ASKON Başkanı Mustafa Koca / Kadınlarımız, iş hayatında olması gereken alanlarda yer almalıdır

 

-Feyz: Genel anlamda Türkiye ekonomisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir işadamı gözüyle üretim, istihdam, işsizlik açısından ve diğer yönlerden baktığınızda ekonomimizin bugünkü durumunu nasıl görüyorsunuz? İyimser bir tablodan bahsedebilir misiniz?

-Mustafa Koca: Ülke ekonomisini değerlendirebilmek için ülkemizin hedefinde olan makro ekonomik seviyeyi öncelikle çok iyi okumak lazım. 

“BÜTÇEMİZİN 1/3’Ü FAİZE, 1/3’Ü AÇIĞA GİDİYOR!”

Bütçe rakamlarından bahsedecek olursak, ülkemizdeki gelirlerimizin ve giderlerimizi değerlendirdiğimizde, 174 milyar ytl. olan bütçemizin hala üçte biri faize, üçte biri de açığa gidiyor. Böyle olunca ülkemizde makro tablolarda gerçekten yüz parametrenin 98’i makro seviyede çok iyi görünse de, mikro uygulayıcılara baktığımızda sektörler açısından yükselen sektörler var ve karanlığa gömülen sektörler var. Burada önemli olan şey bize göre ASKON olarak mikro uygulayıcıların durumu. 

Gerçekten bir işadamı sabahın sekizinde işe başladığında, akşamın 18.00’ına kadar, 20.00’ına kadar hayatını devam ettirirken hükümetin almış olduğu makro seviyedeki planları özellikle Türkiye’de ekonomiye etki eden parametrelere baktığımızda hükümetin almış olduğu makro seviyedeki kararların istikrarsızlığından yakınıyor. Makro seviyelerdeki istikrarın yakalanmış olması ülkedeki mikro uygulayıcılar tarafından da son derecede hemen analiz edilip hayata çok rahat geçirilebiliyor. Burada önemli olan makro ekonomik seviyeler ile mikro ekonomik seviyelerin uygulayıcılarının birbirleriyle örtüşmesidir. Maalesef ülke ekonomisini takip eden bizler, makro hedefteki uygulayıcıların dünyasıyla, mikro hedefini yakalamak isteyen, günlük hayatını, aylık hayatını ve kendi işini geliştirmek isteyen, ülkemizdeki yüzde 99,5’u temsil eden KOBİ’ler olarak bizler, şu anda, gerçek manada mikro uygulayıcıları açısından çok rahat konumda değiliz.. 

“YTL’NİN ÇOK DEĞERLİ OLMASI KOBİLERİN ALEYHİNEDİR!”

-Feyz: Niçin?

-M. Koca: Özellikle Yeni Türk Lirası’nın çok değerli olması, artı işçilik ve istihdam üzerindeki vergilerin, enerji maliyetlerinin yüksekliği tabii ister istemez bizi çok farklı bir noktaya götürüyor. Yani makro uygulayıcıların dünyasıyla, mikro uygulayıcıların dünyası maalesef şu anki ekonomik tabloda örtüşmüyor. 

-Feyz: Efendim, vatandaş açısından baktığımızda, somut örneklerle ekonomiyi değerlendirdiğimizde; mesela açılan bir fabrika yok, dolayısıyla yatırım yok. Bu da ekonomik gelişimin en temel şartlarından biridir. 

-M. Koca: Bakın bizler işadamıyız. İşadamları için her doğan gün, yeni bir umut demektir. Ben şunu söylemek istemiyorum: Bizim için önemli olan 20 senelik, 30 senelik fabrikaların kapatılarak her gün taze bir fabrikanın açılması değil. 

“MEVCUT FABRİKALARIN KAPANMAMASI DAHA ÖNEMLİ!”

Önemli olan Türkiye’de 235 bin tane fabrika var. Bu 235 bin fabrikanın kapatılmadan, kendisini reeorganize yaparak, geleceğe nasıl daha umutla bakabilirimin hesabını yapabilir durumda olmasıdır. Eğer gerçekten biz önce mevcutlara sahip çıkmaz geleceğe ‘ölen ölsün, kalanlarla ben hayatımı idare ederim’ dersek bu hakikaten ülke ekonomisine çok büyük kayıp olur ve elde ettiğimiz tecrübelere yazık olur. Ben bu noktada ASKON olarak umudu taze tutmak adına, sinerjilerimizi birleştirerek üretime, istihdama ve ihracata kendimizi verme adına gerçekten kendi bulunduğumuz sahada işadamlarımıza umudu pompalamaya gayret ediyorum. Umudu aşılamaya gayret ediyorum. Ve vizyonumuzda bizim olmazsa olmaz ilkelerimizden taviz vermeden  helal kazanmanın yollarını buradaki işadamlarımızla beraber sektör sektör anlatmaya ve bildiğimizi de öğretmeye gayret ediyoruz.   

-Feyz: Türkiye’deki işadamlarımızın yurtdışına açılabilmesi için ne gibi çalışmalarınız bulunmaktadır?

-M.Koca: ASKON olarak senede asgari dört defa yurt dışı seyahati yapıyoruz. Bu yurt dışı seyahatlerimizde işadamlarımızla önce oradaki büyükelçimizle, ticari ateşemizle hemen arkasından orda bulunan ve bize yakın olan vakıf ve derneklerle ve sanayi ve ticaret odalarını ziyaret etmek suretiyle hem gittiğimiz ülkedeki sosyal hayatı hem ticari hayatı anlatmaya ve gittiğimiz ülkeyi iyi okumaya, iyi gözlemlemeye gayret ediyoruz. Tabi bunu yaparken de gelişmiş olan bir ülkeyi kendimize hedef belirlerken ‘o ülkenin sektörlerinde neler var, hangi ticaret alanlarında yatırım yapılabilir, gelişen sektörler nelerdir?’ gibi çalışmalar yapıyoruz. Yani tabiri caizse üyemizin ihtiyacı olan alanlarda ne gibi imkanların olduğunu araştırıyoruz.

“TİCARET VESİLESİYLE KOMŞULUKLARIMIZI GELİŞTİRMELİYİZ!”

Mutlaka gitmeden önce üyemizi bilgilendiriyoruz. Mesela yakın zamanda işadamlarımız, tekstil sektörü başta olmak üzere Suriye’yi ziyaret ettiler. Tabi burada önemli olan, komşularımızla olan ticaretimizi artırmamız lazım. Gelişmiş olan ülkelere baktığımız zaman yüzde 60, 70 civarında komşu ülkeleriyle olan ihracat payı mevcuttur. Peki Türkiye’ye baktığımız zaman bu rakam ne oranlarda? Yüzde 5, 6’lardan bugünlerde yüzde 10, 13, 14’lere kadar çıkmış durumda.. Yani dolayısıyla burada Türkiye olarak çok ciddi bir şekilde komşularımızla ihracat yapma, ticareti bahane ederek, komşuluklarımızı geliştirme gibi bir mecburiyetimiz var. 

-Feyz: İş dünyasına ihtiyaç duyulan insanı temin etme bakımından okullarla ilişkileriniz hangi düzeydedir?

“8 YILLIK KESİNTİSİZ EĞİTİM, İŞ DÜNYASINA ZARAR VERMİŞTİR!”

-M. Koca: Gerçekten çırağı olmadığınız bir işin patronu olamazsınız. Şöyle; gerçekten bugün baktığımızda şu anda okulların kesintisiz sekiz yıla çıkartılmasıyla, mesleklerin çırakları şu anda eğitilemiyor. Şu anda çıraklık eğitimi almayan çocuklarımız, gençlerimiz sebebiyle birçok sektörün gelişmesi zedelenmiştir ve ayrıca ekonominin gelecekteki patronları da bir anlamda engellenmiştir. 

-Feyz: Yani meslek okullarında verilen eğitimi de yeterli bulmuyor musunuz?

-M. Koca: Evet, yani şu an ara eleman sıkıntısı var. 

-Feyz: Siz görüşüyor musunuz okullarla, “şu kadar sayıda ve şu niteliklere sahip elemanlara ihtiyacımız var” gibi bir talepte bulunuyor musunuz? 

“KİTABIN TOZU İLE SOKAĞIN TOZUNU YUTAN ELEMANLARA İHTİYACIMIZ VAR!”

-M. Koca: E tabi.. Benim bu konudaki sıkıntım şu.. Biraz önce söyledim. Bir karar alınırken, mutlaka mikro uygulayıcılara sorulması lazım. Nasrettin Hoca damdan düşünce kimi “doktor getirin” kimi “bilmem ne getirin” diye can havliyle bağırırken; Nasrettin Hoca “damdan düşeni getirin bana” demiş.. Damdan düşen biziz. Bize sorarlarsa problem kendiliğinden çözülecek. İster istemez, damdam düşenin halini, ancak damdan düşen anlar.. Çünkü doktor anlamıyor, anlaması da zor. Bize kitabın tozu ile sokağın tozunu yutan insanlar lazım. Maalesef bu iletişim çağında biz bu iletişimi kuramıyoruz..

-Feyz: Batı da kadınlar iş hayatında, Türkiye’de ise nüfusun yarısı olan kadınlarımız bu iş hayatının dışında kalıyor. Yani batıyla rekabet bakımından yüzde 50 dezavantajlı değil miyiz?

-M. Koca: Kadının öncelikle asli vazifesi var. Bir kere kız çocuklarımızı doğru yetiştirmeliyiz. “21. yy’da Müslüman kadın nasıl olmalı?” diyerek bazı tespitlerde bulunmalıyız. Kadına yeniden hak ettiği değeri vermemiz lazım, bu bir.. İkincisi de kadınlarımızın ekonominin ve sosyal hayatın neresinde olması gerektiğini belirlemeliyiz. Ancak bugün bazı kesimlerin dediği gibi “kadın her sahada erkeklerle yarışmalıdır” gibi değil. Kadın mutlaka olması gereken sektörlerde mutlaka olmalı, olması gereken sosyal alanlarda mutlaka olmalı. Bunun yolu da kadınımızı eğitmekten geçiyor. Eğer siz, kızlarımıza sadece ilköğretimi, liseyi okutur, üniversiteye almazsanız, bu eğitim yetersiz kalır.