Koronavirüs kapsamında tüm dünyada tedbirler alındı. Tüm bunların insanda bir karşılığı var. Yaşam biçimi değişikliği, an’a ve geleceğe dair belirsizlik, güvenlik sorunu, hayatı idame etme, ekonomik sorunlar; tüm bu değişkenler insanı nasıl etkiliyor? Koronavirüs pandemisinin insan ve toplumları psikolojik bakımdan nasıl etkilediğini düşünüyorsunuz?
Pandeminin hâlihazırdaki etkilerini deneyimlemeye devam ediyoruz, ancak henüz süreç devam ediyor. Bu etkiler de maalesef artarak ve derinleşerek devam edecek gibi görünüyor. Belirsizlik daima kaygıyı tetikler. Ciddi bir anksiyete artışına şahidiz. Yine ölüm ve/veya sevdiklerini kaybetme ihtimali de kaygı ve korkuyu artırıyor. Pandemi sonrası dönemde anksiyete bozukluklarının ve kayıplara bağlı yas süreçlerinin uzaması sebebiyle ardından gelebilecek depresif süreçleri öngörebiliyoruz.
Toplumsal açıdan ise dayanışmanın arttığı toplumlar da olacak, can korkusuyla insanların bencilliğinin ortaya çıktığı yağmacılık davranışlarının görüldüğü toplumlar da olacak. Burada toplumların karakteri ve kolektif bilinçdışındaki değerler de ortaya çıkıyor. Ve elbette uzun vadeli sosyal, ekonomik, siyasi ve psikolojik değişim ve dönüşümler yaşanacak.
Koronavirüs gündemi nedeniyle toplumsal sağlığın etkilenmesi psikiyatride “on-line danışmanlık ve terapi” hizmetlerini de ön plana çıkardı. Artısıyla eksisiyle nasıl değerlendiriyorsunuz? Modellenebilecek, bilmediğimiz başka usuller de var mı? Toplumda gerçek karşılığını bulması anlamında bu konuda neler söylenebilir?
Elbette ilk tercih edilen, yüz yüze danışmanlık ve terapi hizmetidir. Ancak pandemi öncesinde farklı şehir ve ülkelerden danışanlarla gerektiğinde kullanılan bu yöntem, şimdi zaruret haline geldi. Yüz yüze etkileşimin azalması elbette terapötik verimliliği düşürür. Hipnoterapi vb. uygulamaları ise yüz yüze yapmak tercih edilir. Ancak şu an seçeneğimiz olmadığından mevcut durumu en iyi şekilde değerlendirmek durumundayız. Bir süre daha eksilerine rağmen bu şekilde devam edilecek. Daha sonra durum normale döndüğünde yine olabildiğince yüz yüze etkileşim tercih edilecektir.
Manevi danışmanlık adına, koronavirüs sizce insan ve hayata dair ne, neden, niçin vb. ontolojik kaygılar ve sorulara cevap arama eğilimi oluşturdu mu? Farklı inanç gruplarında aynı tepkilerin verildiği bir zemin bu. İnanca dair ilginç etki ve tepkiler de var. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Afetler, ölümler ve kayıplar her cenahtan insanın, hayatı sorgulamasına sebep olur. Ölümlülüğümüz ve hayatın sınırlılığı ile yüzleştiğimiz, kırılganlığımızın farkına vardığımız bir süreçteyiz.
İnananlar kendi inanç sistemlerinde buna dair cevaplar bulabilirler. Ancak bu durumu “ceza mı, nimet mi, ikaz mı, imtihan mı?” gibi çeşitli açılardan ele alırken kişilerin bilinçdışında ve toplumsal öğretilerde gömülü bulunan “cezalandırıcı ilah” kavramı veya “imtihan dünyası” gibi kavramlar da tekrar tartışılır hale gelecektir.
Koronavirüs sonrası psikiyatrik rehabilitasyon için düşüncelerinizi alabilir miyiz? Şimdiden alınacak yollar ve kamu sağlığı açısından kurumsal yapılar oluşturulmalı mı? İleriye yönelik projeksiyonlarda toplum sağlığının değişik yaş gruplarında nasıl etkileneceğini düşünüyorsunuz?
Toplum ruh sağlığı için şu an verilecek destekler ve krize müdahale önemli. Hastalara, hasta yakınlarına ve yakınlarını kaybedenlere bu süreçte psikolojik destek, sosyal hizmet desteği ve (talebe göre) manevi danışmanlık ve manevi sosyal hizmet desteği sunulmalı.
Süreç sonrasında da her yaş grubunda anksiyete bozuklukları ve depresyonun yanı sıra mevcut psikiyatrik rahatsızlıkların da alevlendiğini ve arttığını görebiliriz. Pandemi sonrasında da psikiyatr, klinik psikolog, sosyal çalışmacı ve sosyologlardan oluşan heyetlerin öngöreceği doğrultuda psiko-sosyal destek veren kurumlar harekete geçmeli ve hizmetlerini bu yeni duruma göre planlayarak sunmalıdır.
İlginç bir konu ki, bazen alınan reel tedbirlere reel tepkilerin oluşamadığı da gözleniyor. Aymazlık diyebileceğimiz bu ruh halini ya da kafa yapısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bunun görünen birkaç sebebi var: Bencillik, kendi ihtiyaçlarını sosyal risklerden daha öncelikli farz etmek, yakınlarına zarar gelmedikçe tehlikeyi “uzak bir olasılık olarak değerlendirip ciddiyetini anlayamamak” ve “bana bir şey olmaz” düşüncesi ve haberleri aktif takip etmediğinden riski küçümsemek başlıca sebepler olabilir. Dilerim ki durumun ciddiyetini kavramak için büyük kayıplar vermek zorunda kalmayız.
Hepimiz bir canlının farklı uzuvları gibiyiz bu dünyada. Yeryüzünün uzak bir köşesinde insanlar acı çekerken, hastayken bizim duyarsız kalmamamız gerektiğini “yaşayarak” öğreniyoruz bugünlerde. Tek başına “iyi olmak, selamette olmak” mümkün değil. Birbirimize görünmez bağlarla bağlıyız. Yeryüzündeki son Covid-19 hastası iyileşmeden güvende olmayacağız. Dolayısıyla “bütünün hayrı” için çalışmak ve dua etmek durumundayız. Bu durum bize insan kardeşlerimizle ne kadar bağlı olduğumuzu bir kere daha hatırlattı. Ders alanlardan olmayı dilerim.