Peygamberimiz, inanan büyük, küçük herkes için güzel bir örnektir. Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Andolsun ki, Rasûlüllah, sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.” (Ahzâb, 33/21). Mademki Allah Rasûlü bizim için örnek, onun baba, büyükbaba veya bir büyük olarak çocuklarla iletişimi nasıldı? Âlemlere rahmet olarak gönderilen Allah Rasûlü, büyüklere olduğu gibi küçükleri de eğitmek için bütün fırsatları kullanırdı. O, anne babaların çocuklarının eğitimi konusunda dikkatli olmalarını ısrarla istemiştir: “Çocuklarınıza güzel davranıp iyilik ve ikramda bulununuz. Onları en güzel şekilde terbiye ediniz.” (İbn Mace, Edeb, 3). Başka bir rivayette de kişinin çocuğunu eğitmesinin sadaka vermesinden daha hayırlı olduğunu bildirmektedir: “Bir kimsenin çocuğunu terbiye etmesi, sadaka vermesinden daha hayırlıdır.” (Tirmizi, Bir ve Sıla, 33).
Allah Rasûlü çocukların eğitimine önem verir ve adeta onları eğitmek için en küçük fırsatları dâhi kollardı. Bu fırsatlardan birinde Enes b. Mâlik’e şöyle tavsiyede bulunmaktadır: “Yavrucuğum, hiçbir kimseye karşı kalbinde bir hile ve kin beslemek olmaksızın sabahlamaya ve akşamlamaya gücün yeterse bunu mutlaka yap! Yavrucuğum, işte benim sünnetim budur. Kim benim sünnetimi yaşatırsa beni sevmiş olur kim de beni severse Cennet’te benimle birlikte olur.” (Tirmizî, İlim, 16). Sahabeden Ömer b. Ebû Seleme’nin bildirdiğine göre kendisini Allah Rasûlü yemeğe çağırmış ve şöyle demiştir: “Ya Ömer! Oğulcağız! Buyur otur. Besmele çek, sağ elinle ve önünden ye.” (Buhârî, Et’ıme, 3; Müslim, Eşribe, 107-109).
Çocukların Seviyelerine Göre Konuşur ve Onlara Sevgisini Gösterirdi
Eğitimde muhatabın akıl ve bilgi seviyesini dikkate almak önemlidir. Çocuklarla konuşurken onların anlayabileceği kelime ve cümleler seçilmesi muhatabın anlaması bakımından önemlidir. Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur. “Biz (peygamberler), insanların aklî seviyelerine göre konuşmakla emredildik.” (Ali el-Muttakî, Kenzu’l-Ummâl, Müeessesetü’r-Risâle, 1401/1981, X, 242, hadis no: 29282).
Allah’ın Elçisi bazen çocukların yanaklarını okşayarak onlara olan sevgisini gösterirdi. Onun bir dokunuşu, çocuklar için iftihar vesilesi olup unutulmayacak bir kıymete sahipti. Hatta sonraki yıllarda, bu türden hatıralarını başkalarıyla paylaşırlardı. Abdullah b. Sa’lebe (Buhârî, Meğâzî, 54) ve Cabir b. Semüre bu şanslı çocuklardandı. Cabir başından geçen o mutlu hatırayı şöyle anlatmıştı: “Rasûlüllah ile birlikte ilk namazı (öğle namazını) kıldım. Sonra o, ailesinin yanına gitmek üzere çıktı, onunla birlikte ben de çıktım. Yolda onu çocuklar karşıladılar. Onların her birinin yanaklarını teker teker okşamaya başladı. Benim de yanağımı okşadı. Elinde öyle bir serinlik ve hoş bir koku hissettim ki sanki elini attarın (koku satanın) sepetinden çıkarmıştı.” (Müslim, Fedâil, 80).
Allah Rasûlü çocukların gösterişli elbiseler giymesinden hoşlanırdı. Halid b. Said kızı Ümmü Halid şöyle bir olay anlatmaktadır: “Ben Habeş toprağından küçük bir kız çocuğu iken geldim. Allah Rasûlü bana yünden siyah bir elbise giydirdi. Bu elbisenin üzerinde süslemeler vardı. Allah Rasûlü eliyle o süslemelere dokunmaya ve “Senah, senah” demeye başladı. Senah Habeşçede güzel demekti.” (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 36). Başka bir rivayette de aynı kız babasıyla birlikte üzerinde sarı, yeni bir elbise olduğu halde Allah Rasûlü’nün yanına gelince ona şöyle diyerek onu onurlandırmış ve sevincine ortak olmuştur: “Güzel, güzel, gömleğini güle güle giy.” (Buhâri, Cihâd, 188, Edeb, 17).
Çocuklarla Şakalaşırdı
Allah Rasûlü, çocuklarla çocuklaşır ve onların seviyelerine uygun oyunlar oynar ve şakalaşırdı. Muhammed b. Rebî’, Efendimizle bir hatırasını şöyle anlatmaktadır: “Beş yaşımda iken Peygamber’in (s.a.v.) bir kere bir kovadan (ağzına su alıp) yüzüme püskürttüğünü hatırlıyorum.” (Buhârî, İlim, 18, Ezân, 154, Teheccüd, 36, Rikâk, 6; Müslim, Mesâcid, 265).
Efendimizin arkadaşlarından olan Enes b. Mâlik’in Ebû Umeyr adında küçük bir kardeşi vardı. Ebû Umeyr’in sevdiği, oynadığı küçük de bir kuşu vardı. Kuş bir gün ölünce Ebû Umeyr’i üzgün gören Efendimiz Ebû Umeyr’e takılarak “Ey Ebû Umeyr, küçük kuş ne yaptı?” diye onu teselli etti. (Buhârî, Edeb, 81, 112; Müslim, Edeb, 30).
Çocukların Hatalarını Hoşgörü İle Karşılardı
Rasûlüllah, çocuklar yaramazlık yahut hata yaptığında onları azarlamaz, kınamaz, dövmez; uyarır hatalarını düzeltmek üzere onlara yol gösterirdi. Rafi’ b. Amr, çocukken bir gün Ensardan birinin hurmalarını taşlarken yakalanmış ve Allah Rasûlü’nün huzuruna getirilmişti. Rasûlüllah onu derhal cezalandırmak yerine önce, “Çocuğum, hurmaları neden taşlıyorsun?” diye sormuş, o da “Yemek için” diye karşılık vermişti. Bunun üzerine Peygamberimiz “Hurmaları taşlama da altına düşenlerden ye.” buyurarak ona doğruyu öğretmiş, başını okşamış ve “Allah’ım, onun karnını doyur.” diyerek dua etmişti. (Ebû Dâvûd, Cihad, 85).
Enes b. Malik şöyle bir olay anlatmaktadır. Rasûlüllah ahlâk yönünden insanların en güzel huylusu idi. (Ben çocukluğumda kendisine hizmet ettiğim sıralarda) bir gün beni bir ihtiyaç (için bir yere) göndermişti. Ben de (o günkü çocukluğun verdiği bir sorumsuzlukla) “Vallahi ben (bu işe) gitmem.” dedim. Oysa içimde Allah’ın Peygamberinin emrettiği işe gitmek vardı. Derken çıktım (bu iş için yola koyuldum). Sokakta oynaşan çocuklara tesadüf ettim (onlarla birlikte oyuna dalıp işimi unuttum. Bir süre sonra) bir de baktım ki; Rasûlüllah arkamdan başımı tutmuş gülümseyip duruyor. (Bana) “Ey Enescik, sen dediğim yere gittin mi?” dedi. (Ben de) “Evet ya Rasûlallah (şimdi) gidiyorum” dedim. Hz. Enes (rivayetine devam ederek) dedi ki: “Allah’a yemin olsun, ben kendisine yedi ya da dokuz yıl hizmet ettim. Yaptığım bir işten dolayı “Niye böyle yaptın?”; yapmadığım bir işten dolayı da “Niye böyle yapmadın?” dediğini bilmiyorum.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 1).
Çocukların Oyun Oynamasını İsterdi
Allah Rasûlü, kardeşlerin kendi aralarında oyun oynamalarını önemser ve bunu özendirirdi. Bu durum, çocukların sosyalleşmeleri bakımından önemliydi. Bir gün torunları Hasan ve Hüseyin’in güreş yapmalarını ister. Güreş yaparlarken de onları cesaretlendirici destek de verirdi. Fakat bir gün iki gözbebeği torunları güreş yaparlarken yaşça küçük olan Hüseyin’i desteklemesi gerekirken abisi Hasan’ı destekliyor ve “Haydi Hasan! Seni göreyim Hasan! Ha gayret Hasan!” diyordu. Bu olağandışı durumu fark eden torunlarının annesi kızı Hz. Fatıma bunun sebebini yani niye Hüseyin’i desteklemediğini sorunca Efendimiz şöyle cevap vermektedir: “Cebrail de Hüseyin’i destekliyor!” buyurur. (İbn Hacer, el-İsâbe, Dâru’l-Kütübi’l-Ilmiyye, Beyrut, 1415, II, 68).
Çocuklarla Namaz Kılardı ve Onlara Karşı Alçakgönüllüydü
Allah Rasûlü, kim davet ederse etsin zengin fakir ayrımı yapmadan şayet müsaitse davete icabet ederdi. Enes b. Mâlik’in rivayet ettiğine göre Enes’in anneannesi Müleyke, kendi yaptığı bir yemeğe Rasûlüllah’ı davet etti. Allah Rasûlü de hazırlanan yemekten yedi ve sonra ev halkına “Haydi kalkın da size namaz kıldırayım!” dedi. Enes’in ifadesine göre “Bunun üzerine ben, kalkarak çok kullanılmaktan kararmış bir hasırımızı getirmeye gittim ve onun üzerine biraz su serptim. Daha sonra Rasûlüllah onun üzerine namaza durdu. Yetim ile ben de arkasına safa durduk. Anneannem de arkamıza durdu. (Böylece) Rasûlüllah bize iki rekât namaz kıldırdı. Sonra izin isteyip evine gitti.” (Buhârî, Salât, 20, Ezân, 171; Müslim, Mesâcid, 266). Yine Enes b. Malik’in bildirdiğine göre “Medine’de köle bir kız çocuğu vardı. Bu kız çocuğu Allah Rasûlü’nün elinden tutardı da kendi istediği yere götürür o da itiraz etmeden onun istediği yere giderdi.” (Buhârî, Edeb, 61).
Çocuklar Hastalandıklarında Evlerinde Ziyaret Ederdi
Nasıl ki sağlık insanlar içinse hastalık da öyledir. Sağlığı da hastalığı da ve hastalığın tedavisini veren de Allah Teâlâ’dır. İnsan olarak hastalandığımız zaman tedavi sebeplerini ararız, fakat gerçek şifa veren Allah’tır. İbrahim (a.s.) Allah Teâlâ’nın bu özelliğinden şöyle bahsetmektedir: “Ancak âlemlerin Rabbi (benim dostumdur). Beni yaratan ve bana doğru yolu gösteren O’dur. Beni yediren, içiren O’dur. Hastalandığım zaman bana şifa veren O’dur. Benim canımı alacak, sonra beni diriltecek O’dur. Ve hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum O’dur.” (Şuarâ, 26/77-82).
Hz. Peygamber, hastaların ziyaret edilmesini ısrarla tavsiye etmiştir. Hatta erkekleri ziyaret ettiği gibi kadınları da ziyaret etmiştir. Sahâbi hanımlardan Ümmü’l-Alâ hastalandığı zaman kendisini Hz. Peygamber’in ziyaret ettiğini ve şöyle dediğini bildirmektedir: “Ey Ümmü’l-Alâ, sana müjdeler olsun; çünkü ateşin altın ve gümüşün paslarını giderdiği gibi bir Müslüman’ın hastalığı da onun günahlarını giderir.” (Ebû Dâvûd, Cenâiz, 1).
Hz. Peygamber sadece büyükleri değil; çocukları da hastalandığında ziyaret ederdi. Enes b. Mâlik’in bildirdiğine göre zaman zaman Hz. Peygamber’e hizmet eden bir Yahudi çocuğu vardı. Bir ara bu çocuk hastalandı. Hz. Peygamber (s.a.v.) ona hasta ziyaretine geldi ve başının yanında oturdu. Ve çocuğa hitaben “İslam’a gir.” buyurdu. Çocuk yanında bulunan babasının yüzüne baktı. Babası “Ebû’I-Kasım’a itaat et (yani O’nun emrini kabul et).” dedi. Bunun üzerine o çocuk hemen (şehâdet kelimelerini söyleyip) Müslüman oldu. Müteakiben Hz. Peygamber hastanın yanından çıkarken: “Bu çocuğu cehennem ateşinden kurtaran Allah’a hamdolsun.” diyordu. (Buhârî, Cenâiz, 80).
Selam ve dua ile…