Peygamberliğinden önce de doğru sözlülüğü, dürüstlüğü, ahde vefası, yardımseverliği ve her türlü güzel ahlâkı ile takdirler kazanan ve Kureyşliler tarafından "el-Emîn = güvenilir kişi" ünvanına lâyık görülen Hz. Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), peygamberliğinden sonra da Rabbinin Kur'an'la mü'minlere ve bütün insanlara emrettiği tüm ahlâkî değerlere sımsıkı sarılmış ve bunları büyük bir titizlikle harfiyyen yerine getirmiştir. Bu bakımdan mü'minlerin annesi Hz. Âişe'ye Ashâb-ı kirâm'dan birisi Hz. Peygamber'in ahlâkını sorduğu zaman, Hz. Âişe; "O'nun ahlâkı Kur'an idi" diye cevap vermişti (Müslim, Müsâfirîn 136).
Kur'an-ı Kerim'in Hz. Peygamber'e "Biz seni ancak âlemlere rahmet için gönderdik" şeklinde hitap eden ayeti en çok bilinenlerdendir ve Efendimizin bir ismi de bu ayetten mülhem olarak "Rahmet peygamberi"dir.
Peygamber Efendimiz hiç şüphesiz gelmiş ve gelecek insanların en büyüğü ve Allah indinde değeri en yüce olanıdır. Hz. Peygamber'in güzel ahlakı da bu durumuyla paraleldir. Ahlaken de Efendimiz bütün insanların en mükemmeli ve en büyüğüdür.
Hz. Muhammed'in (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Ahlâkı Nasıldı?
1)Kusursuz bir belagat sahibidir. Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), hayatı boyunca sadece gerçeği söylemiş ve risaletten önce bile "El Emin" sıfatı ile anılmıştır.
2) Gönlü zengindi. Affetmeyi sever, kimseyi incitmez, düşmanlarının dahi iyiliğini isterdi. Kur'ân-ı Kerîm'de O'nun bu meziyetinden övgüyle bahsedilir ve şöyle buyurulur: "Eğer kaba, katı kalpli olsaydın muhakkak ki insanlar çevrenden dağılır, giderlerdi."(Âl-i İmrân, 3/159)
3) Giyiminde sâdeliğe önem verir ve temiz olmasına dikkat ederdi. İslam'da ayrıca temizlik diye bir bahis yok çünkü bütün ibadet ve sosyal hayatın içinde temiz olma şartı vardır. "Temizlik imandandır."
4) Yeri gelince kahraman bir yiğit, yeri gelince son derece halim selim tevazu sahibi bir insandı.
5) Adaleti titizlikle korur; insanlara sırf mevki ve makamlarına göre muamele etmezdi. Aksine fakirlerin, kimsesizlerin, yetimlerin, hastaların, gariplerin ve çocukların sığınağı idi.
6) Bir gün kendilerine bir adam getirilir. Gelen kişi, korkudan titremeye başlar. Bunu gören Allah Resulü (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) "Sakin ol! Ben bir melik değil, Kureyş'ten kuru et yiyen bir kadının oğluyum" (Gazalî, İhyâu Ulûmi'd-din, Kahire, 1954, II, 483, 484) buyurmuştur. Kendisinin de bir insan olduğunu ifade ederdi.
7) Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), bir gün sahabelerine su dağıtırken, uzak diyardan bir atlı gelir ve "Bu kavmin efendisi kimdir?" diye seslenir. Bunun üzerine Peygamber efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) "Milletin efendisi onlara hizmet edendir" (Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ, 2:463) buyurur. Bu ifade ile, hem kendisinin o muhitin efendisi olduğunun, hem de tüm asırlara ve insanlara milletin efendisi olma yolunun onlara hizmet olduğunun mütevazi ve canlı bir dersini verir. Halkın arasına katılır; insanlarla olan ilişkilerini sürdürür; hastaları, dostlarını, komşularını ziyaret eder; Müslümanların acı ve tatlı günlerini paylaşmaktan geri kalmazdı.
8) Zengin-fakir, genç-yaşlı ayırt etmez, yardım isteyen herkese yardım ederdi. Bazen bir çocuk gelir, Resûlullah'ın (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) elinden tutar, istediği yere götürürdü. Bazen de bir hizmetçi gelir, herhangi bir konuda yardım ister, Peygamberimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ona da hayır demezdi.
9) Herkese karşı güler yüzlüydü, güzel huyluydu. Çok merhametli idi, affediciydi, sert ve katı kalpli değildi. Bağırıp çağırmazdı.
10) Bir devlet başkanı, bir ordu komutanı, bir öğretmen, bir imam olmak gibi pek çok görevi üstlenen ve hayatın içinde olan bir insandı Hz. Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Efendimiz.
11)Toplulukla yemek yemeyi severdi. Yemeğe besmele ile başlar, sağ elini kullanır, tıka basa yemez, doymadan sofradan kalkar, yemekten önce ve sonra ellerini yıkardı. Sağlığa zararlı ve dinen haram olan veya kokusuyla çevresindekileri rahatsız edecek şeyleri yemez; bunların dışında hiçbir yemek için "sevmiyorum" demezdi. Sofra kurallarına ve adabına daima uyar, bu konuda çevresindekileri de sabırla ve nezâketle eğitirdi.
12)Hiçbir zaman zekat ve sadaka almadı. Sahabelerin ikramına icabet ederdi.
Ehl-i beyti seven kurtulur!..
Ehl-i beyt kimlerdir?
Peygamber Efendimizle ilintili ne varsa hepsi önemlidir. Ehl-i beyt "hane halkı" anlamında olup Hz. Peygamber'in ailesi ve soyundan gelenler için kullanılan bir terimdir.
1-Peygamberimizin Ailesi:
"Ashabımı, ezvacımı ve Ehl-i beytimi seven, cennette benimle beraber olur." [Ramuz]
Ehl-i sünnetin bu konudaki görüşü şöyledir: Ehl-i beytten kastedilen öncelikle hanımları olmakla birlikte, bu kavram Hz. Peygamber'in bütün çocuklarını, kadın-erkek bütün torunlarını, amcalarını, amcalarının çocuklarıyla, torunlarını ve diğer akrabalarını yani Haşimoğullarını içine alan bir kavramdır. Bir anlamda zekat almaları haram olanlardır. Ehl-i Beyt mensuplarının zekat almaları haram olduğu için onlara beytülmalden maaşlar da bağlanmıştır. Osmanlı devletinde ehl-i beyt mensuplarının maaşlarının dağıtımı ve onlarla ilgili işleri yürütmek üzere Nakibu'l-Eşraf makamı bulunmaktadır. Ayrıca bu sebepten Osmanlılar, şerif ve seyyidleri vergiden muaf tutmuştur.
Hz. Hasan bu konuda Peygamberimizle ilgili bir hatırasını Hz. şöyle anlatıyor; - Peygamberimizle birlikte yürüyorduk. yolumuz yoksul ve muhtaç insanlar için ayrılmış sadaka hurmalarının bulunduğu yere düştü. Ben oradaki hurma yığınından bir hurma alarak ağzıma attım. Bunu gören Peygamberimiz derhal onu ağzımdaki tükürükle beraber çıkarıp attı. Oradakilerden biri şöyle dedi: - Neden izin vermediniz ey Allah'ın Resulü ? Bir hurmayı yeseydi ne olurdu sanki?...
Bunun üzerine Peygamberimiz şunları söyledi: - Hayır. Benim ailemden olanlara, sadaka olarak ayrılmış herhangi bir şeyi almaları helal değildir.
Görüldüğü üzere Resulü Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), sevgisinde sınır tanımadığı bu değerli torunlarından -yemesi uygun değilse eğer- bir tek hurma tanesini bile esirgemiştir. Bu anlayışla yetiştirilen ve yetişen torunları, kimseden zekat ve sadaka kabul etmemiş, islam aleminde "Seyyid" ve "Şerif" olarak vasıflandırılmış ve hep el üstünde tutulmuştur. şüphesiz onların böylesine yüce bir mevkiye sahip olmalarında, taşıdıkları nurlu neslin özellikleri kadar, özenle yetiştirilmelerinin güzellikleri de rol oynamaktadır.
2-Peygamberimizin günümüze kadar gelen soyu:
Günümüze kadar soyu devam eden mübarek nesli vardır. Nasıl olur da yok gibi davranırsınız? Bilmiyorsanız, zikir ehli bir âlimden sorun. Siz Abdulkadir Geylani'yi (ks) hiç işitmediniz mi? Seyyid Ahmed-i Bedevi'yi işitmediniz mi? Siz Seyyid İbrahim Dusukiyi işitmediniz mi? Siz Seyyide Nefise annemizi hiç duymadınız mı?
Seyyidler vardır ve devam edecekler. Seyyidlerin iyilerine Allah rızası için, bazı hatalara düşenlerine de Peygamber Efendimizin hatırına saygı göstermek ve sevmek imanımızın alametindendir. Hiç altın çamura düşmekle değer kaybeder mi? Biraz siliverirsin, temizlenir.
Ehli beyt deyince ilk önce Hz. Peygamber Efendimizin soyu akla gelmelidir.
Şöyle ki; Kevser Suresi'nde de; "Gerçekten biz Sana Kevser'i verdik. O halde namaz kıl ve kurban kesiver. Doğrusu, Sana dil uzatandır, hayırsız, nesli kesik..." buyuran Allah'u Teala, Resulullah'a nesli kesik diye dil uzatanlara karşı Resulullah efendimizi teselli etmektedir ve Kevser'le nimetlendirdiğini, asıl ona dil uzatanların nesli kesik "ebter" olduğunu beyan etmektedir. Bu ayet-i kerime inananlar için apaçık ortadadır.
Akrabaları ve ailesi ehl-i beytten sayılmakla birlikte Peygamberimizin soyunun devam ettiği, sadece Hz. Fatıma, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'in dahil olduğu yani Peygamber efendimizin"ehl-i aba" dediği bize gelen rivayetlerden anlaşılmaktadır. Ehl-i Sünnet inancı da böyledir. İslam tarihinde çok açık ve tartışmasız bir konudur... Bu konu ile alakalı bazı hadisleri nakletmek istiyorum. Peygamber efendimiz kendi soyunun Hz. Fatıma ve Hz. Ali tarafından devam edeceğini bildirmiştir.
O Ehl-i Beyt ki; haklarında; "Ey ehl-i beyt! Allah sizden kiri, günahı gidermek, sizi tertemiz yapmak ister." (Ahzab Suresi/ 33) ayet-i kerimesi nazil olmuştur. Ümmü Seleme'nin (ra) evinde gerçekleşen bu olayda, Peygamber Aleyhisselam Hz.Fatıma'yı, Hz.Hasan'ı ve Hz.Hüseyin'i çağırdı. Onları bir örtü içine aldı, o sırada Hz. Ali geldi, onu da örtü içine alarak;
-"Allahım bunlar benim Ehl-i beytimdir, bunlardan günah kirini gider, kendilerini tertemiz yap!" diyerek duada bulundu. Bunu gören Ümmü Seleme;
-"Ya Nebiyullah! Ben de onlarla birlikte miyim?" diye sorunca, Efendimiz ona müşfik sesleri ile;
-"Sen yerindesin ve bana hayırlısın." diyerek hem Ümmü Seleme'nin çok değerli olduğunu, hem de "ehl-i âbâ'nın" farklı bir konumda olduğunu ortaya koymuştur. Bu sebepten dolayıdır ki günümüze kadar isimleri tek tek kayıt altında tutulanlar sadece onlardır. Bu sohbetimi okuyunca git kendine bir Ehl-i Beyt dost bul, gönülden istersen bulursun... Diyorlar ki gerçeğini nasıl bulacağız? Elhamdülillah seyyidler Türkiye'de maruftur… Bilinmektedir. Kıymetli alimlere sorun mutlaka bir Ehl-Beyt'i bulursunuz…
3 -Peygamberimizin mecazi anlamda ehli beyt olarak kabul ettiği ehl-i beytler kimlerdir?
Bu ehli beytlik mecazidir. Bir soy, bir neseb, bir akrabalık bağı değil, Allahu Teala'nın bir lütfudur. Selman-ı Farisi (r.a.) ve Vasil bin Eska (r.a.) gibi bu iki sahabeye Fahri kâinat Efendimiz ehl-i beytinden olduğu müjdesini vermiştir. İnşallah biz de seyyidleri sevelim de, biz de bu payeden istifade edelim. Ne büyük bir olay öyle değil mi?
İslam Alimleri Peygamberimizin yolunu takip eden bazı ilmiyle amil velilerin de ehli beytten olduğu görüşündedirler. Bu tür bir ehlibeytlik olabileceği gibi, bu sadece o insanla Peygamberimizin arasında olan gaybi bir olaydır. Bizim zahirde Peygamberimizin sulbünden gelen bir ehl-i beyte bakış tarzımız her zaman bellidir. Diğer taraftan "bu ehlibeyttendir veya bu değildir" gibi ayrımı kim nasıl yapacaktır? Bazı Salih kişilerde bilindiği gibi, rüyalarında Peygamberimizin kendilerine "ehli beytimdensin" dediği bilinmektedir; bu onlar için bir müjde ve büyük bir nimettir. Fakat her önüne gelenin "ben de ehli beyttenim, rüyamda bana ak sakallı bir ihtiyar söyledi" gibi sözlerini halk arasında işitiriz. Bu gibi sözler kesinlikle yanlıştır; ehli beytlik çok önemli bir hadisedir; şakası dahi söz konusu olamaz. Çünkü Peygamberimiz,
- "Ehli beyt olmadığı halde ehli beyttenim diyen ve ehli beyt olduğu halde ehli beytliğini gizleyenlere, kıyamette iki elim onların yakasında olacaktır." buyurmaktadır.
Ehli beyt olduğunu söyleyen kişinin elinde şeceresi olmak zorundadır. Osmanlı kaynaklarında bu konuda araştırma yapıldığında istenilen belgelere ulaşmak mümkündür.
Ehl-i beyt sevgisi nedir?
" İslâma, Peygambere ve nesline hürmet edenin, dini ve dünyası korunur." Hadis [Taberânî]
"İslâmın esası, bana ve Ehl-i beytime sevgidir." Hadis [İbni Asakir]
Ehl-i beyti sevmek, ehl-i sünnetin inanç esaslarından biridir. Çünkü ehl-i beyti sevmek, Kuran'ı Kerim'de açık bir nas'tır. Ehl-i beyti sevmeyenin imanında noksanlık olur. Çünkü bu konuda birçok hadisler mevcuttur. Mesela Peygamberimiz ; -"Ehli beytimi sevmeyenin kalbine iman girmez." buyurmaktadır. Bir Mümin ehl-i beyti nasıl sevmeyebilir? Eğer ehl-i sünnetse, bizatihi ehl-i beyti sevmekle mükelleftir. Kaldı ki ehl-i sünnet olmayan fırkalar bile bu konuda hassastır. Mademki biz Ehl-i sünnet diye kendimizi tarif ediyoruz; o zaman Peygamberimizin sünnetine ve ehl-i beytine sahip çıkacağız. Bu konuda mezhep imamları da aynı görüştedir.
Bugün nerede, öğrencilerine ders verirken, kapının önünde oynayan Seyyid'i gördükçe sık sık ayağa kalkan "Niye böyle yapıyorsunuz?" diyenlere, kapının önündeki Seyyidi gösteren İmam-ı Azamlar; "Bütün dünya bilsin ki, Hz. Ali'yi sevmek rafızilikse, ben rafıziyim" diyen İmam-ı Şafiler?
Peygamberimiz; -"Ali'yi seven, beni sevmiştir. Ona düşmanlık, bana düşmanlıktır. Onu inciten beni incitmiştir. Beni inciten de Allah'ı incitmiş olur." buyurmaktadır [Taberânî]
Dolayısıyla açıkça görüldüğü gibi onları üzen, Ehl-i Beyt'ten Hz. Ali, Hz. Fatıma'yı üzmüş, bizzat Resulullah'ı üzmüş sayılır. Resulullah'ı üzen de Allah'ın hiç hoşnut olmayacağı bir tavır sergilemiş olmaktadır.
Bu durum Ehl-i beyt ailesinin tamamı için geçerlidir. Biz ehl-i beyti sevmekle memuruz; bu hem dünyamız hem de ahiretimiz için bir lütuftur. Onun için bu kıymetli insanlara Peygamberimiz hatırına, "o seviyor diye sevmek" bizim için şefaat vesilesi olacak bir ameldir. Bütün müminlerin bu konuda "Ehl-i beyt bizim için bir lütuftur." diye düşünmeleri gerekir ve bu konuya bakacakları pencere yalnızca sevgi penceresi olmalıdır. Ehl-i Beyt tarih boyunca birçok önemli hizmetlerde bulunmuş çok kıymetli bir nesildir.
Peygamber Efendimiz; "Allah'ın kitabı ve Ehl-i Beytime uyan hidayette olur, uymayan sapıtır." Hadis [İ. Hibban] buyurmaktadır.