Hazreti Hasan ve Hüseyin’e (r.a.) Efendimiz’in (s.a.v.) Sevgisi
Malum üzere, Hazreti Hasan ve Hüseyin, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in Hz. Fatıma’dan (r.anha) torunları, Hz. Ali ve Hz. Fatıma’nın oğulları. İkisinin de isimlerini Peygamber Efendimiz (s.a.v.) verdi…
Hz. Ali (r.a.) buyurdu ki: “Hasan, Resulullah’a göğsünden başına kadar olan kısmında, Hüseyin de bundan aşağı olan kısmında çok benzerdi.” (Ahmed b. Hanbel Müsned, 1, 108)
Evet, Efendimiz (s.a.v.) torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’e (r.a.) son derece düşkündü, onları çok sever: “Allahım, ben bunları seviyorum. Sen de sev bunları.” derdi. (Tirmizî, Sünen, V, 661)
Yine “Hasan ve Hüseyin, benim dünyada kokladığım iki reyhanımdır.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 288)
“Hasan ve Hüseyin’i seven, beni sevmiş, onlara kin tutan da bana kin tutmuştur.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 288); diye sevgilerini her vesileyle dile getirir ve ümmetini de bu konuda uyarırdı…
Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in gönüllerince oynayıp eğlenmeleri için onlara eşlik eder, bir çocuk gibi onlarla oynardı. Hz. Hüseyin, Resulullah’tan (s.a.v.) deve olmalarını istediklerinde hemen yere eğilir ve onları mübarek sırtına alırdı. Arkasından da “Bundan güzel deve olabilir mi?” buyururlardı.
Evet, Hz. Peygamber (s.a.v.) torunlarından olan Hz. Hüseyin’in çocukluk yılları Peygamberimiz’in otağından geçti. Rasulullah’ın eğitiminde yetişip büyüdü…
İnsanın hayatında Allah’ın (C.C.) hükmünden başka hiçbir hükmün geçerli olamayacağı bilinciyle gün geldi Kerbelâ denilen yerde, Allah (C.C.) için, hak, hukuk adalet için, tüm ailesiyle zulme karşı korkusuzca bir direniş sergileyerek sevdikleriyle beraber şahadete yürüdü… Tüm ümmete örnek bir Müslümanlık dersi vererek…
Kerbela’dan Ders Çıkarmak
Kerbelâ olayı, insanlık tarihi içinde zulmün en uç nokta örneğinin yaşandığı en acı, en elim bir olay olmakla beraber ibretlik dersler içeren sıra dışı çok özel bir hadisedir de şüphesiz.
Şöyle ki, eşref-i mahlukat olarak yaratılan insan denen varlığın Allah’a (C.C.) Kur’ân’a değil de nefsine ve şeytana teslim olması ve tamamen onun askeri olması neticesi düşebileceği en derin çukuru göstermesi anlamında özel bir olaydır… Tekrarlıyorum ki insanlık adına bu hadiseden çok dersler çıkarılması gerekir…
Evet, bu elim olay insanlara ait üç önemli uç nokta karakteri ortaya çıkarmış ve kıyamete kadar gelecek insanlığa bu karakterleri adeta örnek bırakmıştır.
Bu karakterlerden birisi Hazreti Hüseyin’i (r.a.) “Sana biat edeceğiz gel.” diye çağıran ve zoru görünce de onu terk eden, kahpe, dönek, aşağılık karakterdir. Ölüm pahasına da olsa ahdine sadık kalamayan, korkusu girince davayı unutan dostlarını, ona güvenen insanları korkuları yüzünden satan, yarı yolda bırakan güvenilmez, kaçak, dönek, vefasız, karakter yani…
İkincisi makam uğruna, dünyanın şaşası, debdebesi ve zevkleri uğruna İslam’a ait en kutsal değerleri, hiçe sayan, görmezden gelen, kendini ve menfaatini bu değerlerin üzerinde gören ve sözde Müslüman karakter.
Evet Kerbelâ hadisesi, münafık karakterli zalimlerin, heva ve hırsları uğruna, din ve iman dairesinden nasıl çıktıklarını, ahlak, fazilet ve insanlıktan nasıl uzaklaşabildiklerini göstermesi açısından çok dikkat çekici bir olaydır…
Hazreti Hüseyin’e (r.a.) halifeliği vermek istemeyecek kadar kötü olabilirsiniz, bu günahınızı bile hadi anlayalım ama ona ve çocuklarına en acımasız düşmanlığı yapmak, bin bir acı ve zulüm içerisinde şehid etmek, bunu nasıl yapabildiniz ve yaptınız? İşte bunu hiç anlayamıyorum.
Evet böyle bir zulmün insanlık olarak bir karşılığı yok, şüphesiz ki bu şeytanlıktan başka bir şey değildir.
Üçüncüsü Seyyidu’ş-Şüheda Hz. Hüseyin’in karakteri ki, Allah (C.C.) için, din, iman, hak, hukuk, adalet için canından ve sevdiklerinden, geçen, Allah’a verdiği sözü ölümü pahasına yerine getiren, bu uğurda her türlü çile ve acıya razı olan gerçek bir insan karakteri ki yani işte: “Hazreti İnsan” karakteri…
Rabbim böyle Hüseynî duruşları ümmet fertleri arasında çoğaltsın, yeni nesillerimize böyle sağlam duruş ve karaktere sahip olabilmeyi nasip ve müyesser kılsın inşallah.
Evet bu imtihan dünyasında bu kadar acı bir olay daha olur mu bilmem ama insan denen varlıktan hem en zirve ahlaki yücelikler hem de en aşağı süfli rezillikler her zaman ve dönemde bekleniyor açıkçası.
Filistin’de, Irak ve Suriye’de, Arakan’da neredeyse tüm İslam coğrafyasında ehl-i küfrün ve hatta Müslümanların birbirine bu türden zulümleri bitmek bilmeden devam ediyor. Bu hengamede şehid olanlar, her türlü işkence ve tecavüze uğrayanlar, Peygamberimiz’in ciğer pareleri yani torunları değil belki ama onun ümmetinden mazlum ve masum insanlar… Allah (C.C.) iyisini bilir ki, onlara yapılanlar da Kerbelâ’yı hiç mi hiç aratmıyor…
Tarihten İbret Almak
“Tarih tekerrürden ibarettir” sözü tarihin akışını özetleyen güzel bir tespittir. Tarihin tekrar etmesi o olaylara şahitlik edenlere kolay elde edilebilecek yaşanmış bir hayat tecrübesidir. Aynı zorlukları, güçlükleri yaşamadan tarihten dersler çıkarabilmek önemlidir ve aynı zamanda akıllılıktır da. Yoksa kuru kuruya tarih okumanın hikâye okumaktan bir farkı olmazdı elbette.
Geçmiştekilerin maceraları bize misal olmalı ve onların düştüğü hatalardan bizleri korumalıdır veya faydalı işleri emsal teşkil etmeli bu tecrübeler hayatımıza değer ve anlam katmalı imtihanımızı kolaylaştırmalıdır.
Evet, insanlık tarihi her dönemiyle hayati mesajlar, dersler içerir şüphesiz ama bazı olaylar yukarıda da ifade ettiğimiz gibi özeldir ve birçok yönüyle insanlık tarihinin unutulmaz sahnelerinden birisi olup içerdiği dersler itibariyle de çok şümullüdür.
Bu anlamda Kerbelâ hadisesi bu anlattığımız meseleye verilebilecek en güzel örneklerden birisidir… Çünkü hak-batıl çekişmesiyle beraber birçok insani ve ahlaki konuyu yaşanmış bir hayat tecrübesi ile en güzel şekilde bu olay sembolize etmektedir.
Evet, Kerbelâ iyiliğin ve kötülüğün zirve yaptığı iki tarafın da bütün maharetlerini ortaya koyduğu bir sınav meydanıdır.
İyilik tarafında Hazreti Hüseyin, ailesi ve onları seven bir avuç insan, zulme karşı haklı bir başkaldırı ortaya koymuş ve bu cephede, aile bağları, din uğruna yapılan kahramanlık, fedakârlık, şecaat, sabır, hakka teslimiyet gibi en güzel insanî değerler adeta bir bir sergilenmiştir.
Diğer kötülük cephesinde ise, makam ve mansıp, mal düşkünlüğü, merhametsizlik, korkaklık, kutsal değerlere saygısızlık, sadakatsizlik, vahşet gibi tüm kötülükler en uç noktalarda yine bir bir sergilenmiştir.
Bizler bu olaydan dersler çıkarmak adına kendimize samimi bir şekilde şu soruyu sormalı ve cevaplarımızla kendimizi test etmeliyiz.
Kerbelâ olayı yeniden meydana gelecek olsa biz hangi safta olurduk? Hz. Hüseyin’in safında, zulme karşı dik bir duruşu ve bu uğurda gerekirse şahadeti seçer miydik? Yani onların sergilediği en yüksek insanî değerleri tarih önünde bizler de sergileyebilir miydik?
Bu soruya düzgün ve net bir cevap veremiyorsak imanî ve ahlakî noktada problemlerimiz, nefsimizle ilgili sorunlarımız var demektir ki bu da tövbe ile birlikte çalışmayı ve kendimizi bir an önce değiştirmeyi düzeltmeyi gerekli kılar.
Size İki Ağır Emanet Bırakıyorum
“Ey insanlar, bilesiniz ki ben bir beşerim. Rabbim’in elçisinin (Azrail aleyhisselam) gelmesi ve davetine icabet etmem zamanı yakındır. Ben size iki kıymetli şey bırakıyorum: Birincisi Kitabullah’tır, içerisi nur ve hidâyet doludur. Allah’ın Kitabı’nı alın ve ona dört elle sarılın. Diğeri de Ehl-i Beytim’dir. Ehl-i Beytim hakkında size Allah’ı hatırlatıyorum. Ehl-i Beytim hakkında size Allah’ı hatırlatıyorum. Ehl-i Beytim hakkında size Allah’ı hatırlatıyorum.” (Müslim, Fedailü’s-sahabe, 36; Hakim, Müstedrek, 3/118)
“Size iki şey bırakıyorum; onlara temessük etseniz necât bulursunuz: Biri Kitabullah/Kur’an, biri Âl-i Beytim.” (Tirmizî, Menâkıb: 31; Müsned, 3:14, 17, 26)
“Size bahşettiği nimetler sebebiyle Allah Tealâ’yı sevin. Beni, Allah sevgisi için sevin. Ehl-i Beytim’i de benim sevgim dolayısıyla sevin.” (Tirmizî, Menâkıb, 31/3789)
Evet üzerimize bırakılan emanet hadis-i şeriflerde de ifade edildiği gibi çok ağırdır. Adam gibi kaldırmak güçlü bir iman, kuvvetli bir ahiret bilinci ve ciddi anlamda fedakârlık, diğerkâmlık vb. ahlakî yücelikler ister…
Bugün bizler Kerbelâ’yı doğru okumalı, doğru anlamalıyız. Bilmeliyiz ki Kerbelâ ile imtihanımız devam ediyor. Kerbelâ’yı anlamak, oradan dersler çıkarmayı, bu derslerden de ayrılık değil, birlik beraberlik devşirmeyi gerekli kılar. Kerbelâ’da; şu an yaşayan hiçbir müminin eli ayağı zulme ve kana bulaşmadı. O zaman gönüllerimizi de bu zulüm ve kandan bugün uzak tutalım. Şeytan ve din düşmanlarını sevindirmek yerine Hz. Hüseyin gibi, mübarek ailesi ve arkadaşları gibi, hakta, adalette, samimiyette ve sadakatte, güzel ahlakta birleşelim ve onların safında yer alalım. Allah’a (C.C.) emanet olun.