Prof.Dr. Mahir Kaynak'la Sohbet

FEYZ: Efendim, bilindiği üzere Kuzey Irakla PKK ile sıcak çatışmalar devam ediyor. Siz ise "PKK’nın bânisi Türkiye’dir. PKK’nın belli bir görevi vardır. O da Türkiye'deki yeni oluşuma ve Türkiye'nin dünya düzenindeki yeni konumuna itiraz edenleri susturmaktır. PKK’yı Apo’nun değil, koruculuk sistemini Türkiye’de kurdurtmak isteyenlerin kurduğunu" belirttiniz. Bu kanayan yara, bugün Kuzey Irak’a düzenlenen harekâta yol açtı. Şu an, söyledikleriniz çerçevesinde olayların gelişimini ve mevcut durumu değerlendirir misiniz? Söylediklerinizi biraz açar mısınız?
KAYNAK :Irak Kuveyt’i işgal ettiği zaman Kuzey Irak’ta bir Kürt Devleti kurulacağını söylemiştim. Beni bu düşünceye sevkeden ABD-Rusya ekseninin, Almanya ve Fransa etkisindeki Irak’ı bölmek isteyeceğini düşünmemdi. Bu gerçekleşmiştir. Kuzey Irak’ ta kurulacak Kürt Devletini ancak Türkiye, daha doğrusu Türkiye’deki bazı güçlerin direnişi engelleyebilirdi. Bu güçlerle asker sivil bürokratlarla onları temsil eden siyasi akımları kastediyorum. PKK hareketinin bu çerçeve içindeki rolü, Kürt kimliğini kabul ettirmek ve Türkiye’deki Kürt aleyhtarı güçleri baskı altına almak olmuştur. Bu hareketin ilerde Türkiye’den toprak koparacağını zannetmek yanlış olur. Çünkü böyle bir ayrılma en çok Kürtleri zarara sokacaktır. PKK olmasaydı, Türkiye’nin Irakla birlikte Kürt hareketini bastıracağını ve bu devletin oluşmasını engelleyeceğini söylemek yanlış olmaz.


FEYZ :Şu ana kadar Türk devletinin Peşmergelerle yakın ilişkileri mevcuttu. Gelişmeler karşısında dünkü (1 Kasım 1992) gazetelerde Talabani’nin "Türkleri durdurun" sözünü okuduk. PKK’ya işin başından beri süre tanıyarak oyalanan Peşmergelerin bu tavrını değerlendirir misiniz?
KAYNAK :Fizikte bir kural vardır. Bir cisme birden fazla kuvvet etki ederse, cisim bu kuvvetlerin bileşkesi yönünde hareket eder. Kürt Devleti’nin kurulması Barzani ve Talabani grubu ile PKK’nın aynı anda mevcut olması ile mümkündür. PKK, Türkiye’deki olumsuz güçleri etkisizleştirerek Kuzey Irak’ta bir devlet kurulmasını mümkün hale getirmiştir. Bunların birbiri ile kıyasıya dövüşmesi beklenemez. Ancak her iki tarafın değişerek bir senteze varmaları da kaçınılmazdır.


FEYZ :Iraklı Türkmenlerin de PKK konusunda T.C. hükümetinin şu ana kadar ki (harekat öncesi) uygulamalarını eleştirdiklerini ve ilgisizlikten yakındıklarını, yardıma da hazır olduklarını biliyoruz. Türk Cumhuriyetlerinin birer birer bağımsızlıklarını ilan ettikleri bu asırda, Iraklı Türkmenler için yapılabilecek önemli girişimler olabilir mi?
KAYNAK :Irak Türkmenleri Kuzey Irak’ta önemli bir kitle oluşturmaktadır. Bunların yeni oluşumları sonucu tamamen etkisiz kalacaklarını düşünmek yanlış olur. Ancak Batı kamuoyunun dikkati Kürtler üzerine çevrilidir ve böyle olmasından şikayet etmemek gerekir. Olayın bir Türk boyutu olması, öngörülen senaryoyu olumsuz etkileyeceği için ABD tarafından göz ardı edilmiştir. Bu Türkiye’nin de Türkleri hesap dışı tutmasını gerektirmez. Şunu kesinlikle söyleyebiliriz: Kuzey Irak’taki Türkler, yeni kurulan devlette çok önemli bir yere ve konuma sahip olacaklardır.


FEYZ :Yeni Dünya Düzeni’nde belli başlı söz sahibi Amerika’ya bugün,"Eriyen kardan adam” gözüyle bakılıyor. İsrail için hassaten yahudi içinse "ABD’nin ciğerini pençelemiş bir vampir" ifadesi kullanılıyor. Yapılan ABD seçimleriyse dünya milletlerine değişik İşaretler veriyor. Şu anki ABD yahudi ilişkileri ve Kuzey Irak’ta kurulmaya çalışılan Kürt devletiyle, İsrail’in çıkarları arasındaki ilişkiyi açıklar mısınız?
KAYNAK :Yeni Dünya Düzeninde ABD’nin tek söz sahibi olduğu ve görünür gelecekte başka bir rakibinin olmayacağı iddiası doğru değildir. ABD, ekonomik ve siyasi güç açısından küçülme eğilimindedir ve bu eğilimi değiştirecek bir sebep ufukta görünmemektedir.
Avrupa’nın özellikle Almanya’nın bölgemizde giderek etkisini artıracağı ve Rusya’nın yeniden büyük güç olarak sahneye çıkacağı umulur.
Yahudiler ABD’de etkin bir güç olmakla birlikte tek veya en önemli güç değildir. Ayrıca yahudilerle İsrailin çıkarlarının her zaman aynı yönde olması beklenmemelidir. Önümüzdeki yıllarda İsrail bir devlet olarak bölgedeki etkisini giderek kaybedecektir. Bölgede büyük güçlerin yanında İsrail’in genel gidişi, değiştirecek bir rol oynaması söz konusu değildir. Yahudiler, etkilerini içinde yaşadıkları devletin politikasını yönlendirerek gösterebilirler.

FEYZ :Türkiye’de 1991’de 141, 142 ve 163. maddeleri kaldırmakla, demokratikleşme konusunda ciddi adımlar atılmıştı. Türkiye’nin "kendine has" lâik ve demokratik ortamında yeni hükümet, demokratik anayasa beklentilerinin aksine TCK’nın 163. maddesini, anayasanın 24. maddesine dayanarak ihyaya çalışıyor. Ülke insanının ve tarihinin İslami misyonuna ters olan bu uygulamaları sistem insan ilişkileri açısından değerlendirir misiniz?
KAYNAK :Türkiye’nin ülkedeki İslamcı gelişmeden tedirgin olmasını gereksiz buluyorum. Bu eski alışkanlıkların günümüzde devam etmesinden kaynaklanmaktadır. Liberal kesim ülke sorunlarını çözmekte aciz kaldığı ölçüde, bu sorunları çözmeğe İslamcı kesim talip olacak ve giderek güçlenecektir. Bütün Dünya’da tedirginliğe yol açan İslam'ın güçlenmesi değil, bunun bir ideoloji olarak Batı çıkarlarına karşı direnmesidir. İslam devleti veya devletleri Batı ile ilişkilerinde siyaseti ön plana çıkarır, meseleye ideolojik bir yön vermezlerse, önemli bir mukavemetle karşılaşmazlar. Bu konuda Osmanlı Devleti iyi bir örnektir.

FEYZ: İslam’ı Batıya nasıl benimsetebiliriz.
KAYNAK: İslamiyet Batı düşüncesine karşı bir felsefe olarak çıkabilir. Daha başka bir ifade ile tasavvuf bugün Batı insanının çözümsüz görünen ruh dünyasına hitap edebilir. Ancak İslam'ın bir amel olarak Batı insanı tarafından kabul edilebileceğini sanmıyorum.