Siyah ve beyaz derken bir futbol takımı ve onun renklerinden bahsedecek değilim. Yaşamımızla iç içe olan bu renkler sıradan bir sıfat değil, duygularımızı düşüncelerimizi hatta korkularımızı ifade eden ve insanları sınıflandıran renkler olarak bakacağız onlara. Hayatın her aşamasında karşımıza çıkmaktadır siyah ve beyaz. Nereden zihnimize işlemişti ki bu renkler, neden hayatımızı bu kadar ihata etmişti ve neden bu kadar içli-dışlıyız? Tüm bu soruların cevabını aşağıdaki satırlarda arayalım.
Öncelikle teker teker "siyah ve beyaz"ın neleri ifade ettiklerine bakalım.
Siyah renk; korkuyu, bilinmezi, yalnızlığı, ayrımcılığı, kötülüğü, ahlaki marazları ifade etmektedir. Karanlıklar ülkesi, karanlıklar prensi, kara yazı, kara baht, kara kalp. Sevilmeyen hoşlanılmayan, istenmeyen şeylerin sıfatı hep bu rengin üzerine atılır.
Beyaz renk ise, iyiliği, güzelliği, ferahlığı ve güzel ahlakı ifade etmektedir, yaygın kanaat budur. Seyrettiğimiz filmlerde bile bu yargı hâkimdir. Kötü rollerde oynayanlar siyah giyinir, iyi rollerdekiler ise açık renkli giyinir.
Siyah ve beyaz birbirinden nasıl bu kadar net ayrılıyorsa, iyi ve kötü de o kadar net ayrılır imajı verilmek isteniyor gibidir.
Bir an hayatta yansımanın olmadığını düşünelim. Ayna yok, suya bakınca yansıma yok. Sadece karşımızdakini görüyor ve gözlemleyebiliyoruz. Tam burada başlıyor yanlışlar ve bocalamalar. O an ne görüyorsak onunla sınıflandırıyoruz insanları. Şu adam iyi, şu adam kötü veya o bunu yaptı, bu bunu yaptı gibi anlık fiillerle renklendiririz insanları. Teferruat yok, detay yok müsamaha hiç yok. Zerre kadar ilgilenmeyiz karşımızdakinin iyi taraflarıyla. Bir defa kötü damgasını yemiştir bizden. Eğer çıkarı varsa ve bu karşılanıyorsa o zaman iyidir, yok karşılanmıyorsa kötü. Kendisinin ne olduğunu, neye benzediğini bilmeden yargılar insan karşısındakini, çünkü kendisi mutlak kar beyazıdır! Sütte leke olur ama kendinde asla. Ben kötü bir adamım diyen bir kula rastladınız mı şimdiye kadar. En kötü fiiller bile işlense bir mazeret her zaman vardır. Ve fiili işleyen fail hala kendince iyi, suçsuz ve günahsızdır. Karşısındakini bu denli acımasızca ve taraflı olarak siyah-beyaz sınıflandırırken kendisi mutlak beyazdır.
Nasıl mutlak kötü demek acımasızca yargı ise, mutlak iyi demekte safça ve taraflıca bir yargıdır. Zıtları içinde barındıran insanoğlu her an tercih üzeredir. Her zaman tercihini iyiden ve güzellikten yana yapma kabiliyetine sahip insan bunun zıddıyla da karşı karşıyadır. Şeytana, nefsine ve şer insanlara uyup uymama tercihini kullanmak yine kendi elindedir. Eskilerin "iyilik ve kötülüğün arası bir bıçak ağzıdır" sözü ne kadar da güzel ifade eder her an seçim üzere olan insanın halini.
Aslında her insan az çok kendini bilir, lakin çoğu zaman bu işine gelmez. Kendince karşısındakini az çok sınıflandıran insan, bu sınıflandırmada kullandığı kriterleri kendisine dürüstçe uygulasa, eleştirdiklerinden çok da farklı olmadığını görmesi hiçte zor olmayacaktır.
Görülen o ki; iyilikte kötülükte, dürüstlükte, taraflılıkta insanın elindedir. Herkesin tercih hakkı vardır. Umulan şey herkesin tercihini iyilikten, güzellikten, doğruluktan ve hoşgörüden yana kullanmasıdır.
Öyleyse diyebiliriz ki; renklerle ifade edeceksek insanları; kimileri biraz açık, kimileri biraz koyu gridir.
Ya da dediğimiz gibi kendinize karşı dürüst olun ve renginizi siz seçin.