İlim İrfan ve Hikmet Ehli Şenel İlhan Beyefendi'nin Sohbetinden
Derleyen: Nail Başeski
Rab-Kul İlişkisi Bağlamında Rüyalar Önemli Bir İletişim Yoludur
Rüyalar, Allah ile kulları arasında Hz. Adem’den beri en çok kullanılan iletişim yollarından biridir. Bu gerçeği Kur’ân’daki peygamber kıssalarında da açıkça görürüz. Rabbimiz, elçi olarak seçtiği kullarına rüyalar yoluyla çok mesajlar vermiş ve onlarla iletişimde bu yolu çok kullanmıştır. Bu bağlamda, Kur’ân’da bahsi geçen, Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’i kurban ettiğini gördüğü rüya; Hz. Yusuf’un on bir yıldız, Güneş ve Ay’ın kendisine secde ettiğini gördüğü rüya; Hz. Yusuf’un yorumladığı “…yedi arık ineğin yediği yedi semiz inek ile yedi yeşil başak ve diğerleri de kuru olan başaklar…” (Yusuf, 12/46) rüyasını ve Hz. Muhammed’in de Mekke’yi fethettiğini gördüğü rüyaları söyleyebiliriz. Peygamber olmayan insanların rüyaları da Kur’ân’da yer alır; Hz. Yusuf ile birlikte hapiste bulunan arkadaşlarının rüyaları gibi. Hz. Muhammed’e (sav) vahiy, ilk olarak rüya şeklinde gelmeye başlamış ve her gördüğü rüya ertesi gün aynen gerçekleşmiştir. Hz. Aişe (r.anha) anlatıyor: “Rasulullah’a (sav) vahiy olarak ilk başlayan şey uykuda gördüğü salih rüyalar idi. Rüyada her ne görürse sabah aydınlığı gibi aynen gerçekleşiyordu…” (Buhari) Bu yüzden de salih rüya, nübüvvetin cüzlerinden sayılır... Ebu Saîd (ra) anlatıyor: “Mü’minin rüyası, nübüvvetin kırk altı cüzünden bir cüzdür.” (Buhari) Günde beş kez minarelerden okunan ezan da, sahabeden Abdullah b. Zeyd’in (ra) bir rüyası ile sünnet olarak ibadet hayatımıza girmiştir.
Rasulullah Rüyaları Üçe Ayırmıştır
İnsanlar her gün rüya görürler. Görülen rüyalar her zaman hatırlanamasa da rüya görmeyen kişi yoktur. Hadislerde Rasulullah’ın (sav) rüyaları üç gruba ayırdığı görülür.
Avf İbnu Malik (ra) anlatıyor: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “Rüya üç kısımdır: Bir kısmı, Ademoğlunu üzmek için şeytandan olan korkulardır. Bir kısmı, kişinin uyanıkken kafasını meşgul eden şeylerdendir; bunları uykusunda görür. Bir kısım rüyalar da var ki onlar peygamberliğin kırk altı cüzünden birini teşkil eder.” Râvi Müslim İbnu Miskem der ki: “Ben, Avf İbnu Malik’e (ra) dedim ki: Sen bu hadisi Rasulullah’tan (sav) bizzat işittin mi?” Avf (iki sefer tekrar ederek) şöyle dedi: “Evet! Ben bunu Rasulullah’tan işittim. Ben bunu Rasulullah’tan işittim.”
Bu hadis-i şerif ışığında rüyaları “1-Psikolojik rüyalar 2-Şeytanî rüyalar 3-Allah’ın ikram ettiği sadık, Rahmanî rüyalar” olmak üzere üç ana grupta inceleyebiliriz.
1- Psikolojik Rüyalar
Efendimiz’in, kişinin uyanıkken aklını meşgul eden şeyleri rüyada görmesidir, diye o günün şartlarında çok güzel ifade ettiği rüyalardır. Bu rüyalar, anlam itibariyle geleceğe yönelik mesajlar içermeseler de çok faydalı oldukları ispatlanmıştır. Psikolojik rüyalar genel itibariyle, bir kişinin gördüğü yüz rüyanın neredeyse doksan sekizine tekabül edecek kadar çok görülür. Hiç görülmese insanlarda ciddi sağlık sorunları oluşabileceğini tespit eden araştırma ve deneyler yapılmıştır. Rüyalarla ilgili ilk fizyolojik bulguları elde eden kişi Chicago Üniversitesi’nde öğrencileri ile birlikte rüyalar üzerine araştırmalar yapan ve bu alanın öncülerinden biri olan Dr. Kleitman’dır. Kleitman, 1953’te yaptığı deneylerde, uykunun bazı evrelerinde deneklerin göz kürelerini hareket ettirdiğini gözlemlemişti. Gözleri hareketliyken uyandırılan deneklerin rüya gördüklerini tespit etti. Bundan sonra Kleitman’ın öğrencilerinden olan Dement, sekiz gönüllü üzerinde rüyadan mahrum etme deneyleri gerçekleştirdi. Dement, denekleri rüya görmeye başlar başlamaz uyandırıyordu. Deneyin üçüncü gününden itibaren rüyadan mahrum edilen şahıslarda sinirlilik, hırçınlık, hafıza kayıpları gibi belirtiler gözlemlenmiş, deneye bir haftadan fazla dayanabilen çıkmamıştı. Dement, bulgularını doğrulamak için takip eden günlerde aynı denekleri rüya görmedikleri zamanlarda ilk denemedeki sayıda uyandırmış, fakat ilk denemedeki durum meydana gelmemişti. Netice olarak bu deneyler sayesinde rüyalarla ilgili sırlar tamamen çözülemese de rüyaların birçok fizyolojik ve psikolojik yararlarının olduğu açıkça tespit edilmiş oldu.
2-Şeytanî Rüyalar
Şeytanî rüyalar, Efendimiz’in (sav) hadislerinde haber verdiği üzere, insanı saptırmak, doğru yoldan çıkarmak veya psikolojisini bozarak üzmek için, görülmesine şeytanın sebep olduğu rüyalardır. Psikolojik rüyalar gibi çok sık görülmezler ve bu konuda uzman âlimler, görülen her yüz rüyadan ancak birine bu rüyaların tekabül edebileceğini söylerler. Şeytan ve taifesi, insan uyanıkken zararlı vesveseler ile, uykuda iken de rüyalarla insanı yoldan çıkarmak için uğraşır. Bu bilgiyi bilmek ve bu konuda bilinçli olmak bizi onun zararından kurtaracaktır. Özellikle hassas yapılı insanlar bilgisizlikleri nedeniyle şeytanî bir rüyayı ciddiye alıp gereksiz yere üzülüp sarsılabilirler. Hâlbuki şeytanî rüyalar, şeytanî vesveseler gibi hile ve tuzaktır. Şöyle ki: Vesvesenin şeytandan olan kısmını bilmeyen ve bu konuda cahil olan insanların nasıl şeytanın oyuncağı olduğunu ve İslam’ı yaşarken nasıl ciddi zorluk yaşadıklarını, vesvese adlı makalemizde etraflıca anlatmıştık. İşte şeytan, bu kabilden kötülüklerini rüyalarla da sürdürmek ister. Bu sebeple şeytanın tüm geliş yönlerini bilmek, bundan haberdar olmak önemlidir. Şeytanın gösterdiği rüyalar bazen çok tehlikeli olabilir. Mesela en çok faydalanacağın birisini kötü birisi gibi gösterip ona düşman edebilir. Veya kendi gözünde seni kötü hissettirecek rüyalar da gösterebilir. Eski arkadaşlardan bu olaya şahit olanlar var. İçimizde bulunan bir felsefe hocası, bir rüya yüzünden psikolojik tedavi görüyordu. Rüyasında annesi ile cinsel olarak beraber olduğunu görmüş. Bunu sanki gerçek hayatta olmuş gibi değerlendirip kendini çok kötü hissetmiş. “Nasıl böyle bir şey olur, ben böyle karaktersiz birisi miyim?..” diyerek kimseye de bu rüyayı anlatamamış. Buna taktıkça aynı rüyaları görmeye devam etmiş. Rüyada sık sık annesiyle beraber oluyormuş. Psikiyatra gitmiş, ilaç kullanıyordu. Bana güvenerek bir gün bu sırrını açtı. Ben bu haline çok üzüldüm, kısa bir terapi ile hocayı kurtardım. Bakın rüyalar ne kadar önemli. Hocaya dedim ki: Rüya tabirinden anlar mısın? Bir kere, rüyada anne ile beraber olma, tabiri güzel bir rüyadır. Birçok tabiri var; tabirlerden biri de hacca gitmektir. Birincisi, eğer bu rüya sadık bir rüya ise sen bu tabiri bilsen kendini böyle kötü hissetmezdin. İkincisi, bunu şeytan göstermiş olabilir. Senin bu konudaki sağlam karakterini biliyor ve seni bu noktadan vuruyor. Üçüncüsü, böyle rüyalar psikolojik de olabilir. Normal hayatta kaçtığın, korktuğun, kendine yakıştıramadığın şeyler uyku sayesinde bilinçaltından bilinç yüzeyine çıkabilir. Asla böyle şeyler senin karakterini göstermez. İşte rüyalar konusunda bilgisiz olmanın zararları…
Şeytanî Rüyaların Zararlarından Korunmak
Şeytanî rüyaların zararlarından korunmak için yapılacak işleri iki kategoride değerlendirebiliriz:
1- Şeytanî rüya görülünce ne yapacağımızı bilmek ki Efendimiz (sav) bunu bize öğretmiştir.
Bir gün bir şahıs, Hz. Peygamber’e geldi ve bir rüya gördüğünü söyledi. Bu rüyaya göre onun başı kopmuş ve kendisi de arkası sıra gitmişti. Anlatılanı dinleyen Hz. Peygamber: “Şeytanın seninle uykuda iken oynadığını anlatma.” buyurdu. (Müslim) Dolayısıyla ihtilam rüyaları ile, bir Müslüman’ı korkutmak için şeytanın sebep olduğu rüyalar bu kapsamdadır. Bu rüyalara “hulüm” ya da “rüyay-ı kâzibe” de denilir. Bunlar başkasına anlatılmaz ve yorumlanmaz. Yorumlansa da bir sonuç oluşturmazlar. Şu hadis bunu belirtir: Ebu Katade (ra) Rasulullah’ın (sav) şöyle söylediğini işitmiştir: “Rüya Allah’tandır. Hulm (sıkıntılı rüya) şeytandandır. Öyle ise sizden biri, hoşuna gitmeyen kötü bir rüya (hulm) görecek olursa sol tarafına tükürsün ve ondan Allah’a istiâze etsin (sığınsın). (Böyle yaparsa şeytan) kendisine asla zarar veremeyecektir.” (Buhari)
2-Şeytanî rüya görmemek için, yatmadan önce Efendimiz (sav) tarafından okunması tavsiye edilen duaları okumak.
Hz. Âişe’den (r.anha) rivayet edilen bir hadis şöyledir: “Hz. Peygamber (sav) yatağına girdiği zaman, ellerine üfleyip Muavvizeteyn’i (felak ve nas sureleri) ve Kul hüvallahu ahad’i (ihlas suresi) okur, ellerini yüzüne ve vücuduna sürer ve bunu üç kere tekrar ederdi. Hastalandığı zaman aynı şeyi kendisine yapmamı bana emrederdi.” (Buhari) Bunlar gibi bu konu ile alakalı başka ayet ve dualar da vardır. Yatarken bunları okumak bizleri şeytanî rüya görmekten koruyacaktır inşallah.
3-Sadık Rüyalar
Doğrudan doğruya Allah tarafından veya melek vasıtasıyla kalbe yansıyan ve gaybî manaları taşıyan rüyalara “sadık rüya” veya “salih rüya” denilmektedir. Bu tür rüyalar için, İslamî kaynaklarda “Rahmanî rüya” veya “ruhanî rüya” terimleri de kullanılır.
Sadık Rüya Kanalı Kıyamete Kadar Açık Kalacaktır
Vahiy kesilse de Yüce Allah kullarla iletişimini hiçbir zaman koparmamıştır. Sözle olmasa da işaretlerle bu iletişim devam edegelmiştir. Ta ki kullar bu iletişimi kendi taraflarından koparmazlarsa. Yani Rabbimiz, peygamberlerle ilgilendiği gibi tüm kullarıyla da ilgilenmekte ve onlarla imtihan formatına uygun iletişim yolları kullanarak çok yakın bir şekilde iletişimini devam ettirmektedir. Mesela dualar ve ibadetler, kuldan Allah’a yükselen sözlü veya fiili isteklerdir. Allah’tan da bu isteklere cevaplar, sünnetullaha ve yukarıda da değindiğimiz gibi imtihan formatına uygun olarak fasılasız gelmektedir. Bazen bu yardımlar Rabbimiz’in rahmet ve merhametinin bir esintisi olarak imtihanda kopya verme boyutuna varan yardımlardır ki peygamberler için verilen mucizeleri, veliler için kerametleri veya olağanüstü işleri bu kabilden değerlendirmek gerekir. İşte bu yardımlardan birisi de sadık rüyalardır.
Hz. Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: Rasulullah (sav) şöyle demişti: “Benden sonra ümmete, nübüvvetten sadece mübeşşirât (müjdeciler) kalacaktır!” Yanındakiler sordu: “Mübeşşirât nedir?” “Salih rüyadır.” diye cevap verdi. (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai, İbni Mace)
Muvatta’nın rivayetinde şu ziyade var: “Salih rüyayı salih kişi görür veya ona gösterilir.” (Buhari, Tabir, 5)
Sahih bir rivayetle gelen bu hadis-i şerifte, sadık rüya kanalının hep açık tutulduğu açıkça müjdeleniyor. Tabi ki bu kanaldan istifade edebilmek, Kur’ân ve hadislerin mesajını doğru anlayanların ve bu kanalı kullanabilenlerin nasibi olacaktır. Maalesef, Efendimiz’in mübarek lisanıyla Rabbimiz’in “Açık tutun, bu kanaldan kullarım benimle iletişime geçsin.” dediği sadık rüya kanalını, âlimlerimizin birçoğu, bazen yerli bazen yersiz çekincelerle ve bazen aşırıya varan ihtiyat endişeleriyle, bazen gereksiz görme gibi nedenlerle günümüzde tamamen kapatma noktasına kadar getirmişlerdir. Nasıl diyecek olursanız? Bir taraftan “Rahmanî rüyalar haktır, gerçektir.” diyerek kabul edip ama diğer yandan “Rüya ile amel edilmez.” diye bunu geçersiz ve hükümsüz hale getirerek. Açıkçası İslam âlimleri arasında, “Benden sonra nübüvvetten sadece mübeşşirât (müjdeciler) kalacaktır.” şeklindeki sahih uyarılara rağmen, sadık rüyalar konusunda orta bir yolun bulunması ve devamlı korunması için çok çaba harcanmamıştır. İşte bu mesele ahir zamandaki birçok önemli sorunla beraber bu ümmetin ciddi meseleleri arasındadır. Sadık, salih veya Rahmanî bilgilerin geliş kaynağı olan, Efendimiz’in peygamberliğin kırk altı cüzünden bir cüzdür dediği ve üzerinde ısrarla durduğu, ashabını ise hep teşvik ettiği bu kanalı, ümmetin iyiliği için yeniden Müslümanların gündemine sokmak gerekir. “Kıyamete yakın, rüyalar neredeyse yalan söylemez.” hadisini de bugün bu çalışmaların yapılması için “tam zamanı” şeklinde bir mesaj olarak almalıdır bence.
Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: Rasulullah (sav) buyurdular ki: “Zaman yaklaşınca mü’minin rüyası neredeyse yalan söylemeyecek. Esasen mü’minin rüyası, nübüvvetin kırk altı cüzünden bir cüzdür.” Buhari’nin rivayetinde şu ziyade var: “Nübüvvetten cüz olan şey yalan olamaz.” (Buhari, Tabir 26)
Endişeler Yüzünden Sadık Rüya Kanalını Kapatmak Efendimiz’in (sav) Çabalarını Görmezden Gelmek Olur
Hani bir zamanlar TV kanalları hep günaha, küfre hizmet ederdi. Şöyle bir İslamî kanalımız olsa da izlesek içimiz ferahlasa derdik. Elhamdülillah, şimdi İslam’a hizmet eden birçok kanalımız oldu. Rüyalar da böyledir. Şeytan ve taifesi de o kanaldan yayın yapabilir, imtihan gereği bu kanal ona da açıktır. Ama bizler istersek bilgimizle, görgümüzle, İslamî yayın yapan kanalları şeytanî yayın yapanlardan ayırdığımız gibi, şeytanî rüyaları da sadık rüyalardan ayırabiliriz. Her şeyin ilmi olduğu gibi bunun da ilmi vardır. Elimizde Kur’ân var, sünnet var, adalet, vicdan, akıl gibi daha nice ölçülerimiz var. Bunları doğru kullanmayı öğrenirsek şeytanî olanı da psikolojik olanı da Rahmanî olanı da birbirinden ayırmamız, fark etmemiz mümkündür. Ama endişeler ve korkular baskın gelip bu sadık rüya kanalını kapatırsak Allah’tan gelebilecek olanı da kapatmış oluruz ve Efendimiz’in bu konudaki çabaları da anlamsız ve akim(sonuçsuz) kalır. Efendimiz’in sadık rüya ile ilgili önemli bir uyarısı da şöyle olur: Rasulullah çok hastadır ve evindedir. Ashaba imam olarak namazı Hazreti Ebu Bekir (ra) kıldırmaktadır. O hasta haliyle güçlükle mescide gelir ve “Benden sonra, nübüvvetten sadece sadık rüyalar kalacaktır.” uyarısını yapar ve tekrar güçlükle evine döner. (Müslim’in İbni Abbas’tan gelen rivayeti)
Bu mesajın artık alınması gerekir. Zira sadık rüyalar, hayatımızdaki önemli dönemeçlerde, kavşak noktalarında, hayırlı ile hayırsızı çok net ayıramadığımız ve görüşümüzün bulanıklaştığı durumlarda, gaybı bilen Rabbimiz’in bize kılavuzluk etmesi, yol göstermesi anlamında çok işe yarar. “İstişare eden yanılmaz; istihare eden pişman olmaz.” (Buhari) hadisinde ifade buyrulduğu gibi. Sahabeden Cübeyr oğlu Abdullah şöyle demiştir: Hz. Peygamber bize bütün işlerde istihare duasını Kur’ân’dan bir sure öğretir gibi öğretirdi…” (Tirmizi)
Şunu da hatırlatmak isterim ki sadık rüyalar, Kur’ân’da ve hadislerde değişiklik yapmaya veya katkıda bulunmaya kullanılamaz. Hiçbir akl-ı selim mümin de bunları kastettiğimizi düşünmemelidir zaten.
Sadık Rüya Kanalını Açık Tutmak, Çok Önemli Bir Psikolojik İhtiyaca da Cevap Verir
İslam’ın rüyalara verdiği önem insanlardaki psikolojik ve sosyolojik bir ihtiyacın mucizevî bir karşılığıdır aynı zamanda. Çünkü insanların fıtratında önlenemez bir duygu şeklinde gaybden haber alma, geleceğini öğrenme merakı vardır. Bu anlamda rüya kanalı gaybden haber alma merakını da tatmin eden önemli bir kanaldır. En eski toplumlardan ve en ilkel kabilelerden bugüne gelene dek bütün toplumlar incelensin, görülecektir ki bu merak hep olmuştur ve bu sebeple insanların bu arzusundan nemalanan, gözü açık falcılar, medyumlar, kâhinler de insanlık tarihi boyunca hiç eksik olmamıştır. Hatta bu tür kişiler saraylara kadar girmiş, kralların, firavunların en gözde adamları olmuşlardır. Görülüyor ki İslam, insanlığa çok büyük bir iyilik ederek, gözü açıkların elinde yalancı vaatlerle dolandırılan, kandırılan kişilere bu duygunun sağlıklı ve Rahmanî yoldan tatmini için istihare kapısını açmıştır. Bu duygu bu merak, sadık rüyalar gibi böyle meşru yoldan tatmin edilmezse günümüzde sıklıkla şahit olduğumuz gibi insanlar bu ihtiyacı karşılamak üzere falcılara, kâhinlere ve medyumlara koşacaklardır. Rüyalara gerekli önemi vermedikleri için insanlara bu gayri İslamî yolu açan İslam âlimleri de bunun vebalini ödemek zorunda kalacaklardır.
Rüya Tabiri Konusunda Çabalamak Gerekir
Hadis kaynaklarına bakılırsa görülecektir ki Rasulullah (sav) pek çok rüya görmüş ve bunların çoğunu ashabı ile paylaşmıştır. Ve bu sadık rüyalarla yapacağı işlerde yön belirlemiş ve gördüğü rüyaya göre hareket etmiştir. Bu konuda örnek çoktur; mesela bir rüyası şöyledir: Urve (ra) Hz. Aişe’den (r.anha) şunu nakletmiştir: Hz. Peygamber (sav) bana dedi ki: “Rüyamda sen bana üç gece gösterildin. Melek seni bana bir ipek parçası içerisinde getirdi ve ‘Bu senin zevcendir, aç onu!’ dedi. Ben de açtım, içindeki sendin. Ben ‘Bu rüya Allah katından ise onu gerçekleştirecektir.’ dedim.” (Buhari, Nikâh 9)
İlim irfan ve hikmet ehli Şenel İlhan Beyefendi, eşini, evlenmeden önce rüyasında gördüğünü bizlerle birçok kereler paylaşmıştı. Ve sonra bu rüya hakikat oldu. Şu bir gerçek ki gelecekten haber veren bu tür sadık rüyalar geçmiş tarihte çok yaşanmıştır ve hâlâ da yaşanmaya devam etmektedir. İçimizde bunlara şahit olan çok arkadaşlarımız var. Sadık rüyalar en az üç şeyin hakikat olduğunu ispat etmektedir: Birincisi, sadık rüya olgusunun hak olup Efendimiz’in (sav) buyurduğu üzere bu kapının kıyamete kadar açık olduğunu; ikincisi, kader olgusunun varlığını; üçüncüsü, Allah’ın izni ve yardımı ile gaybden insanların haberdar olabileceğini ve bundan haber verebileceklerini ispat eder. Malum üzere, bazı gruplar bu meseleyi kabul etmeyerek itiraz eder ve Ehl-i Sünnet’in bu görüşlerinden ayrılırlar. Öyle sadık rüyalar var ki bir ateisti iman ettirir. Yeter ki o kişi gerçekten doğruyu arayan bir kişi olsun.
Semure İbnu Cündeb (ra) diyor ki: Rasulullah (sav) sık sık “Sizden bir rüya gören yok mu?” diye sorardı. Görenler de O’na Allah’ın dilediği kadar anlatırlardı. O da rüyalarını yorumlar, neler yapmaları gerektiğini söylerdi.
Mesela Müslümanlar “Beş vakit namaza çağırmak için ne yapsak? Yahudiler gibi boru mu çalsak, Hıristiyanlar gibi çan mı çalsak?” şeklinde kafa karışıklığı yaşarken, sahabeden Abdullah b. Zeyd (ra) bir rüya görür. Rüyasında, elinde gayet güzel bir çan bulunan yaşlı bir adamdan, bu çanı kendisine satmasını ister. Yaşlı adam niçin istediğini sorunca Abdullah, “namaz vakitlerini bildirmek için kullanacaklarını” söyler. Bunun üzerine adam, “Sana bundan daha hayırlı bir şey öğreteyim.” der ve bugün okunmakta olan ezanı öğretir. Abdullah uyanır uyanmaz hemen Hz. Peygamber’e gelir ve gördüğü rüyayı anlatır. Hz. Peygamber, bunun hak bir rüya olduğunu söyler ve buna göre ezanın okunmasını emreder.
Şimdi, her konuda Peygamberimiz’i örnek aldığını söyleyen ve onun her sünnetini ihya etmekle övünen âlimlerimizin kendilerine şu soruları sorması gerekir. Rasulullah’ın ashabına sorduğu gibi “Cemaatime, bugün içinizde rüya gören var mı diye soruyor, rüyalarını tabir edebiliyor muyum? Bu konuda kendimi yeterli hissediyor muyum? Veya bu konudaki eksikliğimi hissederek kendimi geliştirmek için bir çabanın içinde miyim? Rüyalara önem veriyor muyum, yoksa rüyalar için aman canım olmasa da olur mu diyorum?”
Evet, eğer bunu yapamıyorsak Efendimiz’in (sav) sünnetine yeterli şekilde icabet etmediğimizi itiraf etmemiz ve en azından bu kapıyı kapatmaktan çekinerek kendimizi büyük bir vebalden kurtarmamız gerekir.
Rüya yorumu kolay değildir, bunu kabul ediyorum, bu sebepten insanlar rüyalardan uzak kalmışlar. Rüya yorumu hem kesbî hem vehbî ilim ister. Yani bu konuda hem Kur’ân’ın yorumları hem Efendimiz’in yorumları hem de tabir konusunda başarılı İslam büyüklerinin yorumlarını incelemek kesbî ilim anlamında insanı bilgi sahibi yapar. Vehbî kısmı Allah vergisi olup bu konuda maneviyatın yardımı gerekir. İnsanlar kötü rüyaları yorumlamasınlar veya iyiye yorsunlar, güzel mesajlar içeren rüyaları da hayra yorsunlar. İyi şekilde tevil etsinler. Bu konuda bir çabanın içinde olsunlar. İyi niyet, gayret ve çok dua ile Rabbimiz bu kanaldan faydalanma yolunu bunu isteyenlere açacaktır. Herkes Hazreti Yusuf gibi tabir uzmanı olacak değil. Ancak, istihareleri yorumlamak ve insanları istihare namazları ile Allah’tan Rahmanî rüya görmeye teşvik etmek önemli bir sünnettir. “Kim ümmetimin fesadı anında sünnetime yapışırsa onun için yüz şehidin ecri vardır.” (Beyhaki) hadisini hatırlayalım. Bu çabalar en azından bize hem böyle büyük bir ecir hem de bu önemli sünneti tekrar hayatımıza kazandıracaktır.