İttifak (içinde adalet kurallarına uyulmuş ise), gücün, güvenin, huzurun, başarının ve tatlı hayatın etkenidir. İhtilaf ise, zaafın, korkunun, yaygaranın, beceriksizliğin ve acı hayatın âmilidir. Barış, bereket, oluşum, ulaşım, sevgi, saygı, amaçlara kavuşmak için maddi ve manevi güçlerin ve yeteneklerin birleşmesi şüphesiz ittifak ağacının meyvelerindendir. Küskünlük, hayırsızlık, oluşumsuzluk, ulaşımsızlık, kin, hürmetsizlik, hedeflere erebilmek için maddi ve manevi güçlerin ve yeteneklerin ayrılıp zaafa uğramaları, kesinkes ihtilaftan doğan, yanlış kıyasların kısır neticelerindendir.
İttifak zordur; uzun zaman ve geniş imkan ister, kurması ve koruması hummalı çabayı, hayli meşakkatlere katlanmayı gerektirir. Fakat huzurlu yaşamı, güzel ortamı, yapımı ve bilimi doğurduğundan nurdur, nârindir, şirindir, hedeflemeye yaraşır bir nükte-i câmiadır. Ve tamire götürür bir üstad-ı natık ve bir muallim-i sâdık gibidir.
İhtilaf kolaydır, uzun zaman ve geniş imkan istemez, oluşturması ve muhafazası çok çalışmayı ve çok güçlükleri doğurmadığından karanlıktır, serttir, acıdır ve insaniyete yakışır bir nazar aynası ve bir haber kamerası değildir.
İttifak, yalnız insanda ve hayvanda değil, belki cemadatta ve cansızlarda da övülür bir özellik, onarmaya değer bir manayı matlubedir; korumaya şayeste bir hazine, uzun bakışa yakışır bir gülzar, gölgesinde durulur bir ağaç ve içinde barınılan bir binay-ı maneviyedir.
İhtilaf; yalnız insanda ve hayvanda değil, belki cemadat da ve cansızlarda da çirkin bir haslet, tahribe layık küflü ve kirli bir kümes, mikrop saçan bir çöplük ve kendisinden uzak olmaya lüzumlu, her an yıkılmaya mahkum, çok zararlı ve korkunç bir fesat yuvasıdır, yıkım etkenidir ve dağılma sebebidir.
Evet, tuğla, tahta, harç, çerçeve, demir, taş vesaire toprak makulundandır. Bir irade ile yan yana gelerek, pekişleyip kenetleşerek, sıcaktan, soğuktan ve hayli zarardan koruyan bir binayı meydana getirirler. Yıkılınca, ayrılınca büyük zarara sebep olurlar.
Ey insan! Sen de zencisi ile, beyazı ile, sarısı ile, kızılı ile, arabı ile, acemi ile toprak makulundansın. Çünkü aslın nutfedir, o da yiyecek içeceklerden oluşmuştur. Onlar da toprak sızıntısındandır. İlahi bir irade ile beslenip, terbiye edilip, düşünür, konuşur, tekrim özelliğine haiz bir olgunluğa kavuşmuşsun… Ayrılıp dağılırsan maddi-manevi, büyük zarar göreceksin ve korkunç zarara yol açacaksın.
Yine ilahi iradenin gölgesinde, ilahi kanundaki (onun içinde herkes eşit haklara sahiptir) kanunlara bağlı olup, birleşirlerse onur ve şeref zirvesine çıkarlar ve huzur çemeninde hayatlarını sürdürerek, ahretin mutluluğuna ve ebedi saadete namzed olurlar.
Ey Müslüman, korkunç anlarını yaşıyorsun. Zira zamanın en tehlikeli girdabına düşmüşsün, düşüyorsun. Artık neden tek vücud olmuyorsun, ittifak silahına sarılmıyorsun, yaralarını yabancılarla değil, elinle sarmıyorsun… Gücü meydana getiren ittifak kulpuna, ittifakı oluşturan çözüm halkasına, çözümü doğuran adalet bendine, adaleti oluşturan iman kardeşliğine asılmıyorsun ve müracaat etmiyorsun.
Ey bütün dünya ve mafiha ayakta iken yatan,
Leş misin davranmıyorsun bari Allah'tan utan.
Bulunmazsa adalet milletin efrad-ı beyninde!
Çöker birgün zemine arşa değse paye-i devlet.
Gönüllerden çekilse farzedin İslami kardeşlik
Yıkılır, tarumar olur, gider devlet kalır zillet.
Evet, amansız kışta kurtlar, şiddeti soğukta balıklar, yer depreminde yabani hayvanlar bir araya gelirler. Yani tehlike zamanlarında birleşirler. Büyük-küçük, saldırgan-uslu bir araya toplanırlar. Zira ittifaktan -hayvan olmakla beraber- gücü, güveni, kurtuluşu ve selameti sezerler.
Ey mümin kardeşler, daha da uyanmıyorlar ki, her taraftan kuşatılmışlar, her yönden saldırıya uğramışlar. Din saldırısı, okul saldırısı, giyim-kuşam saldırısı, inanç-düşünce saldırısı, yerüstü ve yer altı, örf-adet, ahlak ve gelenek saldırısı, mal, can ve vatan saldırısı…
Evet, burada değil şurada, bu ülkede değil o ülkede, mutlaka saldırı mevcuttur. Ey Müslüman uyan, derdine derman, içine girdiğin girdaptan çıkış çaresini ancak sen arayacaksın, sen bulacaksın, sorunlarını elinle çöz, yabancıya bırakma. Sadakati dostundan, yardımı kardeşinden iste. Bu haddi aşma, bu sesi kulak ardı etme… Zira "düşmandan dost, domuzdan post, yabancıdan güven, gevenden gül olamaz" demişler.
Nice devletler ihtilaf batağına batıp kaybolmuşlar. Nice uluslar ihtilaf dikenliğinde acı elem çekerek mahv-u fenaya uğramışlar. Ve nice parlayan egemenler, ihtilaf rüzgarıyla sönüp bitmişler.
Her anlayış sahibi, geçmişlerin tarihinden ve şimdikilerin yaşayışından elbetteki nasibini alır ve dengesini sağlar, ittifaka yanaşır ve her türlü ihtilaftan uzak kaçar. Yoksa ihtilafın işaretsiz ve nişansız sahrasında yokolmaya maruz kalır.
Ok bedene isabet edince yara açar, zamanında tedavi edilmeyince mikrop kapar kurtlanır. Neticesinde beden yabancıların istilasına uğrar, hatta ölüme kadar gider.
İhtilaf topluma girerse, arayı açar, vaktinde tedbir alınmazsa toplum yabancıların hakimiyetine duçar hale gelir. Öyle ki namus perdesi yırtılır, mukaddesat çiğnenilir, şeref ve onur cevheri kırılarak ayakaltı olur, yerine normal boncuk geçer. Yüce Allah mealen buyurur; "Bir gerçektir ki, kır atlar bir yerleşime girerlerse, ifsad ederler (tahribat yaparlar) onun ehlinin azizlerini zelil ederler." Örneğin Sünni ile şianın, arap ile acemin bir asra yakın ihtilafı olmasa idi, müttefik devletler Irak'a müdahale ederler miydi? Boşnak ile Sırpların ve o bölgede yaşayan diğer kavimlerin ihtilafı olmasa idi, NATO orduları Yugoslavya'ya girer miydiler? Kocaman Tito'nun kurduğu devlet yıkılır dağılır mıydı? Kan selleri akıtılır mıydı? Avrupa'nın en verimli toprağı parçalanır mıydı?
Çeyrek asra yakın Peşaverlilerle Taciklilerin ve aynı noktada bulunan diğer unsurların ihtilafı olmasa idi, Afganistan sömürücülerin istilasına uğrar mıydı? Din, iman ve ilahi kanuna bağlı kavimlerinin maddesini emip, doyurmayan ve beslemeyen beşeri sistemin sömürücülerin yararlarına yönelik, kati kuralları geçerli kılarlar mıydı? Dağıstanlılar ile Çeçenlerin ihtilafı olmasa idi, Rusya Çeçenistan'a müdahale eder miydi? Bunlar ve benzerleri, 20.asrın son yarısında cereyan eden olaylardır. Tarih sayfalarını karıştırırsan göreceksin ki, tüm yangınlar, yıkıntılar, silintiler, akıntılar, sızıntılar, dağılmalar, ağlamalar ve benzeri musibetler, hepsi, ihtilaf ağacının acı mahsulleridir. Yine göreceksin ki tüm barışlar, başarılar, güçler, güvenler, ilerlemeler, yükselişler, huzurlu yaşamlar, tertemiz ortamlar ve benzeri faziletler, hepsi ittifakın, bol vitaminli ve tatlı meyveleridir. Öyleyse ittifak kulpuna sarıl, saadete gideceksin… Hiç ihtilafa girme, girdaba, sıkıntıya ve yokolmaya mahkum olacaksın; çalış, bir daha çalış, ittifakı oluştur. Allah'ın kudretine dayan, ancak başarı, O'nun tevfikiyle husule gelir.
Ey inananlar! Yüce Allah'ın şu engin ve zengin çağrısına içten dikkat ediniz ki, buyuruyor; "Ey inananlar! Gereğine göre Allah'tan (Celle Celalühü) korkun ve kesinlikle Müslüman (Yüce Allah'ın emirlerini yerine getirir, yasak ettiği bölgelerden sakınır) halde ölünüz" (Ali İmran 102). "Topyekün Allah'ın (Celle Celalühü) ipine sarılınız ve dağılmayınız. Birbirinize düşman olduğunuzu hatırlayınız. Hemen gönülleriniz arasında pekişmeyi oluşturdu. O'nun keremi ile kardeşler oldunuz. Ateşten bir çukur kenarındaydınız. Hemen sizi ondan O kurtardı. Hidayete eresiniz diye Allah (Celle Celalühü) böylece size burhanları ve belirtileri çokça açıklar." (Ali İmran 103)
1) "Bir insan hakkıyla ancak Allah'tan korkar (O sizinledir nerde olursanız)" ayet-i kerimenin manasını düşünerek, kendisini o yüce gözetimde o ilahi hitabın kapsamında görüp, gafletten uzaklaşarak o yüce beraberliğin hakkını verirse, aklı, bedenin diğer yeteneklerini Yüce Allah'ın (Celle Celalühü) rızasına uygun kullanarak, her türlü haram balçığından uzak kaçar. Çünkü harama giren, hemen yakınlık makamından uzaklaşır. Hitap gülistanından itab ve kınama dikenliğine atılır. Çünkü o ulvi gözetim ve beraberlik, edep kurallarına bağlı kalmayı ister. Şanına yaraşır anlayışı, vakarı, usluluğu, güzel sözü, temiz özü, beğenilir işi ve insanın terkim sıfatına yakışır davranış ister. Böylece, yaşayan kimsenin içi huzurla dolar, geleceği, mutluluğa gebe kalır. Durduğu alandan, fitne ve fesad oldukça ayrılıp uzaklaşır. Karanlıkta yanan lamba gibi etrafa nur saçar, ışık verir, ilim irfan bağışlar. Kastedilir hedef haline gelir. Çünkü o yüce gözetimin hakkını veren bir insan, sadece hayır kesilir. Böyle bir insana yanaşılmaz mı?
2) "Topyekün Allah'ın ipine asılın" yani İslam dinine girin, prensiplerini uygulayın. Gösterdiği caddeden ayrılmayın. Çünkü diğer rejimler sadece madde ve dünyaya yöneliktir. Ama İslam, mana ve ahreti de beyan kapsamına almıştır. Diğer rejimler özel, ulusal veya topluluğa yöneliktir. Ama İslam dininin içerlediği hitap, herkesi kapsamına alır. Zira "Ey müminler, ey insanlar!" diye hitabını bütün beşeriyete tevcih eder.
3) Ve "dağılmayınız!" Yani inanç, ibadet, muamele ve ahlak birliği aranızda oluşunca, güç ve düşünce birliği de oluşturun. Zira güç (ister malı, ister bedeni olsun) birliği olmayınca, düşman cesaret alır. Seni emmek için saldırıya kalkar. Egemenliğini kurmak ve korumak için emellerini gerçekleştirmek için saldırıya geçer. Öyle zulüm ve zulmet meydana getirir ki, sen karanlıklarda mahv-u perişan olacaksın.
Düşünce birliği olmayınca istişare olmaz. İstişare olmayınca gerçeği ve doğruyu bulmak zorlaşır. Öyle ise maddi ve manevi birliği sağlayınız. Topyekün Allah'ın ipine asılınız ve dağılmayınız…
İnşallah ilerdeki sayılarda ihtilafın sebebini, o sebebi meydana getiren amilleri, amillere neden olan hakikati açıklayacağız.
Yüce Allah (Celle Celalühü), işimizi ve niyetimizi, rızasına uygun eylesin…