Sende rahimdeki çocuk gibi az oyna da sana da nurları gören duygular bağışlasınlar.
Rahim gibi olan dünyadan çıkınca yeryüzünden daha geniş, bir sahaya dalacaksın.
"Allah'ın yeri geniştir" derler ya o geniş yer, bil peygamberlerin gidip daldıkları sahadır.
O geniş sahada gönül daralmaz; ya ağaç, orada kuru dal haline gelmez.
Şimdi duygular, sende. Fakat bir gün yorgun, bitkin, başaşağı bir hale geleceksin.
Uykuda duygularını taşımazsın, duygular seni taşır. Bu yorgunluk, bitkinlik gider, eziyetten sıkıntıdan kurtulursun.
Sen uyku halini, velilerin uyanıkken de duygularını taşımamaları halinde bir çeşni bil.
Be inatçı, veliler, Eshabı kehfdir. Ayakta olsalar da yürüyüp gezseler de uykudadırlar.
Allah, onları, kendilerinin haberi olmadan işletir; sağa, sola çevirir.
O sağa çevrilme nedir? İyi iş. Ya sola çevrilme? O da bedene, varlığa ait işler.
Bu iki halde peygamberlerden, dağdan ses gelir gibi zuhur eder. Onların, her ikisinden de haberleri yoktur.
Dağ, hayır olsun, şer olsun.. Senin sesini sana verir, duyurur. Fakat ikisinden de bihaberdir.
Konuğun, Yusuf-u Sıddık'a "Sana armağan olarak ayna getirdim. Ona her baktıkça güzel yusufu görür beni hatırlarsın" demesi.
Yusuf "Hadi, armağınını çıkar" deyince konuk, bu istekten utanıp adeta figan ederek.
"Sana getirmek için ne kadar armağan aradıysam hiçbir şeyi beğenmedim, layık görmedim.
Bir habbeyi alıp da madene, bir katreyi alıp da ummana nasıl götürebilirim?
Sana gönül ve can bile getirsem Kirman'a kimyon götürmüş sayılırım.
Senin, misli olmayan güzelliğinden başka bir lokum yoktur ki bu ambarda olmasın.
Sana gönül nuru gibi bir ayna getirmeyi layık gördüm.
Ey güneş gibi gökyüzünün ışığı olan güzel! Ona baktıkça kendi güzel yüzünü görürsün.
Gözümün nuru, sana ayna getirdim, ona bakıp yüzünü gördükçe beni hatırlarsın" dedi.
Koynundan aynayı çıkarıp sundu. Güzeller, aynayla meşgul olurlar.
Varlığın aynası nedir? Yokluk. Ahmak değilsen yokluğu ihtiyar et.
Varlık, yoklukta görünebilir. Zenginler, yoksula cömertlik edebilirler.
Ekmeğin saf aynası açtır; kay da çakmak taşının aynasıdır.
Bir yerde yokluk ve noksan oldu mu.. Bu, bütün sanatların güzelliğine aynadır.
Elbise biçilmiş, dikilmiş olursa terzinin mahareti görünebilir mi?
Budaklar yontulmamış, olmalı ki marangoz onu yontsun, rendelesin.. Ondan asla yahut fer'e ait bir şey yapsın.
Usta kırıkçı nerde ayağı kırılmış, varsa oraya gider. Hasta ve arık kişi olmazsa tıp sanatının güzelliği nasıl görünür?
Ey ulu kişi! Bakırların bayalığı, aşağılığı olmasa kimya nasıl olur da zuhur eder. Noksanlar, kemal vasfının aynasıdır. O horluk, yücelik ve ululuğa aynadır.
Çünkü yakinen zıt, zıddı gösterir. Ondan dolayı bal, sirke ile görünür, (sirkengebin olur).
Kim, kendi noksanını görüp anlarsa yedeğinde dokuz at olduğu halde tekemmül yolunda koşar.
Kendisini kamil sanan, ululuk sahibi Allah'ın yolunda uçamaz.
Ey mağrur ve sapık! Canında kendini kâmil sanmaktan daha beter bir illet olamaz.
Senden bu kendini beğenme defoluncaya kadar gönlünden ne çok kan akar, gözünden de!
İblis'in illeti "Ben, Adem'den hayırlıyım" demesiydi. Bu hastalık, her mahlukta vardır.
Bu hastalığa müptela olan, kendisini hor görse bile sen onu, altında pislik olan saf su bil!
İmtihan kastiyle onu bir karıştırsan hemen su bulanır, pislik rengini alır.
Ey yiğit! Irmak sana saf ve berrak görünüyor ama senin ırmağının dibinde de pislik var.
Yol bilen anlayışlı pir, Nefsi küll bağlarına ark kazıcıdır.
Irmak, kendisini nerden temizliyecek? İnsanın bilgisi, Allah bilgisiyle fayda verir.
Kılıç sapını kesebilir mi? Yürü, bu yarayı bir cerraha göster.
Kimse, yarasının kötülüğünü görmesin diye her yaranın üstüne sinek üşer.
O sinekler; senin düşüncelerin, mallarındır; yaran da ahvalindeki zulmet!
Eğer o yaraya pir merhem korsa o zaman derdin iyileşir, feryad ve figanın kesilir.
Yara sahibi, merhem konunca sıhhat buldum sanır. Halbuki hakikatta oraya merhemin ışığı vurmuştur.
Kendine gel, ey sırtı yaralı, merhemden baş çekme; iyileşince de kendi kendime iyileştim deme, sıhhati merhemden bil!