İmamı Rabbani’den...

Not: İMAMI RABBANİ Hz. bu mektubu, Seyyid Ferid’e yazmıştır.
Allahü Teala muinniniz ve yardımcınız olsun... Bilhassa, sizin için ayıp sayılacak ve yersiz düşecek işlerde...
** *
Bilmiş olasın ki,
Teklif erbabına (aklı başında büluğ çağma gelenlere) vacib olan işlerin başında: Ehli sünnet vel cemaat ulemasının reyine uygun şekilde itikadı düzeltmek gelir.. Allahü Teâlâ, onların çalışmalarını şükrana layık eylesin.. Çünkü, necat: O büyüklerin görüşlerine göre hareket etmeye bağlıdır; onlar fırkai naciyedir. Onlar, Resulüllah’ın ve ashabının yolundadır..
Allah’ın salatları ve selamlan ona ve diğerlerine olsun..
Kur’an’dan ve hadisten çıkarılan muteber ilimler; ancak bu zatların çıkarıp aldıkları kısımlardır.
Her müptedi (bid’atçı) ve sapık, fasid akidesini, fasid zannı ile Kur’an’dan ve hadisten alır. Halbuki, Kur’an ve hadisten alman her mana mefhumu, muteber değildir.
** *
İtikadı, anlatıldığı biçimde tashih ettikten sonra, mutlaka lazımdır ki: Helal, haram, farz, vacib, sünnet, mendup, mekruh ve fıkıh ilminin mükellef kıldığı diğer ilimleri öğrenesin. Aynı şekilde, bunları öğrenip muktazasına göre amel etmek dahi zaruridir.
* * *
Uygun düşer ki: Talebelerden bazılarına, Farisi ibarelerle yazılan bazı fıkıh kitaplarını okumak emri verile.. Mesela: Mecmuai Hani ve Umdet’ülİslam gibi..
Allah korusun, zaruri sayılan itikada dair meselelerden birine halel gelirse., ebedi necattan mahrumiyet tahakkuk eder; (gerçekleşir). Ama ameli işler böyle değildir. Onlarda bir yanlışlık olursa., tevbe edilmemiş olsa dahi, affolunup geçilmesi mümkündür. İsterse, onlarla muaheze olunsun.. Zira, işin sonunda, necat tahakkuk edecektir. İşin aslı itikadı düzeltmektir.
** *
Hazreti Hace Ahrar’dan naklen şöyle dediği anlatıldı:
Bize hallerin ve vecidlerin tümü verilse., hakikatimiz dahi, ehli sünnet velcemaat akidesi ile temiz ve müzeyyen olmayınca, o halleri ve vecidleri hızlandan başka bir şey yerine koymayız. Eğer bizde kusur ve noksanlık olsa; hakikatimiz dahi, ehli sünnet velcemaat itikadına uygun olsa., böyle bir şeyde hiç beis görmeyiz..
Noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah, bizi ve sizi onların hoşnut olunan yolunda sabit kılsın. Ona ve aline salat ve selam..
** *
Ey seyyid,
Bu zamanda İslam, cidden gariptir. İslam’ın takviyesi için bu zamanda bir fulüs sarf etmek, altından ve gümüşten binlercesinin sarfı yerine geçer.
Ne saadettir ki, bu devlete erenin nasibi olur!
Dinin takviyesi; her zaman ve bütün insanlar tarafından yapılması her ne kadar güzel ise de, bu İslam’ın garip kaldığı zamanlarda ve sizin gibi mürüvvet, himmet, fütüvvet, ehli beyti nübüvvet sahibi kimselerden gelmesi daha güzel ve daha iyi olur.: Zira, bu devlet, sizin taifei aliyyenizden yayılmaktadır. Böyle bir şey, sizde zatîdir; sizin dışınızdakilerde arızîdir. Veraseti nebeviyyenin hakikati ise, bu büyük işin tahsilidir.
Resulüllah S.A. efendimiz, bu manada ashaba şöyle buyurdu:
"Siz, öyle bir zamandasınız ki, emredilenin onda birini biri terk etse, helak olur. Sizden sonra bir zaman gelecek; o zaman, bunların onda biri ile amel eden necat bulacak..."
İşbu vakit, Resulüllah S.A. efendimizin anlattığı vakittir; bu kavim ise, geleceği anlatılan kavimdir.
Bir şiir:
Geliniz ey kahramanlar toptan bu yana;
Ganimet var, müdafii yok andan yana...
** *
Bu sıralarda, Guyenduval kafir lainin katledilmesi iyi oldu. Onun katli hangi niyetle olursa olsun; merdud Hinduların kırılmasına sebeb olmuştur. Ama helak edilmesi hangi garaza mebni olursa olsun. Küffarın bu şekilde açık düşürülmesi, Müslümanların zamandan kazandıklarıdır.
Fakir, o kafiri katlinden önce rüyada gördüm: Bu zamanın sultanı, şirk ehli reisinin başını koparıyordu. Gerçek olan şu ki: Bu katledilen kafir, şirk ehlinin reisi ve küfür ehlinin önde gideni idi. Allah onları hizlana uğratsın.
Resulüllah S.A. efendimiz, şirk ehline şu ibare ile beddua etmiştir:
"Allah’ım, onların topluluklarını dağıt, cemiyetlerini böl; binalarını harab et; onların güçlü kuvvetlilerini al..’
İslam’ın ve Müslümanların izzeti, ancak kafirlerin ve küfrün açık düşürülmesindedir. Cizye almaktan dahi gaye: Küffarı açık düşürmek ve onları alçaltmaktır.
İslam ehlinin düşkünlüğü, kafirlerin üstünlüğü kadar olur. Bu iş üzerinde iyi uyanık olmak gerek. Çokları bu manayı zayi etti. Şumluğundan dinini harab etti. Onu toz duman edip savurdu. Halbuki Allah-u Teala'nın emri şudur
" Ey Nebi, kafirlerle, münafıklarla cihad eyle; onlara sert çık." (9/73)
Bu manadan ötürü küffarla cihad etmek ve onlara sert davranmak, dini zaruretler arasındadır.
Geçen asırlarda çıkan kafir adetlerinin kalıntısı, cidden Müslümanların kalblerine ağır gel mektedir. Halbuki bu zamanda, zamanın sultanının küfür ehline bir teveccühü kalmamıştır. Bu durumda Müslümanlara gereken, ama gücü yeten Müslümanlara.. bu şerlilerin adetlerindeki kötülükleri sultana bildirmektir. Onların def edilip giderilmesi için çabalamaktır. Onların öyle kalmasının sebebi, kendilerinin kötü olduklarını sultanın bilmemesidir. Bu durumda İslam ulemasına uygun düşer ki: Gideler ve bu küfür ehli adetlerinin şenaatini bildireler. Zira, şer’i hükümlerin tebliği için, harikulade işler göstermeye ve kerametler izhar etmeye hacet yoktur.
Ey Seyyid, bu devlet, sizin taifei aliyyenizden yayılmaktadır. Böyle bir şey, sizde zatîdir; sizin dışnızdakilerde arızîdir. Veraseti nebeviyyenin hakikati ise., bu büyük işin tahsilidir.
Kıyamet günü; şeriat hükümlerini tebliğ etmeden oturmak, bu manada bir tasarrufta bulunmamak özrü kabul edilmeyecektir.
Peygamberler, mevcudatın en faziletlileri oldukları halde, şer’i hükümleri tebliğ ettiler.
Kendilerinden bir mucize ve ayet talep edildiği zaman şöyle dediler:
-Ayetler ve mucizeler ancak Allah katındadır. Bize düşen vazife ancak açıktan tebliğdir.
Ancak, Allah-u Teala, dilerse., bu sırlarda bu cemaatın hakikatına uygun bir hadise yaratır... (Yani: Mucize veya keramet kabilinden).
Her hal ü karda, şer’i meselelerin hakikatına muttali olmak zaruridir. Eğer bu işte bir ihmal vaki olursa., bu işin ahdi (yükü) ulemanın ve sultana yakın olanların boynunda borç olarak kalır.
Bu işlerin ifası sırasında, dedikodu mahiyetinde eziyet hasıl olursa, bunu büyük bir saadet bilmelidir. Görmez misin peygamberler ne kadar eziyete katlandılar ve ne kadar zahmet çektiler. Hatta onların en faziletlisi olan Resulüllah S.A. Efendimiz şöyle buyurdu:
" Bana eziyet olunduğu gibi, hiç bir peygambere eziyet olunmamıştır."
Bir şiir:
Ömrüm bitti, söz vecdim bitmez saymakla;
Gece sona erdi, yetin bu kadarla..
Vesselam velikram...
KAYNAK
Mektubatı Rabbanî, İmamı Rabbanî, C. 1, S: 405