Çocuk Yüreği ve Maneviyat / Sedanur Suata Tekin

Çocukları hayata hazırlamada ailenin etkisi ve din eğitimini birlikte değerlendirmek istesek neler söylenebilir?
Aileler, çocukları hayata hazırlamada önemli bir rol oynar ve bu süreçte din eğitimi de kritik bir unsur olarak değerlendirilebilir. Hem aile hem de din eğitimi, çocukların karakter gelişimine, değerlerine, sosyal becerilerine ve genel yaşam becerilerine etki eder.
Aile, çocukların temel değerleri, ahlaki prensipleri ve sosyal normları öğrendikleri ilk yerdir. Aile içinde sağlıklı bir iletişim ortamı kurmak, çocuklara empati, sorumluluk, paylaşma gibi temel değerleri öğretme konusunda kritik bir rol oynar. Ayrıca, aileler çocuklara problem çözme, karar verme ve duygusal zekâ gibi hayati becerileri kazandırmada da etkilidir. Bu beceriler, çocukların sosyal ilişkilerini olumlu bir şekilde yönetmelerine yardımcı olur ve onları yaşamları boyunca daha başarılı bireyler yapar.
Din eğitimi ise çocuklara ahlaki değerleri, sorumluluk duygusunu, toplumsal adaleti, hoşgörüyü, yardımlaşmayı, merhameti öğretme amacını taşır. Din eğitimi, çocukların evrensel değerleri benimsemelerine, başkalarına saygı göstermelerine ve toplumsal sorumluluklarını anlamalarına katkı sağlar. Din eğitimi, bir çocuğu dünya şartlarına hazırlamak, ahlaki eğitim vermek, güzel hasletler kazandırmak adına önemli bir eğitimdir. Peygamber Efendimiz de (s.a.v.) bir babanın evladına vereceği en güzel hasletin güzel ahlak olduğunu söylemiştir. O sebeple din eğitimi ailelerin çocuklarına vereceği en önemli eğitimlerden bir tanesidir.
Aile ve din eğitimi arasındaki etkileşimde dikkat edilmesi gereken noktalar da bulunmaktadır. Aileler, çocuklarına din eğitimi verirken hoşgörü, açıklık ve saygı temelinde bir yaklaşım benimsemelidirler. Baskıcı veya aşırı katı bir din eğitimi, çocukların özgür düşünce geliştirmelerini engelleyebilir. Gazzâlî, “Çocukların dinî bilgiye karşı öğrenme güdüsü oldukça güçlüdür ve bu güdü doğru yönlendirilirse çok hızlı bir şekilde öğrenme sağlanabilir.” diyerek çocukların doğru yönlendirilmesindeki önemi vurgulamıştır. Ailelerin din eğitimini çocuklarına bilgi sağlamanın yanı sıra, kendi değerleri ve inançları üzerinden çocuklarına model olmaları da önemlidir. Eğer aile içerisinde Allah’ın adı anılıyor ve bu hareketlere de yansıyor ise, muhtemelen çocuk Allah’a, iman noktasında, ailesinde Allah’ın adı geçmeyen bir çocuktan daha yatkın olacaktır.
Sonuç olarak, aile ve din eğitimi birlikte değerlendirildiğinde, çocukların bireysel, sosyal ve manevi gelişimine olumlu bir etki yapabilir. Sağlıklı bir denge kurulduğunda, çocuklar hem dünya görüşlerini hem de manevi yaşam becerilerini geliştirerek toplumlarına değer katan bireyler olabilirler.
Erken yaştaki çocukta (0-6) ve temyiz çağındaki çocuklarda din eğitimi ne tür hassasiyetler gerektiriyor?
Erken yaş (0-6) ve temyiz çağındaki (7-12) çocuklarda din eğitimi, çocukların bilişsel, duygusal, sosyal ve fiziksel gelişim dönemlerini dikkate alacak şekilde planlanmalıdır. Bu dönemlerde çocuklar, dünyayı anlama, değerler kazanma ve kimliklerini oluşturma süreçlerinde önemli evrelerden geçerler.
Erken yaş (0-6) döneminde, çocukların zihinsel kapasiteleri hala gelişme aşamasındadır. Din eğitimi sürecini sağlıklı geçiren çocuklar ilerleyen yaşlarda Allah inancı, Allah korkusu, merhamet, hoşgörü gibi vasıflara sahip olan çocuklar olacaklardır. Zira İslam dini güzel ahlak dinidir. Bu terbiyeyi alan çocuklar da ahlaki olarak yetişmiş çocuklar olacaklardır. Yine erken dönemde dini eğitim alan çocuklar, daha küçük yaşlarda temel inanç ve değerlerin bilincine vararak hayatlarını bu doğrultuda şekillendirmeye başlayacaklardır. Kendilerine oluşturacakları manevi kimlik sayesinde toplumda Hz. Muhammed’in (s.a.v.) ahlakı ile ahlaklanmış, güvenilir, sevgi dolu bireyler olacaklardır. Bu nedenle, din eğitimi bu dönemde daha çok önemlidir. Zira bir binanın temeli ne kadar sağlam olursa o bina o kadar sağlam ve güvenilir olur. Çocuklara da bu temel kuvvetli bir şekilde atıldığı takdirde ilerleyen yaşlarında dini hassasiyetleri diğer bireylere göre çok daha sağlam olacaktır. Ahlaki değerlerin, anlatılması ve model olunarak öğrenilmesi üzerine odaklanmalıdır. Hikâyeler, şarkılar ve oyunlar aracılığıyla dinî kavramlar basitleştirilerek çocuklara aktarılmalıdır. Bu dönemde görsel materyaller, renkli kitaplar ve etkileşimli öğrenme yöntemleri kullanılarak din eğitimi çocukların ilgisini çekmeli ve onların öğrenme süreçlerini desteklemelidir.
Temyiz çağındaki çocuklar ise daha soyut düşünme yeteneğine sahiptirler. Bu dönemde din eğitimi, çocukların merakını cezbetmeli, mantıklı düşünce becerilerini geliştirmeli ve sosyal sorumluluk anlayışlarını pekiştirmelidir. Erken dönemde verilen dini eğitimlerin nihai sonuçları bu dönemde alınacaktır. Çocuklar bu yaşlarda arayış içerisinde olurlar. Allah’ı ve onun yarattıklarını sorgulamaya başlarlar. Fakat bu dönemde karşılaşacağı olası bir problem bulunmaktadır. Erken dönemde veyahut temyiz çağında anlatılan dinin, gündelik hayatta bir karşılık bulmaması, ailelerin yaşantılarındaki din ile anlatılan din arasında birebir uyum bulunmaması sorgulamalarının derecesini artıracaktır. Nitekim aileleri ve sosyal çevrelerindeki insanlar, dine dair söylemlerini hayatlarına geçirmeyerek çocukların sorgulamasını tetikleyecektir. Doğru sonuca yine ailelerinin bilgi birikimi ve doğru aktarımı ile ulaşacaktır. Bu noktada ailelerin kendilerini geliştirmesi, okuması ve bu konuda çocuğun sorularını cevaplayabilecek potansiyele kendisini yetiştirmesi gerekmektedir.
Her iki dönemde de, din eğitimi sırasında dikkate alınması gereken önemli bir husus, çocuklara hoşgörü, saygı, merhamet, iyilik ve anlayış kavramlarının öğretilmesi ve öğretilen bu kavramların bizzat kişi tarafından hayata geçirilmesi gerekmektedir. Din eğitimi sırasında kullanılan dil, çocukların yaşına ve anlama kapasitesine uygun olmalıdır. Abartılı korkulara neden olabilecek veya çocukların zihinsel sağlıklarını olumsuz etkileyebilecek kavramlardan kaçınılmalıdır. Sonuç olarak korku temelli bir din algısı yerine sevgi ve merhamet temelli bir din anlayışı oluşturmak bu dönemde oldukça önemli olacaktır.
Hz. Lokman’ın insan ve hayata eğitime dair sözleri ile hep hafızalarımızda. Çocuk eğitimi konusundaki görüşleriyle Hz. Lokmandan bahseder misiniz?
Hz. Lokman, İslam kültüründe bilgelik ve hikmeti simgeler. Kur’an’da adı geçen Hz. Lokman’a atfedilen bir söz, çocuk eğitimi konusunda önemli öğütler içermektedir. Bu öğütler, ebeveynlere ve topluma genel olarak çocukların doğru bir şekilde yetiştirilmesi konusunda rehberlik etmektedir.
Hz. Lokman’ın öğütlerinden biri, çocuklara karşı sabırlı olma, nazik davranma ve onlara iyi örnek olma gerekliliğini vurgular. Bu öğütler, ebeveynlere çocuklarını sevgi, anlayış ve sabır ile yönlendirmeleri gerektiği konusunda rehberlik etmektedir. Ayrıca, çocuklara doğru değerleri öğretme, onları dürüstlük, yardımseverlik ve hoşgörü gibi erdemlerle tanıştırma konusunda da önemli bir rol oynar. Hz. Lokman çocuklara yaklaşımın iki yönlü olduğunu vurgulamaktadır. Birincisi sevgi temelli bir eğitim ikincisi ise dini öğüt temelli din eğitimi, bunların her ebeveynin uygulaması gereken temeller olduğunu düşünüyorum. Nitekim Hz. Lokman sevgili oğlum, oğulcuğum şeklinde hitap ederek pedagojik olarak güzel bir noktaya temas etmiştir. Çocuklar söylenen sözden daha ziyade, nasıl söylendiğine ve hangi ses tonunun kullanıldığına dikkat etmektedir. Bu nedenle kullanılan sevgi cümleleri onlarda olumlu bir etki oluşturacak ve ifadenin tesirini artıracaktır. Yine ibadetler noktasında Hz. Lokman, henüz yaşı değil, istediği zaman kılar veyahut psikolojik olarak zorlamak istemiyorum gibi ifadelerden kaçınarak “Yavrucuğum, namazını özenle kıl, iyi olanı emret, kötü olana karşı koy, başına gelene sabret. İşte bunlar, kararlılık gerektiren işlerdendir.” diyerek doğrudan bir şekilde namaz konusundaki hassasiyeti dile getirmiştir. Namaz, insanı kötülüklerden alıkoyacak bu şekilde insan, emr-i bi’l-ma’ruf nehy-i ani’l-münker olma yolunda ilerleyecektir. Hz. Lokman sadece ibadet noktasında değil insani ilişkiler konusunda da oldukça güzel mesaj vererek insanlığa çocuk yetiştirme ahlakı üzerinde düşünmelerini sağlamıştır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) insan-fıtrat ilişkisini ilahi bir yönlendirmeyle hayatında uygulayan en emin ve güven kaynağı bir yerde durması itibarıyla en güzel örneğimiz. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) çocuk eğitimindeki yöntemlerinden bahsetmek çok isabetli olacak… Bu konudan biraz bahseder misiniz?
Hz. Muhammed’in (s.a.v.) çocuk eğitiminde izlediği yöntemler, örnek şahsiyeti, sabrı, hoşgörüsü ve çocuklara olan yaklaşımıyla İslam toplumlarında önemli bir etki bırakmıştır. İslam’ın temel prensiplerine dayanan bir pedagoji anlayışı ile Peygamberimiz (s.a.v.) çocuklara öğütler vermiş, onlarla ilgilenmiş ve onlara güzel ahlakı öğretmiştir. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) çocuk eğitimine dair bazı önemli yöntemler şunlardır:
Hz. Muhammed (s.a.v.), çocuklara sevgi ve ilgiyle yaklaşmış, onları kucaklamış ve sarılmıştır. Onlara duyduğu şefkat ve sevgi, çocukların güven duygusunu güçlendirmiştir. Peygamberimiz (s.a.v.), çocuklara sabırla ve hoşgörüyle yaklaşmıştır. Onların hatalarını düzeltirken bile nazik bir üslup kullanmış ve öğretirken sabrını korumuştur. Hz. Muhammed (s.a.v.), yaşantısıyla çocuklara örnek olmuştur. Davranışları, sözleri ve ahlaki tutumuyla çocuklara doğru yolu göstermiş ve güzel ahlakı öğretmiştir. Peygamberimiz (s.a.v.), çocuklarla iletişim kurarken zaman zaman oyun ve şaka yapmıştır. Bu, çocukların dikkatini çekmiş ve öğrenmeyi daha eğlenceli hale getirmiştir. Hz. Muhammed (s.a.v.), çocuklara sorular sorarak düşünmelerini teşvik etmiş ve onların aktif bir şekilde katılımını sağlamıştır. Hz. Muhammed (s.a.v.), çocuklara eşit davranmış ve onların duygusal ihtiyaçlarına özen göstermiştir. Her çocuğa adaletli bir şekilde yaklaşmıştır. Peygamberimiz (s.a.v.), çocuklara İslam’ın temel prensiplerini öğretmiş ve onları doğru bir şekilde yetiştirmeye önem vermiştir. Namaz, oruç, sadaka gibi ibadetlerin öğretilmesi, çocukların manevi gelişimine katkı sağlamıştır.
Hz. Muhammed’in (s.a.v.) çocuk eğitimine yaklaşımı, bugün dahi birçok eğitimci ve ebeveyn için örnek alınan bir modeldir. O’nun öğretileri, sevgi, sabır, hoşgörü ve örnek olma gibi temel prensipleri içermekte ve İslam toplumlarında çocuk eğitimi konusunda rehberlik etmektedir.
Sizin güzel çalışmanız da, Allah’ın (c.c.) merhamet ifade eden isimlerinin çocuk eğitimiyle ilişkisine dair etkileyici bir çalışma. Konuya böyle yaklaşmanın mantığından ve içeriğinden bahsedebilir miyiz? Bu yaklaşımı çocuk terbiyesi ve eğitiminde nasıl uygulayabiliriz? Bu çalışma aynı zamanda insana Allah’ı (c.c.) tanıtıyor… Bu yönüyle de nasıl anlamalıyız?
İslam dininin temel öğretilerinden biri, Allah’ın sonsuz merhameti ve şefkati ile ilgilidir. Bu nedenle çocuklara Allah’ın merhamet yönlerinin öğretilmesi, onların İslami değerleri öğrenmeleri ve hayatlarında uygulamaları açısından son derece önemlidir. Bazı çocukların zihninde, büyüklerin etkisi ile korkutan, taş eden, cehenneme atan bir Allah tasavvuru bulunuyor. Bu da Allah’ın merhametinin anlaşılmamasına sebep oluyor. Oysa Allah (c.c.); “Merhametim gazabımı geçti.” buyurmaktadır. Buradan hareketle Allah’ın merhameti öncelenmelidir. Çocuklara Allah’ı bu şekilde anlatmanın daha doğru olduğunu düşünüyorum. Bir kitap en güzel onu yazan tarafından anlatılır. Allah’ı tanımanın en güzel ve en kolay yolu da kendi isimlerinden geçmektedir. Çocuklara Allah’ı bizzat kendi isimleri ile tanıtmak yine isabetli olacak bir noktadır. Nasıl ki bir kişiyi tanıtırken ismi ile tanıyorsak Allah’ı da kendi isim ve sıfatları ile tanıtmak çocuk gözündeki Allah tasavvurunu olumlu bir yöne çekecektir. Örnek verecek olursak; Rahmân ve Rahîm sıfatı çocuk eğitiminin önemli parçalarından bir tanesidir. Bu merhamet sıfatını çocuklara öğretmek son derece önemli ve değerlidir. Zira bir çocuğun arkadaşına karşı olan merhamet duygusu veya bir hayvana karşı beslediği şefkat Allah’ın kulları üzerindeki yansımasının yegâne göstergesidir. O yüzden çocuğa verilecek merhamet eğitiminde bu sıfatların anlatılması gerekmektedir. Örneğin bir çocuğun bir hayvana karşı tutumuna bakılmalıdır. Çocuk hayvana karşı öfkeli, acımasız ve sert bir tutum sergiliyorsa burada müdahale edip Allah’ın yarattıklarına karşı olan sonsuz merhametinin kula yansıması gerektiği anlatılarak bu davranışı terk ettirme gayreti içerisinde olunmalıdır. Allah’ın Rahîm sıfatını çocuklara anlatırken anneleri üzerinden örnek vererek anlatabiliriz. “Rahîm” kelimesi, anne rahmini ve içindeki bebeğe olan sevgi ve korumayı anlatır. Bir anne nasıl evladının hatalarına karşı affedici, yanlışlarına karşı uyarıcı, kusurlu bir davranışında nasıl şefkat ile muamele ediyorsa; güzel bir huya karşı nasıl sevgi besliyorsa Allah’ın da kullarına karşı aynı duyguları beslediğinin çocuklara anlatılması gerekmektedir. Allah’ın Rahîm sıfatının, bu merhametin insanlara olan yansıması olduğu bilinmelidir.
Allah’ın Vedûd ismi, çocuklara sevgi ve merhamet kavramlarını anlamaları için bir model sunar. Ebeveynler, çocuklarına Allah’ın sevgisini O’nun Vedûd esması ile anlatabilirler. Çocuklara Allah’ı anlatırken her yanlış davranışta örneğin; namaz kılan bir annenin önünden geçen çocuğa “Allah seni sevmez.” gibi bir üslup kullanmak, çocukların Allah ile arasına bir duvar örecektir. Bu nedenle Allah’ın sadece insanlara karşı değil, bütün mahlûkata karşı Vedûd, yani pek çok seven olduğunu aşılamak son derece önemlidir. Örneğin, bir anne arslan, yavrularını besler ve korurken, bir anne kuş, yavrularına yem verir ve onları güvende tutar. Bu, hayvanlar âleminde Vedûd isminin sevgi ve merhamet yönünün bir göstergesidir. “…annesi onu zahmete katlanarak taşıdı ve zorluk çekerek doğurdu...” (Ahkâf, 46/15) ayetinde belirtilen zorluğun sadece çok sevme ile katlanılabileceği, annelerin çocuklarına karşı olan sınırsız sevgisi, aile ortamındaki sevgi ve merhametin olması Allah’ın Vedûd ismini anlama ve anlatma noktasında yardımcı olacaktır.
Yine Allah’ın Vedûd ismi, çocuklara kardeşlik duygusunu da öğretecektir. Aileler çocuklara, Allah’ın bütün insanları sevdiğini ve onlar ile manevi kardeş olduğumuzu anlatabilirler. Kardeşlik duygusu, çocukların sosyal ilişkilerini geliştirmelerine ve başkalarıyla uyum içinde yaşamalarına yardımcı olacaktır. “Müminler ancak kardeştirler, öyleyse iki kardeşinizin arasını düzeltin…” (Hucurât, 49/10) ayeti düstur edinilerek kardeşlik bağlarının kuvvetlenmesi sağlanabilir. Ev içerisinde olan sevgi, muhabbet ve kardeşlik bağlarının tüm insanlara karşı olması gerektiği bu ismi azam ile öğretilebilir. Çocukların evde, okulda, parkta, bahçede karşılaştığı diğer akranlarına karşı kardeş olabilmesi Allah’ın Vedûd ismi ile mümkün olacaktır. Çocuklar, Allah’ın Vedûd ismini anladıkça, diğer çocuklarla sevgi ve hoşgörüyle ilişki kurabilir, onlara karşı saygılı olmayı öğrenebilir ve toplumsal dayanışma duygusunu geliştirebilirler.
Çocuklar verilen bilgileri kabul etme noktasında yetişkinlerden daha yatkındır. Ve kritik dönem olarak adlandırılan erken dönemde anlatılan her bilgi kalıcı olacaktır. O sebeple bu dönemde anlatılan Allah tasavvuru kalıcı olacak ve daha olumlu bir imaj bırakacaktır. Allah’ın sıfatları, çocuk eğitimi için bir kılavuz niteliğindedir. Ailelerin çocuklarını yetiştirmelerinde rehberlik edecektir. Her esma bir duyguyu ifade etmektedir. Çocuklara bu duygular anlatılırken duyguların doğru bir şekilde kullanılması gerektiği yine bu esmalar sayesinde anlaşılacaktır. Bu çalışmadaki hedefimiz toplumda merhametli, erdemli, hoşgörülü çocuklar yetiştirmektir. İnsani ilişkiler için düzgün, sağlıklı birer birey yetiştirme noktasında katkı sağlamasını ümit ediyoruz.