Müslümanların Müşterek İş Yapma Konusunda Karşılaştıkları Problemler / Hekimoğlu İsmail

Paranın önemi:
İmamı Azam devrinde su dereden, meyve ağaçtan, buğday tarladan, süt inekten gelirdi. Yani paranın önemi yoktu. Bugün ise, her şey para ile alındığından, para büyük önem kazandı, bunun için evin erkeği öldüğünde adeta yuva yıkılıyor.
Mevcut ekonomik sistemler
Eğer bazı kimseler zengin olup, bazıları fakir kalıyorsa, buna kapitalizm denir.
Halk fakir kalıp, devlet zengin oluyorsa, bu da sosyalizmdir.
İslam ekonomisinde kitle kalkınması vardır. Peygamberimiz de, sahabe de fakir yaşıyordu, fakat Hazreti Ömer zamanında hepsi birden öyle zengin oldu ki, zekat verecek Müslüman bulamadılar, zekat sandıklan ihdas etmek zorunda kaldılar.
İslamda, servete güvenmek yoktur, sisteme güvenmek vardır, o sistem İslamiyettir, onun en bariz sonucu da ümmettir. Ümmet, zekatla bağışla birbirini korur, çünkü onlarda şevkat ve merhamet vardır. Zaten Mü’minler kardeştir.
Bugünkü Müslümanların ekserisi kapitalist olduğundan, kitle kalkınması gerçekleşemez, bazı Müslümanlar çok zengin olurken, bazıları fakir kalır. Zenginler de zekat vermeyip, merhametsiz hareket ederse, zengin fakir arasındaki düşmanlık kapanmaz.
TSE damgası ve Müslüman
Tüketiciyi korumak, ihracatı artırmak için sağlam mal üretmek lazım, bunun için de TSE damgası gerekli. Acaba sağlam mal yapanlar veya yaptıranlar, bedenen ve ruhen sağlam insan yetiştirebilir mi? Eğer insanlar da mallar kadar sağlam olsaydı, bunca çek ve senet dönmezdi. Bankalar kadar doğru insan yetiştirilirdi.
Eğer bir memlekette çekler ve senetler geri dönüyorsa, bankalar doğru bir kısım Müslümanlar eğri ise, o memlekette manen kardeş maddeten birbirine düşman olan insanlar vardır, bu da ümmetin teşekkülüne manidir.
Süper güçleri ilerleten, Müslümanları geri bırakan sebepler nelerdir?
İki tane şeriat vardır: Biri Şeriatı garra ki, bu, Kur’an, Hadis ve içtihatların bütününü kucaklar. İkincisi: Şeriatı kevni veya Şeriatı fıtridir ki, buna bazı kimseler "Tabiat veya doğa yasası" demişler. Yani fizik, kimya, biyoloji, cebir, coğrafya gibi bilim dallarında ne kadar kanun, formül, teorem, denklem varsa, bunların hepsini Allah yaratmıştır, bilim adamları bulmuştur. Bunun için tabiat kanunlarının İslamda karşılığı Şeriatı kevnidir, yani yaratılanlarla beraber gönderilen kanunlar. Sularla beraber sulan kaldırma kanunu, elektrikle beraber elektrik kanunları gönderilmiştir.
300 senedir Müslümanlar Şeriatı kevniden haberdar olmadıkları için, kalınamamıştır. Süper güçler de Şeriatı kevni ile kalkınmıştır. Türkiye gibi ülkelerde Şeriat münakaşaları yapılırken, Hristiyan ülkeler Şeriatı kevni ile kalkınmakta.
Müslümanlar, şeriatı kevni’yi anladıktan gün, seccade ile tezgahı bütünleştirmiş olacaklar. Yani namaz kılmak nasıl ibadetse torna tezgahının başında çalışmak da ibadettir.
Şeriatı kevni anlaşıldığı zaman camiyle okul, İmam Hatip Lisesi ile sair liseler bütünleşecek. İslamiyet bir sanat gibi öğrenilmeyecek, her Müslüman dinini öğrenecek, helal kazanmanın, helal yere para harcamanın ibadet olduğu anlaşılacak.
Neden Böyle Oluyor?
İmam Hatip Liselerinde, İlahiyat Fakültelerinde ve İktisat Fakültelerinde İslam İktisadı okutulmuyor. Hiç değilse ilim adına okutulması lazımken, bir asra yakın kapitalizm, sosyalizm, karma ekonomi, mikro ekonomi, makro ekonomi okutuldu. İslam İktisadı okutulmadı, kimse de okutulmasını istemedi.
İslam iktisadını bilmeyenler, bu iktisadı nasıl tatbik edebilir? Halbuki Namaz’da okunan Ayet ve Hadisler, çarşıda, pazarda tatbik edilmeliydi.
Müslümanlar, İslam iktisadından uzaklaşınca kapitalizmle, sosyalizmin hakimiyeti ve kavgası gündeme geldi. Şu anda kapitalizm hakim. Fakat Max Weber’e göre, kapitalizm, Protestan ahlakının semeresidir. Türkiye kapitalizmi aldı. Protestan ahlakını almadı, İslam ahlakından da ayrılınca, ekonomimiz ahlaksız kaldı. Bu sebeple mallarımız çürük, ihracatımız bozuk, trilyonlarca lira değerindeki çek ve senetler ödenmiyor. Almanya ve Japonya gibi ülkelerde böyle bir şey yok.
Bankalara Gelince
Bankalar, kapitalizmin nirengi noktalarıdır, yani bunlar bir rejimi temsil eder, dolayısı ile bankaların olduğu yerde, bar, dans, plaj vardır.
Bankalar, anonim şirketlerdir, eğer işini bilen, çalışkan, doğru bir Müslüman iş kurup, kâr dağıtsa, şirketi çığ gibi büyüyecek, bu şirketler bankalara muhtaç olmayacak. Böylece kârzarar esasınca çalışan şirketler, banka müşterilerini çekecektir.
Şirket Kuracak Şahsın Vasıfları Nelerdir:
1. İşini iyi bilecek. Yani bir şahıs hangi işi iyi biliyorsa, o iş üzerine şirket kuracak.
2. Doğru olacak. Yani kimsenin parasını yemediği gibi, fırsatlardan istifade de etmeyecek, kar dağıtacak.
3. Çalışkan olacak.
4. Kurduğu şirketi, iktisat ilmini bilen şahısların idare ve kontrolüne verecek.
5. Şeffaf muhasebe tutulacak, her ortak, istediği zaman gelip hesabım öğrenebilecek. Teftişi kabul etmeyen personel bir gün iş başında bulundurulmayacak.
6. İstişare, itiraz eden şahısların da katılımıyla yapılacak.
7. Hapse girmemek için Türk Ticaret Kanununa, cehenneme girmemek için de İslam İktisadına (Muamelata) dikkat edilecek.
Özetle: Tüketiciyi koruyacak şekilde imalat ve satış yaparsanız, ortaklarınıza kâr dağıtırsanız, şirketiniz çığ gibi büyür. Bunun için pahalı adamlarla çalışınız. Öyle adamlar çalıştırınız ki onların aylık geliri sizinkinden fazla olsun. Çünkü ucuz adamlarla yapılacak hiç bir iş yoktur.
Bu düzen içinde İslama uygun ticaret yapılır mı?
Yapılır, çünkü Sahabe müşrikler içinde İslam ekonomisini tatbik ederken, Osmanlının son zamanındaki Müslümanlar, II.Abdülhamit Han gibi bir veli padişahın idaresinde İslam ekonomisini tatbik etmeyip, çöktüler. Demek ki yer ve zaman bahanedir. Beceriksiz insanlar, mazeretlerin arkasına sığınır.
Peki bugüne kadar dindarların kurduğu şirketler neden battı?
1. İnsan bilmediği iş üzerine şirket kurarsa elbette batar.
2. Ucuz adam çalıştırmak, üniversite öğretim üyelerinden faydalanmamak.
3. Kârlı işleri şahsına alıp, az kârlıları şirkete vermek.
4. Şeffaf muhasebe yürütmemek, müfettiş koymamak.
5. Kendisini tasdik eden insanlarla istişare yapmak. İtiraz edeni yanma yanaştırmamak.
Siz insanları dünyaya sevk ediyorsunuz:
Zaten dünyadayız, şu cennet gibi dünyayı başımıza cehennem etmemek için İslamiyeti Sıratı müstakimde yaşamak zorundayız. Aksi halde, Fransızlar gibi yaşayanlar, Fransızlar gibi göz yaşı döker.
Haram helal ayırmadan kazanç sağlayanlara "ehli dünya"denir. Helal kazanmak ibadet olduğundan, bu işi yapanlar hem dünyasını, hem de ahiretini cennet der. Zaten önemli olan evvela dünyamızı cennet etmektir. Ahiretteki cennet bunun devamıdır.
"Dünya sevgisi, bütün hataların başıdır" hadisinde, dünyadan kasıt haramlardır. Yoksa Peygamberimiz ve Sahabe de bu dünyada yaşadılar ve 22 senede süper güç oldular. Tarih şahittir ki ne zaman Müslümanlar İslamiyeti yaşamışsa süper güç olmuşlar, ne zaman da yaşamamışlarsa, düşmanın ayağının altına düşmüşlerdir. "İnanıyorsanız üstünsünüz" ayetine dikkat etmeli. Maddede ve manada üstün olmayan Müslüman, imanını kontrol etmeli. "Veren el, alan elden üstündür" hadisini hatırlayan Müslüman, Müslümanların kimlerden yardım aldığını görüp, İslamı anlamadığını, gereği gibi yaşamadığın fark etmelidir.
Geleceğin Tahlili
Müslümanların elinde petrol, su ve gençlik gibi üç büyük enerji var. Müslümanlar ittihadı İslam ile bu enerjiye sahip çıkabilirlerse süper güç olurlar. Bir milyar Müslüman kardeş olup, süper güç olamazsa Çin ve Hindistan, ellerindeki imkanlarla ve iki milyar nüfus ile Batı’nın üzerine yürüdü mü, evvela İslam ülkelerinin bütünü, sonra Avrupa yerle bir olacaktır. Her haramın bir cezası vardır, ittihadı İslam'a gitmemenin cezası düşmanın ayağının altında kalmaktır.
Fakat Müslümanların fazla bir şey yapamadığını bilen ve gören Allah, Rahman ve Rahim sıfatlarıyla tecelli edip, ecnebileri kavmiyetçilikle birbirine düşürmektedir. Bu karmaşadan istifade ile, Müslümanlar ayağa kalkabilir.
İslam Medeniyeti Nasıl Olabilir?
İslam medeniyetinin 3 unsuru vardır: İlim, teknik ve İslam ahlakı. Artık Müslümanlar ilimde ve teknikte ilerlemeye başladı, bir de İslam ahlakına sarılırlarsa, İslam medeniyeti, İslam hakimiyeti geldi ve insanlar nefes aldı demektir.
İslamiyet
İslamiyet, insanların dünya hayatını nizama, düzene bağlayan bir dindir. Bunun için, insanla alakalı her şey, İslam esaslarınca insana en faydalı duruma getirilmelidir. Tiyatrolar, sinemalar, TRT programları, kulüpler, yurtlar bu açıdan ele alınmalı. Lions, Rotary ve benzeri firmaların Müslümancaları kurulmalı. Özellikle gençler Müslümanca tahsil yapmalı. Müslümanca çalışmalı. Müslümanlar, Müslümanca yaşamazsa, bu halin İslamiyetle ne ilgisi var? Müslümanların Müslümanca yaşaması için, Müslümanların paraya hakim olmaları gerek. Bunun başında da şirketler gelir. Müslümanlar, bankaların yerini tutacak, büyük sermaye kaynaklarını bulamadıkları sürece mahkumiyetleri devam edecekti?.