Evrim Dini ve Dindarları

Evrim hakkında bir şeyler yazacağım ama çürütmek maksadıyla değil. Neyi çürüteceksin ortada ciddi ye alınacak bir şey mi var? O sebeple biraz aklı ve kendine saygısı olanın evrimden bahis açması bile ayıp. Anka kuşunun varlığına inanırım evrime inanmam. Fakat ben evrimcinin psikolojisine taktım. Onu deşifre edeceğim. Bazıları var ki asla bu iddiasından vazgeçmez. Dünyada evrimi savunan kimse kalmasa o savunur. Çünkü onun derdi evrimle değil dinledir. Allah’ı inkâr, dini inkâr için ellerindeki tek kozdan vazgeçmek istemiyorlar ve bunu bilimsellik kisvesi altında yapmak istiyorlar bütün mesele bu.

Evrim fikri hangi şartların ürünüdür biraz tarihe bakmak istiyorum. Avrupa da aydınlanma öncesi ilahiliğini yitirerek, beşerileşmiş dolayısıyla da papazların arzu ve şahsi çıkarları doğrultusunda iyice nefsanîleşmiş Hıristiyanlık dini bilimin önünde engeldi. Gelişmesine müsaade etmiyordu. Yönetimde laikliğe, bilimde pozitivizme kayış bu etkinin zorunlu birer tepkileriydi. Bu sancıların yaşandığı dönemlerde, fizik, astronomi, biyoloji gibi bütün bilim dallarında Tanrının baskısından kurtulma çabaları vardı. Zira Kilise ve din adamları tanrı adına gerçekten zulüm ediyorlardı. Darwin’in evrim kuramı, Kiliseden ve din adamlarının zulmünden iyice bunalmış batılı bilim adamları için kurtarıcı bir simit oldu. Ve bu bunalmış çevre evrim teorisine ispat edilmiş matematiksel bir gerçekmiş gibi sarıldı. O zamanki bilim adamlarının büyük çoğunluğu bu teoriyi çürütmeye değil ispat etmeye delil arıyorlardı. Bu meseleden rahatsızlık duyanlar kilisenin baskısına rağmen dindarlığından vazgeçmek istemeyen samimi Hıristiyanlar ve birde dini kullanarak insanları sömürmeyi alışkanlık haline getirmiş din adamlarıydı. Evrim kuramı bilimsel bir gerçekmiş gibi, bir iki uyduruk delille ortaya atılınca şartlardan dolayı büyük bir teveccüh gördü. Daha sonra bu durum öyle bir hal aldı ki, bu fikri savunanlar bilimsel, akılcı, karşısında olanlar ise ilkel, dogmatik fanatik tutucu zavallılar oldu, Bilimsel gelişmeler ışığında enine boyuna tartışılan bu kuram, zamanla bilimselmiş gibi görünen bütün temellerini yitirdi. Bu gün ise bu teori bilimsel bir teori olmaktan tamamen çıkıp hayal mahsulü bir masala döndü. Bilim adamlarından birçok ateşli evrim savucusu şimdi böyle bir fikri savunduğu için kendinden utandığını itiraf ediyor. Delil olması açısından birkaç örnek vereceğim. Bu örnekler Darwincilerin psikolojilerini çok iyi açıklamaktadır.

Rast gele mutasyonların, tüm canlılık âleminin ihtiyaçlarını karşılamış olmasının imkânsızlığını anlattıktan sonra Grassé şöyle diyor: 

Hayal kurmaya karşı bir yasa yok, ama bilim buna dâhil edilmemelidir.1

Dr. Robert Milikan (Nobel ödüllü, ünlü bir evrimci):

Şu çok acıklı: Biz bilim adamları şu ana kadar hiçbir bilim adamının kanıtlayamadığı evrimi kanıtlamaya çalışıyoruz.2

Dr. Lewis Thomas: 

Biyolojinin, evrimde yönlendirici güç için "hata" sözcüğünden başka bir sözcüğe ihtiyacı var. Tesadüf doktrini ile uzlaşmam mümkün değil. Doğadaki amaçsızlık ve kör tesadüfler kavramına tahammül edemiyorum. Ve bununla beraber zihnimi sakinleştirmek için bunun yerine ne koyabileceğimi hala bilmiyorum.3

H. S. Lipson: 

Eğer canlılık atomların, doğa güçlerinin ve radyasyonun karşılıklı etkileşimleri sonucunda oluşmamışsa nasıl oluşmuştur?.. Sanırım tek kabul edilebilir açıklamanın yaratılış olduğunu kabul etmeliyiz. Bundan ne kendim ne de fizikçiler hoşlanmamaktadır. Ancak eğer bir teoriyi bilimsel deliller destekliyorsa, o teoriyi sırf hoşlanmadığımız için reddedemeyiz. Aslında evrim bir anlamda bilimsel bir din haline geldi; hemen hemen bütün bilim adamları bunu kabul etti ve birçoğu onunla uyumlu olması için gözlemlerini eğip bükmeye hazırlandılar. 

Evrim teorisinin yaşayan canlıların tüm özelliklerini sayabilme yeteneği beni daima teoriden kuşkulanmaya itmiştir (Örneğin zürafanın uzun boynu). Bu nedenle son 30 yıllık biyolojik araştırmaların Darwin'in teorisine uygun olup olmadığına baktım. Uygun olduğunu düşünmüyorum. Bana göre teori ayakta bile duramamaktadır.4

Gregory Alan Pesely: 

Ayrıca bilim adamlarının temel prensibi "gereksiz söz tekrarı" olan bir kanundan memnun kalmaları utanılacak bir şeydir. Bu problem ile ilgili başarılı bir çözüme kavuşulmadıkça doğal seleksiyon teorisi asla ciddi bir bilim olamaz.5

Dr. Colin Patterson (İngiltere Doğa Tarihi Müzesi yöneticilerinden, evrimci paleontolog. Doğa Tarihi Müzesi Gazetesi'nin editörü, Evolution kitabının yazarı): 

Bu anti-evrimci bakış açısını almaya başlamamın nedenlerinden birisi, bu şey üzerinde 20 yıl çalışıp bu konuda tek bir şey bilmemenin yaptığı etkiydi. Bir kişinin bu kadar uzun bir süre yanlış yönlendirildiğini öğrenmesi onun için oldukça büyük bir şok. Bu yüzden geçen birkaç hafta, çeşitli insanlara ve insan gruplarına basit bir soru sormaya çalıştım. Soru şu: Bana evrim hakkında bildiğiniz bir şeyi, doğru olan bir şeyi anlatabilir misiniz? Bu soruyu Doğa Tarihi Müzesi'ndeki jeoloji grubuna sordum ve aldığım tek cevap sessizlikti. Chicago Üniversitesi'ndeki Evrim Morfoloji Semineri'ndeki (Evolutionary Morphology Seminar) prestij sahibi evrimci üyelerde denedim ve aldığım tek cevap uzun süren bir sessizlikti ve sonunda bir kişi şöyle dedi: "Tek bir şey biliyorum, evrim teorisi liselerde okutulmamalıdır." 6

Roger Lewin (Ünlü evrimci bilim yazarı, New Scientist dergisi eski editörlerinden): 

Zekâmızı gösteren anlayışımız, son derece geniş teknolojik imkânlarımız, son derece karmaşık olan dilimiz, ahlaki değerlerimiz tüm bunlar galiba doğayla insanları birbirinden ayırmaya yeterli olacaktır… Evrimciler için bu durum açıklanması gereken bir utançtır.7

Norman Macbeth: 

Maalesef evrim alanındaki açıklamaların çoğu iyi değil. Doğrusu bunların açıklama olarak değerlendirilmeleri bile çok zordur. Öneri, önsezi ve boş hayallerdir, hipotez olarak adlandırılmaları bile yanlış olur. 8

Prof. Cemal Yıldırım (Yerli evrim savunucularından, felsefe profesörü): 

Hiçbir bilim adamı (Darwinist ya da neo-Darwinist olsun) evrim kuramının ispat edildiği düşüncesini ileri süremez.9

Doğrudur, evrim kuramı ispat edilememiştir.10-

Darwin'in evrim kuramı bugün geçerliliğini koruyorsa, bunun başlıca nedeni yerine geçecek daha doyurucu, alternatif bir kuramın yokluğundandır. Yetersiz de olsa Darwin'in kuramını, başka bir kuram ortaya çıkıncaya kadar korumak zorundayız.11

C. D. Darlington: 

Bize insanoğlunun sanatı kademe kademe geliştirdiği ve sonunda tarihin ışığında ortaya çıktığı anlatıldı. Bu "yavaş yavaş" ve "adım adım" gibi insanın beynini uyuşturmak için kullanılan kelimeler sürekli olarak tekrarlandılar. Amaç büyük bir bilgisizliği örtmekti. Biri şu soruyu sormalıydı: Hangi kademeler? Ancak bu soruyu soran kişi de verilen yavan cevaplarla uyuşturuldu ve vazgeçti. Çünkü hiç kimse medeniyetin bir anda oluştuğunu düşünmek bile istemiyordu.12

 Bu kadar açık gerçeklere rağmen Ama ne tuhaf ki, hala bilim çevrelerinden ısrarlı savunucuları da var. Maalesef bir zaman iman ve Allah sevgileriyle evrime karşı koyan dindarlara söyledikleri gibi, tutucu, yobaz, fanatik konumunda olarak hem de… Evet, dillerinden düşürmedikleri bilimselliklerine rağmen evrime iman etmiş bilim adamları, bu kuramı ısrarla savunuyor ve bir gün bu kuramın ispat edileceği günü bekliyorlar.

Bu duruşun izahını yapmak zordur. Bilim adamı olduğunu iddia ederken aklın bilmin karşısında durarak bu görüşü savunması ne ile izah edilir. İşte mucizevî kitap Kur’an bu duruşun sebebini çok güzel izah eder. Şu ayetler üzerinde biraz düşünelim: .         

9-O halde, eğer öğüt fayda verirse, öğüt ver. 

10. Allah’a karşı derin saygı duyarak ondan korkan öğüt alacaktır. 

11,12. En büyük ateşe girecek olan en bedbaht kimse (kâfir) ise, öğüt almaktan kaçınır.

el-A’la süresi

 

26. (Hal böyle iken) nereye gidiyorsunuz? 

27,28. O, âlemler için, içinizden dürüst olmak isteyenler için, ancak bir öğüttür. 

29. Âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz El-Mutaffifin suresi 

Yukarıdaki ayetlerden anlaşılan şudur ki,

Ey Habibim sen Kur’an’la öğüt ver, ama ancak dürüst olmak isteyen,yalancılığı kendi içinde bile olsa kendine yakıştıramayan  kimseler ondan öğüt alacaktır, buyrulmakta..

Yani öğüte kulak verecek kimse gerek kendine ve gerekse topluma karşı dürüst olmamayı karakter olarak kendine yakıştıramayan kimse demektir. Yalancı ve kaypak kişilikli, olup menfaati için her şeyi yapan ve hiçbir kutsal değere itibar etmeyen kişilerin öğüt almak gibi bir düşünceleri olamaz ve onlara da ne yaparsan yap öğüt fayda vermez. Çünkü onlar peşin ve anlık lezzetlerden vazgeçerek daha büyük menfaatlerin hesabını asla yapamazlar.  

Öğüt alabilecek kimse doğrunun ne olduğunu bilemeyen, doğruyu arayan ama yanlış bir görüşü doğru sanarak onu savunan, kafası karışık kimsedir. O sebeple bir gün doğruyu bulduğunda, ona karşı direnmeyen, hatasını anladığı anda duygusal davranmayıp her şeye rağmen gerçeğe dönen insandır. İnatçı, tutucu, fanatik değildir.

Sahabenin içinde önce inkâr ederken daha sonra iman edenler kafası karışık insanlardı. Akıllarında ve kalplerinde ki sorular cevap buldukça iman ettiler. İman etmeyenlerin kafalarında değildi sorun. Temizlenmek istememelerindeydi. Yani doğruyu duymak istemiyorlar, Kur’andan etkilenmemek için kulaklarını tıkıyorlar ve birbirlerine böyle yapmalarını tavsiye ediyorlardı. Doğruyu arayan böyle yapar mı? Ama Hazreti Ömer, Hz. Peygamberi öldürmeye giderken, evde kardeşi ve eniştesini Kuran okurken yakaladı ve okudukları şeyi kendisine de okumalarını söyledi. Dinleyince de hakikate teslim oldu. Çünkü o doğrudan korkmuyordu. Ama o dönemlerde Yahudilerden iman etmeyenler bugünkü evrimcilerin konumdaydılar. Onların kafaları karışık değildi. Hazreti Peygamberin risaleti bir gerçekti. Tevrat’taki bilgiler bunu çok açık bir şekilde gösteriyordu. Ama itirazları vardı bu doğruya. Peygamber İsrail’den olmalıydı. Bu itiraz aynı zamanda Allah’ a(c.c.) idi. 

Hakikatin karşısındaki bu duruş aynen şeytanın duruşudur. Allah’ın emrine rağmen Âdem’e secde etmeyen Şeytan’ın duruşu. Bu duruş kasıtlı, inatçı, isyankâr ve şuurlu bir duruştur. Yani küfürden razı bir duruş. Yukarda örneklerde de görüldüğü gibi Evrim Kuramından birçok bilim adamı vazgeçti. Bunun çürük bir görüş olduğunda, savunulacak bir tarafı olmadığında karar kıldılar. Çoğu bu görüşü savunduğu için bilim adamlığından utandığını itiraf etti. Hala ısrar edenler yukarıdaki ayeti kerimede ifade bulduğu gibi, temizlenmek istemeyen, isyanı bir şuur olarak benimseyip savunan insanlardır. 

İnsanın yaratılışını ve gayesini anlatan aşağıdaki ayetlerle yazımızı noktalayalım.

1. İnsan (henüz) anılır bir şey değilken (yaratılmamışken) üzerinden uzunca bir zaman geçti. 

2. Şüphesiz biz insanı, karışım halindeki az bir sudan (meniden) yarattık ve onu imtihan edeceğiz. Bu sebeple onu işitir ve görür kıldık. 

3. Şüphesiz biz onu (ömür boyu yürüyeceği) yola koyduk. O bu yolu ya şükrederek ya da nankörlük ederek kateder. El-İNSAN SÛRESİ

Kaynakça

1- Pierre Paul Grassé, Evolution of Living Organisms, s.103 

2. SBS Vital Topics, David B. Loughran, Nisan 1996, Stewarton Bible School, Stewarton, Scotland, URL:http://www.rmplc.co.uk/eduweb/ sites/sbs777/vital/evolutio.html 

3- Lewis Thomas, "On the Uncertainty of Science", Key Reporter, vol.46 (Sonbahar 1980), s.2 

4- H. S. Lipson, "A Physicist Look at Evolution", Physics Bulletin, 31 (1980), s. 138 

5-. Gregory Alan Pesely, "The Epistomological Status of Natural Selection", Laval Theologique et Philosophique, vol. 38 (Şubat 1982), s. 74 

6-. Dr. Colin Patterson, "Evolution and Creationism", American Museum of Natural History'deki konuşmasından, New York City, 5 Kasım 1981 

7-. Roger Lewin, In the Age of Mankind, Washington D.C.: Smithsonian Books, 1988. s.22 

8-. Norman Macbeth, Darwin Retried: An Appeal to Reason, Boston: Gambit, 1971, s. 147 

9-. Cemal Yıldırım, Evrim Kuramı ve Bağnazlık, Bilgi Yayınevi, Ocak 1989, s.56-57 

10-. Cemal Yıldırım, Evrim Kuramı ve Bağnazlık, s.134 

11- Cemal Yıldırım, Evrim Kuramı ve Bağnazlık, s.108 

12-. C.D. Darlington, "Origin of Darwinism", Scientific American, Mayıs 1959, s.68