Feyz: Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’e İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinde hocalık yaptınız. Daha bir çok talebeleriniz var. Size, “Hocaların Hocası” unvanı için bir tören düzenlediler. Siz buna razı olmamışsınız ama Cumhurbaşkanımız da işin içinde olunca devlet geleneğinize göre sessiz kalmışsınız? Bu durum Prof. Sabahaddin Zaim Hoca’nın ardından size gelenek olarak kaldı. Zaim Hoca hastanede sizi yanına çağırarak bütün talebelerini size emanet ettiğini beyan etmişti. Bu geleneği siz de devam ettirmeyi düşünüyor musunuz?
Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş: Bu organizyonu son ana kadar benden gizlediler. İşin içinde Sayın Cumhurbaşkanımız Abullah Gül Bey’in olduğunu öğrenince kabul ettim. Bir çok talebelerim oradaydı. Tabi insan duygulanıyor. Yeni hazırladığımız kitabımızda zikrediyoruz bazı isimleri ama o kadar çok talebem var ki bazılarını söylemezsem bana kırılırlar. Onun için genel olarak söyleyeceğiz ama isim olarak veremeyiz. Neden veremeyiz? Bizim çok sayıda öğrencimiz var.
Birkaç gün önce Maşukiye’ye giderken Sakarya’da bak ne oldu? Bir yere kadar gittik. Yol sormak gerekti. Kartepe’ye çıkacak yolu soracaktık. Baktık ki iki kişi karşımıza çıktı. Yolda birçok adam yürüyor, ilk defa da gidiyoruz, soralım şu kişilere dedik durduk. Pencereyi açtık, bana baktı adam, “Siz benim hocamsınız.” dedi. Ondan sonra yukarı çıktık yine biriyle karşılaştık, “Hocam siz okuttunuz beni.” dedi. Çok şükür Allah’a… Bazıları artık profesör oldu, rektör oldu, Cumhurbaşkanımız oldu… Allah bereket vermiş, çok bereketli. Ben onlardan birkaçının ismini yazsam öbürleri üvey evlat mıyız diye üzülürler.
En üst düzeyde idareci ve yöneticiler sadece hatırladıklarım. Bildiğim otuzun üzerinde kişi var. Bu bir ırmak ve bu ırmağın içinde bir tas da biziz. O ırmak, ta Osmanlı’nın hâkimiyet yıllarından başlıyor, Cumhuriyet’e intikal ediyor. Cumhuriyet’te ilk belirtileri Ali Fuat Başgil, Nurettin Topçu, İsmail Hami Danişment. Yine bir çok din büyükleri de var bunların içerisinde. Ondan sonra bu ırmağın bir kolu üniversiteye uğruyor; Mümtaz Turhal, Sabahattin Zaim, Selçuk Bey ki orada kendilerine göre katkıları olmuştur. Muharrem Ergin, Süleyman Yalçın bunlar yeni filiz vermiş kişiler. İlahiyat profesörü çok iyi hocalarımız var; Fethi Gemuhluoğlu ağabey çok önemli bir şahsiyet. Bir gün Ankara da Fethi ağabeyi ziyaret ediyorum. Üzerimde asker elbisesi var, askerliğimi yaptığım zamandı. Böyle yakışıklıyım demek ki havalıyım biraz da. Fethi abi bana bir kızdı bir kızdı, beni eliyle de birkaç defa çekiştirdi. Kapıdan dışarı çıktım. Biraz bekledim ama terk etmedim. Sonra yine yanına gittim bu sefer kızmadı. Ne büyük insanlardı onlar. Sizde bir şey gördü mü affetmezdi, hemen tedavi ederdi.
İnşallah bu ırmak devam eder, oradan da güzel şeyler çıkar.
Ali Emiri Kültür Merkezinden
``Akademik Hayatının 50. Yılında Bir İlim ve Fikir Adamı Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş`` adlı etkinlikte konuşan Cumhurbaşkanı Gül, Nevzat Yalçıntaş`ın başarılarını ve milletine yaptığı katkıları, O’nun da bulunduğu bir toplantıda paylaşmaktan büyük mutluluk duyduğunu ifade etti. Yalçıntaş için düzenlenen programa Türkiye`nin içinden ve dışından çok değerli bilim ve fikir adamlarının katıldığını belirten Gül, bu toplantıda Kırımlı mücadele adamı Cemil Kırımlıoğlu`nu da görmekten büyük memnuniyet duyduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Gül, kendisinin de 1968 yılından beri Yalçıntaş`ı yakından tanıdığını ifade ederek, önce hocası olan Yalçıntaş`ın kendisinin akademik hayatına da en büyük katkıyı ve desteği verdiğini anlattı. Gül, daha sonra da çalışma hayatında, İslam Kalkınma Bankası`nda ve siyasette hep beraber çalıştıklarını, şimdi de zaman zaman istişarelerde bulunduklarını dile getirdi. Cumhurbaşkanı Gül, Yalçıntaş`ın bilgisinden Türkiye`nin dışındakilerinin de faydalandığını belirterek, ``Bugün, kendisinin hem talebesi hem çalışma arkadaşı olan bir kişinin bu kürsüde Cumhurbaşkanı olarak aranızda bulunmasından da eminim en çok kendisi iftihar ediyordur.`` diye konuştu.
Yalçıntaş`ın aynı zamanda devlet kurallarını ve terbiyesini çok iyi bilen bir kişi olduğunu ifade eden Gül, ``Size küçük bir örnek vereyim. Ben her bayramda kendisini ararım. Son bayramda benden önce kendisi beni aradı. Ben, `aramak için geç mi kaldım?` dediğimde bana, `Yok, sen şimdi devlet başkanısın. Artık benim seni aramam lazım` dedi.`` diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Gül, Nevzat Yalçıntaş`ın Türk milleti tarafından tanındığını, şuurlandırma ve aydınlanma faaliyetlerinde öncülük eden kişi olarak takdir edildiğini dile getirerek, kendisinden faydalanan kitlenin çok büyük olduğunu belirtti. Gül, ``Hepimizin arzusu Türkiye`yi büyük yapmak. Türkiye zaten büyük, ama o büyüklüğüne yakışır hâle getirilmesi gerekir. Siyasetiyle, demokrasisinin derinliğiyle, kültürü ve ekonomisinin büyüklüğüyle Türkiye`nin standartlarını dünyanın en ileri standartlarına taşımak için hep beraber çalışacağız. Nevzat Bey de hep bu fikirler için uğraşmıştır. Türkiye artık kabını aşan, bir küresel güç olma yolunda hızlı adımlarla gelişen bir ülke. Son günlerdeki söylenenlere, yazılanlara, dışarıda yazılanlara baktığınızda, yabancı basını takip ettiğinizde, Türkiye`nin bütün çevresini kuşatan ülkelerde yazılanlara çizilenlere baktığınızda, Türkiye`nin gerçekten ne kadar büyük bir ülke olduğunu, sadece kendi vatandaşına değil, tüm komşularına pozitif olumlu katkıları olduğunu görürsünüz. İnanıyorum ki daha yapılacak çok işler vardır. Herkesi, büyük bir çalışma azmi içinde, Türkiye`nin çok daha fazla tüm insanlığa hizmet etme yolunda ilerlemesi için çalışmaya davet ediyorum.`` dedi.
Cumhurbaşkanı Gül, konuşmasının ardından Nevzat Yalçıntaş`a, İstanbul İktisatçılar Derneği tarafından ``Hocaların Hocası`` unvanını tescilen hazırlanan beratı verdi. Beratı alan Yalçıntaş, talebelerinden birinin ülkesinin Cumhurbaşkanı olmasından çok büyük gurur duyduğunu ifade etti.
Hasan Celal Güzel, “Devlette ilk amirim olduğu için şanslıyım.” dediği Yalçıntaş için, “Hocamız tam Müslüman Türk evladıdır. Ehl-i tarik olup olmadığını bilmiyorum ama ehl-i tarik kadar gözü gönlü açıktır.” dedi.
Ali Coşkun ise konuşmasında, “Bir gönül adamı, tevazu sahibi bir dost ve manevi değerlere çok önem veren bir ilim adamı” olarak tanıttı Yalçıntaş Hoca’yı…
Ahmet Akgündüz ise, “Âlemi nizamı temin eden ilmi şahsiyetlerdendir.” dediği Yalçıntaş için “Ebu Suudları temsil eden ender şahsiyetlerdendir.” ifadesini kullandı.
Muhammed Ali’yi kucaklayan ilk beyaz
Hoca Londra’da doçentlik çalışmaları sırasında Muhammed Ali Clay ile tanışır. O zamanlar Cassius Marcellus Clay’dır. Müslüman olduğunu açıklamamıştır. Londra’da, Avrupa Boks Şampiyonu ile Amerika Boks Şampiyonu dünya şampiyonluğu için mücadele edecektir. Londra İslam Merkezi Hoca’dan Clay ve ekibine rehberik etmesini ister. Londra’nın ünlü bir meydanında buluşurlar. Sarılıp kuçaklaşırlar. Cassius Clay gözleri yaşla dolarak, kendisini ilk kucaklayan beyazın Yalçıntaş olduğunu söyler. Otel odasında Clay ve kardeşleri Nevzat Hoca’dan bir ricada bulunurlar. Namaz kılmayı öğretmesini isterler. Cassius Clay dünya şampiyonu olduktan sonra Müslüman olduğunu açıklayacaktır. Maç bitene kadar temkinlidir. Hatta Yalçıntaş’ı uyarmayı ihmal etmez. Clay, “Rica ediyorum Müslüman olduğumu belli etmeyin. Yoksa ne yaparlar yaparlar, elimden alırlar. Şampiyon olunca açıklayacağım.” der. Clay maçı kazanınca seyircilere döner ve, “Sizin bir kraliçeniz var. İşte ben de kralım.” der. Sonra da isminin Cassius değil, Muhammed Ali olduğunu açıklar.
Prof. Dr. Yalçıntaş, Üniversitedeki öğrencilere hayatta başarılı olmak ile ilgili de bilgi verdiği konuşmasında şöyle söyler: “Kimseye zarar vermeyin; ama başkalarının da size zarar vermesine izin vermeyin. Sosyal ilişkilerde saygılı olmalısınız. İyilik, başkaları ile olan ilişkilerinizde ortaya çıkar. Hayatta güçlü olmalısınız; hayat, zayıf olmayı kabul etmiyor. Bunun için bedenen ve ruhen sağlıklı olmalısınız. Sağlam ve güçlü olmanın ilk prensibi inançtır. İnançlı olursanız bunalıma düşmezsiniz, içinizde güven olur, karamsar olmazsınız ve tökezlediğiniz anda kolayca ayağa kalkabilirsiniz. Güçlü olmanın ikinci prensibi ilimdir. İlminizi ve bilginizi artırmalısınız. Çok yönlü olmalısınız. Bu, sizi başarıya götürecektir. Üçüncü prensip, iş başarmak, eser ortaya koymaktır. Hayatta güçlü olmanın diğer prensipleri de istişare ve ittihattır.