Dünya Sağlık Örgütü (WHO) "sağlığı sadece hastalıklardan ve mikroplardan korunma değil, bir bütün olarak fiziki, ruhi ve sosyal açıdan iyi olma hali" olarak açıklar.
Yaşadığımız çağa göre ise;"duygusal, ruhsal, entelektüel, toplumsal, mesleki ve fiziksel olarak sağlıklı olma hali" olarak açıklanabilir. Biz insanoğulları yeryüzünde allahın yarattığı en değerli varlıklarız. Bize lütfedilen akıl ve mantık, fiziksel beceri ve doğa şartlarına uyum sağlama özelliklerimiz bize yeryüzünü kontrol altına alma avantajını sağlamaktadır.
İnsanoğlu yüzyıllardır hüküm sürdüğü coğrafya da avlanmış, üretmiş, tüketmiş, barınmış ve yapılar inşa etmiştir. Bunları yaparken de sürekli bir hareketlilik içerisinde olmuştur. Bu hareketlilik insanın başarmak istediği şeylere daha çabuk ulaşmasını sağlamıştır. Bu özellikleri korumak ve geliştirmek içinde vücudun sürekli çalışması gerekmektedir.
İlk zamanlarda temel ihtiyaçlarımızı (beslenme, korunma ve barınma vb.) karşılamak için yapılan bu hareketler artık bilinçli ve sağlam bir yapıya kavuşmamız için gerekli hale gelmiştir.
Peki bizler vücudumuzu ne kadar dinç tutuyor, ne kadar formda kalıyoruz? Zihin sağlığı, beden sağlığıyla paralel gelişir. Bizler beden sağlığımıza ne kadar önem veriyoruz?
Sağlık esasen hayat tarzınızla (davranışlarınız) etkilediğiniz çevrenizle çok sıkı bir ilişki halindedir. Bu nedenledir ki, zaman süreci içerisinde davranışlarınız ve yaşantınızda meydana gelen değişiklikler sağlık konusunda çok yeni boyutların oluşmasına sebep olmuştur.
Asırlar öncesinde ilkel insanların sağlık açısından günümüzdekine benzer problemleri yoktu. Teknolojinin gelişmesine bağlı olarak toplumlarda endüstrileşme ve makineleşmenin olumlu ve olumsuz yönlerini görmemiz mümkündür. Bilhassa 20. asırdaki gelişmeler (televizyon, nükleer enerji kaynakları, petrol ürünleri vs.) yaşam tempomuzu değiştirmiş ve bu teknolojik ilerlemelerden dolayı bedeni faaliyetlerimiz azalmış, zihinsel çalışmalarımız fazlalaşmıştır.
Yaşadığımız bu çağda şehirleşme hızla artmış ve buna bağlı olarak da çarpık yapılaşmanın getirdiği sosyo-ekonomik ve kültürel problemlerle birlikte psikolojik gerginliğe sebep olan faktörler (gürültü, yoğun trafik vs.) ortaya çıkmıştır.
İnsanın teknolojik imkanları kullanıp modern hayata geçmesiyle beraber hareket etme ihtiyacının da azaldığı görülmektedir. Taşıt vasıtalarının yaygınlığı, haberleşme imkanları, ev ve bürolardaki kullanım araç ve gereçlerin insanın daha önce yoğun bir hareket temposu içinde yaptığı bir çok şeyi otomatik olarak ve çok az bir hareketle yapabilmesine imkan vermiştir.
İnsanın bu az enerji sarfıyla yaşıyor olması, bazı sağlık sorunlarını da beraberinde getirmektedir. Bu sorunların başında, hareketsizlikten oluşan dolaşım ve solunum sistemlerinin kapasitelerinin azalması, kalp damar hastalıklarının artması, aşırı şişmanlık, sindirim sisteminde meydana gelen aşırı değişiklikler ve bunun sonucu oluşabilecek ülser yaraları, eklem hareket sınırlarının azalması ile kireçlenmelerin oluşumu, iç organlarda düzensizlik, kemik hastalıkları gibi rahatsızlıklar gelmektedir.
Bütün bu değişiklikler nedeniyle bir zamanlar insanoğlunun en büyük sağlık sorunları olan kızamık, sıtma vs. gibi mikrobik hastalıkların yerini başka sağlık problemleri almıştır.
Yıllar önce kişiler fiziksel uygunluk ile sağlık arasında önemli bir bağlantının olduğuna inanırlardı. Bu inanış bugün modern toplumlarda daha da geçerli bir hal almıştır. Bugün fiziksel uygunluğa erişmeye yönelik hareketler, çalışma ve onun yarattığı stres ortamına karşı koyabilmek için yapıla gelmektedir.
İnsanın yeryüzünde dinlenmek için değil çalışmak için varolduğu düşünüldüğünde, insan fiziksel uygunluğunu her zaman korumak durumundadır. Bu nedenle fiziksel uygunluk programlarının temel amacı kişinin fizyolojik, psikolojik, sosyolojik ve zihinsel dengesini kurmaktır.
Rekreasyon faaliyetleri içinde, bir çok insanın rekreatif ihtiyaçlarına cevap verebilecek çeşitlilikte ve özellikte olan Beden Eğitimi ve Spor etkinlikleri önemli bir yer tutmaktadır. Bu etkinlikler insanın yavaş hareketinden doğan sorunların çözümü ve insanın sağlıklı ve zinde yaşamasında büyük roller üstlenmiştir. İnsanın Beden Eğitimi ve Sporla güzel vücuda ve sağlığa kavuşması ve bunu en üst düzeyde muhafaza etmesinin mümkün olduğunun bilinmesi, bu programların doğmasının ve yaygınlaşmasının temelindeki düşünceyi oluşturmaktadır.
Genel sağlık kuralları olarak kabul ettiğimiz; ideal vücut ağırlığı, sigaradan uzak olmak, stresi kontrol altına alabilmek, sağlıklı bir kalp dolaşımı vs. gibi etkenlerin arzu edilen sağlık seviyesinde olmasını sağlayan en büyük araçlardan biri de egzersizdir.
İnsan vücudu doğuştan gelen özelliklerinden dolayı sürekli hareket etmek ihtiyacındadır. Diğer tüm canlılarda olduğu gibi insanlar çetin doğa koşulları ile mücadele edecek, kendini savunabilecek, en güç durumlarda dahi ihtiyaçlarını sağlayabilecek bir yapıya sahiptir. İçinde bulunduğumuz yüzyıla gelinceye kadar bu yapının gereği olarak insanlar sürekli hareket halinde, pek çok işi yerine getirmek için kas gücünü kullanmak zorunda kalmışlardır. Ancak, 19. yüzyılın sonlarıyla 20. yüzyılın başlarında mekanik ve elektrik enerji sistemlerinin çok kısa zamanda büyük gelişme göstermesi ve endüstri döneminin başlamasıyla birlikte hareket gereksinimi giderek azalmaya başlamıştır. 100 yıl önce tüm dünyadaki enerji ihtiyacının %90'ı insan tarafından karşılanırken günümüzde bu oran %1!den aşağıya inmiştir. Uygarlığın getirdiği kolaylıklar ve sağladığı olanaklar sayesinde insanlar her geçen gün daha az hareket eder duruma gelmektedir. Geniş kitleler gün boyu oturarak çalışmakta geri kalan zamanda ise saatlerce televizyon seyretmekte ve bu arada sürekli bir şeyler yeme alışkanlığı kazanmaktadırlar.
Organizmanın yapısına uygun olmayan bu durum, bilinen tüm olumsuz etkilere karşın gidereke yaygınlaşmaktadır. Çok kısa mesafelere dahi yürüyerek veya bisikletle gitme alışkanlığının yerini son derece rahat ve konforlu arabalar almış, televizyon seyrederken düğmesini açıp kapama zahmetine dahi katlanmamak için uzaktan kontrol cihazları hizmete sunulmuştur.
Bu durumun ve içinde bulunduğumuz koşulların kaçınılmaz sonucu olarak, hareket azlığına bağlı sağlık sorunları belirmeye başlamış ve hareketsizlik insanı tehdit eden, yaşamı riske sokan bir etken durumuna gelmiştir.
Öyleyse yapılacak şey bellidir. Her insanda bulunan hareket kabiliyeti farklı seviyededir. Ancak sonuçta her insanda hareket kabiliyeti mevcuttur. O halde çok yoğunum, hiç vaktim yok, terliyorum, yoruluyorum gibi gereksiz mazeretleri bir kenara bırakarak elimizden geldiğince, düzenli ve programlı egzersize başlayınız.
Unutmayalım ki merdiven çıkmakta, maraton koşmakta, evde mekik ve şınav çekmekte, ağırlık salonlarında ağır kiloları kaldırarak çalışmakta egzersizdir. Seçim sizin. Yeter ki isteyerek ve kendimiz için egzersiz yapın.