Gündüzlerin sırrını gecelerde aramak, birbirine sarılan bir yumruk misali günleri sıralamak... Geceleri oynanan körebeler, gündüzleri bakar körlüğe bırakıyor yerini. Yüreklere sımsıkı atılmış, hem de çözülmesi istenmeyen bir düğüm var sanki. Kaynakların ağzına akmasın diye kapatılan taşlar gibi, gönüllerdeki pınarlarının önlerine de setler çekilmiş kinden, riyadan, nefretten, inkârdan...
Yıkılmaz bir kale gibi duruyor. Her sütunu oluşturan taşlardan biri bir nefis hastalığı ile diğerine bağlanıyor. Ve öte yandan nefis mimarı yaptığından çok memnun. Sanki taşın biri yerinden oynasa diğerleri de ardından geliverecek. Ama nefsini tanımayan ya da tanımak istemeyen yıkamayacak bu duvar. Atılan düğümlerden birini çözmeye kalkışınca hezeyanlar kopuyor. Kimi bile bile nefsinin çığırtkanlığını yapıyor. Kimi kişilik isbatını nefsini tezkiye etmeye etmeye çalışanlara. muhalefet yapmakta buluyor, kimiyse kara cahiller sınıfından biraz aydınlatılarak gri cahiller sınıfına geçmektense aydınlatıldıkça kararmayı tercih ediyor. Sonuçta herkes nefsinin askeri...
Nefislerini kendilerine rehber edinenlere maskeyi düşürüp, gerçeği ortaya çıkardığınızda ise olan oluyor. Cüce olduğu halde dev aynasında görerek, ardından koştuğu büyük hayallerin aslında boş olduğunu anlamanın verdiği bir yıkım, kendinin cüce olduğunu kabul edememenin korkusu var. Çünkü kimse kendinde küfrün, çirkin, riyanın, hasedin yer ettiğini görmek istemiyor, adeta kendinden kaçıyor. Sebebi ise herkesin kendinde meleklik vasfı görmesi. Onlara kibirden, riyadan bahsedince çarpık ölçülerine göre kendini şöyle bir tartıyor, son¬rada "Yok canım bende böyle şeyler olamaz" deyip, 21. yy.'ın Don Kişotu olma sevdasına devam ediyor. Aslında mutluluğu, huzuru temsil eden her şeyi Don Kişot'un yel değirmenlerini gördüğü düşmanca gözle bakarak, gerçekte kurtuluşa düşmanca saldırmakla geçiriyor günlerini. Ya sonra... Boş işlerle uğraşmanın verdiği, boşluk hissi... Sonuçta dini vecibelerini öğrenmek ve uygulamak sadece dindar kesime oturduğu yerden farz, vacib ve sünnetleri yapmaksa temiz olduğu var sayılan zavallı kalplere yüklendikten
sonra geriye tek şey kalıyor: İSLAMA DÜŞMAN MÜSLÜMAN.
İşin acı yanı, insanlara nefis hastalıklarını göstererek, bunları tezkiye etmenin yollarını öğretenlerin vay haline. Nefislerini kendilerine put edinenler için bu öğreticilerin Allah (Celle Celalühu) dostu, Ashab-ı Kiram ya da Evliyaullah olması hiç önemli değil. İnsanlara göre onların suçlu olmaları için nefislerinin pisliklerini ortaya çıkarmış olmaları yeterli. Oysa Allah (Celle Celalühu) dostları bir ömür sürecek ve acı faturasının da sonsuz bir alem de ödeneceği hazin filmin nefis tarafından hazırlanmış senaryosunun eşrefi mahlukat olarak yaratılan insan tarafından oynanmasını istemiyorlar. Rabbimiz ilk nefisle cihadı emrederken bunu yapanları ise "Haberiniz olsun, Allah (Celle Celalühu)'ın dostları için ne korku vardır, ne de onlar mahzun olurlar." (Yunus-10) müjdeliyor. Neden mi? Çünkü onlar nefislerinin savunuculuğunu yaptıktan sonra bu işin acı ve yüklü faturasını kadere yüklemezler de ondan.
Yunus Suresi elli üçüncü ayette Allah-u Teala nefsin ne olduğu veya ne olmadığını açıkça buyurmuştur. "Nefsimi temize çıkaramam, şüphe yok ki, nefs kötülüğü emredicidir." diye biz aklı az kullarına öğüt vermiştir. Bir hadis-i kudsîde de Cenabı Hak, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) lisanı ile şöyle buyuruyor: "Kim benim velime eziyet ederse, zerre kadar buğz ederse, ben ona harp ilan ederim." Yaradanın kendisine harp ilan ettiği kişi felah bulmaz. Din bilginleri demiştir ki, Cenab-ı Hak, hiç bir günahkâra sana bundan dolayı harp açıyorum dememiştir. Ancak faiz yiyenler, velîlere buğz edenler, onlara iftira edenler, dedikodularını yapanlar, v.s. müstesna. Bu ikisinin akibetlerinin feciatından korkulur.
Öyleyse Evliyaullaha muhalefet edenlere soruyorum. Küçük aklınız, çarpık ölçüleriniz, kendinizi düzeltmekten bile aciz iradenizle, utanmadan saldırganlığınız neden? Taşkınlığınız kime? Yoksa siz de bazıları gibi nefsini bırakıp ta islamla hesaplaşmanın mı peşindesiniz?
Rabbimizin islamla gönderdiği bir gerçeği kabul etmeyipte ona karşı savaş açmanızın mantıklı bir izah getiremeyeceğiniz çarpık bir açıklaması vardır herhalde ne dersiniz? Maskeler düştü, artık rol yapmanın bir manası yok. Evliyalarla uğraşarak yaradanınıza harp ilan etmekle vakit öldürüp imanınızı tehlikeye düşüreceğinize, gelin hep birlikte şu söze kulak verelim.
"EY KENDİNİ İNSAN BİLEN İNSAN! KENDİNİ OKU!