Hz. Osman Müslüman olmadan önce ticâretle uğraşırdı. Zengin bir tüccârdı. Cemiyette, sevilen, sayılan bir kimseydi. İ'tibârı yüksek idi. Hz. Ebû Bekir'in de arkadaşı, yakın dostu idi. Önemli işlerinde ona danışır, onun fikrini alırdı. Câhiliye devrinin pisliklerine bulaşmadı. Hz. Ebu Bekir'in (ra) tebliği vesilesiyle Müslüman olan Hz. Osman (ra), üstün ahlakı ve güzel konuşmasıyla tüm müminlere örnek olan değerli sahabelerden biriydi.
Çok güzel ve etkili bir hitabete sahip olmasının yanı sıra ezberi çok kuvvetli idi ve Yüce Kuran-ı Kerim'i ezberlemişti. Ayrıca yüksek bir hadis ilmine sahip olan Hz. Osman (ra), vahiy katipliği yaparak da İslam'a büyük hizmet vermiştir. Bulunduğu dönem için büyük bir para olan yirmi bin dirhem ödeyerek Rume kuyusunu satın almış, Medine-i Münevvere'de tatlı su sıkıntısı yaşandığından bu kuyudan parayla su satın alan Müslümanların hizmetine vermiştir. İslam'ın en kuvvetli ordusunun oluşturulduğu Tebük Seferi'nde ordunun üçte birini Hz. Osman (ra) teçhiz etmiştir. Ayrıca Medine'de kıtlık olduğu bir dönemde ise Hz. Osman'ın (ra) Şam'dan gelen yüz deve yükü buğday kervanını satın aldığı, daha sonra da bunları Medine'de bulunan fakirlere, Sahabe-i Kiram'a bedava dağıttığı, yüz deveyi de kesip fakirlere yedirdiği rivayet edilmektedir. Hz. Osman'ın (ra) İslam ahlakının yayılmasında yaptığı en büyük hizmetlerden biri kuşkusuz hilafeti döneminde Kuran-ı Kerim'in çoğaltılıp İslam merkezlerine gönderilmesi olmuştur.
Hz. Osman'a hayâyı islam ahlakı verdi. Sahabeler İslâm'ı kabul ettikten sonra Peygamber Efendimize olan teslimiyetlerinden dolayı herbirine ilâhî birer mükâfat gelmiştir. Sıddık-ı Azam denmiştir, Faruk-u Azam olmuştur, Sahib-i hayâ olmuştur, Aliyye'l Murtaza olmuştur. İmam-ı Ali daha birkaç isimi daha var, Ali keremallah veche deniliyor. Bu çok büyük bir isim. Hz. Osman (ra) fıtrat icabıdanda bu güzellik vardı.Aynı zamanda kabiliyet meselesi... Hani bir hoca efendinin on tane talebesi olur içinden sadece iki tanesi özel yetenekli çıkar. Bütün talebelerinin aynı olması mümkün değildir.
Onun İçin Peygamber Efendimize de on binlerce kişi iman etmiştir, ama bazı sahabeler diğerlerinden farklıdır Allah (Celle Celalühü) onların isimlerini unutturmadı bize. Bu güzel insanları seven kişilere Cenab-ı Hakk tarafından dereceler verilir. Sevgi insana makam kazandırır. Hz. Osman'ın (ra) Efendimize olan bağlılığı ve sevgisi ona farklılık getirmiştir. Hayatu's Sahabede onun yaptıklarını anlatan o kadar çok fedakarlık vardır ki saymakla bitmez. Günümüzde biz çabucak Allah'ın (Celle Celalühü) sevgili kulları arasında olmak istiyoruz. Herşeyin bir bedeli vardır.
Hz. Osman'I sahib-i hayâ yapan bir özelliği, Kur'ân'a büyük hizmetler etmiş bir kişi olmasıdır. Kendisinin Kur'ân hafızı olması, Kur'ân okuyuşu, Kur'ân'a olan teslimiyetinden dolayı, ona güzel özellikler verilmiştir.
Peygamber Efendimizin kişiliği hakkında zerre kadar bir menfi düşüncesi olmayışı onu farklı kılmıştır. Bu güzel özelliklerinden dolayı Peygamber Efendimiz onu o kadar sevmiş ki kızının biri vefat edince diğer kızı ile evlendiriyor. O da vefat edince Efendimiz şöyle demiş: " Bir kızım daha olsa onu da verirdim." Bu söz sevginin ve ondan razı olmanınbir alametidir. Yani çok sevmiş Peygamber Efendimiz onu.
Peygamber efendimizin hayâsı Hz. Osman'da tecelli etmiş. Hayâ peygamber efendimizindir, O Peygamber efendimizden Hz. Osman'a tecelli etmiştir. Peygamber Efendimizin mertliği, cesareti Hz. Ali'ye tecelli etmiştir, böylece Hz. Ali'de aslan kesilmiştir. Bende de tecelli etseydi ben de aslan olurdum.
Hz. Ömer ne diyor, cahiliyet döneminde işlemiş olduğum iki hata var biri aklıma geldiği zaman gülüyorum öbürüne de ağlıyorum. Nedir diye sordukları zaman. Ben kızımı toprağa gömerken kızım boynuma sarılıyor "hey babacığım... sakalın kirleniyor" diye sakalıma bulaşan toprakları temizliyordu. Kızımı hiç merhamet etmeden diri diri gömdüm. Soruyorum size, bu nasıl bir durum ki islama girdikten sonra adalet sahibi bir Halife oluyor. Hz Ömer devamında " O kızım aklıma geldikçe şimdi ağlıyorum" diyor. Ne kötü şeymiş bu imansız olmak. Bir diğer hadiseyide şöyle anlatıyor: "Helvadan put yapıyorduk sonra da acıkınca kafasını koparıp yiyorduk" diyor. Böyle Tanrı inancı olur mu? Demek ki Hz. Peygamber Efendimiz onların gönlündeki kıymetli madenleri ortaya çıkardı. Bazı madenler var kazıyorsun kömür çıkıyor, öbür tarafı kazıyorsun altın madeni oluyor. Burada niye altın madeni çıktı burada niye kömür çıktı diyemezsin. Aynen onu gibi bazılarının kalbinden imansızlık çıktı kömür gibi onlar hakkı hakikati kabul etmediler. Onun için her şeyin müsebbibi, sebebi, başladığı yer Cenab-ı Hakk'ın varlığından zuhur etmedir. Kimisinden gümüş çıkar, kimisinden altın çıkar, kimisinden kömür çıkar. Mülk O'nun. En son Cenab-ı Hakk buyuruyor ki "limelil mülkün yevm" dünyaya sesleneceğim o gün gelecek "bu dünya kimin mülkü" diye soracak hitab edecek dünyaya ama bütün canlılar ölmüş tabiî kimse yok, hani benim toprağımda ağalık yapanlar servet yapanlar, hani benim toprağımda yerimde mülkümde imparatorluk yapanlar neredesiniz çıkın bakayım ortaya. "limelil mülkün yevm lillail vahidü'l kahhar" ben bugün bu kurmuş olduğum düzeni yıkıyorum diyor, yıkılıyor.
Ne Allah'ın var ettiği güne şüpheyle bakacağız ne de yok edeceği güne şüpheyle bakacağız. Var ettiği gün de tamamdır. Yok edeceği gün de tamamdır, diyeceğiz.