İsrail’in, Filistin’deki zulmü en acımasız bir şekilde devam ediyor. Siyonizm afyonu ile adeta düşünme melekesini yitirmiş ve ruhu zehirlenmiş zalimler dünyayı sarsan eşi görülmemiş sivil tepkilere, hatta arkalarına aldıkları süper güçlerin yeter artık demelerine rağmen soykırıma devam ederek, kalıcı bir ateşkesle, barışa ve çözüme yanaşmıyor. Bütün insanlık ise, siyonistlerin, Gazze’deki bu kan donduran vahşeti ve soykırımı nasıl yapabildiğini hayret ve dehşetle izliyor.
Evet, şu bir gerçek ki Gazze’de yaşananlar aslında kuzu postuna bürünmüş siyonist kurtların yüzlerindeki maskelerin düştüğü bir süreç olmuştur. Böylece de Yüce kitabımız Kur’an’ın 1400 yıl öncesinden haber verdiği bu milletin karakterini ifşa eden mucizevi ayetleri, anlam olarak yerini bulmuştur. Bu mucizeye tanıklık eden ve belki de bu millete haksızlık edildiğini düşünen insanlar ise şimdi şok durumdalar.
Mâide suresi 82. ayetinde Yüce Rabbimiz: “Kuşku yok ki iman edenlerin, insanlar içinde en amansız düşmanlarının Yahudiler ve şirk koşanlar olduğunu göreceksin. Yine, onlar arasında iman edenlere sevgi bakımından en yakın olanların da, “Biz Hristiyanız” diyenler olduğunu göreceksin. Çünkü bunların içinde (insaflı) keşişler ve rahipler vardır ve onlar büyüklük taslamazlar.” buyuruyor.
İşte bu ayet, bir taraftan Yahudilerin Müslümanlara besledikleri ezeli düşmanlık hislerinin yoğunluğunu haber verirken bir taraftan da Gazze olayı ile birlikte Hristiyan âlemindeki uyanışın sebebini izah ediyor. Umarız ve dua ederiz ki Batı insanındaki bu iyilik hislerinin uyanışı, içinde bulundukları karanlıklar üzerine doğmaya başlayan İslam güneşinin bir şafağı olsun.
Peki, siyonistlerin akıllarını başlarından alan, gözlerini döndürerek adeta insanlıktan çıkaran ve kendilerinden başka herkesi böcek görmelerine ve kendilerine itaat ve köleliği kabul etmeyen tüm insanlığı düşman bellemelerine sebep olan asıl şey nedir?
Bunun için siyonist düşünceyi ve bu düşünceyi oluşturan tahrif edilmiş Tevrat’ın ki bir adı da Talmud’dur. Bu kitabın içindeki, kabalist hahamlar tarafından uydurulmuş, Allah’a karşı en büyük iftiralarla dolu sözde ayetleri de iyi bilmek gerekir.
Siyonizm; en geniş anlamı ile Filistin dışındaki bütün Yahudileri yine Filistin topraklarında bir araya getirmek, bu topraklarda Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa etmek ve bununla birlikte bir dünya krallığı kurmak idealidir. Siyonist Yahudiler, binlerce yıldan beri bu amaçlarına ulaşmak için gizli gizli çalışırlar, hedeflerine giderken de kendi ırklarının, Tanrı tarafından seçilmiş üstün bir ırk ve kendileri dışındaki tüm insanların ise onlara hizmet etmek için yaratılmış hayvanlar derecesinde varlıklar olduğuna inanırlar. Bu sapkın inanışlarını da Allah’a (c.c.) karşı büyük bir iftira kumkuması olan Tevrat’ın tahrif edilmiş hali Talmud’daki dini metinlere dayandırırlar. İşte bu son derece dogmatik, tehlikeli inançları nedeniyle siyonistler; sadece Filistinlilerin veya Müslümanların değil, siyonizme karşı olan İsrail vatandaşları da dahil tüm insanlığın düşmanıdırlar. Nitekim bu sapık inançlarının bir gereği olarak Gazze’de çoluk çocuk ayrımı yapmadan yaptıkları akıl almaz vahşetten dolayı onlardan ne bir acıma ve merhamet, ne bir vicdan azabı, ne de bir pişmanlık beklemek beyhudedir. Bunların ilacı ancak onları korku, zillet ve acze düşürecek karşı koyamayacakları bir ilahi gazap veya bir askeri güçtür.
Siyonistlerin bu ideallerini, Yahudi âlimlerin bin yıllık çalışmaları sonucunda, Tevrat’ın yerine meydana getirdikleri esas itibariyle ırkçı ve Yahudi olmayanlara karşı son derece kinci bir kitap olan Talmud’da aramak gerekir. İşte onların tahrif edilmiş bu kitaplarından seçilmiş Yahudileri insanlıktan çıkaran akıl almaz ayetlere birkaç örnek:
“Sen insanoğlusun, fakat dünya üzerindeki uluslar insanoğlu değil; ancak canavardırlar.” (Baba Mecia 114,6.)
“Yahudi olmayanların malı mülkü, sahipsiz araziler gibidir. İlk kim yerleşirse o hak sahibi olur.”(Baba Batra, 14b.)
“Öteki ulusların bütün malları Yahudi halkının olacaktır ki, sonuçta hiçbir vicdan azabı duymadan el koyma yetkisi verilecektir.” “Bir Yahudi Goy’u soymalıdır, hesap yaparken kandırmalıdır ki o bunu anlamayacaktır, aksi taktirde Tanrı’yı utandırmış olur.” (Goy murdar,ahlâksız, günahkar demektir ve bu aşağılayıcı sıfat Yahudi olmayanlar için kullanılmıştır) (Schulchan Aruch: Chozsenhamiszpat. 348)
“Efendimiz, Tanrın, onları senin önüne getirdiği zaman onlara kuvvetle vuracaksın ve onları tamamen yok edeceksin; onlarla anlaşmayacaksın ve onlara merhamet etmeyeceksin.” (Deut. VII,2.)
Şimdi bir kaç ayetle de Kur’an’ı Kerim’de Yahudiler nasıl vasıflandırılıyor ona bakalım:
“Biz kitapta İsrâiloğulları’na şöyle bildirmiştik: “Yeryüzünde mutlaka iki defa fesat çıkaracak, çok böbürleneceksiniz.””(İsrâ, 17/4)
“Bir zamanlar biz İsrâiloğulları’ndan, “Yalnız Allah’a kulluk edeceksiniz; ana babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz. İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin” diyerek söz almıştık. Sonra, içinizden küçük bir kesim dışında, sözünüzden döndünüz; hâlâ da sırt çevirmektesiniz.” (Bakara, 2/83)
“İsrailoğulları’ndan inkâr edenler, Davud ve Meryem oğlu İsa diliyle lânetlendi. Bu, onların isyan etmeleri ve hadlerini aşıyor olmalarından ötürüydü.” (Mâide, 5/78)
“Yahudilerin yaptıkları zulüm ve birçok kimseyi Allah yolundan alıkoymaları, kendilerine yasaklanmış olduğu hâlde faiz almaları, insanların mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle önceden kendilerine helâl kılınmış temiz ve hoş şeyleri onlara haram kıldık. İçlerinden inkâr edenlere de acı bir azap hazırladık.” (Nisâ, 4/160,161)
“Bir de Yahudiler, “Allah’ın eli bağlıdır” dediler. Söylediklerinden ötürü kendi elleri bağlansın ve lânete uğrasınlar! Hayır, O’nun iki eli de açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun, sana Rabbinden indirilen (Kur’an) onlardan birçoğunun azgınlık ve küfrünü artıracaktır. Biz onların arasına kıyamete kadar düşmanlık ve kin saldık. Her ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa, Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışırlar. Allah, bozguncuları sevmez.” (Mâide, 5/ 64)
Özellikle Maide suresi 64. ayette de görüldüğü gibi Yahudiler, inandıkları Tanrı’yı, nefsani marazlardan beri olmayan, yarattığı kullar arasında ayrım yapan, kıskançlık, cimrilik, kin ve düşmanlık gibi insanlara mahsus marazi hisler taşıyan bir varlığa dönüştürmüşlerdir.
Siyonist örgütün bir şekilde dışarı sızan gizli protokolleri incelendiğinde görülecektir ki “Siyonizme hizmet edecek her yolun mübahlığı” neticesinde işçileri ayaklandırıp komünizmi ihdas eden, ona karşı materyalizmin temel yapı taşlarından olan borsacılık, faizcilik gibi uygulamaları yaygınlaştıran onlardır. Materyalizmin, Darvinizm, Marksizm ve Nietzscheizmin gibi dinleri ifsat eden felsefi doktrin ve görüşlerin mucidi, kurucuları onlardır. Dünya hâkimiyeti kurabilmek için insanları dünyevileştiren, moda kılıfı altında kadınları soyan, fuhşu ve her türlü ahlaksızlığı yayan, terör örgütleri ile devletleri zayıf düşüren, güçlerini tüketen onlardır. Ekonomik yönden zayıflattıkları ülkelere borç vererek onları kendilerine bağımlı köleler haline getiren onlardır. Fransız İhtilali’nden tutun Birinci Dünya Savaşı’na kadar tüm kanlı savaş ve eylemlerin arkasında onların gizli elleri ve emelleri vardır. Filistin’i almak için Osmanlı’yı yıkan onlardır. Siyonist emellerine kavuşmak için altın, dolar gibi en güçlü silahları planlı bir şekilde ellerine geçirmişlerdir. Tüm bu söylediklerimize, ütopik düşünceler veya komplo teorileri diyebilecekler için ise derim ki, bugün doları, altını, petrolü, medyayı, silahı elinde bulunduran dünyadaki en zengin ailelerin kimler olduğuna bir baksınlar.
Sonuç olarak şunu diyebiliriz, Gazze olayı, Yahudilerin maskelerini düşürmüş, bu sayede mazlum ve masum rolleri ile tüm dünyayı kandırmaya çalışan siyonist Yahudilerin gerçek yüzü açığa çıkmış, tüm insanlığın bu büyük belayla tanışmasına ve yüzleşmesine vesile olmuştur. Bu beladan hem tüm insanlığı kurtarmak için bu felakete karşı tüm insanlığın bilinçlenmesi kenetlenmesi, bu büyük fitneye karşı birlikte hareket etmesi kaçınılmazdır.
Makalemi yine ilim irfan ve hikmet ehli değerli büyüğümüz Şenel İlhan Beyefendi’nin tüm insanlığın başına bela bu vahşi siyonist örgütün sonunun yakın olduğunu ve Allah’a güvenerek ve teslim olarak geleceğe umutla bakmamız gerektiğini tavsiye eden paylaşımı ile noktalıyorum.
“Ne yapacağız, ne edeceğiz bilmiyorum…
Bu Gazze, Filistin ne olacak böyle?
Bu lanetli zalimler hiç durmuyor!
Çocuklar ölmeye devam ediyor!
Açlık, soğuk, hastalık ve her tür zulüm hız kesmeden devam ve devam ediyor!
Ben biliyorum bunun sonu çok iyi olacak!
Vallahi eminim her şey yakında bitecek!
Beddua etmekten başka elinden hiçbir şey gelmeyen, ağlamak, öfkelenip, gazaplanıp tekrar yerine utançla oturmak ve iğrenç bir çaresizlik içinde uzaklara bakarak ve bi nevi uyuşturucu almış gibi bir psikoloji ile dengesizleşmek bize manen çok şey kazandırsa da yüreklerimizin yanmasına, çare olamıyor!
Gözyaşlarımız Gazzelilerden daha aşağı akmıyor!
En kötüsü de elimizden bi şey gelmemesi zavallılığına alışmak zorunda olmak halet-i ruhiyesi içinde debelenmek hiç çekilmiyor ve hiç dayanılmıyor! İşte bu, zerre şerefi ve vicdanı olan her insana ve Müslüman’a haftalardır yaşatılan bu psikolojik işkence ve acımasız zulüm! Bizim günlük rutinimiz oldu…
Fakat şu kadarını söylüyorum: Şu imtihan dünyasında ve imtihan ve eğitim formatında dizayn edilen bu koca ve kocamış dünya her ne kadar bize dar gelse de bu dünya da kâinat da sahipsiz değil!
Allah arşın sahibidir ve O’nun da bir hesabı ve vakti gelince gerçekleşecek bir gazabı ve intikamı vardır!
Biz elinden bi şey gelmez zavallılar olsak da, O, Allah’tır ve Sübhandır!
Cebbar’dır Kahhar’dır!
Bekleyelim görelim!
Ne olacak bu alçak lanetli zalimlerin ve destekçilerinin sonu, hep beraber göreceğiz…
Nasıl ki dünyanın gözü önünde bunlar böyle ciberdi ve kudurdu ise; işte aynı böyle tüm dünyanın gözleri önünde ibretlik bir şekilde belalarını bulacaklar!
Evet, bu süreç başladı!
Bize düşen ise sadece sabırla beklemek, tevekkül etmek ve teslim olmak!
Yani bu zillet sürecinde bize düşen sadece bu!
Sakın ola ki, haşa, bilerek ya da bilmeyerek, Allah’ı mahkûm kendini hâkim ederek neden böyle oluyor gibi isyan soruları ve vesveseleri ile yüce Allah’ı sorgulamadan ve şeytanın ve yine içimizdeki yahudinin(nefsimiz) tuzağına düşmeden imanımızı ve teslimiyetimizi korumak ve sadece ona güvenmek ve yalnız ondan medet ummak da yine olmazsa olmazımız…”