hikmet, feraset, keşif, keramet gibi manevi donanımlara haiz, bir bakışta doğruyu eğriden, mümini münafıktan, iyiyi kötüden ayıracak şekilde feraset, keşif, keramet ve hikmet sahibidirler… Bugünün gerçek âlimlerinin de bu vasıfları taşıması ve bizim de işte bu donanıma haiz âlimleri arayıp bulmamız gerekir. Yani sevenlerini Kur’an ve sünnet üzere yaşatacak ama çağının her türlü fikrî ve ahlakî tehlikelerinden de uzak tutacak, İslamî yaşantısıyla da örnek olacak, rehber olacak bir âlim… Zira kabul etmek gerekir ki Efendimizin vârisi olmayı kemâliyle hak eden âlimler ancak bu âlimler olabilirler. Tek başına dinî ilimlerde zamanın bir tanesi olmak, ümmete önderlik ve rehberlik için özellikle bu çağda artık kesinlikle yeterli değildir. O halde bu çağın gerçek âlimlerinin, Hazreti Musa’nın o dönemde insanları etkisi altına almış, kâhin ve sihirbazlarla baş ettiği gibi, bu çağın bütün meseleleri ile baş edebilecek donanımda ilim, fikir, ahlak ve manevi güç sahibi olması çok önemlidir. Bu ümmetin içerisinde böyle âlimler hiç yok diyemeyeceğim ama internetin herkesi birbiriyle buluşturduğu ve neredeyse bütün dünyayı görmemize imkân sunduğu bu ortamda böyle âlimlerin sayılarının çok fazla olmadığı da ortadadır... Bu nedenle sayıları azdan da az olan böyle âlimleri bulmak, kıymetini bilmek bu ümmet için karanlıklardan aydınlığa çıkmanın tek yoludur.
İşte bu zamanda böyle kıymeti bilinmesi gereken bir büyüğümüz de Şenel İlhan Beyefendi’dir. Bu ümmete her türlü yardım için gece gündüz büyük bir gayret içindedir. Bu nedenle insanların en fazla meşgul olduğu sosyal medyadan çok önemli paylaşımlarla, İslam’ı daha iyi anlamanın, daha iyi bir Müslüman, hatta daha iyi bir insan olmanın olmazsa olmaz ölçülerini paylaşmaktadır. Bu ölçüler kıymetini bilenlere elbette, dünya ve ahiret için kurtuluş reçeteleri sunmaktadır. Bu nedenle bu sosyal medya paylaşımları çok önemlidir ki dikkatle takip edilmeli ve gerekli dersler çıkarılmalıdır. Ben Feyz Dergisi’nde bana ayrılan bu köşemde elimden geldiğince bu değerli büyüğümüzün ümmet için her türlü fikrî ve ahlakî sorunlarına ilaç hükmündeki paylaşımlarını, sohbetlerini yayınlayarak, anlaşılmasına ve gerekli hassasiyetin gösterilmesine gayret ediyorum. Tabii ki Rabbimizin ihsanı, ikramı, nasibi ve yardımları, değerli büyüğümüzün de dua ve himmetleri ile inşallah.
Değerli büyüğümüz Şenel İlhan Beyefendi’nin, insan bilinmezi ve küreselleşmenin meydana getirdiği küresel kaos ve küresel çetelerle ilgili önemli iki ayrı paylaşımını aşağıda okuyucularımla paylaşıyorum.
İnsan ve Evren Hakkında Hâlâ Çok Az Şey Biliyoruz
“İnsan ve evren hakkında hâlâ çok az şey biliyoruz! Zaten bilim insanları da bu gerçeği her koşulda itiraf edip duruyorlar... Fakat tarih boyunca ve şimdi, gayretli çalışmaları ile insanlığı bugünlere taşıyan tüm gerçek bilim insanları, varoluşsal cevaplar peşinde ömür tüketen felsefe ve fikir adamları; insanlık için çalışmaları ölçüsünde saygı ve itibarı da, elbette sonuna kadar hak ediyorlar... Fakat insanın ve evrenin hakkıyla bilinemezliği boşluğunu kendi uyduruk, bilim dışı ve metafizik yalanları ile doldurmaya çalışan şarlatanlar ve yine, sadece rant ve şöhret peşinde koşan, bilim tüccarları, ayrıca, New age’ciler de denilen sahtekârlar, sahte diplomalı, üşütüklerle beraber, çok büyük ve ifsatçı, ahlaksız dev bir grup oluşturan, sözde bilim insanları cephesi; maalesef, ortalıkta cirit atıp insanlığın acımadan dibini oymaya devam ediyorlar... Yine, yaptıkları ile toplumları, kendilerince dizayn etme veya bir nevi tanrılık taslayarak, genetik müdahale gibi soytarılıklarla, iklimlerle oynama, beyni mıncıklama, uzaktan kontrol gibi asla hakkıyla ulaşamayacakları, daha bir sürü hayaller, fantezilerle uğraşıp, insanlık için bilim yapma yerine; tıpkı şeytan gibi, insanlığı, bilmeyerek değil, bilakis, bilerek ve isteyerek, ifsat ve yok etmek amaçlı bir şekilde çalışıp, gayret ediyorlar...
Şimdi, sözün özü ve söylemek istediğimiz şudur: Çok uzun zamandır pozitivizmin psikolojik etkisiyle yaşayıp, kafa ve kognitif yapıları, bilime ve bilim adamına çok değer veren ve ciddiye alan bir mantaliteye sahip tüm insanlık, maalesef işte bu, bilime ve bilim adamına güvenen psikolojisinin kurbanı olarak, bu zibidi ve ahlaksız şarlatanlara hala değer verip, onları her konuda hakem saymaya devam ederse; Allah korusun, sonumuz malum yok oluş veya köleleşip daha da beter olmamızdır...
Ancak, aklımızı başımıza alıp, bir avuç gerçek bilim ve düşünce adamlarına sahip çıkıp, diğer şarlatan, ahlaksız ve küresel maşalara, epistemik, mantık ve gerçek bilim yapma kriterleri ile sırt dönmezsek, kesinlikle önce bilime ve akla, sonra da insanlık ve ahlaka, bizzat kendimiz ihanet etmiş, insanlığı Deccal’e ve şeytana satmış ve bırakmış olacağız, benden söylemesi...”
“Tartışmasız, her bilim insanı ve tüm avam havas herkesin malumudur ki, insan sırlı bilinmezliğini hala koruyor ve insanlık var olduğu müddetçe de hep koruyacaktır...
Çünkü şayet insan bilinseydi veya bilinebilecek bir varlık olsaydı; her yerde bir bilgisayar mühendisi, bir motor mühendisi vs. gibi insan mühendisleri veya uzmanları olur, insanı ne mutlu eder, ne mutsuz eder, insana ve insan topluluklarına hangi konuda ne lazım tespit ederek her sorunu çözer, her derde deva olurlardı... Ancak bu matematik kesinliğinde boş bir hayaldir...
Hatta bu bilinmezlikleri sık sık itiraf ederek, üstelik de, insanı ve evreni asla ve kesinlikle tam manasıyla bilemeyeceklerini kabul etmeyen bir âlim, bir bilim insanı ve düşünce adamı şimdiye kadar çıkmadı ve asla çıkmayacaktır da...
Tabi tımarhaneler hariç!
Peki, ama neden böyle? Çünkü insanı ve kâinatı yaratan Allah, kitabında, “Onlar bir sineği bile yaratamazlar.” dedi! (bk. Hac, 22/73) Yine, “Ruh hakkında size az bir ilim verildi.” buyurdu! (bk. İsra, 17/85) Evet, bu ve benzer ayetlerle, kâinatı ve insanı ancak, Allah’ın bildiğini ve gerçek Allah adamlarının da lazım olduğu kadar bildiğini biz biliyor ve iman ediyoruz…
Sonuçta, bu iman bizi haklı olarak, yüzlerce psikolojik ekoller arasında boğulan ancak az bir deva ile yetinmek zorunda olan insanlar ve bunun ezikliği içindeki psikiyatri, uzman psikolog veya terapistlerin acıklı durumu, insanlığın kurtuluşunun, bilimi ve Allah’ın dinini iki ayrı ayet gibi yorumlayıp insanlığa sunmaktan geçtiğini daha iyi idrak etmemize götürmüş oluyor…
Aynı zamanda bu sonuç bize, Allah’ın, neden insanı bilen insan mühendisleri değil de sadece, Allah’ın bildirdiği kadar bilen kul peygamberler göndermesini açıkladığı gibi, biz de bu sonuçtan kaynaklı gerçeklere dayanarak, zavallı imansızlara şöyle diyor ve bir bakıma meydan okuyoruz... Bakın Allah’la dinle, boşu boşuna uğraşarak bizi yok etmeye çalışacağınıza, insanı bilen insan mühendisleri yetiştirerek dinden de imandan da bizden de kolayca kurtulabilirsiniz... Ne uğraşıyorsunuz? Niye uğraşıyorsunuz...
Hodri meydan, yapın da görelim...
Vallahi yapamayacaksınız ve işin kolayına kaçıp yine bizimle uğraşıp, yine Allah’la dinle savaşıp sonunda cehennemi boylayacaksınız…”
Küresel Çetelere Kanmayalım
“Dünya, bir tür cehenneme döndü... Avrupa’da ve Amerika’da tespit edilmiş, yüz küsur sahte profesör, yalancı ve şarlatan bilim adamını ilk duyduğum zaman çok şaşırmıştım... Fakat şu maalesef kesin bir gerçek ki; fizikte, astronomide, biyoloji, matematik ve aklınıza gelen her bilim dalında sahtekârlar, şarlatanlar istisna değil, çoğunluktalar!
Şok olmamak, şaşırmamak elde değil!..
Ortalıkta her tür yalanlar, yalancılar cirit atıyor!..
Efendimiz Aleyhisselâm’ın apaçık işaret ettiği yalancı Deccal’ın, Süfyan’ın faaliyetleri işte tam da bunlar...
Yine, Deccâlî faaliyetler olarak piyasada satış rekorları kıran, internette en çok takip edilen, New Age (yeni çağ akımları) faaliyetleri diye nitelenen, yarı bilimsel, yarı uyduruk ve hepsi hakikatten uzak ve inançlarla, imanlara saldıran kitap, dergi, sinema filmi gibi çalışmalarla, sadece Müslümanların değil, her dine mensup dindarların belalısı gibi ortalıkta cirit atıyorlar...
Kendi adıma, gündemi çok iyi takip ederim. Her tür bilimi, klasik fizik, kuantum fiziği, astronomi, biyoloji ve ayrıca felsefenin her alanı, insan psikolojisi ve ortaya atılan uydurma, yararlı, yararsız, her yorum ve ekolleri; yine ayrıca İslam tasavvufu, diğer dinler, ideolojiler vs. hep, benim çok ciddi ilgi alanımda olmuş, sorgulamış, yıllarca araştırmış bir insanım... Yani, meseleye vakıf bir insan olarak ben diyorum ki: Bu zamanda bilimle, felsefeyle, akılla susturulamayan İslam güneşi; sahte dinler (New Age Faaliyetleri) yalancı kuantumcu, dolandırıcı arkeolog veya her daldan sahte bilim adamları ile susturulmaya, karikatürlerle pusturulmaya, terörist ilan ederek ve hatta dünyanın her yerinde yalan gerekçeler ve aslı boş savaşlarla öldürerek, tamamen yok edilmeye çalışılıyor...
Sözün özü: Küresel çeteler ve tüm bu faaliyetlerin alayı, inanın bana, sadece kocaman balonlar! Vallahi çok zayıflar, hatta zayıf ötesi güçsüzler... Güneş doğunca yok olacak karanlık kadar zavallı, hiç’ler...
Kesinlikle güçlerini, ümmetin ve gariban toplumların korkusundan ve bilerek veya bilmeyerek onların propagandasını yapan felaket tellallarından alıyorlar, o kadar!
Uyanık olalım! Kanmayalım! Aldanmayalım! Asla, Güneş balçıkla sıvanmaz, unutmayalım.”
Biz de bu güzel paylaşımları şu sözlerle bağlayalım: Kendimize her konuda ışık ve rehber olacak, her sorunumuza çare sunabilecek gerçek İslam alimleri ile birlikteliği ve sohbeti nimet bilelim, kafa ve kalp karışıklığının had safhalara çıktığı şu küresel kaos ortamında, iyi bir rehber ile aklımızı ve imanımızı şeytan ve insansı yardımcılarından koruyalım. Küreselcilere aldanmayalım, onlardan korkmayalım, sadece Allah’tan (c.c.) korkalım ki zira gerçek manada Allah’tan korkan bir mümin kimseden korkmaz. Allah’tan korkan bir müminden de herkes korkar unutmayalım.
Allah’a emanet olun.